Nuran Çakmakçı

YKS için adaylara ve ailelere son hafta tavsiyeleri

10 Haziran 2023
Önümüzdeki hafta bugün ve yarın, yani 17-18 Haziran’da 3.5 milyondan fazla aday bir üniversitenin kapısından girmek için yarışacak.

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) bir hafta kala uzmanlar hem adaylara hem de ailelere çok önemli uyarı ve tavsiyelerde bulundu...

ADAYLARA

KÜÇÜK AYRINTILAR BÜYÜK FARK YARATIR

Bilfen Liseleri Sınav Grubu Yöneticisi Sebahat Başusta:

- SON DÖNEMEÇTESİNİZ: 9’uncu sınıftan itibaren 4 yıldır hazırlanmakta olduğunuz YKS hazırlık sürecinde son günlerinizi nasıl değerlendireceğiniz, sınav sonucunun belirlenmesinde büyük rol oynayacak. Bu nedenle, çalışmalarınızı en verimli şekilde planlayın. 12’nci sınıfın ikinci dönem kazanımlarının olmayışı çalışma anlamında bir avantaj sağlarken bunun bir sıralama sınavı olduğunu göz önünde bulundurarak küçük ayrıntıların büyük farklar yaratacağını bilmenizde fayda var. Konulara ve kazanımlara tam hâkim olmak için AYT’de konu çalışarak soru çözün, TYT’de ise hem süre kontrolü hem bölümler arası geçişi daha rahat sağlayabilmek açısından bolca test yapın. Maratonun son dönemecini iyi değerlendirenler hedeflerine ulaşır.

-

Yazının Devamını Oku

Öğretmenlere umut eğitimi

3 Haziran 2023
Okullarda travmanın etkilerini en aza indirmek ve öğretmenlerin sınıflarda güvenli bir eğitim ortamı, yani güvenli sınıf iklimi oluşturmalarını kolaylaştırmak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ve UNICEF işbirliğinde ‘Afet Sonrası Öğretmenlerin Psikososyal Destek Becerilerinin Geliştirilmesi Projesi’ hazırlandı.

Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilen proje kapsamında hazırlanan kılavuz, tüm öğretmenlere kaynak olarak sunuldu.

Kılavuzda tüm kademelerdeki öğretmenlere, iyi oluş halini nasıl kazanacakları, stres kaynaklarının neler olduğu, travma sonrası stresle başa çıkma ve öğrencilere destek olma konusunda gerekli teorik bilginin yanı sıra öğrencilerin sorunlarına yönelik çözümlere dair uygulamaya dönük öneriler yer alıyor. 

Afet sonrası öğrencilerde anlam ve umut duygusunu arttırmak için öğretmenlerin önemli bir mihenk taşı olduğu vurgusunun yapıldığı kılavuzda birçok strateji ve öneri bulunuyor.

4 AKADEMİSYENİN İMZASI VARProje kapsamında 4 öğretim üyesi liderliğinde her kademe için farklı bir kılavuz hazırlandı. Her okul türünde öğretmenlerin öz bakım konusu ortaklaşa yer alırken, tüm alanlarda öğrencilerin gelişimsel özellikleri dikkate alındı. ODTÜ’den Prof. Dr. Özgür Erdur Bake, öz bakım konusunu ele aldı. Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Neslihan Güney Karaman ilkokul, Mersin Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Ali Gizir lise, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’ndan Doç. Dr. Aslı Bugay Sökmez ortaokul kılavuzuna katkıda bulundu. Okulda ve sınıfta, afet sonrası bazı öğrenciler oldukça endişe verici ve riskli davranışlar gösterse de afete maruz kalmış bütün öğrencilerin travma ve stres tepkileri geliştirmeyebildiğini söyleyen ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Bugay Sökmez, “Bunun en önemli nedenlerinden biri de afete maruz kalmış öğrencilerin kendilerini güvende hissettikleri bir eğitim ortamında daha az travmatik tepkiler göstermesidir. Bu doğrultuda öğretmenlere umut duygusunu yeşertmeleri için bazı öneriler sunuluyor” diyor.

AFETZEDE ÖĞRENCİLERE YAKLAŞIM

Doç. Dr. Sökmez, şunları söylüyor: “Afet sonrası zorlayıcı koşullarla karşılaşan öğrenciler dünyaya karşı güvensizlik yaşayabilir. Hayata dair olumsuz düşünceler veya geleceğe yönelik umutsuzluk içinde olabilirler. Hayatta kaldıkları için suçlu hissedip kendilerinin de uzun süre yaşamayacağını düşünebilirler. Ebeveynleri olmadan kendilerini koruyamayacaklarına yönelik olumsuz bir algı geliştirilebilirler. Bu zorlayıcı koşullardan sonra, özellikle okul dönemi biterken öğrencilerin anlam ve umut duygusunu artırmaya çalışmak ve pozitif beklentiler geliştirmelerine destek olmak çok önemli.”

Yazının Devamını Oku

Velilere ve öğrencilere uzmanından LGS önerileri

27 Mayıs 2023
4 Haziran Pazar günü 1 milyonu aşkın 8. sınıf öğrencisi iyi bir liseye girmek için yarışacak. MEF Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zümra Atalay’dan adaylara kaygıyla başetmeleri için 5 yöntem, ailelere de çocuklarına destek olabilecekleri 5 tavsiye geldi...

ADAYLARA

1- HEYECANINI BASTIRMA: Adayların kendilerini heyecanlı, gergin hissetmeleri doğal. Bu duygudan kurtulmayı denemeyin. Sınava giren her birey bu heyecanı yaşar, bunun normal olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu duyguyu yaşayanlar sıkıntı ve acı çektiklerinde kendilerini izole etme eğiliminde olur. “Yalnızım, tekim” gibi bir hisse kapılırlar. Bunları aslında sınava girecek adayların büyük bir çoğunluğu yaşıyor. Yani kendinizi bu anlamda yalnız hissetmeyin ve diğer adayların da kaygılı olabileceğini kendinize hatırlatın.

2- BEDENİNİ RAHATLAT: Duygular beyinde gerçekleşir ama biz onları önce bedenimizde hissederiz. Onun için bedenimizi rahat tutmalıyız. Heyecanlandığımızda ya da zorlayıcı bir düşünceyle karşılaştığımızda öncelikle bedenimizi rahatlatmamız işe yarar. Bunun için derin nefes alıp tutun, verirken de tüm bedeninizin rahatlayıp gevşediğini hissedin. Her gün 3-4 dakika bu egzersizi yapın. Özellikle de sınavdan önce... Rahat beden rahat  zihindir. Zihni boşaltmak çok kolay değil, onun için biz araç olarak bedenimizi kullanırız.

3- ELİNDEN GELENİ YAPACAĞINA EMİN OL: Yaşadığınız heyecan ve sıkıntının aslında şu anla değil, olası başarısızlık senaryoları ile ilgili olduğunu fark etmelisiniz. Yani geleceği kontrol edemeyiz ama belirsizlik rahatsız edicidir. Öncelikle bunun farkına varmalıyız. Sonra da kendimize, elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştığımızı hatırlatarak telkinde bulunmalıyız. Çünkü, şu anda kontrol edebileceğimiz tek şey elimizden geleni yapmaktır. Olayları ana göre değerlendirmek en iyisidir.  

4- KENDİNİ ELEŞTİRME: Kaygılı ve gergin olduğunuz için özeleştiride bulunmayın. Performansınızı etkileyecek diye, bu hisleri yaşadığınız için korkup kendinize kızmayın. Kendinize şefkatli yaklaşın. “Şu an zorlanıyorum, bunu hissetmemeliyim” demek yerine, bu tür zamanların zor olduğunu kendinize hatırlatın.

5- FELAKET SENARYOLARI YAZMA: Zihninizden felaket senaryoları geçebilir... Bunların gerçeklik olmadığını, sadece bir düşünce olduğunu bilin. Her şeyin kötü gideceğini düşünmek sizi olası beklenmedik sonuçlara hazırlamaz. Kötü olursa üzülmeyeceğim, iyi olursa sürpriz olur gibi düşüncelerin ya da zihinsel provaların faydası olmaz. Zihninizi her zaman daha olumlu, pozitif düşünceye, yapabileceklerinizin en iyisini yapacağınıza yöneltin.

AİLELERE

Yazının Devamını Oku

Eğitim uzmanı Prof. Dr. Ceylan uyardı: 30 bin ‘deha’ heba olmasın

14 Mayıs 2023
UNESCO Eğitim İhtisas Komitesi Üyesi Prof. Dr. Eren Ceylan; yaptığı çalışmalarda PISA, TIMSS ve TALIS gibi uluslararası kriterlere göre Türkiye’de 15 yaş grubunda 30 bine yakın üst düzey (başarılı) öğrenci olduğunu saptadığını, bu çocuklara sahip çıkılıp iyi bir eğitim verilmesi gerektiğini söyledi.

PROF. Dr. Eren Ceylan, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde tamamladıktan sonra, çalışmalarına Indiana Üniversitesi’nde devam etti. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Eğitim İhtisas Komitesi Üyesi. OECD’nin ve IEA’in düzenlemiş olduğu PISA, TIMSS ve TALIS gibi uluslararası geniş ölçekli çalışmalarla ilgili birçok ulusal ve uluslararası bilimsel makale, kitap ve raporu var. Şu anda Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde öğretim üyesi. Ana konusu eğitimde uluslararası değerlendirme araştırmaları olan Prof. Dr. Ceylan’ın son yapılan çalışmalarda çarpıcı bir sonuç dikkatini çekti. Bu sonucu görünce de ülkemizde 15 yaş grubunda bulunan 30 bine yakın üst düzey (başarılı) öğrenciyi iyi yönlendirmek gerektiğini söylüyor. “Üst seviyelerde bulunan öğrencilerimiz için gelecekte uygun olabilecek araştırma-geliştirme faaliyetleri yapmalarını sağlayacak ortam hazırlanmalı. Araştırmalar, bu gençlerin gelecekte Türkiye’den ayrılma olasılığının 2005-2015 yılları arasında sabit bir şekilde devam ederken, 2015’ten sonra hızlandığını gösteriyor” diyor. 

ONLAR GELECEĞİMİZ

Üst yeterlilik düzeyindeki öğrencilerin ülkenin geleceğini belirlediğini söyleyen Prof. Dr. Ceylan, yapılan araştırmalara göre Türk gençlerinin durumunu şöyle aktarıyor: “Eğitimde uluslararası izleme, değerlendirme çalışmaları dünyada arttı. Bunlardan bazıları OECD’nin yaptığı PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı), SSES (Sosyal Duygusal Becerileri Belirleme Çalışması); IEA’ nın yaptığı TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması), PIRLS (Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Araştırması). Bunlar belirli yıl aralıklarıyla farklı sınıf seviyesinde ve yaş gruplarında yapılıyor. Ülkelere eğitim sistemlerini değerlendirmeleri için önemli fırsatlar sağlıyor. Oysa bundan önemli sonuçlar var. OECD’ye göre PISA’ da, üst yeterlik düzeyinde bulunan öğrencilerin oranı ve sayısı çok önemli. PISA’da okuma, fen ve matematik okuryazarlığında altı farklı yeterlik düzeyi bulunuyor. Bu yeterlik düzeyleri içinde 5. ve 6’ıncı yeterlik düzeyi, en üst yeterlik düzeyi olarak tanımlanıyor. Bu düzeyde bulunan öğrenciler ‘Ülkelerin ekonomik kalkınmaları için gerekli beşeri kaynak’ olarak görülüyor. 15 yaşında olan üst yeterlik düzeyindeki bu öğrenciler ‘uzun ve soyut metinler ile baş edebilen, matematiksel düşünme ve akıl yürütme becerileri gösterebilen, bilimsel kanıtlara dayalı bilgiler ile görüşleri ayırt edebilen’ bireyler olarak karşımıza çıkıyor.  

ELİMİZDEN KAÇIRMAYALIM

Türkiye’deki 15 yaş grubu içinde 29 bin 444 öğrencimiz var. Ancak bu yeterlik düzeylerinde üniversite sonuna kadar kalmayı başarabilen öğrencilerimizin ne kadarı ülkemizde kalmayı tercih ediyor? Ya da ne kadarı yurtdışına gittikten sonra ülkemize geri dönüyor? Yapılan araştırmalar üst yeterlik grubunda bulunan bu öğrencilerin gelecekte çalışabilecekleri işkollarının ülkemizde yeterince olmadığını gösteriyor. Çalışmalara göre Türk araştırmacıların Türkiye’den ayrılma olasılığı 2005-2015 yılları arasında sabit bir şekilde devam ederken, 2015 yılından sonra hızlı bir şekilde artarak üst seviyelere ulaştığı görülüyor. Bu çocuklara sahip çıkıp iyi bir eğitim vermeliyiz ki heba olmasınlar veya yurtdışına gitmesinler.”

Yazının Devamını Oku

Fizyoterapi uzmanı Prof. Dr. Akalan: Çocuklarda başarı ‘duruş’a bağlı

6 Mayıs 2023
Uzaktan eğitimin de etkisiyle çocukların eskiye oranla daha fazla masa başında ve ekran karşısında vakit geçirmeleri, erken yaşta duruş bozukluğu yaşamalarına neden olabiliyor. Prof. Dr. N. Ekin Akalan, “Çocukların çalışma postürleri (duruşları) ile başarıları, karar verme yetenekleri arasında yüksek bir ilişki var. Çocukların doğru duruşu öğrenmesi gerek” diyerek aileleri uyarıyor.

BEDENİMİZİN herhangi bir bölgesinde meydana gelen ağrı, sızı, yanma, şişkinlik gibi sorunların genellikle pek üzerinde durmayız. Çünkü günlük koşuşturma ve sorumluluklarımız buna izin vermez. Zaten bu tür küçük sorunlar genellikle bir süre sonra kendiliğinden yok olur. Biz de bunları; “damar damar üstüne bindi, bunu bünye yapıyor, ters bir hareket yaptım herhalde” gibi geleneksel teşhislerle geçiştirir pek üstünde durmayız. Oysa unutulmamalı ki vücudumuzda meydana gelen bu tür küçük sorunların mutlaka bir nedeni var ve belki de bunlar bizim için bir sinyal yani haberci. Eğer bu sinyalleri iyi okursak ilerde büyüyebilecek bir çok sağlık sorunumuzu henüz başlangıç aşamasındayken kolayca çözebiliriz.

MASA BAŞI VE EKRAN KARŞISI

Bu anlattıklarımın çocuklarımızla ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Ama çocuklarımızın henüz hayatın başında olmaları sağlık sorunlarıyla muhatap olmayacakları anlamına gelmiyor. Özellikle günümüz koşullarında çocuklarımızın eskiye oranla daha fazla masa başında yani bilgisayar karşısında vakit geçirdiklerini göz önünde bulunduracak olursak onların da bedenlerinde duruş bozukluğuna bağlı olarak erken yaşta sorunlar yaşayabileceklerini düşünmeliyiz. Daha doğrusu bu konuyu sadece düşünmekle kalmayıp çözüm önerileri de sunan uzmanlara kulak vermeliyiz.  İşte bu uzmanlardan biri İstanbul Kültür Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. N.Ekin Akalan. Prof Dr. Akalan gelişmekte olan çocukların oturma şekli ve alışkanlıklarının gelecekteki  ağrıların sinyalini verdiğini belirtiyor. Üstelik bu durumun 6 yaş öncesi çocuklar için bile geçerli olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Akalan ailelere şu uyarıları yapıyor:

SINAV ZAMANI ARTAN AĞRILAR

Prof. Dr. Akalan, duruş, yaşam şekli ile ağrının yakın ilişkisi olduğunu belirterek, küçük yaşta önlemler alınması gerektiği vurgusunu yapıyor ve şunları söylüyor: “Çok zeki ve okulda başarılı çocuklarımızda sınav dönemlerinde çok artacak şekilde diz arkası kaslarda kısalık, obezite, sırt-boyun ağrısı görüyoruz. Bu aslında oturarak çalışma mantığının bir ürünü. Sınava hazırlanırken binen stres yanlış postür (duruş) alışkanlıkları ile birleştiğinde ağrı sonucunu doğuruyor. Ayrıca bu postür kalıcı hale gelebiliyor. Bu tarz duruş bozukluklarının kalıcı hale gelmesiyle ilgili şöyle bir örnek verebiliriz: Mesleğinde çok başarılı, etkin bir cerrah tanıdığınızı düşünün. Hatta bazı ameliyatları ondan başka yapacak cerrah yok. Ancak bu arkadaşınız obez ve çok yoğun bel ağrısı çekiyor. Çocuğunuzu ona ameliyat ettirmek ister misiniz? Çocukların da çalışma postürleri ve fiziksel aktiviteleri ile başarıları, karar verme yetenekleri arasında yüksek bir ilişki var. Bu işin çocuklarda erken yaşta çözülmesi gerekiyor. Burada sınıf öğretmenlerine de çok iş düşüyor ama öncesinde bu öğretmenlerin konuyla ilgili eğitim almış olması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Depremden etkilenen 10 ilde sınıfta kalma yok

29 Nisan 2023
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer deprem bölgesinde sınıfta kalmanın olmayacağını açıkladı. Alınan kararların Elâzığ hariç 10 ilde geçerli olacağını söyleyen Bakan Özer, “Lise öğrencileri başarısız oldukları ders sayısına bakılmaksızın sorumlu olarak üst sınıfa geçecek. Sorumluluk sınavları 19-25 Haziran’da” dedi.

İstanbul’da Sabancı Öğretmenevi’nde eğitim editörleriyle bir araya gelen Bakan Özer şu açıklamalarda bulundu:

- YÜKSEK NOT ESAS ALINACAK: Yıl sonu ortalamasında normalde birinci dönem ve ikinci dönem performansı birlikte değerlendiriliyor. Ancak bu sene deprem bölgesinde farklı bir uygulamamız var. Eğer öğrencinin ikinci dönem notu düşükse yıl sonu ortalaması için birinci dönem notu esas alınacak. Bilindiği gibi deprem bölgesinde devam zorunluluğu da yok, eğer ikinci dönem çocuk sınavlara girmemişse yine birinci dönem puanı esas alınacak. İkinci dönem okula devam edip sınavlara girdiyse ve ortalaması birinci dönemden daha yüksekse bu defa iki dönemin ortalaması alınacak.

- KURSLARDAN 145 BİN ÖĞRENCİ YARARLANDI: Deprem bölgesinde 3 bin 450 noktada DYK (Destekleme Yetiştirme Kursu) var ve son rakamlara göre bu kurslardan 145 bin öğrenci yararlandı. 1 Ağustos-1 Eylül arası bölgede telafi eğitimleri için de DYK kursları açılacak. Programların kitapları basıldı. Katılım zorunlu değil gönüllü olacak.

- ATAMADA ÖNCELİK HATAY’A: Atanacak 45 bin öğretmenin yüzde 50’sini bölgeye vereceğiz ve çoğunluğunu da Hatay’a atayacağız. 45 bin öğretmenlerin il bazlı dağılımı da belli oldu.

- OKUL ÖNCESİNDE DEVRİM: 3 bin anaokulu için yola çıktık, 9 bin 482’ye ulaştık. Göreve geldiğimizde bu rakam 2 bin 782 idi. Bu yapılanlar bir devrimdir. 3 yıl önce sadece 28 ilde özel eğitim anaokulu vardı. ‘Tüm illerde özel eğitim anaokulu kurulacak’ dedik, başlangıçta il müdürlerimiz bile direndi talep yok diye ama önce arz sunmak lazım. Bu süreçte tüm ilerde açtık ve sayıyı 247’ye çıkardık. Sosyal devlet olarak bu arzı sunmak da görevimizdi.

- DEVLET OKULLARI ÖZELLERDEN DAHA İYİ: Türkiye’de istisnalar hariç devlet okulları özellerden daha iyi. Devlet yapamaz, beceremez algısı oturmuş. Bizim çok başarılı okullarımızın hikayeleri pek anlatılmıyor.

Yazının Devamını Oku

Dünya Bankası raporu: Pandeminin acısı daha çıkmadı

15 Nisan 2023
2 yıl boyunca tüm dünyayı sarsan COVID-19 salgını, büyük ölçüde etkisini yitirmiş görünüyor. Ancak Dünya Bankası Gelişmekte Olan Ülkeler Baş Ekonomisti Norbert Schady’nin yaptığı çalışma pandeminin bedelini gelecek kuşakların ödeyeceğini gösteriyor. Raporu Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş ile konuştuk. Baltaş, “Çocuklar ve gençler eğitimden uzak kaldı. Pandeminin asıl ağır etkileri gelecekte ortaya çıkacak” diyor.

2020 yılında başlayan ve iki yıl süren pandemi sosyal statüsü ne olursa olsun her yaş gurubundan tüm insanları etkiledi. Ancak çocuklar ve gençlerin yaşadığı kayıplar ülkelerin geleceği açısında büyük önem taşıyor. Dünya Bankası Gelişmekte Olan Ülkeler Baş Ekonomisti Norbert Schady, işte bu döneme yönelik yakın zamanda yaptıkları araştırmadan çıkan sonuçlara göre, yaşanan kaybın ülkelerin geleceğini gölgeler nitelikte olduğunu açıkladı. Bu çarpıcı açıklamaya temel oluşturan raporu Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş ile konuştuk. Baltaş, “Önümüzde iklim şoku, savaş, kıtlık gibi yaşanması sürpriz olmayacak krizler bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in tanımladığı 55 afet türünün 21 tanesi ülkemiz için geçerli. Bu nedenle afetlerin felakete dönüşmemesi için bütün ülkelerin pandemiden öğrendiklerini gelecekte kullanmak için hazırlık yapması gerek” diyerek başladı ve bu konudaki görüşlerini şöyle sıraladı:

3 KRİTİK BASAMAK

“Pandeminin tüm dünyada çocuk ve gençlerin gelişimine çok ciddi zarar verdiği görülüyor. Çünkü insan sermayesi birikime dayanır ve dönemler halinde gelişir. Bir sonraki aşama, bir önceki dönemin üzerine inşa edilir. İnsan sermayesinin oluştuğu dönemde, doğumdan beş yaşına kadar olan süre, 6–14 yaş ve 15-24 yaş olmak üzere, üç kritik hayat basamağı var. İlk beş yaş dönemini de üç yaş altı ve üstü olarak ikiye ayırmak gerekir. Pandemi döneminde ilk üç yaş içinde gerekli olan aşıların yapılması önemli ölçüde aksadı. Sağlıklı gelişim için gerekli olan beslenme de aksadı. Orta gelir düzeyindeki ülkelerde (OGDÜ) zaten yetersiz olan hizmetlerde sorun yaşandı, okul öncesi eğitim uzun süre durdu. Bu da çocuklara verilmesi gereken hizmetlerin durması veya ciddi düzeyde yavaşlamasına dolayısıyla bu yaş grubunun ilerde bedelini ödeyeceği ölçüde zarar görmesine neden oldu.

4 İŞLEMİ UNUTTULAR

Pandemi döneminde gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 1 milyar çocuk bir yıl veya daha fazla süreyle eğitimden yoksun kaldı. Ülkeler okuldan uzak geçen süreyi telafi etmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve üniversiteler uzaktan eğitim konusunda var olan imkânlarını seferber ettiler ama ağ ortamına ulaşım, akıllı telefon veya tablet sayısının sınırlı olması, öğretmenlerin ve öğrencilerin bu tür bir uygulamaya hazırlıklı olmaması nedeniyle istenen sonuç elde edilemedi. Gerçekçi olmak gerekirse, hibrit veya uzaktan eğitim konusundaki bütün gayretlere rağmen, pandemi döneminde  çocukların kazanımı sınırlı kalırken bildiklerini de unuttular. Örneğin, 7-8 yaşında toplama ve çıkartmayı öğrenen çocuk, öğrendiklerini unuttuğu için, iki yıl sonra bölme ve çarpmayı öğrenmesi imkansız hale geldi.

NE EĞİTİMDE

Yazının Devamını Oku

Dünya Bankası raporu: Pandeminin acısı daha çıkmadı

8 Nisan 2023
2 yıl boyunca tüm dünyayı sarsan COVID-19 salgını, büyük ölçüde etkisini yitirmiş görünüyor. Ancak Dünya Bankası Gelişmekte Olan Ülkeler Baş Ekonomisti Norbert Schady’nin yaptığı çalışma pandeminin bedelini gelecek kuşakların ödeyeceğini gösteriyor. Raporu Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş ile konuştuk. Baltaş, “Çocuklar ve gençler eğitimden uzak kaldı. Pandeminin asıl ağır etkileri gelecekte ortaya çıkacak” diyor.

2020 yılında başlayan ve iki yıl süren pandemi sosyal statüsü ne olursa olsun her yaş gurubundan tüm insanları etkiledi. Ancak çocuklar ve gençlerin yaşadığı kayıplar ülkelerin geleceği açısında büyük önem taşıyor. Dünya Bankası Gelişmekte Olan Ülkeler Baş Ekonomisti Norbert Schady, işte bu döneme yönelik yakın zamanda yaptıkları araştırmadan çıkan sonuçlara göre, yaşanan kaybın ülkelerin geleceğini gölgeler nitelikte olduğunu açıkladı. Bu çarpıcı açıklamaya temel oluşturan raporu Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş ile konuştuk. Baltaş, “Önümüzde iklim şoku, savaş, kıtlık gibi yaşanması sürpriz olmayacak krizler bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in tanımladığı 55 afet türünün 21 tanesi ülkemiz için geçerli. Bu nedenle afetlerin felakete dönüşmemesi için bütün ülkelerin pandemiden öğrendiklerini gelecekte kullanmak için hazırlık yapması gerek” diyerek başladı ve bu konudaki görüşlerini şöyle sıraladı:

 

3 KRİTİK BASAMAK

“Pandeminin tüm dünyada çocuk ve gençlerin gelişimine çok ciddi zarar verdiği görülüyor. Çünkü insan sermayesi birikime dayanır ve dönemler halinde gelişir. Bir sonraki aşama, bir önceki dönemin üzerine inşa edilir. İnsan sermayesinin oluştuğu dönemde, doğumdan beş yaşına kadar olan süre, 6–14 yaş ve 15-24 yaş olmak üzere, üç kritik hayat basamağı var. İlk beş yaş dönemini de üç yaş altı ve üstü olarak ikiye ayırmak gerekir. Pandemi döneminde ilk üç yaş içinde gerekli olan aşıların yapılması önemli ölçüde aksadı. Sağlıklı gelişim için gerekli olan beslenme de aksadı. Orta gelir düzeyindeki ülkelerde (OGDÜ) zaten yetersiz olan hizmetlerde sorun yaşandı, okul öncesi eğitim uzun süre durdu. Bu da çocuklara verilmesi gereken hizmetlerin durması veya ciddi düzeyde yavaşlamasına dolayısıyla bu yaş grubunun ilerde bedelini ödeyeceği ölçüde zarar görmesine neden oldu.

4 İŞLEMİ UNUTTULAR

Pandemi döneminde gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 1 milyar çocuk bir yıl veya daha fazla süreyle eğitimden yoksun kaldı. Ülkeler okuldan uzak geçen süreyi telafi etmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve üniversiteler uzaktan eğitim konusunda var olan imkânlarını seferber ettiler ama ağ ortamına ulaşım, akıllı telefon veya tablet sayısının sınırlı olması, öğretmenlerin ve öğrencilerin bu tür bir uygulamaya hazırlıklı olmaması nedeniyle istenen sonuç elde edilemedi. Gerçekçi olmak gerekirse, hibrit veya uzaktan eğitim konusundaki bütün gayretlere rağmen, pandemi döneminde  çocukların kazanımı sınırlı kalırken bildiklerini de unuttular. Örneğin, 7-8 yaşında toplama ve çıkartmayı öğrenen çocuk, öğrendiklerini unuttuğu için, iki yıl sonra bölme ve çarpmayı öğrenmesi imkansız hale geldi.

Yazının Devamını Oku