Nurten Erk Tosuner

Türk kadını, Kırkpınar güreşçisini ABD’de kafeste dövüştürecek

29 Aralık 2008
ABD’de, 15 yıldır stratejik pazarlama danışmanlığı yapan Türk kadın girişimci Hüma Alpaytaç Gruaz, şimdi de her ülkeden katılımın olacağı bir dövüş şampiyonası düzenlemeye hazırlanıyor. Sharon Stone, Andy Garcia, Christina Aquilera gibi ünlülerin Türkiye gelmesini sağlayan Gruaz, Bellator Dövüş Şampiyonası için Türkiye’den de dövüş ustalarının katılımını bekliyor.

ABD’de 15 yıldır birçok uluslararası şirkete stratejik pazarlama danışmanlığı yapan, Sharon Stone, Andy Garcia, Christina Aquilera ve Fifty Cent gibi ünlüleri Türkiye’ye getiren Türk kadın girişimci Hüma Alpaytaç Gruaz, şimdi de dünyanın çeşitli bölgelerinden gelecek farklı spor dallarındaki sporcuların ’kafeste’ dövüşeceği bir organizasyona imza atmaya hazırlanıyor. Hüma Alpaytaç Gruaz ve Amerikalı eşi Bjorn Rebney’nin ortağı olduğu Bellator Fighting Championships (Bellator Dövüş Şampiyonası), nisan ayından itibaren Amerika’da başlıyor. Bellator’un tanıtımı tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de de yapılacak. Gruaz, güreşten tekvandoya, bokstan kung-fu’ya kadar çeşitli spor dallarında sporcuların dövüşeceği şampiyonaya, başarılı Türk güreşçilerini ve Kırkpınar şampiyonlarını da yarışmacı olarak davet edeceklerini söyledi.

Dövüş dersi alıyor

Bellator’un dünyadaki tüm tanıtım ve pazarlamasından sorumlu olan Gruaz, Latince ’Gladyatör’ anlamına gelen Bellator için (MMA, Mixed Martial Arts), ünlü Amerikan spor kanalı ESPN ile anlaştıklarını belirtti.

Gruaz, bu sporu daha iyi anlamak ve hissedebilmek için kadın çalışanlardan oluşan şirketinin tüm ekibiyle birlikte ’Karışık Dövüş Sanatları(MMA)’ dersleri almaya da başlamış. Alpaytac Pazarlama İletişim ve Halkla İlişkiler’in kurucusu ve başkanı Hüma Alpaytaç Gruaz, geçtiğimiz kasım ayında Amerika’da ’2008 PR People Awards’ ödülünü de almış. ’Yılın marka pazarlayıcısı’ seçilen Gruaz’ın şirketi, Dünya Su Forumu’nun Avrupa ve Amerika’daki tanıtımını da yapıyor. Gruaz ile karışık dövüş sanatlarının yanı sıra dünyadaki pazarlama trendlerini ve marka yaratmanın püf noktalarını konuştuk.

ÆKarışık dövüşte Amerika’da neden yeni bir lig oluşturuldu?

- Amerika’da en önemli dövüş sporu olan boks, 1930’larda ekonomik kriz sonrasında popüler hale geldi. Karışık dövüş sanatı da bugün krizin de etkisiyle dünyayı kasıp kavuran ve en hızlı büyüyen sporlar arasında. Üç yıl önce UFC (Ultimate Fighting Championships) tarafından Amerika’da Spike kanalının yayınlamaya başladığı karışık dövüş sanatları ligi bir milyar dolarlık bir endüstri haline geldi ve hızla büyümeye devam ediyor. Karışık dövüş sanatının yeni ligi olan Bellator’u eşim Bjorn Rebney ve ünlü Hollywood film yapımcısı Brad Epstein ortak kurdu. Bellator maçları nisan ayındaki lansmanın ardından İngilizce ve İspanyolca olarak ESPN’de canlı yayınlanacak.

Dövüşler kafeste yapılıyor

ÆBu dövüşün özellikleri nedir?

-Karışık dövüş sanatları, judo, tekvando, boks, jijitsu, güreş, karate gibi tüm dövüş sanatlarını birleştiriyor. Dünya karate, tekvando, güreş şampiyonlarının profesyonel olarak katıldıkları bu ligdeki dövüşler boks karşılaşmalarındaki iple çevrili alan yerine kafes içindeki bir alanda yapılıyor. Burada bir judocu bir güreşçiyle dövüşebiliyor. Bellator’un kurucusu ve CEO’su eşim Bjorn Rebney, Bellator’un dünyanın en iyilerini bir araya getireceğini söylüyor.

ÆBellator karşılaşmaları nasıl yapılacak?

- Şampiyonada ilk sezon dört turnuva düzenlenecek. Dört ayrı kilo sınıflandırmasının her birinden 8 dünya klasmanındaki dövüşçü dünyanın her yanında bir araya gelecek. Her turnuvada kazananlar, gittikçe artan bir para elde edecek ve şampiyonluk dövüşüne bir adım daha yaklaşacak. Dövüş ya zaman dolduğunda ya hakem kararıyla bitiyor. Dövüşçülerden birinin diğerine eli ile iki kez yavaşça dokunması teslim olması anlamına geliyor.

Türkiye’de de maç yapacağız

ÆTürkiye’den sporcular katılabilecek mi?

- Dünyanın en üstün karışık dövüşçüleri güreşçilik birikimi olanlardır. Ata sporumuzun güreşçilik olduğu Türkiye’den de, bu lige Türk karışık dövüş sanatında usta olan Türklerin de gelmesini isteriz. Bunun yanında dünyayı kasıp kavuran bu yeni spor dalının da Türkiye’de hızlı bir biçimde yayılacağına inanıyoruz. Amacımız Bellator’un programlarını Türk televizyonlarına getirmek ve hatta bazı maçları Türkiye’de yapmak. Amerika’nın en moda ve gelecek vaad eden erkek sporunu bir Türk kadını olarak dünyaya ve Türkiye’ye tanıtacağım.

HÜMA ALPAYTAÇ GRUAZ

Alpaytac Pazarlama İletişim ve Halkla İlişkiler Şirketi’nin Başkanı Hüma Alpaytaç Gruaz, Bryn Mawr College’den İktisat ve Güzel Sanatlar alanlarında Magna Cum Laude (Yüksek Şeref) çift derecesiyle mezun oldu. Rotterdam Art Academy’den Güzel Sanatlar’da yüksek lisans derecesi aldı. Northwestern Üniversitesi’nde Kellogg Executive MBA programını tamamladı. İyi derecede Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Hollandaca biliyor.

Hollywood ile ortak film turizmi patlatır

ÆTürkiye’nin tanıtımı için neler yapılması gerekir?

- Eşimle birlikte İstanbul tanıtımı kapsamında bazı film çalışmalarımız var. Eşimin yazdığı bir senaryoyu Türkiye’de çekeceğiz. Bu filmin İstanbul’un tanıtımında kullanılmasını arzu ediyoruz. Ayrıca dünyadaki kriz yüzünden bazı büyük ünlülerin Türkiye’ye gelmesi daha kolay. Bu da Türkiye’nin tanıtımı açısından büyük bir fırsattır.

İnternetin gücünü kullanın

ÆTürk şirketlerine kriz ortamında ne önerirsiniz?

- Türk şirketleri sadece satışta değil, online marketing dediğimiz internetin gücünü markalaşmak için de kullanabilir. Amerika’nın yeni başkanı Barack Obama’nın kampanyasında internetin gücü kullanıldı, derinden gidildi, sonucunda büyük patlama oldu. Türkiye aslında krizi bir fırsat olarak görebiliriz. Çok kuvvetli ve kaliteli ürünlerle Amerika’ya girebilir.

Aldatılmayı kabul etmedim, Amerika’da sıfırdan başladım

ÆAmerika’ya ne zaman, neden gitmiştiniz?

- Mutsuz olan herkese söylüyorum, hiçbir şey için asla geç değildir. İlk eşim de Amerikalıydı. Onun için oraya gidip yerleştim. Boşandıktan sonra Amerika’da 33 yaşımda tek başıma, iki çocukla hayata yeniden başladım. O yıllarda ya aldatılmayı sineye çekip mutsuz bir evliliği çocuklarım için sürdürecektim ya da sıfırdan başlayacaktım. İkincisini seçtim, Amerika’da tanıdığım olmadan bir PR şirketine başvurdum, para almadan çalışıp kendimi ispatladım. Türküm diye aşağılandığım da oldu. Çalıştığım ofisin bulunduğu binanın sahibi Yunanlıydı. Kendi işimi yapmak için işten ayrıldığım gün beni çağırıp giriş katında bir ofis verdi ve ’İşe başla, kirayı sonra ödersin’ diyerek beni ağlattı. Bjorn Rebney, benim ikinci eşim.

Kafesteki sporcular saygılı

ÆSiz bir sanatçısınız. Dövüşe nasıl sıcak bakıyorsunuz?

- Gördüm ki, bu dövüşlerde birçok spor tekniği kullanılıyor. Bu dövüşlerde Uzakdoğu sporlarında olduğu gibi iki sporcu da birbirine saygılı.
Yazının Devamını Oku

İsteyene ambulans isteyene çiçek yolladı 27 milyon YTL’ye ulaştı

22 Aralık 2008
BOYNER Holding’e bağlı çok yönlü hizmet şirketi Back-Up’ın Genel Müdürü Pınar Massena, 2008’i 27 milyon YTL ciroyla kapatmaya hazırlandıklarını söyledi. Massena krize karşın hedeflerini değiştirmeyerek şirkette ’kriz’ kelimesini yasakladıklarını vurguladı. BOYNER Holding’in 2003 yılında faaliyete geçirdiği çok yönlü özel hizmet şirketi Back-Up, krize rağmen yüzde 50’nin üzerinde büyüdüğü 2008 yılını 27 milyon YTL ciroyla kapatmayı planlıyor. Kendilerini arayan üyelerinin her türlü acil ihtiyacını, olabilecek her türlü özel isteğini karşılamaya ya da sorunlarını çözmeye odaklanan şirket, 2009 yılında da krize rağmen yüzde 20 büyümeyi hedefliyor. Back Up ve Dr. Back Up’ın Genel Müdürü Pınar Massena, halen telemarketing yoluyla üye alan Back-Up’ın hizmet paketlerinin daha ulaşılabilir ve yaygın olması için Boyner’in T-Box ürün yelpazesine de gireceklerini söylüyor. Massena, "Kriz kelimesini şirkette yasakladık. Kimse krizin lafını etmeden işine odaklanıyor ve hedefine kilitleniyor" diyor. Pınar Massena ile Back-Up’ın krize karşın büyüme stratejisini ve hizmetlerini konuştuk.

Hayatı kolaylaştırıyoruz

Back-Up nasıl doğdu?

-Boyner Grubu’nun Advantage’ı HSBC’ye devretmesinden sonra grubun sigorta işini de devrettik. Ekibimizle nasıl bir çalışmayla devam edebiliriz diye baktığımızda 2003’te Back-Up doğdu. İnsanlar her an, her yerde bize tek telefonla ulaşıp danışabiliyorlar. Başlangıçta insanların acil durumlarda birtakım hizmetlerini sağlayalım diye yola çıktık. Zaman geçtikçe baktık ki insanların sadece acil değil, birtakım farklı ihtiyaçları da sözkonusu oluyor. Üyelerimiz arttıkça, istekleri farklılaştıkça hizmetlerimiz farklılaştı.

Ne tür hizmetler veriyorsunuz?

- Back-Up, üyelerimizin hayatını kolaylaştırmayı amaçlayan çok yönlü özel hizmet paketi. Türkiye genelinde yol yardımından acil tıbbi destek hizmetlerine, hukuk danışmanlığından tatil danışmanlığına her türlü bilgilendirme ve organizasyonel hizmete kadar pek çok konuda hizmet veriyoruz. Back-Up’a üye olmanız durumunda, sekreter, doktor, çekici, her türlü tamirat işlerinizi yapacak ustalar ve bilgi alabileceğiniz bir ekibe bir telefonla ulaşabiliyorsunuz. ’Kimi arayacağınızı bilemediğinizde bizi arayın’ diyerek istenen her türlü hizmeti sunuyoruz.

İstanbul’un ağırlığı azalıyor

Kaç üyeye ulaştınız?

- Faaliyete geçtiğimiz ilk yıl olan 2003’te 12 bin üyemiz vardı. Aradan geçen 5 yılda 225 bin üyeye ulaştık. Hedefimiz 500 bin üye.

Üyelerinizin dağılımı nasıl, İstanbul ağırlıklı mı?

- İlk başladığımız yıl üye dağılımımızda İstanbul ağırlıktaydı. Ama bugün için İstanbul’un ağırlığı yüzde 57’lere indi. Giderek de İstanbul’un payı düşüyor. Daha çok Anadolu’ya yayılır hale geliyoruz. İstanbul’da daha çok organizasyon isteniyor. Diğer illerden ise acil yardım talepleri geliyor.

Krizden nasıl etkileniyorsunuz?

- Satışımızda yüzde 10 kayıp var ama insanlar hálá hizmet paketlerimizi alıyor. Biz küçük rakamlara birçok hizmeti veriyoruz. Aslında mali zorlukların yaşandığı bugünlerde bir nevi sigorta gibiyiz. Ambulans, aracınız yolda kalırsa ücretsiz çekici gibi bir sürü hizmeti sunuyoruz. Şirketimizde kriz konuşulmuyor. Moral bozmuyoruz, kriz lafını şirketimize sokmuyoruz, kesinlikle konuşmak yasak.

Back-Up’tan istenen ilginç hizmetler

PINAR Massena, Back-Up üyelerinden gelen ilginç istekleri ve bu hizmetleri nasıl gerçekleştirdiklerini şöyle aktarıyor:

Bir üyemizin askerden dönen oğlu havalimanında karşılanarak şampanya patlatıldı.

Anne karnındaki bebeklerinin kalp atışlarını dinlemek isteyen bir üyemize gece steteskop bulunup ev adresine gönderildi.

Bir üyemiz Türkan Şoray’ın suratındaki ben sayısını öğrenmek istedi.

Bebeği araçta kilitli kalan bir üyemize acil çilingir gönderildi.

Bursa’daki bir üyemizin isteğiyle, iş çıkışı sevgilisinin başından aşağı güller döktük.

Ödül töreninde sahneye çıkacakken çorabı kaçan üyemize hemen çorap ulaştırdık.

2008’de yüzde 50 büyüdük 2009 hedefimiz yüzde 20

2008 yılı nasıl kapanıyor, 2009’dan neler bekliyorsunuz?

-2007’den, 2008’e Dr. Back-Up’ta yüzde 85, Back-Up’ta yüzde 50 büyüdük. 2008 yılı büyüme yılımız oldu. Bu yıl hem üye sayımız, hem personel sayımız, hem de ciromuz arttı. 2008 yılı sonunda 27 milyon YTL ciro bekliyoruz. 2009 hedeflerimizi yeniden gözden geçiriyoruz, yüzde 20 büyüyeceğimizi tahmin ediyorum.

23 bin kişinin sağlığını düzenli olarak yakından izliyoruz

Dr. Back-Up’ın, Back-Up’tan farklılığı nedir?

- Dr. Back-Up sağlık hizmeti, üyeleri ve ailelerinin sağlığını, onlar adına düşünüp takip eden, teşhis ve tedavilerini en doğru zamanda, en güvenilir yerde ve en hızlı şekilde almalarını sağlayan, sağlıklarıyla ilgili her türlü soru ve sorunlarında 7 gün 24 saat ilgilenen kişisel sağlık sistemidir. 25’i doktor, 8’i doktor asistanı, 13 hemşire ile hizmet veriyoruz. 23 binin üzerinde kişinin sağlığını düzenli takip ediyoruz. Görüntüleme sizin için önemli olduğundan bu konuda standardı tutturmak için İstanbul’da Anadolu Yakası’nda bir görüntüleme merkezi kurduk. Avrupa Yakası’nda da bir tane açmak istiyoruz.

Günde 1500 telefon alıyoruz, 850 farklı organizasyon yapıyoruz

Günde kaç telefon alıyorsunuz, kaç isteği karşılıyorsunuz?

- Günde üyelerimizden 1500 civarında telefon alıyoruz. 850 civarında organizasyon yapıyoruz. Ayrıca artık internetten başvuru da alıyoruz, gecenin kaçı olursa olsun istekleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir üyemize çekici gönderiyoruz, diğerine çilingir gidiyor, çiçek gidiyor, ambulans gidiyor. Belki de insanların tek başına ulaşamadığı bazı hizmetleri kullandırır hale getiriyoruz. Hem de hizmetlere belli bir kalite getiriyoruz. Üyemiz bir sorun yaşadığında karşısında muhatap alacağı bir kurum var.

T-Box’ta hizmet paketi sunacağız

Hizmet paketlerinizi nasıl satıyorsunuz?

- İnsanlara telefonun ucundan sürekli hizmet veriyoruz. Satışımız tele-marketing yoluyla oluyor. 250 kişi bu kanalda çalışıyor. T-Box projesi üzerinde de çalışıyoruz. Ocak ayından itibaren hizmeti daha küçük paketler haline getirip haftalık, aylık olarak Back-Up’ı çıkaracağız. Seyahate çıkmadan önce insanlar ’Bir yolculuk paketi alayım’ diyebilecek.

PINAR MASSENA

BACK-UP
ve Dr. Back Up Genel Müdürü Pınar Massena, 1965 İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu. İş hayatına 1987’de bir ithalat şirketinde başladı. 1988-2001 yılları arasında Emek Sigorta, Demir Sigorta ve Inter Sigorta’da çalıştı. 2001’de Boyner Holding’e bağlı Boyner Sigorta’nın Genel Müdürü oldu. 2002’de Boyner bünyesindeki Back-Up’ın Genel Müdürlüğü’ne getirildi. 2003’de Çarşı Tatil Seyahat Acentalığı’nın, 2004’de Dr.Back-Up’ın genel müdürlük görevlerini de üstlendi.
Yazının Devamını Oku

Linens’i rekabet zorladı yatak odasına ’Arzu Kaprol Home Line’la girdi

15 Aralık 2008
ZORLU Holding Tekstil Grubu’nun ev tekstili markası Linens, moda tasarımcısı Arzu Kaprol’le anlaşarak, bu sektörde ’Arzu Kaprol Home Line’ markasını vitrine çıkarmaya karar verdi. Zorlu Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, "Rakiplerden kaçmak için yenilikçi olalım diye uğraşıyoruz" derken, Arzu Kaprol de, "Tasarımlarımı ev tekstilinde değerlendirmek hayalimdi" diye konuştu. ZORLU Holding bünyesinde faaliyet gösteren ev tekstili üreticisi Linens, moda tasarımcısı Arzu Kaprol ile lisans anlaşması imzaladı. Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, ’Arzu Kaprol Home Line’ adı verilen yeni koleksiyonu yeni yıl öncesinde satışa sunacaklarını söyledi. Vedat Aydın, ev tekstilinde katmadeğerin konfeksiyona göre daha fazla olduğunu belirterek, "Rekabetten kaçıp kurtulmak için inovatif olalım, yenilikçi olalım, insanlar Çin’e, Pakistan’a gitmesin istiyoruz. Tam gaz satışı destekliyoruz" dedi. Moda tasarımcısı Arzu Kaprol, koleksiyonlarının ulaşılabilir fiyattan satılmasının çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Giyim koleksiyonunda kullandığım tasarım felsefesini ev tekstiline döndürebilmek benim için bir hayaldi. Çünkü bu bir başka üretim altyapısı gerektiriyor" diye konuştu. Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın ve moda tasarımcısı Arzu Kaprol ile yeni işbirliğini ve geleceğe dönük beklentilerini konuştuk.

350 milyon dolar ihracat

Perakendedeki daralma sizi nasıl etkiliyor?

- İç piyasa ciromuz bu yıl 140 milyon dolar, ihracatımız ise 350 milyon dolar civarında. Türkiye’de bu yıl, geçen yıla göre yüzde 15 ciro kaybettik. Önümüzdeki yıl her şeye rağmen yüzde 15’i geri kazanmayı bütçeledik. Değişik kampanyalar, yeni ürünlerle bunu yapmayı hedefliyoruz. Tüketimi teşvik edecek yenilikler bulmak zorundayız. Fiyat kırmak en son düşündüğümüz enstrüman. İşimizin yüzde 50’si perde, geri kalanı çeyiz.

Krize karşı ne gibi önlemler alıyorsunuz?

-
Herkes gibi biz de maliyetleri düşürme yönünde çalışmalar yapıyoruz. Ama kriz nedeniyle satışa engel olacak veya satışa fren verecek bir önlemi düşünmeyeceğiz, tam gaz satışı destekliyoruz. Krize karşın satışlarımızı korumak ve büyütmek hedefindeyiz. Daralan pazarda rakiplerden pay alarak bunu yapabiliriz. Rakiplere içeride ve dışarıda göz diktik. Koleksiyon ve araştırma geliştirme yatırımlarımızı önümüzdeki yıl iki misline çıkaracağız. Bu krizden pazar payı kapmış olarak çıkacağız.

Ev tekstilinde yaşanan en büyük sıkıntı nedir?

- Yıllardır en büyük sıkıntımız tasarım. Tekstil sektöründe katmadeğer açısından ev tekstilinin payı yüzde 25’lerde. Ciroda ise yüzde 15’lerde. Ev tekstilinde katmadeğer, konfeksiyona göre daha fazla. Ama tasarımcı çıkmıyor. Rekabetten kaçıp kurtulmak için inovatif olalım, yenilikçi olalım, insanlar Çin’e Pakistan’a gitmesin, bizi bu yüzden tercih etsin. Yüksek fiyatlı ürünlerimizin arkasında bir mantık olsun istiyoruz. Biz bugüne kadar yurtdışındaki tasarım bürolarından destek aldık, hálá da alıyoruz. İlk defa bir Türk tasarımcının adı ve imzasıyla koleksiyonumuz çıkıyor.

Arzu Kaprol ile işbirliği fikri nasıl gelişti?

- Koleksiyonun doğuş fikrinin ardından hazırlanması bir yıldan fazla sürdü. Tasarımların hazırlanması, bizim üretimi bu tasarımlara uygun hale getirmemiz zaman aldı. Böyle işbirliklerine ihtiyaç var. Artık rekabet öyle zorluyor ki, farklı fiyattan farklı bir şeyler satmak lazım. O zaman da tasarımcıların devreye girmesi gerekiyor.

Taç bölgesel markaya dönüştü 9 ülkede 450 mağazayı buldu

ÆZorlu Grubu kaç mağazaya ulaştı?

- Mağazalarımızı Taç ve Linens olarak açıyoruz. 450 Taç, 100 de Linens mağazamız var. Yurtdışında da 30’u Linens, 70’i Taç 100 mağazamız faaliyet gösteriyor. Taç, bölgesel bir marka. 9 ülkede Taç olarak varız. Türkiye dışında, Rusya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan’da da tanınıyor. Linens mağazalarında Linens markalı ürünlerin dışında, Taç, Sisley Casa, United Colors of Benetton - Home, Disney, Barbie, B at Home ve Bel-Air gibi farklı markalar da satılıyor.

En pahalı ürünlerden yüzde 10 ucuz olacak

ÆArzu Kaprol Home Line’dan ciro beklentiniz nedir?

- Fiyat olarak en pahalı ürünlerin yüzde 10 altına koyduk. Piyasada daha pahalı ürünlerimiz var. ’Çok güzel ama pahalı’ diyemeyecek kimse. 3 milyon dolarlık ciro beklentimiz var. Koleksiyon şimdilik sadece iç piyasada satılacak. Koleksiyon sevilirse ihracatı da gündeme gelebilir.

ARZU KAPROL

Moda tasarımcısı Arzu Kaprol, 1972 yılında Bursa’da doğdu. 1992’de Mimar Sinan Üniversitesi Moda Konfeksiyon Bölümü’nden mezun oldu. 1994’de Paris American Academy’de Perfectionnement Programı’nı tamamladı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok defile gerçekleştiren Kaprol’ün moda alanında çok sayıda ödülü bulunuyor. 2002 yılından bu yana Altınyıldız/Network bayan koleksiyonu tasarım yöneticiliği görevini yürütüyor. 2007 yılında ’Arzu Kaprol’ adıyla iki mağazasını faaliyete soktu.

VEDAT AYDIN

Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, 1951 Konya doğumlu. Robert Kolej’den sonra Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Shirley Institute’de MBA yaptı. 1974-90 yılları arasında Akfil Sanayi ve Mensucat Santral’da görev aldı. 1990-93 arasında danışmanlık yaptı. 1993’de Spectrum Büro Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü üstlendi. 1997’den bu yana Zorlu Holding’de. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB), Türktrade Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Erdoğan teklif etti, ABD’li yazarın ’ilaççı’ oğlu Türk vatandaşı oluyor

8 Aralık 2008
ABD’li macera ve polisiye roman yazarı Paul Kemprecos’un oğlu olan ve Merck Sharp& Dohme (MSD) Türkiye’nin Dış İlişkiler Direktörlüğü görevini yürüten Jeffrey Kemprecos, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın teklifiyle Türk vatandaşı olmaya hazırlanıyor. Kemprecos, Türkiye’nin yenilikçi ilaç sektöründe küresel yatırım pastasından yılda en az 1 milyar dolarlık pay alınabileceğini söylüyor. AMERİKA’da en çok okunanlar listesinde defalarca yer alan ünlü macera ve polisiye roman yazarı Paul Kemprecos’un Türkiye’de yaşayan oğlu Jeffrey Kemprecos, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın teklifiyle Türk vatandaşı olmaya hazırlanıyor. Jeffrey Kemprecos, Amerikalı ilaç firması Merck Sharp&Dohme (MSD) Türkiye’de Dış İlişkiler Direktörü olarak üç yıldır İstanbul’da çalışıyor. Kemprecos, Türkiye’nin yenilikçi ilaç alanında küresel liderlerden biri olma potansiyelinin kendisini heyecanlandırdığını söylüyor. Kemprecos, Türkiye’de Merck’ün sağlık alanındaki reformları, fikri mülkiyet ve ticaret, ilaçlara erişim, yatırım, rekabet ve yenilikçilik politikalarından sorumlu. Yenilikçi ilaç sektöründe bu küresel yatırım pastasının en az yüzde 1’ini, yılda 1 milyar doları Türkiye’nin çekebileceğini söyleyen Jeffrey Kemprecos ile Türk ilaç sektörünün yanı sıra Türk vatandaşlığına geçiş hikayesini konuştuk.

Rekabet şansı var

Türkiye’nin ilaç sektöründeki geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Doğru politikaların hayata geçirilmesiyle yenilikçi ilaç sektöründe bu küresel yatırım pastasının en az yüzde 1’ini, yani yılda 1 milyar dolara yakın bir rakamı, Türkiye’ye çekmenin mümkün olabileceğine inanıyorum. Türkiye mükemmel insan sermayesi, yerleşik üniversite sistemi ve iyi gelişmiş sağlık altyapısıyla Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerle yeni ilaç araştırma, üretim ve ihracatı alanlarında rekabet için gerekli temel unsurlara sahip. Türkiye’de dünya standartlarında bir yenilikçi ilaç sektörünü destekleyecek politikalar oluşturulmalı.

Küresel rekabet için Türk ilaç sektörünün neye ihtiyacı var?

- Türkiye’nin yenilikçi ilaç alanında küresel liderlerden biri olma potansiyeli bana büyük heyecan veriyor. Mesaimin bir bölümünü politika yapan kişi ve makamlar, sektördeki meslektaşlarım ve akademisyenlerle Türkiye’nin yeni ilaç keşif ve geliştirme alanlarında küresel rekabet gücünü nasıl arttırabileceği konusunda fikir alışverişi yapmaya ayırıyorum. Bugünkü eksiklik, net bir vizyon ve strateji ile uluslararası yatırım ve teknoloji transferini çekecek yeni politikalardır. Ancak siyasi destek ve liderlikle çok hızlı yol alabilmek mümkün.

Başbakan Tayyip Erdoğan ile nasıl tanıştınız?

- Amerikan Şirketler Derneği’nin bir yemeği sırasında Başbakan Erdoğan ile tanıştım. Sohbetimiz sırasında kendisine uzun süredir Türkiye’yle bağlarımın bulunduğunu ve kendimi artık Türkiye’nin ’gayri resmi’ elçisi olarak gördüğümü ilettim. Türkiye’nin yenilikçi ilaç sektöründeki yatırım ve büyüme potansiyelinden konuştuk. Eşimi de Sayın Erdoğan’la tanıştırdım.

Türkçe konuşmamız etkiledi

Vatandaşlık önerisini de aynı tanışmada mı yaptı?

- Eşimin de benim kadar iyi Türkçe konuştuğunu gören Sayın Başbakan’ın ailemin Türkiye’ye yönelik ilgisini ve bağlarını takdir ettiğini düşünüyorum. Sayın Başbakan belki de Türkiye’ye olan bağlılığımı fark ederek bana vatandaşlık önerisinde bulundu. Sayın Başbakan’ın böyle cömert bir teklif yapmasından büyük onur duydum ve kendisine teşekkür ettim. Ancak bu konudaki prosedürü sormak dışında bu yönde herhangi bir somut adım atmadım.

Somut adım atmaya nasıl karar verdiniz?

- Tanışmamızdan birkaç ay sonra bir YASED resepsiyonunda Sayın Başbakan’la yeniden karşılaştım ve henüz vatandaşlık alamadığımı belirterek espri yaptım. Sayın Başbakan güldü ve sorunun benim başvuruda bulunmamam olduğunu söyledi. Ben de Başbakan’la başka bir etkinlikte görüştüğümüzde kendisine hálá başvuruda bulunmadığımı söylememek için insan kaynakları departmanındaki arkadaşlarımdan vatandaşlık belgeleriyle ilgili yardımcı olmalarını istedim. Evraklarım artık hazır, yılbaşından önce başvuruda bulunacağım.

Başbakan’ın sektörünüze bakışını nasıl buldunuz?

- Türk ilaç sektörüne ilişkin görüşlerimi, Başbakan Sayın Erdoğan da dahil, Hükümetin en üst düzeyindeki yetkililerle paylaştım. Sayın Başbakan bende, küresel ölçekte rekabetçi yeni bir ilaç sektörü inşa etme konusuyla samimiyetle ilgilendiği izlenimini bıraktı.

Türkiye 25 yıldır hayatımın parçası

Türkiye’ye olan ilginiz ve yakınlığınız ne zaman başladı?

- Türkiye 25 yılı aşkın süredir hayatımın bir parçası. İlk kez AFS ile öğrenci değişim programı kapsamında 1980’de geldim. Bakırköy’de çok misafirperver bir aileyle kaldım. Ev sahibi ailemin oğlu Olcayto ile lise son sınıfı tekrar okudum. Üniversiteye başlamak için ABD’ye döndüm. 1983’de Boğaziçi Üniversitesi’nde okumak üzere tekrar Türkiye’ye geldim. O yıllarda Türk ailemle irtibatımı kaybetmedim. 2005’de, MSD’nin Dış İlişkiler Direktörü olarak Türkiye’ye gelmem teklif edildi. Üç yıl önce İstanbul’a yerleşince kızlarımın Türk kültürüne çabuk uyum sağlaması için Türk okuluna verdim. Şimdi 12 yaşındaki kızım Zoe, 10 yaşındaki Helen ve 5 yaşındaki Sophie gayet akıcı Türkçe konuşuyor.

Türk kardeşim ABD’de yaşıyor

AMERİKALI Jeffrey Kemprecos’un Türkiye’deki ailesinin oğlu, Kuzey Amerika’da yaşıyor. Kemprecos, "Bu ironik bir durum. Türkiye’deki ailemden babam Cemil, benden, Türk oğluna Kuzey Amerika’dan dönmesi için baskı yapmamı istiyor" dedi.

Yeni ilaca 90 milyar dolar 

MSD’nin yeni ilaç geliştirmeye ayırdığı bütçe ne kadar?

- Bu yıl MSD, yeni ilaç araştırma ve geliştirme alanında yaklaşık 6 milyar dolar yatırım yapacak. Özel sektör bu alanda 90 milyar dolar harcayacak. Yeni tesis ve ekipmana harcanacak olan para da yine milyarlar düzeyinde olacak.

Paul Kemprecos, macera ve polisiye roman yazarı

AMERİKALI Paul Kemprecos, ’çok okunanlar’ listesinde pek çok defalar en üst sıralara tırmanan ve ’best-seller’ olan macera ve polisiye romanlarını yazıyor. 20 yıldan fazla ABD’nin Massachusetts eyaletinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Daha sonra gazetecilikten ayrılarak 6 sualtı polisiye romanı yazdı. İlk kitabı ’Cool Blue Tomb’ ile ’Shamus Ödülü’nü kazandı. Son 15 yıldır romancı Clive Cusser ile birlikte dünya çapında ün kazanan NUMA Files (NUMA Dosyaları) isimli macera romanı serisinde 7 kitapta ortak yazarlık yaptı. NUMA Files, ABD’de ’en çok satanlar’ listesine girerek Türkçe dahil pek çok dile çevrildi. Yılan, Mavi Altın, Beyaz Ölüm, Buz Ateşi, Kayıp Kent, Kılavuz kitaplarından bazıları.

Babamın kitabının Türkçe korsanını görüp ABD’yi uyardım

JEFFREY Kemprecos, babası Paul Kemprecos’un eski kitaplarından birinin izinsiz Türkçe’ye çevrilip Türkiye’de satıldığını tesadüfen öğrenmiş. Kemprecos, bu olayı şöyle anlatıyor: "Babamın ilk kitaplarından birinin Türkçe’ye çevrilip yayınlandığını görünce önce çok sevindim. Ancak babam kitabın haklarını Türkiye’den hiç kimseye satmadığını söyledi. Kitabın bir kopyasını alıp babamın New York City’deki ajansına gönderdim. Ajans Türkiye’deki yayıncıyla irtibata geçti ve yayıncı da telif haklarını ödemeyi kabul etti."

JEFFREY KEMPRECOS

MERCK Sharp&Dohme’nin (MSD) Türkiye Dış İlişkiler Direktörü Jeffrey P. Kemprecos, üç yıldır Türkiye’de görev yapıyor. MSD’nin Kıbrıs Bölge Ofisi’nde 11 Yakındoğu ve Körfez ülkesinin dış işlerinden sorumlu olarak çalıştıktan sonra, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Dış İlişkileri Direktörlüğü’nü üstlendi. Son üç yıldır da İstanbul’da MSD Türkiye’de çalışıyor. Amerikan Şirketler Derneği, Türk Etik Araştırmaları Merkezi’nde Yönetim Kurulu Üyesi ve Yerel Amerikan Araştırmacı İlaç Üreticileri Çalışma Grubu’nun üyesi olan Kemprecos’un, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) bünyesindeki ilgili komitelerde de görevleri var.
Yazının Devamını Oku

Türk iş dünyası fazla panikledi krizi, bozuk psikoloji tetikledi

1 Aralık 2008
İNGİLİZ Kesa’nın beyaz eşya ve elektronik alanındaki en önemli markası Darty’nin Türkiye CEO’su Nedim Esgin, krize rağmen yılda 5 mağaza hedefinden taviz vermediklerini açıklarken, iş dünyasına da ’panik yapmayın’ mesajı verdi. Türkiye’nin pazardaki yüzde 20-30’luk daralmayı kaldırabilecek güçte olduğunu savunan Esgin, moral bozukluğunun olumsuzlukları artırdığını vurguladı.

KESA Türkiye Ortağı ve Darty Türkiye CEO’su Nedim Esgin, Türkiye’nin yüzde 20-30 arasındaki pazar daralmasını kaldırabilecek gücü olduğunu, krizin moralleri hemen bozmaması gerektiğini söylüyor. İngiliz Kesa Electricals grubunun beyaz eşya ve elektronik alanındaki en önemli markası Darty’yi iki yıl önce Türkiye’ye getiren Nedim Esgin, "Global kriz yüzünden Türk iş dünyası fazla panikledi. Panikle alınan önlemler ve morallerin bozulması havadaki olumsuzluğu artırdı" diyor.

Krize rağmen yılda 5 mağaza açma planlarından taviz vermeyeceklerini ve yıllık ortalama 100 milyon Euro ciro hedefini koruduklarını
NEDİM ESGİN
Kesa Türkiye Ortağı ve Darty Türkiye CEO’su Nedim Esgin, 1957 İstanbul doğumlu. Saint Benoit Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde pazarlama eğitimini tamamladı. ABD’de Golden University’de yönetim dalında lisans derecesi aldı. 1982’de Ram Dış Ticaret Genel Müdürü olarak Koç Topluluğu’na katıldı. 1988’de Ram France Genel Müdürü oldu. 1998’den itibaren Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Yurtdışı Pazarlama ve Satış Başkan Yardımcılığı yaptı. 1998’den itibaren Koç Holding Başkan Yardımcısı olarak DTG Uluslararası Pazarlama ve Satış Sorumluluğu görevini de yürüttü. Ayrıca, Bilim Merkezi ve Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi.
belirten Nedim Esgin’le elektronik sektörünün yanı sıra krizi, etkilerini ve alınması gereken önlemleri konuştuk.

Daralma yüzde 30’a gidiyor

Sektörünüzde global krizin etkilerini hissediyor musunuz?

- Tabii ki bir daralma ve sıkışma var. On gün önce yüzde 10 bir daralma hissediyoruz diyebilirdim. Çünkü 10 gün öncesine kadar panik ve kötü bir ortam yoktu. Ama son 10 gün içinde daralma her geçen gün artıyor. Sektördeki daralma yüzde 20-30’lara doğru gidiyor.

Daralmadaki hızlanmayı neye bağlıyorsunuz?

- Bence bu bir parça moralle ilgili. O kadar karamsar bir tablo çiziliyor ki, daralmalar bunların sonucu. Bir anda öyle bir noktaya gelindi ki, orası kapanıyor, burası batıyor. Batma hikayeleri dünyada kriz öncesinde de vardı, her zaman var. Kötü yönetilen şirketler, yanlış işe girenler finansal krizde daha hızlı batar. Tabii bazı sektörler var. Dünyadaki daralmadan birebir etkilenen gemicilik, nakliye gibi sektörlerde böyle durumlar olabilir. Ama iyi giden, iyi yönetilen şirketler, iki aylık krizde batmaz. Bakın batanlara, gerisinde mutlaka sermaye ya da finans yetersizliği vardır. İki yıl önce Türkiye çok iyiyken, dünya çok iyiyken de dünyada çok şirket battı. Ama bugün, o battı, bu battı diyerek olduğundan daha kötümser bir hava yaratılıyor.

Küçülme yaza kadar sürer

Sektördeki daralmanın ne kadar süreceğini düşünüyorsunuz?

- Piyasalarda yaza kadar süreceği görüşü hakim. Sektörümüz için baktığımızda daralma sonbahara kadar sürer. Sektörde yaz ayları kriz olmasa da yavaş geçer. Ama yüzde 20-30 daralmayı Türkiye kaldırır. Bu daralmayla kimse batmaz. İşini doğru yapan, hedefini doğru koyan, hesabını kitabını doğru yapan şirketler ayakta kalır.

Şu anda piyasalardaki havayı nasıl görüyorsunuz?

- Psikolojimiz bozulmuş durumda, bunun düzeltilmesi lazım. İşadamlarının ölüyoruz, bitiyoruz demek yerine, daha pozitif düşünüp konuşması gerekiyor. Dünyada durgunluğa girilmesiyle reel sektörler daralıyor ama dövizdeki artıştan dolayı maliyetlerin düştüğü de bir gerçek. Tabii ki bazı sektörler daralmadan çok daha fazla etkileniyor. Daralma var ama bu da normal. Bence krizi daha iyi idare edebilirdik, biraz fazla panikledik.

İşten çıkarmalar pazarı daraltıyor

Uzun yıllar reel sektörde yöneticilik yaptınız. Daha önce de krizler yaşadınız. Bu dönemlerde neler yapılmasını öngörüyorsunuz?

- Öncelikle paniklememeli. Krizde her şey nakiti iyi yönetmeye bağlı. Sektörümüzde yüzde 20-30’a kadar gidebilen bir daralma yaşayabiliriz. Önlem almak gerekiyor. Ancak bana göre işçi çıkarmak listenin en sonunda. Maalesef Türkiye’de listenin başında. 2001 krizinde yönetici olduğum şirketimde işçi çıkarmadık. Erken emekliliği teşvik, ücretsiz izin gibi çözümler ürettik. Krizde işçi çıkarttığınız zaman bir yerde kendi kendinizi vuruyorsunuz. İşten çıkarmalar negatif etki yaratıyor, işi olanların da canı alışveriş yapmak istemiyor, sonuçta pazar daralıyor.

Tüketicinin teşvik edilmesi doğru olur

Tüketimi artırma önlemlerini, kredi faizinin yarısının bir yıl üstlenilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Hükümetin bir paket hazırlaması ve yerli üretimi ön plana alması çok olumlu gelişmeler. Yerli sanayiye sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Elbette kredi de çok önemli. Çünkü sektörümüzde satışların yüzde 90’ı kredilidir. Kimse televizyonu, buzdolabını nakit almaz. Bu geçiş döneminde tüketicinin sırtına binen kredi maliyetinin Hazine tarafından teşvik edilmesini doğru buluyorum. Verilen her türlü teşviğin iyi işlemesi durumunda piyasaları pozitif etkileyeceğine inanıyorum.

Orta yaş hizmet bekliyor gençler fiyata bakıyor

Müşteri hedef profiliniz nasıl?

- Müşteri kitlemiz A, B, C tüketici grubu. Genellikle gençler ve çalışan kesim müşterimiz. Bizden alınan ürünler garanti kapsamında bozulduğunda tamiri için takibini de biz yapıyoruz. Bozulan garantili ürün servisteyken yerine kullanmaları için geçici ürün veriyoruz. Bizden alışveriş eden orta yaş müşterisi hizmete değer verirken, gençler daha çok fiyata bakıyor. Adet olarak en fazla cep telefonu, küçük ev eşyaları ve kişisel bakım aletleri satılıyor. Ciro bazında en çok satan ürün televizyon.

Mağaza açma programı yürüyor

Global kriz, Darty Türkiye’nin hedeflerini etkiliyor mu?

- İki yıl önce başladığımızda yılda 5 mağaza açacağız dedik. Programımızı hiç aksatmadan devam ediyoruz. Aralık ortasında İstanbul’da ve Ankara’da birer şube daha açacağız. Böylece ikinci yılımızın sonunda 10 mağaza hedefimize ulaşmış olacağız. Mağaza programımızda aksama yok. 2009 ve 2010’na ilişkin planlarımız da aksamadan yürüyor. Yılda 5 mağaza açma hedefimizi koruyoruz.

Daha ucuzunu bulan 1000 müşteriye çikolata verdik

En ucuz olma iddianız var. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

-
Örneğin telefonu aldığımız üretici ya da distribütör bize tavsiye fiyat aralığı sunuyor. Biz, onun tavsiye ettiği fiyat aralığındaki en düşük fiyata satıyoruz. Daha da ucuza satan olduğunu öğrenirsek anında o fiyata düşüyoruz. Tüketici daha ucuz satan yer bulursa kendisine çikolata veriyoruz. İki yılda binin üzerinde müşterimize çikolata verdik.

Darty’yi 2 yılda 5.5 milyon kişi ziyaret etti

Yılda ortalama kaç kişi mağazalarınızı ziyaret ediyor?

-Darty’nin konseptini benimseyen, kendine has bir müşteri kitlesi oluşmaya başladı. Mağazalarımızı, 2 yıl içinde 5.5 milyonun üzerinde kişi ziyaret etmiş. Mağazaya gelenlerin, yüzde 20’si aileden, arkadaştan ve çevreden duyarak mağazalarımıza gelmiş. Yüzde 30’u görünce kendisi gelmiş, yüzde 47’si de reklamlardan Darty’i duyarak mağazalarımıza gelmiş.
Yazının Devamını Oku

Şarap sektörü sırtında vergi yüküyle koşuyor, yasaklarla nefesimizi kesmeyin

24 Kasım 2008
TÜRKİYE’nin önemli şarap markaları arasında yer alan Doluca’nın ikinci kuşağını temsil eden Ahmet Kutman, Türk şarapçılığının ağır vergiler olmasa rekabet yarışında bugün daha iyi bir noktada olacağını söyledi. Kutman, "Alkollü içecekler sektörüne getirilmesi planlanan tanıtım ve reklama dönük kısıtlamalar da sektörün elini kolunu bağlayacak" dedi.

ÜÇ kuşaktır şarap üreticiliği yapan bir ailenin ikinci kuşağı olarak Doluca’da görevi devralan Ahmet Kutman, Türkiye’de şarabın geliştiği bir döneme imza attı. 1985’den itibaren başlatılan projelerle, Doluca gerek kapasite ve teknoloji, gerekse kalite açısından, dünyadaki en gelişmiş şarap üreticileri arasında yerini aldı. Doluca Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kutman’ın, 1989’da Güven Nil ile başlattığı Sarafin projesi de Türkiye’de kaliteli şarapçılığın gelişimi açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Ailenin üçüncü kuşak temsilcileri de zaman içinde Doluca’nın yönetiminde görev almaya başladı. Ahmet Kutman’ın kızı Sibel Kutman, pazarlama ve satış departmanının sorumluluğunu üstlendi. Oğul Ali Kutman ise, üretimden sorumlu olarak 2002 yılında Doluca yönetimine katıldı.

Ahmet Kutman’a göre, Türk şarapçılığı, dünyada rakipleriyle girdiği yarışta sırtında büyük bir vergi yüküyle koşmasa bugün çok daha iyi noktalarda yer alabilirdi. Kutman, alkollü içecekler sektörüne getirilmesi planlanan tanıtım ve reklama dönük kısıtlamaların da sektörün elini kolunu bağlayacağına dikkat çekiyor. İşleri büyük ölçüde çocuklarına devrettiğini belirten Kutman ile sektörün içinde bulunduğu durumu ve sorunlarının yanı sıra, Doluca’nın planlarını ve yeni ürünlerini konuştuk.

Sektördeki rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sektörümüzü oldukça zorlayan birtakım gelişmelerle karşı karşıya kaldık. 2005’de vergiler birden bire büyük oranda artırıldı. Aynı yıl ithal şarapların Türkiye’ye gelişi serbest bırakıldı. Böylece çok daha yoğun bir rekabet ortamına girdik. Bu zorluklar bizi kaliteyi artırmaya, miktarı azaltmaya yöneltti. Son bir iki yıldır 6-7 milyon litre arasında üretimimiz var. Ayrıca ’herşey dahil’ uygulaması bizim için öncelik olmaktan çıktı. Çalıştığımız kurumlar hálá var ama odak noktamız büyükşehirlerdeki restoranlar ve zincir mağazalar. Politikamız değişti ve biraz daha markalaşmaya yöneldik.

Şaraptaki vergi yükü ne durumda?

- Dünyada şarap üreten ve ihraç eden ülkelerin hiçbirinde ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) gibi bir vergi yok. Sektörümüz mantar kapüşon dışında tamamen yerli girdileri kullanarak katmadeğer yaratıyor. Şarap sektörünün cirosunu 400-500 milyon dolar gibi düşünebiliriz. Çoğunluğu restoranlarda, otellerde tüketildiği için aslında 1-2 milyar YTL arasında ciro sağlıyor. Ciromuzun yüzde 25-30’unu vergi olarak ödüyoruz. 1 litre şarapta ÖTV asgari 1.75 YTL dir. Bu tutar ürünün fiyatı ne olursa olsun ödenmesi gereken tutardır. Ürün fiyatındaki artışa bağlı olarak da ödenen vergi nisbi oran ürün maliyetinin yüzde 63.3’üdür.

Yapılan vergi indiriminin sektör üzerinde etkileri neler oldu?

- Bu indirim ucuz şarap üretenlere imkan sağladı. Ama biz, kalitenin getirdiği maliyet yüzünden zaten vergimizi maktu verginin üzerinde ödüyorduk. Yüzde 63.3 ödemeye devam ediyoruz. Bu vergi indirimi ürünlerimizin çok büyük bir kısmında bize bir şey getirmedi. Bu kadar yüksek vergi, kaçak üretimi özendiriyor. Bandrol bir miktar etkili oldu. Ancak, Türkiye’de 80-90 milyon litre üretim var, bunun 20-25 milyon litresi beyan ediliyor deniliyor. Son vergi düzenlemesinden sonra 40 milyon litrelere çıkmış durumda.

Yeni yönetmelik tanıtımımıza darbe vuruyor

Vergi yükünün azaltılması, sizce rekabet şansınızı artırır mı?

- ÖTV olmasa Türk şarapçılığı hem daha fazla gelişebilecek, hem daha fazla rekabet gücüne sahip olarak dünyaya açılabilecek. Şarap üreten ülkelerde öncelikle böyle bir ÖTV yok. Biz de bu yolu seçebiliriz. Nisbi verginin tamamen kalkması ve maktuya dönmesi sektöre çok faydalı olacaktır. Bağcılık gibi uzun vadeli yatırımlarımızı sürdürebiliriz. Bugün pazarlamaya ciromuzun sadece yüzde 3-5’ini ayırabiliyoruz. Vergimizin azaltılması durumunda dünyada daha çok tanıtım ve rekabet şansı bulabiliriz.

Alkol yönetmeliği taslağını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Yönetmelik hakkında, görüşlerimizi ve itirazlarımızı firma ve dernek olarak ilettik. Finansal zorluklar şimdi de birtakım idari kısıtlamalar geliyor. Tanıtım ve iletişim faaliyetlerimize büyük darbe vuruyor. Genç tanımı o kadar ucu açık bir şekilde kullanılıyor ki, bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Kültürel ve sosyal sponsorluklara ciddi boyutta yansıyacak. Belirli bir kitleyi hedeflediğimiz için o kitleye dönük yaptığımız tadımlar bile izne bağlanıyor. İzinlerde kıstas ne olacak bunlar belirsiz.

Bağcılığa 12 milyon dolar yatırdık

Bağ yatırımları ne zaman başladı?

-Eskiden yatırımları şarap teknolojisine yapıyorduk. Gerçekten kaliteli üretim için kaliteli üzüm lazım. Güven Nil ile birlikte Sarafin projesini geliştirdik. Saros’ta Sarafin bağları tesis edildi. Bugün 3 bin 500 dönümde bağımız var. Bağlara her yıl 2-3 milyon dolar harcıyoruz. Son 6-7 yılda bağlarımıza 12 milyon dolarlık yatırım yaptık. 2010 yılına kadar ürettiğimiz şarapların en azından yüzde 50’sini kendi üzümlerimizden karşılayacağız.

Üç kuşaktır ’eğitimli’ şarapçılık yapıyoruz

Doluca’nın kuruluşunu anlatır mısınız?

- Babamın ailesi Tekirdağ Mürefte’den. Burası şarap üretimine çok uygun bir bölge. Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslümanlar şarap üretmiyor, ama 4. Murat devri dahil her dönemde bölgede Ermeniler ve Rumlar şarap üretiyor. Babamın ailesi de oranın birkaç Türk ailesinden biriymiş. Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’ndan sonra Rumlar bölgeden ayrılmış, yerlerine Türk göçmenler gelmiş. Babam o tarihlerde Almanya’da üniversitede okuyormuş. Ren Bölgesi’ndeki bağları ve şaraphaneleri görmüş. Almanya’da 3 yıl şarap teknolojisi okumuş. 1926’da Türkiye’ye gelip fabrikasını açmış. Üç kuşaktır hepimiz bu alanda eğitim alarak üretim yapıyoruz.

Signium’u üç kişi yarattık

Şiraz ve Merlot üzümünden yapılan Signium projesi nasıl doğdu?/images/100/0x0/55eb14a6f018fbb8f8a9c3e7

-Kendi bağlarımızdan, bir şarapsevere en çok mutluluk verecek yepyeni bir ürün istiyorduk. Aramızda bu ürüne verdiğimiz kod adı 3A idi. Proje, Doluca’nın, üç şarap yapımcısı, Ali Kutman, Aysun Pirdel ve Ahmet Kutman tarafından yürütüldü. 2006 yılı için, ’Signium’ konseptine en uygun stili belirlememiz gerekiyordu. Üçümüz de kişisel çalışmalar yaptık. Bölgesel sınırlamaya girmemeye karar verdik. Müşterek tadımlarda, hazırlanan örnekleri, defalarca yorumladık, fakat birbirimizin stillerine müdahale etmedik. 2007 yılının mayıs ayında en beğendiğimiz örneği seçtik. Ortaya büyük ölçüde, Şarköy ve Saroz bölgelerinde, kendi bağlarımızda yetişen, Şiraz ve Merlot üzümlerden oluşan, bir kupaj çıktı.

AHMET KUTMAN

DOLUCA Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kutman, 1944 yılında İstanbul’da doğdu. 1963 yılında İstanbul Robert College’den mezun olduktan sonra Enoloji ve Vitikültür eğitimi almak üzere ABD’ye gitti. University of California-Berkeley ve University of California Davis’den mezun oldu. 1967’de Türkiye’ye döndü ve iki yıl askerlik hizmeti yaptıktan sonra, ikinci kuşak olarak Doluca yönetimine katıldı.
Yazının Devamını Oku

BP, krize ’hazırlıklı’ yakalandı Türkiye’de yatırımı durdurmayacak

17 Kasım 2008
BP Türkiye’nin yeni başkanı Can Suphi, "BP, bir yıldır dünyada yeniden yapılanıyordu. Bu sayede hem dünyada, hem de Türkiye’de krize hazırlıklı yakalanmış olduk. Türkiye’de devam eden mevcut yatırım projelerimiz ve stratejimiz değişmeyecek. Hedeflediğimiz piyasa yatırımlarını devam ettireceğiz. Bunlar bir anlık değil ileriye dönük projeler" dedi. GEÇTİĞİMİZ ekim ayında BP Türkiye Başkanlığı üstlenen Can Suphi, global krize BP olarak dünyada ve Türkiye’de hazırlıklı girdiklerini belirterek, "Yaklaşık bir yıldır BP’de süren global yapılanma sayesinde krize hazırlıklı girdik. Türkiye’de devam eden yatırım projelerimiz ve stratejimiz değişmeyecek" dedi. Aynı zamanda BP Arama ve Üretim Türkiye Genel Müdürlüğü görevini de yürüten Can Suphi, BP’nin 2009’da Türkiye’de 100’üncü yılını kutlayacağını hatırlatarak, "Türkiye’deki yatırımlarımız uzun vadeli, krizden etkilenmez. Hedeflediğimiz piyasa yatırımlarını devam ettireceğiz. Bunlar bir anlık değil, ileriye dönük projeler" diye konuştu. Can Suphi ile global kriz ortamında dünyadaki petrol piyasasını ve BP’nin Türkiye’deki stratejilerini, yatırım planlarını konuştuk.

Arz-talep dengesizliği

Petrol piyasasında son dönemlerde yaşanan iniş-çıkışları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Dünyada arz-talep dengesizliği oldu. Talep tarafında bir yükselme yaşandı. Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki inanılmaz büyüme patlaması, enerji talebini çok artırdı. Bir başka neden de son dönemlerde yeterince yatırım yapılmaması. Sektörümüzde yatırımlar çok büyük ve hayata geçirilmesi uzun zaman alıyor. Bu da arz-talep dengesizliği oluşmasında önemli bir faktör. Piyasada ayrıca başka faktörler de etkili oluyor. Bunlar biraraya gelince petrolün varil fiyatı 150 dolarları gördü. Son dönemlerde 55-60 dolar seviyesinde.

Bu iniş-çıkışlar Türkiye’yi nasıl etkiliyor?

- Türkiye’yi de her ülkeyi etkilediği gibi etkileyecek. Enflasyonu etkileyecek. Enerji üretimi Türkiye’de çok az, bu nedenle Türkiye ham petrolü ithal ediyor. Ham petroldeki fiyat seyrinin Türkiye ekonomisini etkilememesi pek mümkün değil. Etkileneceğiz, etkileniyoruz.

Rekabet gücümüz artıyor

BP, yeniden yapılanma çalışmalarının sonuçlarını almaya başladınız mı?

- Yeniden yapılanma son 1.5 yıldır yaşadığımız bir süreç. Dünya çapında BP için bu çok önemli bir süreç. Son dönemde rekabet gücümüzü global anlamda tekrar kazanıyoruz. Üçüncü çeyrek neticelerimizin duyurusundan sonra çok olumlu dönüşler aldık. Bu yapılanma daha ziyade kendi içimizde, kendi verimliliğimizi artırmak ve daha iyi bir yapıda olabilmemiz için yapıldı. Türkiye’de bunun etkisini fazla görmeyeceksiniz.

Türkiye’de 100’üncü yılımız

Türkiye’deki stratejinizde bir değişiklik olacak mı?

- Türkiye’deki faaliyetlerimiz çok sağlam. Stratejimiz doğru ve o stratejiyi devam ettireceğiz. Gelecek yıl BP’nin Türkiye’de 100’üncü yılı. Arama faaliyetlerimizde stratejik bir değişiklik olmayacak, büyümeye devam edeceğiz. LPG sektöründe yüzde 7, akaryakıt sektöründe yüzde 16-17, akaryakıt yağ dağıtımında yüzde 30 civarlarında pazar payımız var. BP,Türkiye’deki bütün işkollarında büyüme ve gelişme öngörüyor.

Bakü-Tiflis-Ceyhan’dan günde 1.2 milyon varil petrol akacak

Boru hattı yatırımlarınız nasıl yürüyor?

- BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) Boru Hattı, 2006 yılından beri verimli bir şekilde çalışıyor. Çok büyük bir yatırım. Bir anda düğmeye basmayla her şey çalışıyor olmuyor. Zaman içinde tam kapasiteye ulaştık. Bu yıl başlayan kapasite artırım projesi yılsonunda tamamlanacak. Hattın kapasitesi yüzde 20 artacak. Günde 1 milyon varil olan kapasitesi 1.2 milyon varile kadar çıkacak. Bunu, ham petrolün akıcılığını artırarak borulardan daha hızlı akışını sağlayan bir kimyasal madde enjekte ederek sağlayacağız. DRA adı verilen bu kimyasal madde sürtünmeyi azaltıyor, sektörde daha önce de kullanılan bir madde. Şahdeniz Projesi’yle de Şahdeniz gazı geçen yıl Türkiye’ye geldi. Halen günde 13.6 milyon metreküp gaz girişi var Türkiye’ye. BTC’nin Türkiye içindeki yatırım miktarı 1.8 milyar dolar. BTC’de BP’nin payı yüzde 30.1. BTC’nin toplam yatırım değeri ise 4 milyar dolar. Şahdeniz Projesi’nde bizim Türkiye’de yatırımımız yok, biz gazı sınırda teslim ediyoruz. Türkiye’deki yatırım Botaş’ın.

2009’da 50 istasyon  açmayı planlıyoruz

BP Petrolleri’nin 2009 hedefleri neler?

- BP Petrolleri’nin 2007 yılı toplam cirosu 5.6 milyar YTL seviyesindeydi. Bu yıl da büyüme hedefimizi gerçekleştirdik. 2008 yılında 35 istasyon açtık. Yılsonuna kadar 15 istasyon daha açılacak. Türkiye genelinde 600’ün üzerinde istasyonumuz bulunuyor. 2009 yılında 50 yeni istasyon daha açılması planlanıyor.

Türkiye çok kilit bir coğrafyada gelişiyor

Enerji sektöründe Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

-Türkiye’nin stratejik konumu dolayısıyla enerji köprüsü olarak çok büyük fırsatları var. BP gibi birçok şirket Türkiye’ye bu nedenden dolayı girmeye çalışıyor. Dünyanın enerji talebinin büyük bir kısmı Avrupa, kaynaklar ise Türkiye ve çevresinde. Bunu düşünürsek Türkiye doğal bir bağlantı. Batısında Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, İran var. Mısır’da da gaz bulundu. Türkiye çok kilit bir coğrafyada ve çok hızlı gelişiyor. Bizim sektörümüzde bu oyuna ’big game’ (büyük oyun) diyorlar. Her yıl yeni bir şirket bu oyuna girebilmek için Türkiye’ye giriyor.

BTC, enerji tüketen herkesi etkiliyor

BTC’nin petrol piyasasına etkileri ne oldu?

- BTC sayesinde artık Boğazlar’dan günde 1 milyon varil, yılda 50 bin ton daha az petrol geçiyor. Halen Boğazlar’dan geçen miktar günde 4 milyon varil civarında. BTC olmasaydı bu petroller Boğazlar’dan tankerlerle geçecek ve boğazın trafiği daha da artacaktı. Bir diğer yandan, dünya çapında fiyatları etkileyebiliyor. OPEC geçenlerde fiyatlar düşünce üretimi günde 1.5 milyon varil kesti.

Tasarruf için 300 istasyon yenilendi

İstasyon Yenileme Projeniz için ne kadar harcadınız? Tasarruf hedefiniz nedir?

- BP Türkiye, su ve enerji tasarrufu potansiyelinin ekonomiye kazandırılması ve küresel ısınma ile mücadeleye katkıda bulunmak amacıyla bu projeyi hayata geçirdi. Bugüne kadar 300’ün üzerinde istasyonun aydınlatma sistemleri enerji tasarruflu ünitelerle yenilendi, 185’den fazlasının da tuvaletleri su tasarrufu sağlayan sistemlerle yeniden yapıldı.

Akaryakıt tüketimi daralmaya başladı

Global krizin etkilerini sektörünüzde görmeye başladınız mı?

- Akaryakıtta dünyada tüketim daralmaya başladı. Global krizin etkilerini Türkiye’de yeni yeni görmeye başlıyoruz. Petrol Sanayi Derneği’nin (PETDER) raporuna göre, 2008 yılının 9 ayında, motorin tüketimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1.3 artarken, benzin tüketimi yüzde 9.2 azaldı. Yılın üçüncü çeyreğinde oto LPG tüketiminin yüzde 5.7 artması ise benzinden oto LPG’ye geçişin devam ettiğini gösteriyor. Böyle krizler değişimi hızlandırıyor. 70’li yıllardaki petrol krizinin ardından daha tasarruflu ve verimli araçlar tasarlanmaya başladı. Bu krizin ardından da alternatif enerjilerin daha ivme kazandığını düşünüyorum. Hibrit araçlar vardı ama artık 40 kilometre aküyle çalışabilen, daha uzun seyahatte yakıt kullanabilen yeni araçlar dizayn ediliyor.

CAN SUPHİ

BP Türkiye Başkanı ve BP Arama ve Üretim Türkiye Genel Müdürü Can Suphi, 1964 yılında doğdu. Birmingham Üniversitesi Metalürji ve Malzeme Bölümü’nün ardından, Boston Üniversitesi’nde İşletme mastırı yaptı. Enerji sektöründe çalışmaya 1990 yılında Mobil Oil’da başladı. 1996’da BP’ye katıldı. Moskova’da BP’nin perakendeci piyasa giriş projesinin yöneticiliğini üstlendi. 2001’de BP Arama ve Üretim Segmenti’nde Üst Düzey Yönetici olarak Britanya Deniz Aşırı Yatırımlardan sorumlu genel müdürlük görevine getirildi. Mayıs 2006’da BP Arama ve Üretim Türkiye Genel Müdürü oldu. 2008 ekim ayında aynı zamanda BP Türkiye Başkanlığı görevine atandı
Yazının Devamını Oku

22 bin dünya turizm devinin yönünü Türkiye’ye çevireceğim

10 Kasım 2008
SEYAHAT ve turizmin kollarını bir araya getiren tek uluslararası organizasyon olan Skal International’in dünya başkanı seçilen Hülya Aslantaş, ilk hedefini dünya turizmcilerinin yönünü Türkiye’ye çevirmek olarak belirledi. Geçen ay Skal başkanı seçilen Aslantaş, "Skal’ın çok tutucu üyeleri var. Her seçimde olduğu gibi ayak oyunları, kulisler yapıldı. Ama inatla devam ettim. İnatla çalışarak dünya yönetimine bir Türk olarak girmeyi başardım" dedi.

DÜNYANIN 90 ülkesinde, 22 bin üyeye sahip Skal International’in dünya başkanı seçilen Hülya Aslantaş, Türk kadın başkan olarak dünya turizmine imza atmak için kolları sıvadı. Geçen ay Tayvan’da yapılan 69’uncu Dünya Skal Kongresi’nde oyların tamamını alarak başkanlık koltuğuna oturan Aslantaş’ın en büyük hedefi, 90 ülkedeki dünya turizmcilerinin yönünü Türkiye’ye çevirebilmek. Başkan Aslantaş’ın diğer hedefleri arasında Skal International üyeleri arasında ’ortak akıl’ oluşturarak, dünya turizmine yön verilmesinde kurumun söz sahibi olmasını sağlamak da yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciyken çalışma hayatına atılan Hülya Aslantaş’ın turizm sektöründe 35 yıllık deneyimi bulunuyor. 1984’te eşi Cem Aslantaş ile ortak kurduğu Universal Turizm ile dünyanın çeşitli ülkelerinden özel turist gruplarını ağırlıyor.

Aslantaş, bugün başkanlığına seçildiği Skal’la 1976’da İstanbul Skal Kulübü’ne kabul edilmesiyle tanışmış. 1998’e kadar çeşitli kademelerde görevler aldıktan sonra, dört yıl Konsey meclisinde Türkiye’yi temsil etmiş. 1998-2000 yılları arasında İstanbul Skal Kulübü Başkanlığı görevini yürütmüş. 2004 yılında en yüksek oy ile Skal International Yönetim Kurulu’na girmiş. İngilizce, Fransızca ve Almanca bilen Hülya Aslantaş, "Dil bilmek benim her milletten insanla doğrudan iletişim kurabilmemi sağladı. Böylece kendimi ve planlarımı en doğru şekilde ifade edebildiğimi düşünüyorum" diyor.

Turizmin her kesimi üyemiz

Skal International’ın dünya turizmine yönelik ne gibi çalışmaları var?

- Skal, dünya turizm profesyonellerinin üye olduğu, dünyanın turizm alanında en geniş tabanlı sivil toplum örgütü. Alıştığımız meslek kuruluşlarının ötesinde. Dünyanın en gelişmiş ve turizm alanındaki en büyük turizm birlikteliği. Herkesin rızasıyla üye olduğu gerçek bir sivil toplum kuruluşu, mesleki bir örgüt değil. Turizmcilerin bir araya geldiklerinde aralarındaki dostluğu geliştirerek daha iyi iş yapacakları, dolayısıyla turizme daha faydalı olmalarına yönelik bir birliktelik bu. Bugün 90 ülkede 500 noktada, 22 bin Skal üyesi var ve hepsi yönetici konumunda. Skal’ın en önemli özelliği, turizmin, seyahat acentesi, otel, hava, kara, deniz taşımacılığı gibi tüm branşlarını kendi içinde toplaması.

İstanbul Skal’da neler yaptınız?

- 1991 yılında, İstanbul Skal Kulübü’nde görev almaya başladım. 1993 yılında İstanbul’da yapılan dünya kongresi organizasyon komitesinin genel sekreteriydim. 1.700 üst düzey turizmciyi ağırladık. İstanbul Skal Başkanlığı dönemimde de kalıcı dikkat çekici projelere imza atmayı hedefledim. ’Skalite’ ödülleri ilk defa benim başkanlığımda verildi. Türkiye’de ilk genç Skal Kulübü’nü kurduk. Skal dünyasında adımızdan söz ettirmeye başladık.

İnatla yoluma devam ettim

Başkanlığa giden yolda zorluklar yaşadınız mı?

- Skal, çok eski bir örgüt. Bu nedenle çok tutucu üyeleri var. Bu kuruluştaki çalışmalarım meslek hayatıma paralel yürüdü. Çağdaş Türk kadınını ispat edeceğim dürtüsüyle bugünlere geldim. Tabii her seçimde olduğu gibi ayak oyunları, kulisler yapıldı. Ama inatla devam ettim. İnatla çalışarak dünya yönetimine bir Türk olarak girmeyi başardım. Çok genç yaşta yurtdışında okuma şansım oldu. Bütün bunlar beni bir dünya vatandaşı yaptı.

Başkanlığınız döneminde neler yapmak istiyorsunuz?

-Öncelikle Skal üyelerinin yaklaşımını değiştirmek istiyorum. Dünyanın en gelişmiş ve en yaygın organizasyonu gücünü yeteri kadar kullanmıyor. Ben teknolojik imkanları da kullanarak Skal üyeleri arasında ’ortak akıl’ oluşturmak istiyorum. Üyelerimiz çok değerli insanlar, ama hepsi kendi ülkesinde kalıyor. 20 yıl önce böyleydi, ama bugün teknolojiden yararlanarak gerçekten bir baskı grubu olabiliriz. Bu imkanları harekete geçirmek istiyorum. Birleşmiş Milletler Çevre Fonu ile de bir anlaşma taslağı hazırladık. Yakında imzalanacak. Bu anlaşmayla onların oluşturduğu politikaları ve örnek çalışmaları dünyaya yaymak için çalışacağız.

Zenginliğin içine doğan şımarık çocuk gibiyiz

Türk turizmindeki gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Türkiye’de turizm çok hızlı gelişti. Öğrenciyken ilk defa bir seyahat acentesinde part-time çalışmaya başladım. O yıllarda Türkiye’de sadece 30-40 acente ve 50 bin yatak vardı. Üniversitelerde turizm bölümü yoktu. İşletme okurken, turizmi de alaylı olarak öğrendim. Üzerinde yaşadığımız tarihi, doğal ve kültürel zenginliğin farkında değiliz. Zannediyoruz ki, dünyanın her yeri böyle. Hiç de böyle değil. Zenginliğin içinde doğan şımarık çocuk gibiyiz. Hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz. Bu geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle. Turizmde sürdürülebilir politikalar uygulamamız, tarihe, doğaya ve kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor.

Kitle turizmi saplantısından çıkmamız lazım

Turizm gelirlerinin artırılması için neler yapılması gerekiyor?

- 1980’lerdeki otel yatırımlarıyla artan yatak sayısını doldurmak için kitle ve charter turizmi başladı. Ama dünyadaki turizm ürünlerini gördükten sonra insan diyor ki benim ülkem bunların on katı, yüz katı. Biz ülkemizi çok daha iyi pazarlayabilmeliyiz. Kitle turizmi saplantısından çıkmamız lazım, o zaten kendi kendine yürüyor. Türkiye’deki ürün çeşitliliğini çok iyi tanıtmamız lazım. İnsanlar artık topluca seyahat yerine kendi ihtiyacına uygun yeri seçip kendi imkanlarıyla ulaşabiliyor.

Pahalı hale gelen ülkelerin işlerini Türkiye’ye çekebiliriz

Global krizin turizm sektörünü nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

- Krizin psikolojik çok yönü var. Sanki cepheden haber verir gibi yabancı kanallardan birbiri ardına kötü haberler geldi. Krizle ilgisi olmayan birçok insan ne oluyor diye bakmak için durdu. Herkes beklemede. Türk turizmi krizden fırsat yaratacak. Turizmde pahalı olmadığımız için bazen üzülüyoruz. Euro ülkelerinin bazı işlerini Türkiye’ye çekebiliriz.

HÜLYA ASLANTAŞ

UNIVERSAL Turizm ve Seyahat’in ortağı ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili, Global Refund Türkiye Genel Müdürü Hülya Aslantaş, 1953 Ankara doğumlu. Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’nde okurken, AFS bursuyla bir yıl ABD’de Ft.Worth CDS’de eğitim gördü. Boğaziçi Universitesi İş İdaresi Bölümü mezunu. İş hayatına 1972 yılında Hastaş Turizm’de operasyon sorumlusu olarak başladı. 1977-1984 arasında Transorient Seyahat ve Turizm’de Ticari Müdürlük görevini yürüttü. 1984’de eşi Cem Aslantaş ile ortak Universal Turizm ve Seyahat’i kurdu. 1995’den bu yana da Global Refund Türkiye’nin Genel Müdürü. 2008 yılında Skal International Dünya Başkanı seçildi.
Yazının Devamını Oku