GeriSeyahat Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina

Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina

Mayaların kutsal sembolü tüylü yılanla özdeşleşen Ekinoks Yüzyılı, geceyle gündüzün eşitlendiği 21 Mart’ta yani bugün başlıyor. Başka bir deyişle mitolojiye göre Karanlıklar Çağı kapanıyor, umudun ve aydınlığın yüzyılı başlıyor. Ve ne şanslıyız ki umut çağının başlama adresi olarak öngörülen yerlerin başında Türkiye geliyor.

Son bir yılda ABD başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde yayımlanan kitaplara baktığımızda bazı konuların büyük bir yükseliş gösterdiğini görüyoruz. Gelecekçilik, astro-seyahat, eski uygarlıklardan gelen gizemcilik ve bilicilik gibi. Ertuğrul Özkök de geçen günlerde Hürriyet’te yayımlanan makalesinde, Ekinoks Yüzyılı’na merhaba demeye hazırlandığımızı yazmıştı.

Ekinoks, gündüzle gecenin eşitlendiği günlere verilen ad. Biri 21 Mart’taki İlkbahar Ekinoksu, diğeri 23 Eylül’deki Sonbahar Ekinoksu. Ekinokslar dünya dönmeye başladığından beri var. Ancak bu yılki ekinoksu, özellikle de ilkbaharda olanını farklı kılan, yeni bir yüzyılın ilk günü kabul edilmesi.

Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina

Onbinlerce insan Maya, Helen ve Roma tapınaklarındaki simgesel anlamları yorumlayarak bu tarihin insanlık için yeni bir başlangıç olacağına inanıyor. Pagan ve Şaman geleneklere dayandırılan inanışa göre bu yıl ilkbahar ekinoksuyla birlikte insanlık,
COVID-19 ve mutasyonlarının getirdiği ölümcül salgın deneyiminden sonra yeni bir aydınlığa uyanacak. İnsanlar hatalarından dersler çıkaracak, doğaya zarar vermekten sakınacak. Elbette bütün bu gelişmeler akla şu soruları getiriyor: İyi güzel de uzun ve zifiri karanlık gecenin güneşli sabahı nerede ve nasıl yaşanacak?

Tanrıça Hekate uyanıyor

Gerek sosyal medya mecralarında gerekse kendilerine ait birçok sanal platformda buluşan astro-seyyahların, sanat tarihçilerinin ve fütüristlerin ‘Umut ve Aydınlık Çağı’nın başlama adresi olarak öngördüğü yerlerin başında Anadolu geliyor. Bunun en önemli nedeni kültürel kökleri eski çağlara dek uzanan Tanrıça Hekate adına yeryüzünde yapılmış en büyük tapınağın Muğla-Yatağan’da olması. Her yıl Kuzey Avrupa başta olmak üzere Sibirya’dan Uzakdoğu’ya dek farklı bölgelerden en az 100 bin paganı ağırlayan Lagina Kutsal Alanı’ndaki ilk arkeolojik kazıların İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu Osman Hamdi Bey tarafından yapılmış olması da bölgeye olan ilgiyi arttırıyor.

Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina

UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ndeki Stratonikeia Antik Kenti’nin hemen kuzeyinde, Yatağan’ın Turgut Mahallesi’ndeki Lagina Kutsal Alanı, Erken Dönem Tunç Çağı’ndan itibaren yerleşime sahne olmuş. Burada Tanrıça Hekate’ye adanmış bir tapınak var. İlk kuruluş tarihi net olarak bilinmeyen kutsal alan (Hekataion) en eski, MÖ 189-167 yılları arasına tarihleniyor.

Önceleri Hekatesia, MÖ 81 yılından sonraysa Hekatesia-Romaia adıyla anılan ve dört yılda bir gösterişli şenliklerin yapıldığı kutsal alanda, yıllık olarak da Hekatesia, Anahtar Taşıma ve Doğum Günü adlı üç ayrı şenlik gerçekleştiriliyordu. Birkaç gün süren Anahtar Taşıma Şenliği sırasında şenlik alayı tapınak anahtarını Stratonikeia’ya götürüp geri getirirdi. Bu, hem tapınağın Stratonikeia’ya bağlı olduğunu hem de Hekate’nin yeraltı dünyasının anahtarlarını elinde tuttuğunu simgelerdi. Bu ilginç ritüel, günümüzde de bazı spiritüel gruplar tarafından tekrarlanıyor.

Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina

Antik dönemin yanı sıra, Selçuklu ve Osmanlı eserlerinin iç içe geçtiği muhteşem kültürel katmanlarıyla mutlaka görülmesi gereken antik şehirlerin başında gelen Stratonikeia’yı gezdikten sonra Lagina’ya uzanıyorum. İşte Lagina’nın kadim koruyucusu olan asırlık ‘Bilge Ağaç’ tam da orada, kutsal alanın karşısındaki minik tepenin üzerinde. Aydın Erkuş’un ‘Hoca Ağacın Hikâyesi’ isimli çizgi öyküsüne konu olan bu asırlık zeytin ağacı kesilmek üzereyken Prof. Ahmet A. Tırpan ve yöre insanının yoğun çabalarıyla Lagina’ya taşınmış. Bilge Ağaç’a içten bir selam verip Lagina’nın esrarengiz koridorlarında gezinmeye başlıyorum.

Antikçağdan bugüne pagan inanışın merkezi kabul edilen, ölülerin efendisi ve yeraltının kralı Hades’in evinin anahtarını elinde tuttuğuna inanılan, Ay ve Gece Tanrıçası Hekate’nin görkemli tapınağına ev sahipliği yapan Lagina Kutsal Alanı görülmeye değer bir yer. MÖ 40 yılında Stratonikeia’ya karşı başarısız olan Parth Kralı Labienus’un yağma ettirdiği Lagina Kutsal Alanı, Roma İmparatoru Augustus’un MÖ 27’den sonra yaptığı yardımlarla yeniden toparlanmayı başarmış. Günümüzde dor düzeninde bir stoa ile çevrili olan kutsal alan, 150x135 metrelik boyutlarıyla dikkat çekiyor.

Güneydoğudaki anıtsal bir geçitten girilebilen kutsal alanın ortasında, sütunlu bir tapınak var. Lagina’da gezdikçe fark ediyorum ki uzunca bir süredir titizlikle yürütülen çalışmalarda çok önemli bir aşamaya gelinmiş. Kazılarda ortaya çıkarılan eserler restore ediliyor, birçoğu sergilenmek üzere İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gönderilerek kültür turizmimize kazandırılıyor. Stratonikeia ve Lagina Kazıları Heyeti Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt 2 bin 500 yıl önce buraya dikilmiş olan sütunları orijinal halleriyle onarıp tekrar ayağa kaldırmanın sonsuz mutluluğunu yaşadıklarını söylüyor. Gerçekten de Hekate, yeraltından çıkıp insanlığa yeniden aydınlığı, sağlığı ve bereketi müjdelemek için 2021 yılının ilk ekinoksunu beklemiş sanki…

Bilge zeytin ağacının gölgesinde Lagina

Görmeden, tatmadan dönmeyin

Arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey’in Yatağan’ın Turgut Mahallesi’nde müzeye dönüştürülen konağını gezebilirsiniz.

Gizemli kutsal merkez Çine kırsalındaki Gerga’yı ve Kibele’ye ait olduğu düşünülen tapınağı keşfedebilirsiniz.

Yemek molası için Çine’nin meşhur köftecileri iyi bir tercih olacaktır. Ardından Kuvayı Milliye Müzesi’ni ve Eski Çine’deki Ahmet Gazi Camisi ile bahçesindeki Ahi Bayram Türbesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Zamanı olup kültür yüklü turunu biraz daha uzatmak isteyenler, Bizanslı Stephanos’un, Kral Kar’ın oğlu Alabandros’un at yarışı kazanması üstüne şehre bu ismi verdiğini bildirdiği Alabanda’ya hareket edebilir. Tarihi bir su kemeri ve antik tiyatro görebileceğiniz yapılar arasında.

Gezi programınıza bölgedeki bir başka antik kent olan Alinda’yla devam edebilir, şehrin agorasıyla çeşitli yapı kalıntılarını görebilirsiniz.

Dilerseniz yaklaşık iki saatlik bir yolculukla da buradan Bodrum’a ulaşabilirsiniz.

False