GeriSeyahat Zaferin kalbinde bir kent
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Zaferin kalbinde bir kent

Zaferin kalbinde bir kent

18 Mart Deniz Zaferi’nin 106’ncı yıldönümü öncesinde, Türk tarihi için büyük öneminin yanında birçok farklı mirası bünyesinde barındıran Çanakkale’de tarihi bir yolculuğa çıkıyoruz. Hamidiye Tabyaları’ndan başlayıp yarımadayı dolaştığımız turda rotamızı 1915’te yaşanan o büyük mücadelenin mekânları ve kahramanları belirliyor.

En önemli su yollarından biri olan Çanakkale Boğazı’nın tarihi, stratejik öneminden dolayı zapt edilme girişimleriyle dolu. MÖ 6’ncı yüzyıldan itibaren İranlılarla başlayan bu gayret, sırasıyla Büyük İskender, Romalılar ve onların uzantısı Bizans, Emeviler, Anadolu Beylikleri, Haçlılar, Venedikliler, Cenevizliler, Osmanlılarla devam etmiş; nihayetinde Süleyman Paşa’nın Gelibolu’yu fethiyle bölge Osmanlılara geçmiş. Tarih 1915’i gösterdiğindeyse çok büyük bir harekâtı göğüsleyen Çanakkale, belki de
hiç olmadığı kadar büyük iz bıraktı dünya savaş tarihinde.

İnsan hikâyesi dolu bir tur

Burası, hikâyesi zaferle örülü bir coğrafya. Bu şehrin hikâyesini ve tarihini belki Çanakkale Muharebeleri’ne katılan bir askerin hatıratından okudunuz, belki her yıl anma merasimi yapılan Çanakkale Zaferi etkinliklerinden biliyorsunuz. Belki de 18 Mart 1915’te yaşanmış bitmiş bir günlük savaş olarak kaldı belleklerinizde…

Oysaki ‘Çanakkale Savunması’ yaklaşık bir yıl sürdü. 18 Mart 1915’te boğazdan gemilerle geçemeyen İngiltere’nin liderliğindeki müttefik donanması 25 Nisan 1915’te bu defa karaya çıkarak tam sekiz buçuk ay sürecek olan kara muharebelerinde Çanakkale’yi adeta cehenneme çevirdi. İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hint, Senegalli ve daha pek çok farklı milletten oluşan neredeyse 75 bin kişilik bir ordu, karşısında önce Türk topçusunu, sonra da Türk piyadesini ‘demirden bir yürek’ olarak buldu. 1915, ardında bir dolu insan hikâyesi de bıraktı. O hikâyelerin izinde bir tur için yola Barbaros Mahallesi’nden çıkalım; yarımadadan değil, kent merkezinden...

Zaferin kalbinde bir kent

Anadolu’nun güvenliği

İlk durağımız Çanakkale merkezindeki Barbaros yerleşkesinde yakın zamanda restorasyon, teşhir-tanzim ve çevre düzenleme çalışmaları sonrasında ziyarete açılan Anadolu Hamidiye Tabyası. Tabya, boğazın güvenliğinin sağlanması için 1890’lı yılların başında Sultan II. Abdülhamit döneminde yaptırılmış. Savaş boyunca düşmanın başlıca hedeflerinden biri olan Tabya, sahip olduğu topların niteliklerinden dolayı boğazın en güçlü tabyasıydı. Alanda açık hava sergilemeleri, Gelibolu Minia Parkı, oyun-etkinlik alanlarıyla 1915’te kullanılan uçak modellerini görebilirsiniz.

Tabya gezisini tamamlayınca Çanakkale iskelesinden Kilitbahir feribotuna binin. 10 dakikalık bir yolculuk sonrası tarihi alanın geleneksel dokusu korunmuş ve kültürel mirası en zengin köyü Kilitbahir’e varılıyor. Feribottan indikten sonra Rumeli yakasındaki ilk ziyaret mekânı Kilitbahir (Kilidü’l Bahr-Denizlerin kilidi) Kalesi. Boğaz savunmasının bir parçası olarak kurulan kalenin ‘Sarı Kule’ bölümünde Osmanlı kaleleri, ‘İç Kule’de Kilitbahir Kalesi’nde günlük hayat, ‘Piri Reis’ bölümünde Piri Reis’in hayatı ve Kitab-ı Bahriye, Kilitbahir sinevizyon bölümündeyse müze ve kale hakkındaki belgeseli görebilirsiniz. İstanbul’un Çanakkale’deki koruyucularından biri olan, kalede sergilenen tunç toplara da dokunabilirsiniz.

Zaferin kalbinde bir kent

Kahraman Seyit Onbaşı

Tarihi alandaki rotanızı yarımadanın güneyine doğru çevirin. Seyit Onbaşı’nın sırtladığı 215 kiloluk top mermisiyle kahramanlaştığı Rumeli Mecidiye Tabyası’ndasınız. Ağır topçu neferi olan Seyit Onbaşı, 18 Mart 1915’te tabyadaki topun kaldırma vinci bozulunca yüklendiği top mermilerini topa taşıyarak ateşe devam etmesini sağlamış.

Sıradaki durak, cephe gerisindeki şefkatli ellerin şifa dağıttığı Hilali Ahmer’e ait sargı mahalleri. Asker yaralanınca neler yaşadı, yarası nasıl sarıldı? Açık sergi alanında bunları görebilirsiniz. Askerlerdeki yaralanmaların büyük kısmı baş, göğüs, kol ve bacakta olmuş. Borik asit, limontuzu ve ılık sudan oluşan karışım cerrahi müdahalelerde antiseptik malzeme olarak kullanılmış. Çarpışmaların en ateşli günlerinde yaralı sayısının günde dört bini bulduğu biliniyor. Alanda, bir düşman uçağının bombardımanı sonrasında cephe gerisindeki bir sargı mahallinde neler yaşandığıyla ilgili seslendirme ve canlandırma alanları var. Sergi alanından çıkarken Çanakkale’de görev yapan askerlerin hayatlarının son günlerini yaşadığına emin bir kararlılıkla nasıl mücadele verdiklerini siz de hissedeceksiniz.

Çanakkale Şehitler Abidesi

Çanakkale Muharebeleri bitmiş, 9 Ocak 1916’da Gelibolu Tarihi Alanı artık düşmandan temizlenmiştir. Fransızların geri çekilirken siperlere bıraktıkları notta şu yazılıdır: “L’honeur Au Turc!” Yani şeref Türklerindir… Pek çok mevzide savaşırken dahi düşmanını kendine hayran bırakan Türk askeri hem vatana set olmuş hem de Kurtuluş Savaşı’nda tam bağımsızlığı ve özgürlüğü sağlayacak olan komuta kademesi de Çanakkale’de ortaya çıkmış. Şimdi artık sıra Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi Mehmetçiği anmak için neredeyse her noktadan görülebilecek bir abidenin ziyaretinde.

İkinci Anafartalar Zaferi’nin 45’inci yıldönümü olan 21 Ağustos 1960’ta ziyarete açılan Çanakkale Şehitler Abidesi, Çanakkale Muharebeleri’nde şehit düşen tüm askerlerimizi simgeliyor ve onların anısını yaşatıyor. Mimarı Doğan Erginbaş’ın kendi ifadesiyle abide “Tüm Osmanlı coğrafyasından gelen şehitlerimizin toplu bir şekilde göğe yükselişini” temsil ediyor. Ayaklarının üzerinde muharebe anlarını yansıtan kabartma rölyefler var. Her yıl 18 Mart’ta anma merasimleri de burada düzenleniyor.

Zaferin kalbinde bir kent



Abidenin arka bölümündeki sembolik mezarlıklar 2007’de ziyarete açıldı. Yine sembolik şehitliğin önünde muharebe dönemini yansıtan 45 metre uzunluğunda bir rölyef var. Rölyefi geçtikten sonra, sembolik şehitliğin başlangıç bölümünde Meçhul Asker Mezarı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’te müttefik askerlerin anneleri için söylediği sözlerin yer aldığı mermer kitabeyi göreceksiniz. Meçhul Asker Mezarı’ndaki asker kim derseniz… Arıburnu Muharebeleri’nden sonra bir Anzak askerin yanında Avustralya’ya götürdüğü bir Türk askerin kafatası, yıllar sonra 10 Mart 2003’te Türkiye’ye teslim edilip 18 Mart 2003’te resmi törenle bugünkü noktaya defnedilmişti.

Bir günlük ateşkes

Yarımadanın güney sektöründeki ziyaret noktalarını tamamladıktan sonra kuzeye, yani Arıburnu Cephesine doğru çevirin yolunuzu.
Arıburnu sırtlarını tırmanmaya başladığınızda artık muharebe alanındasınız. 57. Piyade Alayı, 25 Nisan 1915’teki ilk çıkarma gününde Arıburnu Cephesi’nde ilerleyen Anzak askerlerini 27. Piyade Alayı’ndan sonra ilk karşılayan ve geri püskürten Türk kuvvetlerinden. Bölge, ilk kez 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Atatürk’ün önderlik ve cesaret vasıflarını ortaya çıkarması açısından çok önemli. 57. Piyade Alayı aynı zamanda Atatürk’ün “Size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” dediği kahraman alay.

Önce denizden, sonra karadan ve havadan devam eden saldırılar, sonuç alınamayınca tüneller açılıp patlatılarak yeraltından da devam etmiş. Kırmızısırt Türk Siperleri, mayıs sonunda başlayan lağım (tünel) muharebelerinin geçtiği en kritik mevzilerden… 19 Mayıs 1915 günü Anzakları çekilmeye zorlamak için yapılan taarruzda binlerce kayıp verilmiş.

Kayıplar o kadar fazlaymış ki ara bölgede kalanları gömmek için 24 Mayıs’ta bir günlük ateşkes imzalanmış. Sabah saat 7.30’dan 16.30’a kadar süren defin işlemeleri sırasında iki tarafın askerleri birbirlerini yakından tanıma fırsatı bulmuş; birbirlerine sigara, çikolata ve konserve gibi küçük hediyeler de vermişler. Anzaklar, o günden sonra ‘Abdül Türk’ olarak isim verdikleri Türk askerlerini kahraman anlamında ‘Jony Türk’ olarak anmaya başlamışlar. Günümüze ulaşmış en belirgin siper hatlarının olduğu Kırmızısırt Türk siperleri, yakın dönemde yapılan çalışmalarla artık görünür durumda.

Conkbayırı Atatürk Anıtı

Yarımadanın kuzeyindeki hâkim yükseltilerden biri olan Conkbayırı, muharebelerin sonlarına doğru Türk tarafına zafer sağlayan kritik bir mevzi. Çanakkale’de sadece 34 yaşında bir kurmay yarbay olan Mustafa Kemal, 10 Ağustos 1915’te albay rütbesiyle yönettiği Conkbayırı hücumuyla Çanakkale Zaferi’ni Türk tarihine mühürledi ve ‘Anafartalar Kahramanı’ oldu. Ağustos ayına gelindiğinde hem Conkbayırı hem de Anafartalar saldırılarıyla düşman artık çekilme kararı almak zorunda kaldı.

Zaferin kalbinde bir kent

Kendi ifadesiyle “Ölümden daha ağır bir sorumluluk”la Çanakkale’nin ateşten cephe hatlarında tam 289 gün, yani dokuz buçuk ay geçirdi. Yeri geldi rahatsızlandı, yeri geldi sağ göğsünden şarapnelle yaralandı. Aldığı kararlar ve verdiği emirler ile Çanakkale’de yalnız İstanbul’u değil, yeniden doğacak olan Türk milletini kurtaran lider oldu.

Conkbayırı’ndaki Atatürk Zafer Anıtı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal’in
10 Ağustos 1915 tarihinde yönettiği Conkbayırı Taarruzu anısına 1993’te yaptırıldı. 2015’teyse Alan Başkanlığı tarafından bakımı yapıldı ve restore edildi. Son durağınız yerel özelliklerini koruyan Bigalı Köyü’ndeki Atatürk Evi olsun.

Sohbetiyle ünlü köy kahvesinde bir mola verdikten sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün 1915’te kaldığı, sonradan 1973’te müze olarak düzenlenen evi ziyaret edebilirsiniz. 5. Ordu’nun genel ihtiyat tümeni olarak görevlendirilen 19. Tümen, 19 Nisan’da Bigalı Köyü ve çevresine yerleşmiş. Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk) birlikleriyle 25 Nisan’da cepheye hareket edene kadar köyde kalmış ve ünlü 57. Alay’ı bu köyden yürüyüşe çıkarmış. Yarımadanın en önemli ziyaret noktalarından biri olan ‘Bigalı Köyü Atatürk Evi’ 2018’de yenilendi.

Mehmetçik’in isim babası: Düşmana taşla saldıran Mehmet Çavuş

19. Tümen ve Maydos Mıntıka Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, 4 Mart’ta Seddülbahir bölgesindeki çıkarma girişimi esnasında tüfeğinin mekanizması tutukluk yapınca düşmana taşla saldırırken yaralanan Bigalı Mehmet Çavuş’un ödüllendirilmesini ister. Bu olay kısa sürede duyulur ve bu fedakârlık büyük takdir toplar. ‘Türk’ askerini simgeleyen ‘Mehmetçik’ tanımı bu olaydan sonra kullanılmaya başladı.

Zaferin kalbinde bir kent

Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi

Çanakkale ruhunun gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla 7 Haziran 2012’de Kabatepe Limanı’nda ziyarete açıldı. Merkezde 11 ayrı gösterim salonunda 8 ayrı dilde hazırlanmış sinevizyon gösterimleri yapılıyor. Diorama ve hiper realistik mankenlerle desteklenen 2 katlı Savaş Malzemeleri Sergi Salonu ile teknik altyapı birimlerinden oluşan merkez, 8 bin 600 metrekare büyüklüğünde. Yine merkez içinde süreli olarak hazırlanmış Seddülbahir kahramanı ‘Bigalı Mehmet Çavuş ve Binbaşı Ali Faik Bey Sergisi’ gibi özel koleksiyonlardan oluşan sergi alanlarını da görebilirsiniz. Boş seans bulabilmeleri için ziyaretçilerin önceden rezervasyon yaptırmaları öneriliyor.

En iyi korunmuş savaş alanı

Çanakkale Muharebeleri’nin yaşandığı Gelibolu Tarihi Alanı, 2014’de UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı. Alan, bugüne kadar ‘en iyi korunmuş savaş alanı’ niteliğine sahip. 2015’ten bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan ‘Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’ yönetiminde. 33 bin 500 hektardan oluşan Gelibolu Tarihi Alanı’ndaki 108 ziyaret noktasından 69 tanesi Türk tarafına ait.

10 saniyede bir top mermisi

Gelibolu’ya gelmiş olan yabancı askerler 106 yıl önce bu savaş alanında ‘mutlak sessizlik süresi’ni bulmaya çalışarak, aralarında şakalaşır. Yani bir şarapnelin, bir top mermisinin üzerlerinden geçmediği süreyi bulmaya çalışıyorlardı. Anılarında geçen süre çoğu yerde 10 saniye. Gece gündüz aralıksız süren taarruzlarla cehenneme dönen bu coğrafya, bugünkü sükûnetini aslında
o günlere borçlu…

False