Mehmet Arslan

Hakem camiasından Futbol Federasyonu’na karşı bir direniş mi var?

4 Ocak 2023
Göz göre göre gelen hakem hatalarını başka türlü izah etmek mümkün görünmüyor.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Sivas-Galatasaray maçında ev sahibi takımın ‘gerekçesiz’ iptal edilen golü için iki hakemi cezalandırdı. Özgüç Türkalp’in hakemliği sonlandırıldı, Erkan Özdamar’a ise sezon sonuna kadar görev verilmeyecek.

TFF, Merkez Hakem Komitesi (MHK) için ise bir karar almadı. Önümüzdeki günlerde komite için de bir karar alınmasını bekliyorum. Ama bu ne kadar zaman alır bilmiyorum. Ama düşüncem açık ve net: ÇOK RADİKAL KARARLAR ALINMADAN HAKEMLİK SORUNU HALLEDİLEMEZ. Şimdi size bunun gerekçelerini yazayım...

YAPAY ZEKA iLE MHK GÜÇ KAYBINA UĞRADI

Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki federasyon, ‘hakem konusuna’ neşter attı.

Şöyle bir geriye dönüp bakalım: Yapay zeka ile hakem atanması yöntemine geçti. Böylelikle atamalara şeffaflık geldi ve MHK’nın bu atamalardan sorumlu tutulup yıpranmalarının önüne geçildi.

NOT: Bu noktada 2 ayrı görüş var... “Doğru yaptı“ diyenler. Artık torpille atama, kulüplerin istediği ya da istemediği hakemleri atama yönteminin önünü kapattı.

“Yapay zekaya güvenmeyin” diyenler. Öyle bilgiler girersiniz ki yapay zekaya, istediğiniz hakemi atama şansını yine elde ederseniz. Bu konuda karar sizin.

Ama şu bir gerçek ki, yapay zeka ile Merkez Hakem Kurulu bir güç kaybına uğradı.

Yazının Devamını Oku

Futbol eşitleniyor mu?

8 Aralık 2022
Futbolda büyük bir değişimin içindeyiz. Fiziksel gelişim ile birlikte Neymar, Mbappe, Messi, Ronaldo gibi fenomenlerin dışında oyuncular benzer yeteneklere sahipler. Bu faktör saha içi mücadeleye, “denklik” getirdi. Favori takımlara topu bırakan, kendi yarı alanında bekleyen, nispeten “güçsüz!” takımlar, doğru zamanı, doğru kararı bekleyen ve hızla hücum eden takımlara dönüştü.

Katar 2022 öncesi Suudi Arabistan’ın, Arjantin’i, Japonya’nın Almanya’yı yeneceğini söyleseler, eminim ki pek çoğumuz, “Hadi canım sen de” derdik. Fas’ın, turnuvanın favorilerinden İspanya’yı elemesini ise “İmkansız” olarak nitelerdik. Ama bütün bunlar oldu. Ve bu olanlar akla şu soruyu getirdi:

1. Futbol eşitleniyor mu?
2. Güney Amerika ve Avrupa’nın tekelinde olan futbol iktidarı yeni bir tehditle karşı karşıya mı?
3. Takımlar arasındaki fark ortadan kalkıyor mu?

FİZİKSEL GELİŞİMLE BİRLİKTE FUTBOLCULAR ARTIK ATLETİK BİRER ROBOTA DÖNÜŞTÜ

Bu soruya doğrudan, “Evet” ya da “Hayır” yanıtı vermek imkansız. Benim yanıtım ise temkinli: “Galiba büyük bir değişimin eşiğindeyiz. Bu değişimin en büyük nedenlerinden biri fiziksel gelişim. Gelişen antrenman teknikleri, beslenme ve uyku koçları sayesinde futbolcular artık atletik birer robota dönüştü. Neymar, Mbappe, Messi, Ronaldo gibi fenomenlerin dışında oyuncular fiziksel olarak benzer yeteneklere sahipler. Bu faktör saha içi mücadeleye, “denklik” getirdi. Favori takımlara topu bırakan, kendi yarı alanında bekleyen, nispeten “güçsüz!” takımlar, doğru zamanı, doğru kararı bekleyen ve hızla hücum eden takımlara dönüştürdü.

'SINIRLARI OLMAYAN FUTBOL DÜNYASI' KABULLENİŞİ ORTADAN KALDIRDI

İlk bakışta, pasifist bir futbol anlayışı görünen bu hal, direnmek, karşı koymak ve kazanmak gibi bir felsefeye dönüştü. İkinci ve önemli bir unsur ise “Sınırları olmayan futbol dünyası” Sınırları olmayan bu dünya futbolcular üzerindeki, “Kabulleniş” duygusunu da ortadan kaldırdı. Ulusal takımlarda forma giyen oyuncuların büyük bir kısmı artık “Lejyoner” Pek çok futbolcu karşı karşıya gelmekten çekindiği yıldızlarla aynı sahada savaş veriyorlar. İspanya’yı eleyen Fas’ın 26 kişilik kadrosundan 2 futbolcu İspanya doğumlu. 4 oyuncu La Liga’da oynuyor. Takımın antrenörü 2 yıl Racing Santander’de top koşturdu. Bu örnek bile, tüm futbolcuların benzer kaynaklardan beslendiğinin ve geliştiğinin göstergesi.

Yazının Devamını Oku

Mbappe ve Messi’nin kozmik odalarına yolculuk

6 Aralık 2022
The Athletic 20 kişilik bir ekiple izlediği Dünya Kupası’nda futbol yorumculuğunu başka bir seviyeye taşıdı. Messi oyun içinde nerelerden nasıl yararlanabileceğinin analizini yapıyor ve ona göre pozisyon alıyor. Mbappe ise ilk 5-6 metrede dünyanın en hızlısı. Bu özelliğiyle onu 100 metre dünya rekortmeni Usain Bolt ile karşılaştırıyorlar. Mbappe’nin hızı bir bek için ‘kâbus.’

2016 yılında Alex Mather ve Adam Hansmann, spor haberleri için yeni site kurduklarında, spor yayıncılığını tepeden tırnağa değiştirebilecekleri bir potansiyele ulaşacaklarını hayal etmişler miydi bilmiyorum.

Ama 5 yıl gibi kısa bir sürede Amerika’nın en etkili gazetesi New York Times onların kapısını çaldı.

5 milyon aboneye ulaşan bu küresel yayın organı tam 500 milyon dolara The Athletic’i satın aldı. Kârlı bir alışverişti. New York Times bu hamleyle birlikte 1 milyon 200 bin The Athletic abonesini de müşteri listesine ekledi.

‘NEDEN THE ATHLETiC’E BU KADAR YATIRIM YAPTINIZ?’ SORUSUNA ÇARPICI YANIT

Times’i yayınlayan Sulzberger ailesi The Athletic’in yayıncılığına David Perpich’i getirdi.

Perpich, “Neden The Athletic?” sorusuna yanıt verirken, spor yayıncılığındaki müthiş potansiyelin de altını altını çiziyordu.

“Bu, inandığımız ve doğru yapacağımıza inandığımız çok büyük bir yatırım. New York Times’ın araştırmasına göre, ABD’de 100 milyon kişi spor haberlerini okuyor. Ve bunun 24 milyonu okuduğu haberin parasını ödemeye istekli. On yedi milyon kişi bunun için New York Times’a para ödemeye hazır.”

NEW YORK TiMES 2025 YILININ HEDEFiNE ŞiMDiDEN ULAŞTI

Yazının Devamını Oku

Suudi Arabistan ve Japonya mucizelerinin 4 sırrı!

25 Kasım 2022
“Büyük takım hocalığı avantaj gibi görünse de aynı zamanda büyük bir dezavantaj. Yıldız futbolcuları takım savunmasına yönlendirmek, onları çok iyi kullanabilme becerileri vs vs. Büyük takım teknik direktörlerinin büyük oyuncuları birlikte oynatabilmesi lazım. Benim bu turnuvada birinci favorim Brezilya. Sonra Fransa.”

Kendisini ‘futbol dilencisi’ olarak tanımlayan Eduardo Galeano, ‘Gölgede ve güneşte futbol’ adlı kitabında, “Ben basit bir iyi futbol dilencisiyim. Elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyordum: Tanrı rızası için, güzel bir maç lütfen!” Katar’daki Dünya Kupası’nda oynanan futbol Galeano’yu mutlu eder miydi bilmiyorum. Ama Suudi Arabistan’ın, Arjantin’i, Japonya’nın, Almanya’yı yenmesi onu da çok şaşırtırdı. Tıpkı Galeona gibi ben de stadyum stadyum dolaşan bir ve “Allah rızası için iyi bir oyun” diyen bir futbol izleyicisiyim. Uzman değilim. Ve benim futbol aklım şu soruyu yanıtlama yetmiyor: Dünya futbolu Katar’da değişiyor mu? Suudi’ler, Japonlar futbol devlerini nasıl yeniyor? Lionel Messi nasıl bir baskı altında ve şimdi neler hissediyor?

Bu soruların yanıtları, Türk futbolunun en kariyerli oyuncusu Arda Turan’da saklıydı. Neymar ile, Messi ile birlikte Barcelona’da oynamış, şampiyonluklar yaşamış bir efsane ile konuşmak harika olacaktı? Ben de onu yaptım...

Suudi Arabistan ve Japonya sürprizlerinin sırrı geçiş oyunu

- SORU: Nasıl oluyor da Suudi Arabistan, Arjantin’i, Japonya Almanya’yı yenebiliyor Arda. Benim anlayacağım şekilde madde madde açıklayabilir misin?

1- Dünya futbolunda, “Geçiş oyunu” dediğimiz bir gerçek var artık. Topa sahip olmaktan çok daha önemli hale geldi.

2- Buna paralel olarak, Messi, Cristiano Ronaldo, Mbappe gibi oyuncular dışında tüm oyuncuların fiziksel kaliteleri birbirlerine çok yaklaştı. Çok isteyen, iyi olan, rakip kim olursa olsun öne geçiyor. Takım savunmaları da bu fiziksel kalite ile birlikte çok gelişti.

3- İlk golü atan takımlar için topun arkasına geçmek daha avantajlı hale geldi. Bununla birlikte, etkili duran top kullanma becerileri yükseldi.

4-

Yazının Devamını Oku

VAR yokken Hıncal Abi Var’dı

22 Kasım 2022
Futbolu da hayatı gibi yaşadı, öyle yorumladı; tutku ve keyifle.

Hıncal Uluç’u kaybettik. Onunla ilgili bu yazıyı yazarken tarafsız olmayacağım.

Çünkü Hıncal abiden, tarafsız olmanın çok büyük bir erdem ve övünülecek bir şey olmadığını öğrendim ben.

Gazetecilik salt muhalefet etmekten ibaret değildi onun için. Asıl muhalefet yerleşen kalıplara, alışkanlıklara savaş açmaktı.

Taraf olmak da bunun bir parçasıydı.

Ve yeniliğe taraf olmak, eğlenceli, keyifli bir şeydi.

SARI KIRMIZI KAŞKOLU iLE DEVRiM BAŞLATTI

Sarı-kırmızı kaşkoluyla Ali Sami Yen Stadı’nın basın tribününe girdiğini görenler o anda bir gazetecilik devrimine şahit olduklarının farkında bile değillerdi.

Ankara’nın sıkıcı siyasi havasından ayrılıp İstanbul’a gelen, önce “Erkekçe” dergisiyle cinsel tabuları yerle bir eden Hıncal Uluç bu kez spor medyasının alışkanlıklarına meydan okuyordu.

Yazının Devamını Oku

İşte 7-0'ın mimarı

18 Kasım 2022
“Futbolla yatıp kalkıyor; haftada 15 tane maç izliyor. Sevgi-saygı ve otoriteyi ayrılmaz bir bütün olarak görüyor. Gerek duyarsa oyuncuya ekstra izin de verir ancak antrenman performansı, saha içi disiplin ve takımdaşlık konularında asla taviz vermez.”

Sevgili Onur Özgen Galatasaray’ın 7-0’lık Başakşehir maçını yorumlarken, “Galatasaray’ın kalitesi, Başakşehir’in örgütlülüğünü paramparça etti” ifadesini kullanmıştı.

Topa rakibinden daha az sahip olup, doğrudan hedefe odaklanan Galatasaray’ı anlatabilecek en mükemmel benzetmeydi bu. Peki ya bu takımı yaratan isim, bu oyunu planlayan, sahneleyen isim? Yani Okan Buruk bunun neresindeydi? Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe ile her hafta büyüyen ve kendi kuralları ile yürüyen Jorge Jesus’u izlemiş ve izlenimleri yazmıştım. Başakşehir maçından sonra da sıra Okan Buruk’taydı. Okan Buruk nasıl bir teknik adam? Futbolcuları ile nasıl ilişki kuruyor? Kulübedeki gol sevinçlerini nasıl değerlendiriyor?

Açıkcası, aldığım bilgiler Okan Buruk ve Türk futbolu adına beni çok mutlu etti. İşine saygı duyan, kendini geliştiren son derece saygı değer bir profille karşılaştım. Topladığım bilgilerle son haftanın kahramanını, Okan Buruk’u yazdım...

HAFTADA 15 TANE, YANİ 22.5 SAAT MAÇ İZLİYOR

Başakşehir maçından önce Emre Belözoğlu, onun için çok güzel sözler sarf etmişti. Merak ettim, maçtan sonra bir araya gelmişler miydi? 7-0 gibi sansasyonel skoru konuşmuşlar mıydı? Hayır. 90 dakikanın sonunda sadece el sıkışmışlar ve birbirlerini tebrik etmişler. Daha sonra da hiç temasları olmamış. Okan Buruk mesleki olarak nasıl besleniyor, hangi kaynaklardan faydalanıyor? Sadece Buruk için değil, tüm teknik adamlar için bu konuyu merak ederim. Maç izlemek Buruk’un hobisi neredeyse. Türkiye 1. Ligi, İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya liglerini özel olarak takip ediyor. Galatasaray’ın maç trafiğine bağlı olarak haftada izlediği maç sayısı 15’i buluyor. Yani haftada 22.5 saat maç izliyor.

KALABALIK BİR TEKNİK EKİPTEN DESTEK ALIYOR

Sadece bu kadar değil tabii ki... 4 kişilik atletik performans ekibi var. 3 kişiden oluşan bir analiz departmanı. Yardımcıları ve kaleci hocaları da bu maç izleme maratonunun içinde. Ve her hafta düzenli olarak takım, oyun ve futbolcular hakkında raporlarını paylaşıyorlar. Son karar elbette kendisinin.

Yazının Devamını Oku

Kadıköy'de Jesus ile 90 dakika

11 Kasım 2022
Takımdaki mutlak otorite Jorge Jesus. Onun kararlarına istisnasız saygı söz konusu. Saha içi ile müthiş bir iletişimi var. Frikik mi kullanılacak, penaltı mı atılacak? Oyuncularla arasında doğrudan bir ‘bakış’ sahnesi yaşanıyor. O bakış, ‘Kim?’ sorusunun yanıtını anında çözüyor. İlk yarıda gereksiz bir geri pasa öyle tepki gösterdi ki, o zaman anladım; Jesus sadece iyi bir teknik adam değil, iyi futbol isteyen iyi bir futbol seyircisi. İzleyeni ve oynayanı mutlu etmeye çalışıyor.

En son yazacağımı en başta yazayım: Ben bir Jorge Jesus hayranıyım. Hayır, sürekli kazandığı için değil, kazanırken izlediği yol ve çizdiği karakter için hayranım ona. Futbola dair kafamızda oluşturduğumuz tüm paradigmaları yerlebir ediyor. İnandığımız ne kadar komplo teorisi varsa o sahaya çıktığında komik görünmeye başlıyor. Çünkü yıllarca oyuncusu kırmızı kart gördüğünde hakemin üzerine yürüyen teknik adamlara alıştık biz. Basın toplantısında, federasyonu, hakemi, rakipleri suçlayan hocaları izledik. Başka türlüsünün varlığına hiç şahit olmadık. Jorge Jesus başka bir kültürün ve futbolun mümkün olabildiğini gösterdi bize. Bize ve hatta Fenerbahçe’ye.

Sarı lacivertliler bu zamana kadar, başarısızlığını hep hakemler, Futbol Federasyonu yönetimi, kurulları ve rakipler üzerinden açıkladı bize. Jesus ise, saha içi sorununu çözdüğünüzde, diğer tüm etmenlerin devre dışı kaldığını gösteriverdi. Ezberimizi bozdu. İşte o adamı, Jorge Jesus’u 90 dakika boyunca kulübenin hemen arkasında izlemek ve o 90 dakikayı yazmak istedim. Fenerbahçe Kulübü’ne de teşekkür ederim. Sivasspor maçında Jesus’u yedek kulübesinin hemen arkasında izlemem için gereken tüm kolaylığı sağladılar.

BEN DEĞİL TAKIM

Fenerbahçeli futbolcular ve Jorge Jesus, Sivasspor maçı öncesi sahaya çıktığında tüm tribünler doğrudan ona odaklandı. On binlerce taraftar hep bir ağızdan, “Jorge Jesus” sesleriyle onu selamladı. Ellerini tribünlere kaldırdı, teşekkür etti. Ve sonra saha içinde ısınma hareketleri yapan futbolcuları gösterdi: “Bana değil onlara seslenin, beni değil onları alkışlayın” diyordu. Anladım ki, ‘ben merkezli’ bir teknik direktör değil. Bunu yaptıkça, futbolcunun da saygısını kazanan farklı biri var sahada.

HAKEM SAATİ İLE AYNI SAAT

Maçın başlamasına saniyeler kala bir şey dikkatimi çekti. Hakemin başlama vuruşu ile birlikte eli saatine gitti. Sanıyorum o da saatini hakemin saatiyle aynı zamana ayarladı. Ama ikinci yarıda aynı davranışı sergilemedi. Jorge Jesus oyunun gidişatı ne olursa olsun hakemle asla doğrudan diyaloğa girmiyor. Bir faul pozisyonunda rakibin hareketinin aldatma olduğunu beden dili ile anlatmaya çalıştı, o kadar. Ama ilk yarı biterken yardımcısına bir şeyler söyledi ve onu doğrudan hakeme aktarmasını istedi.

BİR ORKESTRA ŞEFİ

Yazının Devamını Oku

İşte Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği Dozer Cemil

4 Kasım 2022
Erdoğan’ın sergi açılışında ismini andığı Cemil Usta 8 yılda hem Trabzon’un hem de Türk futbolunun efsanesi oldu. Bordo mavilerin ilk 2 şampiyonluğunda takım kaptanı olan Cemil Usta 1978-79 sezonu öncesinde kulüp satış listesine koyunca Türk futbol tarihine geçen efsane sözleriyle Rize’ye gitmeyi reddedip 27 yaşında futbolu bıraktı.

Şut ve Gol’ sergisinin açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ismini andığı futbolcuların hepsi tanıdık isimlerdi.

Lefter Küçükandonyadis, Baba Hakkı ve Metin Oktay...

Ama bir başka isim daha vardı Erdoğan’ın andığı, “Dozer Cemil.” Önce bir dakika dedim, “Dozer Cemil kim?” Sonra hemen hatırladım, Trabzonspor’un efsane kaptanı ve 2019-20 sezonunda Süper Lig’e adını veren Cemil Usta’dan söz ediyordu Cumhurbaşkanı.

27 YAŞINDA BIRAKTI

Cemil Usta, 1951 Trabzon doğumlu. Futbola 1967 yılında alt yapıda başladı. 1970’te geldiği Trabzonspor forması ile sol bek oynadı, ilk 2 şampiyonlukta kaptan olarak sahadaydı. 200 maça çıktı ve 12 gol attı. 1978-79 sezonu öncesinde kulüp satış listesine koyunca 27 yaşında futbolu bıraktı. 14 Ağustos 1983 yılında Orduspor’la yapılan bir jübile maçıyla da yeşil sahalara tamamen veda etti.

RiZE’YE GiTMEDi TARiHE GEÇTi

Cemil Usta’yı namı diğer, “Dozer Cemil”i Trabzonspor efsanesi haline getiren bir diyalog işte o yıllarda yaşandı. Dönemin Trabzonspor yönetimi Cemil Usta’yı Rizespor’a satmak istedi ama aldıkları yanıt çarpıcıydı:

Ben Trabzonspor kaptanıyım. Başka bir kaptanın arkasından nasıl sahaya çıkarım.”

Yazının Devamını Oku