Serhat Demirel

Muhalefet şerhimi şuraya bırakıyorum

4 Kasım 2023
Son dönemin ilginç haberlerinden biri bilim insanların yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını içeriyordu.

Buna göre hakemli dergi Frontiers in Veterinary Science’de yayımlanan araştırma sonuçları köpek sahibi olanların, kedi sahiplerine oranla evcil hayvanlarına daha bağlı olduklarını öne sürüyor. Öne sürüyor demek biraz haksızlık tabii sonuçta bilimsel veriler ışığında hareket ediyorlar ama öne sürüyorlar dememde haklı gerekçelerim var.

Araştırmanın detayı şöyle: Danimarka, Avusturya ve Birleşik Krallık’ta 844 köpek sahibi, 872 kedi sahibi ve 401 aynı anda köpek ve kedi sahibi kişiye evcil hayvanları hakkında sorular sorulmuş. Evcil hayvan sahiplerinin köpeklerine sağlık sigorta yaptırma olasılıkları kedilere göre daha yüksek çıkmış. Aynı şekilde köpeklerinin tedavileri için de daha fazla masraf yapıyorlarmış.

Araştırmadan çıkan sonuçlardan biri de köpeklerin daha cana yakın, kedilerin daha soğuk yaklaşımı kişinin evcil hayvanına karşı tutumunu etkileyebildiği yönünde. Tabii bilim insanlarımız kendi şerhlerini düşmüşler: Bu durum tüm dünya için aynı şekilde değilmiş. Kültürel farklılıkları da hesaba katmak gerekiyormuş.

Burada benim kafamı kurcalayan soru, sağlık harcamalarının kıstas kabul edilmesi. Köpeklerin tuvalet ve hareket ihtiyacını karşılamak için evden dışarı çıkma zorunlulukları, hayata karışmaları onları dış tehditlere, salgınlara ya da sakatlanmalara daha açık hale getiriyor. Sosyal bir köpeğin veteriner masrafının hayatını evde geçiren bir kediden fazla olmasında bir terslik yok. Başka kıstaslarla yapılmış olsa belki yine köpek sahiplerinin evcil hayvanlarını kedi sahiplerinden daha çok sevdiklerine dair bir sonuç görebiliriz ama sağlık harcaması kısmı aklıma yatmadı.

HEPSİNİ ÖĞRENMEYE BAŞLAYALIM: 276 SURAT İFADELERİ VARMIŞ

Kedilerle iletişim kurmayı ne kadar istediğimi size anlatamam. 11 aylık bir bebekle beraber evde yaşayan iki kedinin, bebeğin uykusunun en derin olduğu anda sonu gelmeyecek şekilde yüksek sesle miyavlamalarının sebebini öğrenip çözüm üretebilirdim o zaman. Hepimiz daha dinlenmiş bir hayat sürebilirdik. Neyse ki benim için bir umut ışığı belirdi. ABD’deki California Üniversitesi’nde 53 British Shorthair cinsi yetişkin kedi üzerinde 2021’in Ağustos’undan 2022’nin Haziran’ına kadar yapılan incelemede, Yüz Hareketi Kodlama Sistemi kullanılmış. Kediler arası 186 etkileşimi kaydeden araştırmacılar, 413’ü erkek, 275’i dişi kediler tarafından üretilen toplam 688 yüz sinyalini de kodlamış. Sonuç: Kedilerin birbirleriyle etkileşime girdiklerinde 276 farklı yüz ifadesi kullandıkları görülmüş. İfadelerin yüzde 45.7’si dostça, yüzde 37’si de saldırganmış.

Yazının Devamını Oku

Kedilerin yapmamızı sevmediği 10 şey

21 Ekim 2023
Aynı evi paylaştığımız ya da sokakta gördüğümüz kedilerin hayvanseverlerde harekete geçirdiği duygu, kediyi ama az ama çok sevmek oluyor.

İlk anda anlıyoruz ki bizim bu hareketlerimizden aslında çoğu zaman hoşlanmıyorlar.

Veterinerler, kedilerin, insanların yaptığı ve hiç sevmediği 10 şeyi açıklamış.

Dikkatinize sunuyorum ki, kedilerin canını sıkmayın.

-Değişiklikler: Kediler, çevresindeki her değişiklikte biraz daha rahatsızlık hissederlermiş. Rutinlerini bozmak iyi değilmiş.

-Tüm vücuduyla ilgilenilmesi: Dokunmak bizim hoşumuza gidiyor olabilir ama kediler mesafeyi seviyor.

-Karınlarının okşanması: Zaten bunu denediğinizde anlıyorsunuz.

-Kucaklaşma:

Yazının Devamını Oku

Sosyal medyanın güzel yüzü

14 Ekim 2023
HER alanda eğer işin içine ‘para kazanma’ ihtimali giriyorsa, işler çirkinleşiyor. Bunu ülkemizde ne yazık ki sürekli görüyoruz. Sosyal medyada hayvanseverlerin sevgisini suiistimal ederek topladığı paralarla yolsuzluk yapanları da, kurduğu suç şebekesini bu paralarla ayakta tutanlara da tanık oluyoruz.

Şimdi bunun tersi bir şey aktaracağım. Rachael Rodgers, Kanada’nın Alberta eyaletinde küçük bir kasaba olan Exshaw’da yaşıyor. Sosyal medyada gezi fotoğraflarını paylaşıyor ve büyük bir takipçi kitlesine sahip. Sayı büyüyünce bunu bir hayır işinde kullanabileceğini düşünerek, bulunduğu yerdeki yerel barınağa giderek, oradaki köpekleri fotoğraflayıp hesabında paylaşıyor. İlk paylaşımın viral olması onu yüreklendiriyor ve bir köpeğin hayatını değiştirebildiğini görerek çok mutlu oluyor.

“Başlangıçta böyle bir proje için bir planım yoktu. Barınağa gönüllü olarak gidip orada sahiplendirilebilir köpekleri fotoğraflamaya ve bunları paylaşmaya karar verdim.”

İlk adımın devamı çorap söküğü gibi gelmiş. Şu anda 20’den fazla barınakla çalışıyor ve köpekleri milli parklarda yürüyüşe çıkarıyor, kano yapıyor ve fotoğraflıyor. Rodgers’ın paylaştığı köpeklerin neredeyse hepsi sahiplendirilmiş. Sadece Paddy, Aurora ve Wilma sahiplendirilememiş.

Bulunduğu noktadan herhangi bir yöne 60-90 dakika gitmek için bir plan yapıyor ve bu plan doğrultusunda, beraber yolculuğa çıktığı köpeğin kişiliğine dair edindiği bilgiye göre esnek bir seyahat gerçekleştiriyor. Orada da köpeğin harika fotoğraflarını çekiyor.

ONLARI ASIL DOĞAL ORTAMDA TANIYIN

Yol boyunca köpeklerin arabada nasıl tepki verdiğini göstermek için arabadan videolar da paylaşan Rodgers, sahiplendirme köpeklerle seyahat etmenin zorlayıcı olabildiğini ama onları paylaşma ve bu şekilde sahiplendirme ihtimalinin onu şevklendirdiğini aktarıyor: “Kazara bir köpeğin hayatını değiştirme fırsatı için bunu yapıyorum” diyor.

Son sözü çok güzel özetliyor durumu aslında: “Bir köpeği barınak ortamındaki karakterine dayalı olarak yargılayamazsınız. Bu doğal bir ortam değil. Onları doğal bir ortama çıkarıp sahiplenici ailesinin onlarla yapabileceği şeyleri göstermelisiniz.”

Yazının Devamını Oku

Guruldamanın sırrı çözülüyor

7 Ekim 2023
Bir kedinin guruldaması ya da mırıldaması, bir kedisever için dünyanın en güzel sesleri arasına girer.

Kedilerle etkileşime girdiğinizde onun bu sesi çıkarması, ona gösterdiğiniz ilginin karşılığı olarak sizi de mutlu eder. İnsanlığın cevabını aradığı en önemli sorulardan biri olarak yıllardır açıklığa kavuşturamadığı “Bu gurlama sesi nasıl çıkıyor” sorusu sanıyorum artık cevabını buluyor. Biliminsanları bu cevabı bulmaya çok yaklaştıklarını öne sürerek yaptıkları yeni araştırmayı duyurdular.

Biliminsanları diyor ki; kedilerin ses telleri içinde gömülü yastıklar vardır ve kediler bu sayede düşük frekansta titreşim yapma yeteneği kazanırlar. Ayrıca bu hayvanların gırtlaklarının bu tür guruldamaları üretmek için beyinden herhangi bir girişe ihtiyaç duymadığını öne sürüyorlar.

Teksas A&M Üniversitesi’nden veteriner bilimci Bonnie Beaver çalışmada yer almamış ancak bu çalışma için, “Kedilerin mırlaması tarihsel olarak karmaşık, bilimsel olmayan bir açıklamaya sahipti” diyor. Bilim insanları sırrı çözmek için çeşitli teoriler geliştirmiş olsalar da bunlardan çoğunu test etmemişlerdi.

MİYAVLAMAK GİBİ OTOMATİK DAVRANIŞ

Son çalışma şöyle: 1970’lerdeki görüşe göre aktif kas kasılma hipotezi, ev kedilerinin guruldamak için gırtlak kaslarını aktif olarak saniyede yaklaşık 30 kez kasıp gevşettiklerini iddia ediyor. Bu fikir, guruldayan kedilerin gırtlak kaslarındaki elektriksel aktivite ölçümlerine dayanıyordu ve o zamandan beri kedi guruldamasının yaygın bir açıklaması olmuştu.

Yeni çalışma işte bu açıklamayı sorguluyor. Çalışmayı yürüten biliminsanları, sekiz evcil kedinin ses tellerini çıkardılar, bu telleri bir araya getirip sıcak, nemli hava pompaladılar. Bu şekilde gırtlakları izole ederek, herhangi bir kas kasılmasının veya beyinden gelen herhangi bir girişin olmadığı bir ortamda meydana gelen sesi garanti altına aldılar. Yaptıkları tüm denemelerde guruldama elde ettiler. Deney guruldamanın, miyavlamak ve tıslamak gibi, kedilerin beyinlerinin ilk sinyali vermesinin ardından otomatik olarak gerçekleşen bir pasif olay olduğunu öneriyor. Bu açıklama, çalışmaya katılmayan Sussex Üniversitesi’nde hayvan davranışı ve bilişim konusunda uzman olan Karen McComb tarafından diğer omurgalılarda seslerin nasıl üretildiği konusundaki bilgilerimize çok daha uygun olarak değerlendiriliyor.

Yani kedilerin guruldamasının nasıl meydana geldiğini öğrenmeye yakınız.

Yazının Devamını Oku

Çocukların en iyi okul arkadaşı

30 Eylül 2023
Okullar açıldı, dünya güzeli evlatlarımız yeni ortamlarına girdi.

Kimisi alıştı, kimisi adaptasyon sıkıntısı çekiyor. Adaptasyon sıkıntısı çekenlere, bilim insanlarının uzun süredir yaptığı araştırmanın yeni meyvelerini öneri olarak aktarayım. New Scientist’tin bildirdiğine göre eğitim profesyonelleri, okula alışmakta zorluk çeken, okulda duygusal veya davranışsal sorunlar yaşayan çocukların eğitimli terapi köpeklerinden yararlanabileceklerini söylüyor.

Avustralya Melbourne’daki Monash Üniversitesi’nden Robert Baird, “Çocukluk ve ergenlik dönemindeki büyüyen zihinsel sağlık krizine çözüm olarak hayvanların sınıflara getirilmesi, pratik bir çözüm olarak kullanılabilir” diyor.

Bu sonuca ulaşılan araştırmada Baird, kendisi ve meslektaşlarıyla, 118 öğretmen, okul müdürü, okul ruh sağlığı profesyonelleri ve ilgili uzmanlardan, terapi köpeklerinin öğrencilerin zihinsel sağlığı üzerindeki etkileri hakkında bir anket doldurmasını istedi. Yanıt verenlerin hepsi daha önce 5-18 yaş aralığında öğrencilerle sınıflarda terapi köpekleri deneyimlemişti.

YARGILAMAYACAK BİR ARKADAŞ

Araştırma, eğitimcilerin genellikle köpeklerin varlığını çeşitli durumlarda faydalı bulduğunu bulmuş. Örneğin, bazı katılımcılar köpeklerin öğrencileri akranlarıyla etkileşime girmeye, arkadaşlık kurmaya ve sosyal normları öğrenmeye teşvik ettiğini, aynı zamanda sakin kalarak duygularını düzenlemeyi öğrenmelerine yardımcı olduğunu ortaya çıkmış.

Mesela, okuma zorlukları yaşayan çocuklar, kendilerini yargılamayacaklarına güvendikleri köpeklere yüksek sesle kitap okuyarak özgüven kazanabiliyormuş.

Yine de bu konuya girince köpeklerin de kendilerini rahat hissedebileceği, çocuklarla iletişime girdiklerinde herhangi bir sorun yaşamayacakları ortamın yaratılmasının da kritik önemi olduğunu söylüyor uzmanlar.

Yazının Devamını Oku

Sanatçı dediğin böyle oluyor

23 Eylül 2023
***

İstisnalar hariç, hayvansever olduğunu öğrendiğim kişiye karşı sempati puanım artıyor. Bu konuda da yalnız olduğumu düşünmüyorum. Bazı ünlülerin antipatik kişiliklerine rağmen hayvanlar için yaptıklarını gördüğümde tüm o antipati silinip gidiyor.

Buna benzer bir örnek İngiltere’de yaşanmış ve şahane bir anı hepimizin önüne düşmüş. Sadece bu kez hikâyenin kahramanı esasında benim sempati duyduğum bir sanatçı.

Hikâyeye geleyim. Tayland’da bir ormanda terk edilen Buttons adında bir köpeğin yolu köpek kurtarıcısı Niall Harbison’la kesişiyor. Sosyal medya hesaplarının yüzbinlerce takipçisi olan Harbison, paylaştığı sahiplendirme ilanı için gelen başvuruda bir ismi görünce çok şaşırıyor. Bunu benzerlik zannediyor fakat mesleğinde “Şarkıcı” yazdığını görünce şüphesi artıyor. Sonunda şüphesi doğrulanıyor: Köpeği sahiplenmek isteyen kişi Britanyalı müzik grubu Oasis’in solisti Liam Gallagher.

İngiltere’den 9500 kilometre uzaktaki Buttons için gelen başvurularda Liam Gallagher’i gören Harbison, “Formdaki adı Liam Gallagher’dı, ama bu açıkça o değildi. Sonraki sütunda meslek vardı ve ‘şarkıcı’ yazıyordu. Arkadaşlarımın benimle dalga geçtiğini düşündüm. Ama biraz daha inceledim ve ayrıntıları uygun görünüyordu” diyor.

Gallagher, herkes gibi başvuru formunu doldurmuş ve sırasını beklemeye başlamış. Harbison, sahiplendirme öncesi eğer bir şüphesi varsa sahiplenmek isteyen kişiyle bir görüntülü görüşme yaparak kişinin uygun olup olmadığını tespit ediyor. Aynı prosedürü Liam Gallagher’a uygulamış. Anlatıyor: “O ve sevgili partneriyle röportajlar yaptım. Onların kedileri var ve sadece bir köpek istiyorlardı. Beni sosyal medyada takip ediyorlardı ve Buttons’ı istediler.”

Buttons, sadece 5 aylıkken, yeterince sevimli olmadığı gerekçesiyle terk edilmiş ve Koh Samui adasındaki Happy Doggo sığınağında üç ay geçirmiş. Şimdi efsanevi Oasis’in solisti Liam Gallagher’ın evinde yeni bir hayata başlıyor. Umarım her hikâye bu kadar güzel tamamlanır.

Yazının Devamını Oku

Dünyadaki tartışma... Evcil hayvan devri bitmeli mi

16 Eylül 2023
Dünyada süren bir tartışma var ve yakında bizde de daha yüksek sesle dile getirilmesi muhtemel.

Hayvanseverseniz bu soruların tartışıldığı ortamlarda da bulunmuşsunuzdur zaten.

Konu şu: Kedilerimiz ve köpeklerimizi bırakmanın zamanı mı?

Evcil hayvan sahibi olmanın etik olmadığını savunanlar, hayvanların insanların evinde gerçekten iyi bir yaşam sürdüremeyeceğini iddia ediyor.

Konuyu The Guardian’da ele alan Ellie Violet Bramley, bir papağanı olan kişinin anısından yola çıkıyor. Troy Vettese’nin evindeki papağanı için “Sürekli olarak eğlendirilmelidir, aksi takdirde gerçekten acı çekiyor. Arkadaşları ve ailesiyle ormanda çok mutlu bir şekilde yaşayabilirdi. Ama yaşamı böyle değil ve bu ona karşı adil değil.”

Hayvanlar üzerindeki çalışmalara odaklanan doğa tarihçisi olan Vettese bununla da sınırlı kalmıyor. Ekliyor: “Gerçekten hayvanlara önem verseydik, sadece kurtarma çalışmalarına ve hayvan barınaklarının doğa rehabilitasyonuna yardımcı olmaya katılırdık. Bunun yerine sadece kolay olduğu, evcil hayvanların iyi bakıldığı, köpek gezdirici kiralayabileceğimiz, hayatımıza mümkün olduğunca az müdahale ettiği ve duygusal destekten istediğimiz kadarını çıkardığımız ilişkileri seviyoruz.”

SOSYAL MEDYA  NESNESİ OLDULAR

Yazar bunu verilerle destekliyor. İngiltere’deki tüm evcil hayvan sahiplerinin yüzde 24’ü son iki yıl içinde hayvan sahibi olmuş.

Yazının Devamını Oku

Bu belirtilere dikkat edin... Demans onları da etkiliyor

2 Eylül 2023
İnsan ömrünü uzatmak ve daha konforlu hale getirmek son yıllarda en çok kafa yorulan konuların başında geliyor.

Ne güzel ki aynı çaba Batı ülkelerine gittikçe evcil hayvanlar ve sokak hayvanları için de gösteriliyor. Washington Post’ta okuduğum bir yazıdan yola çıkarak hem konuyu anlatayım hem önerdikleri tedbirleri anlatayım. Herhangi bir hayvanseveri çarpacak bir girişi var haberin. Aktarayım: “Sully olarak da bilinen, Sullivan adında bir Boston terrier cinsi köpek, 9 yaşındayken tuhaf davranmaya başladı. Eve kakasını yapmayı, mutfak adasının etrafında amaçsızca dönmeyi ve etrafta görünmeyen bir şeylere havlamayı alışkanlık haline getirdi. Başlarda, sahibi Bridget Allen, bu davranışların normal yaşlanmanın bir parçası olduğunu düşündü. Ama bir gün Sully, iyi bildiği, yakındaki ormandan eve dönemedi. Allen’ın oğlu, onu kirli ve kafası karışık bir halde bir akarsu kenarında buldu.”

Akarsu kenarında oturmuş, ne yapacağını bilmeyen köpek görüntüsü sizin gözünüzde de canlandı mı? Devam edeyim: “Kısa bir süre sonra uyurken yataktan düştü ve yere çişini yaptı. Allen, 2012’de yaşanan Sully’nin davranışları hakkında, ‘Bir şeyler yolunda değildi’ dediğini hatırlıyor. Veterinere gittiklerinde bunun ‘klasik’ bir bunama gibi göründüğü cevabını almışlar. Allen, ‘Karnıma tekme yemiş gibi hissettim,’ diyor, ‘Köpeklerin bunama yaşayabileceğini hiç bilmiyordum’.”

KEDİLERİN DE BAŞINA GELİYOR

Maalesef, köpeklerin bunama yaşayabileceği gibi bu durum kedilerin de başına gelebiliyormuş.

Habere göre tahminler, 8 yaş üstü evcil köpek nüfusunun yüzde 14’üyle 35’i arasında bir oranda bu görülebiliyor. Başka bir çalışmaya göre 11-14 yaş arası kedilerin neredeyse 3’te 1’i, 15 yaş ve üstü kedilerin yüzde 50’sinin bunu yaşayabileceği. Tabii bu verilere şüpheyle bakılıyor. Zira evcil hayvanlar için yapılan araştırmalar insanlar için yapılanlar kadar çok ve kapsamlı değil. Henüz.

Peki nasıl anlayabiliriz? Belirtiler neler?

Uzmanlara göre şöyle:

* Kafa karışıklığı ve oryantasyon kaybı.

Yazının Devamını Oku