Nurten Erk Tosuner

İşimiz tiryakiye iyi sigara üretmek yeni bağımlılar yaratma çabamız yok

14 Temmuz 2008
TÜRKİYE’deki sigara üreticileri, sigara içme yasağıyla ilgili 60 maddeden dördüne itiraz ediyor. Philip Morris/Sabancı Genel Müdürü Turhan Talu, sigara yasağını genişleten kanundaki 60 maddeden, 56’sında kanun koyucu ile aynı fikirde olduklarını söyleyerek, "4 maddesinde de hemfikirim ama uygulamada yaratacağı sorunları bildiğimiz için kanun koyucunun daha iyi çözüm getirebileceğine inanıyorum" dedi. Talu, sigaranın sağlığa zararlarını bildiği halde içmeye devam edenlere en iyi ürünü sunduklarını, gençleri sigaraya alıştırmaya dönük çalışmaları olmadığını kaydetti.

KAPALI mekanlarda sigara içme yasağının uygulamasındaki güçlüklere dikkati çeken uluslararası sigara üreticisi Philip Morris/Sabancı’nın Genel Müdürü Turhan Talu, "Dünyadaki en katı yasaklardan biri Türkiye’de. Avrupa’da bu konu 25 yıldır tartışılarak bu noktaya geldi. Biz bir anda 20-25 yılı atlayıp son noktaya gelmek istiyoruz" diyor.

Üretilmesi, tüketilmesi, satılması yasal olan bir ürünü sattıklarını belirten Turhan Talu, gençleri sigaraya alıştırdıkları eleştirilerine, "Dünyada sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilen ve sigara içmeye karar vermiş 1 milyar sigara tüketicisi var. Hedefimiz bu 1 milyar insana, sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bildiği halde sigara içmeye devam eden tüketicilere en iyi ürünü sunmak. Hiçbir politikamızda, gençleri sigaraya alıştırmaya dönük bir şey yapmamız mümkün değil" yanıtını veriyor.

Talu, sigara içme yasağını genişleten kanundaki 60 maddeden 56’sında kanun koyucu ile aynı fikirde olduklarını söyleyerek, "4 maddesinde de hemfikirim ama uygulamada yaratacağı sorunları bildiğimiz için kanun koyucunun daha iyi çözüm getirilebileceğine inanıyorum" diyor. 20 yıldır Philip Morris’te çalışan Genel Müdür Turhan Talu ile sigara yasaklarını ve sektöre yansımasını konuştuk.

Çözüm bekliyoruz

 Sigara içme yasağı kapsamını genişleten yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Uygulanabilirliğini nasıl görüyorsunuz?

- Philip Morris dünyanın her yerinde sigara sektörünün kontrolünü destekleyen bir firma. Burada da aynı şekilde biz de konuyu destekliyoruz. Ancak 60’a yakın madde var, bunun 56’sında hemfikirim, 4 maddesine ise itirazlarım var. Ancak uygulamada olası sorunları yıllardır biliyoruz. Sektörde uygulamada güçlük yaratacağından dolayı kanun koyucunun daha iyi bir çözüm getirebileceğine inancım var. 

Hangi maddelere itirazınız var?

- Birinci itirazım, kapalı yerlerde sigara içme yasağına ait düzenleme. Zaten mevcut yasalarda kamu dairelerinde ve kamuya ait kapalı yerlerde sigara içme yasağı vardı. Yeni kanun; özel yerlerde, eğlence yerlerinde, barlarda, kafelerde diğer kapalı yerlerde sigara içme yasağı getirdi. İkinci konu sanat, kültür, eğlence yerlerindeki büfelerde sigara satışının yasaklanması. Üçüncüsü, stadyum ve üniversite kantinlerindeki büfelerde sigara satışının yasaklanması. Dördüncüsü de satış lisansı olan perakendecilerde sigaranın teşhir edilmesini sınırlayan madde. Bu dört madde şu anda piyasada kargaşayı getiriyor ve kontrolü güçleştiriyor.

Kısıtlama ayrı, yasak ayrı

 Amerika ve Avrupa’da sigara yasakları nasıl uygulanıyor?

- Dünyadaki en katı yasaklardan biri Türkiye’de. Amerika’da da sert yasaklar var deniyor ama promosyon, reklam serbest sadece kısıtlanmış durumda. Kısıtlama ayrı, yasak ayrı. Avrupa’da bu konu 25 yıldır tartışılarak, kamuyla konuşularak bu noktaya geldi. Biz bir anda 20-25 yılı atlayıp en son noktaya geldik. Böyle olunca uygulamada büyük problemler çıkıyor. Amerika’da kapalı alanda sigara içme yeri yaptırırsanız serbest. Herkesin gitmek zorunda olduğu mekanlarda tamamen yasaklanmasına karşı değiliz. Biz de destekliyoruz. Ancak özel yerlere gidip gitmemek kişilerin elinde. Sigara içilen mekanlara gitmek istemeyen gitmez. 

Peki sizce nasıl bir yol izlenmeli?

- Sigara içenlerle içmeyenler için sigara dumanının geçmeyeceği şekilde havalandırmalı ve tecrit edilmiş alanlar oluşturulmalı. Dünya bu yöne doğru gidiyor. Sigara içenler içilen bar ya da restoranlara gider, içmeyenler içilmeyen yere gider. İspanya’da yasa bu şekilde. Bir restoranda yer ayırtmak istediğinizde öncelikle sigara içirip-içirmediğini size söyler. Siz de tercihinizi ona göre yaparsınız. Geriye dönelim, serbest olsun konumunda değiliz. Ayrılsaydı daha iyi olurdu. Kanun, toplumun kabul edeceği bir şekilde, kantarın topuzu kaçmadan çıkartılsaydı çok rahat uygulanabilirdi. Mademki tamamen yasaklayacaktın, niye 1.5 yıl geçiş süreci verdin. Komisyonda bir düzenleme yapılır kapalı yerlerde içilebilir alanların da olacağı şekilde düzenlenirse bunun uygulaması da kontrolü de daha kolay.

Türkiye sigarada dünyanın 7’inci büyük pazarı

 Türkiye’deki sigara pazarının büyüklüğü nedir?

- Amerika ve Çin’i ayırırsak, Türkiye, 5.3 milyar paketlik yıllık tüketimiyle dünyanın 7’inci büyük pazarı. Türkiye, 180 ülkenin yer aldığı Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nde. Philip Morris Türkiye, 5 yıldır hacimsel olarak 4’üncü. Birinci Rusya, ikinci Japonya, üçüncü Endonezya.

Satış yasakları kaçakçılık ve sahteciliği hortlatır

 Sigara satış yerlerine getirilen yasaklara itirazlarınız nedir?

- Stadyumlarda, eğlence yerleri önündeki büfelerde ve üniversite kantininde sigara satışı yasak. Sahte ve kaçağı önlemek için perakende satış noktalarını lisansa bağladık. Şimdi bu çözülüyor. Bu uygulama sigara kaçakçılığını ve sahteciliği hortlatır. Satış lisansı olan 160-170 bin perakende satış noktasında sigaraların teşhir edilmemesine yönelik uygulama yaparsanız, sigara tezgah altına girer.

Bana soranlara ’Kesinlikle bırakmanız lazım’ diyorum

 Çevrenizde sigara içenleri bırakmaya teşvik ediyor musunuz?

- Sigara sağlığa zararlı. Kanser ve diğer hastalıklara neden olur. Bunlar sigara paketlerine yazılıyor. Bana sordukları zaman ’Kesinlikle bırakmanız lazım’ diyorum. Ben içmiyorum, oğlumun da içmesini istemiyordum. Ama arkadaş grubundan etkilenerek başladı.

4 milyar dolar ÖTV ödedik 1.1 milyar YTL ciro yaptık

 2008 yıl sonu ciro beklentiniz nedir?

- Yüzde 41’le piyasa lideriyiz. 4 milyar dolar ÖTV ödüyoruz. Toplam vergi gelirinin yüzde 8’i sigaradan. Bunun da yarısı Philip Morris’ten geliyor. 2007 yılını, vergi hariç, 1 milyar 100 milyon YTL ciro ile bitirdik. Fiyat artışı aldığımız için bu yılın yüzde 10-12 büyüme ile biteceğini tahmin ediyorum.

Alışveriş merkezlerini yasak kapsamına alırken yanlış yaptılar

 Alışveriş merkezlerinde bu yüzden ciro kayıpları yaşanıyor deniliyor.

- Alışveriş merkezleri şimdi kan ağlıyor. İnsanlar yemeğini yerken, sigarasını içiyordu. Ama şimdi böyle bir durum yok. Orada yanlış bir teşhis var. Alışveriş merkezinde yiyecek-içecek satanlar, müşterimi şimdi kendi bünyemizin içindeki kapalı alana sahip restorana kaptırdım diye bakıyor. Konu o değil artık. Temmuz 2009’da oralarda da yasak olduğunda sigara içenler yeni alternatif yerler arayacak. Alışveriş merkezlerinde yiyecek-içecek katlarında sigara içilen ve içilmeyen yeri tamamen ayırarak müşteriyi tekrar geri kazanma şansı var. Kanun koyucu alışveriş merkezlerindeki bu durumu düzelteceğini düşünerek yasağı 2009’dan öne çekelim diyor. Ama orada yanlışlık var. Şu anda sigara içilen yere gidenler yasakla hiç gelmeyecek.

Yasaktan sonra Almanya’da ev partileri yaygınlaştı

 Avrupa’daki sigara yasakları ekonomiye yansıyor mu?

- Avrupa’daki yasaklar çok yeni. Fransa’da, Kuzey İrlanda’da var. İtalya’da ve İngiltere’de yeni. Fransa’da yasaktan sonra 300 bin bar ve restoranın 60 bini kapanmış. Almanya’da insanlar daha rahat sigara içebilmek için artık ev partilerine başlamış. İnsanlar kendi alternatiflerini yaratıyor sonuçta. Sigarayı yüzde yüz yasaklamanın çözüm olduğuna inanmıyorum.

TURHAN TALU

PHILIP Morris/Sabancı, Türkiye, İran ve Kuzey Kıbrıs’tan sorumlu Genel Müdürü Turhan Talu, 1952 İzmir doğumlu. 1976’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde MBA yaptı. Çalışma hayatına Henkel Turyağ Grubu Pazarlama Departmanı’nda başladı. 1986’da Philip Morris’in Türkiye’de faaliyete başlaması ile Pazarlama ve Satış Direktörü olarak gruba katıldı. 1992’de Philip Morris Sabancı’nın Türkiye’deki faaliyetlerinden sorumlu ilk Türk Genel Müdürü oldu. 1997’de Philip Morris’in İsviçre Merkezi’nde, Türkiye’nin de içinde bulunduğu, Ortadoğu bölgesinden sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. 2004 yılının başından itibaren Philip Morris/Sabancı, Türkiye, İran ve Kuzey Kıbrıs’tan sorumlu Genel Müdürlük görevine atandı.
Yazının Devamını Oku

Türkiye TNT’nin öncelikli dört ülkesi arasında, satın alacak şirket arıyoruz

7 Temmuz 2008
TNT Ekspres, Türkiye’de organik büyüme yanında şirket satın almalarıyla büyümeyi hedefliyor. TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, "Geçen yıldan beri araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Organik ya da şirket satın alarak büyüme planımız var. Satın alma için görüştüğümüz şirketler var" dedi. Yıldız, Türkiye’nin TNT Ekspres’in dünyadaki öncelikli dört ülkesi arasında yer aldığını da söyledi.

GEÇEN yıl Brezilya, Çin ve Polonya ile birlikte Türkiye’yi de öncelikli ülkeleri arasına alan TNT Ekspres, Türkiye’de organik büyümenin yanı sıra şirketle uyum sağlayabilecek şirketleri de satın almayı planlıyor. TNT Ekspres’in Türkiye’ye girdiği 1988 yılından beri yönetiminde olan TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, "Geçen yıldan beri araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Yatırım yaparak büyüyebiliriz ya da şirket satın alabiliriz. Satın alma için görüştüğümüz şirketler var" dedi. Küresel ekspres ve toplu dağıtım şirketi TNT Ekspres’in şirket satın alma konusunda bir rakam limiti olmadığını belirten Turgut Yıldız, satın alınacak firmanın TNT bünyesine uygun olup olmadığına baktıklarını kaydetti.

Kriz olumlu yansır

Turgut Yıldız, Türkiye’de yaşanan krizlerin lojistik sektörünün büyümesini durduramadığını vurgulayarak, "Krizin Türkiye’ye getirdiği en önemli etkilerden biri, döviz kurlarının artması ve ihracatın yükselmesi. İhracatın artması da bize olumlu yansıyor. Gönderi adetleri artıyor. Bu yüzden halen geçtiğimiz on yılda olduğu gibi hiçbir zaman yurtdışına bir duraklama rapor etmedik" diye konuştu. TNT Ekspres’te 20’inci yılını dolduran Turgut Yıldız ile hem TNT Ekspres’in yatırım planlarını, hem de sektörü konuştuk.

Sektör 2007 yılını nasıl geçirdi?

- 2007’de sadece biz değil, hemen hemen bütün sektörler, özellikle bizim sektörde birçok firma yanıldı. 2007’de önemli seçimler yaşanmasına karşın güzel bir yıl geçti. Beklentilerin dışında bir tablo ortaya çıktı, hedefler tam anlamıyla tutmadı.

Yaşanan ekonomik ve siyasi krizler size nasıl yansıyor?

-
Türkiye’de kriz dönemlerinde hep aynı şeyleri yaşıyoruz. Krizin Türkiye’ye getirdiği etkilerden biri döviz kurlarının sürekli artması ve ihracata ağırlık verilmesi. Geçen yıl ekonomi yüzde 5.5 büyürken, sektörümüz yüzde 7-8 büyüdü. Bizim büyümemiz yüzde 10 oldu. TNT kurulduğundan beri ben Türkiye’de hiçbir zaman yurtdışına dışarıya durgunluk ya da geriye gitme rapor etmedim.

Yatırımlarda önceliğimiz var

Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Türkiye’de lojistik sektörü henüz daha yeni. Avrupa ve Amerika’daki gibi GSMH’den payını tam olarak almadı. Çünkü henüz üretim şirketlerinde lojistik sektörünü kullanma alışkanlığı yok. Bunu yabancı şirketler biliyor ve yaptırıyor. Bu yüzden de lojistik sektörü büyüyor.

Girmeyi planladığınız alanlar var mı?

- Yurtiçi taşımacılık ve karayolu taşımacılığına da yavaş yavaş girmeyi planlıyoruz. Uluslararası taşımacılığın hemen her şeklini müşterilerimize sunuyoruz. Yurtiçinde biraz daha büyümek istiyoruz. TNT genel merkez geçen yıl Türkiye’yi Brezilya, Çin ve Polonya ile birlikte büyüyeceği dört ülke arasına aldı.

Bu öncelik Türkiye’ye ne sağlıyor?

- Dünyada 200’den fazla ülkedeyiz. Her ülke büyümek için öneri ve çabalarda bulunuyor. Büyüme ve yatırım taleplerinde öncelik Türkiye’ye veriliyor. Büyüme hedeflenen bir ülke olduğumuz için isteklerimiz daha baştan onaylanıyor. Geçen yıldan beri araştırmalarımız sürüyor. Şirket satın alma ya da kendi yatırımlarımızla büyüyebiliriz. Türkiye’de görüştüğümüz şirketler var.

’Temiz Araç’ projesiyle 100 bin Euro tasarruf

BİRLEŞMİŞ Milletler (BM) Çevre örgütü ’Temiz Araç’ projesi için TNT Türkiye’yi pilot ülke seçti. Proje çerçevesinde karbondioksit miktarını azaltmak için dizel araçlarda düşük sülfürlü yakıt eurodizel, diğer tüm araçlarda kurşunsuz benzin kullanılıyor. 350 aracını kontrol altına alan firma, 62 ton benzin tasarrufu yapmış. Bu da 100 bin Euro’ya karşılık geliyor.

Şirket alarak hedefi yakalarız

Şirket satın alma konusunda nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz?

- Satın almada limitimiz yok. TNT kurallarına, isteklerine ve şartlarına uygun firma olursa 100 milyon Euro da olabilir, 1 milyar Euro da olabilir. TNT, İspanya, Brezilya ve Hindistan’da en büyük yurtiçi dağıtım firmalarını satın aldı. Şirket aldığınız zaman bir anda beklediğiniz büyüklüğü yakalıyorsunuz.

Yılda 10 milyon Euro yatırıyoruz

Yıllık yatırımınız ne kadar?

- Türkiye’de yıllık ortalama en az 10 milyon Euro yatırım yapıyoruz. Bazı yıllarda yatırımlarımızda artışlar olabiliyor. Satın alma gibi durumlarda bu rakam yükselebilir.

Müşterileriniz hangi sektörlerden?

- Tekstil halen birinciliğini koruyor. İkincisi sırada otomotiv, ardından elektrik elektronik geliyor.

İç pazarda hedefimiz ilk 5 yılda yüzde 10

Nasıl bir büyüme öngörüyorsunuz?

- Şu anda iç pazardaki payımız yüzde 2. Hedefimiz ilk 5 yıl içinde yüzde 10 pazar payına ulaşmak. İleride bunu da artırmayı hedefliyoruz. Türkiye’den yaptığımız uluslararası yurtdışı taşımacılıkta yüzde 34 pazar payımız var. İhracat-ithalat toplam 2.3 milyon adet gönderi taşıyoruz. Yurtiçinde de yaklaşık 1 milyon adet gönderi taşımamız var.

TURGUT YILDIZ

TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, Bursa İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nden mezun olduktan sonra Ekonometri yüksek lisansı yaptı. Çalışma hayatına 1982 yılında BP Petrolleri’nde başladı. 1988’de Mali ve İdari İşler Müdürü olarak TNT Express Türkiye’ye geçti. 1992’den bu yana TNT Express Türkiye Genel Müdürlüğü’nü yürüten Yıldız, 1998-2000 yılları arasında Türkiye ve İsrail TNT Bölge Müdürlüğü’nü de sürdürdü. Yönetim konusunda İngiltere’nin en iyi üniversitelerinden biri olan Warwick Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Yıldız aynı zamanda İş Dünyası Ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Sağlık yatırımlarının önü açılmazsa teşhis gecikir, tedavi pahalı olur

30 Haziran 2008
SAĞLIK Bakanlığı’nın yeni hastane ve cihaz yatırımlarına ’dur’ diyen genelgesine özel sağlık sektöründen tepkiler sürüyor. Tıbbi Görüntüleme Teşhis ve Tedavi Teknolojileri Derneği (TıpGörDer) Başkanı Ufuk Eren, "Son yıllarda hızlanan özel sağlık yatırımcıları, hızlarını kesmeleri konusunda en ufak bir uyarı bile almadan, önlerine çıkarılan duvara tosladı. Sağlık yatırımlarının önü bir an önce açılmazsa, teşhisler gecikip, tedaviler pahalı hale gelebilir" dedi. TIBBİ Görüntüleme Teşhis ve Tedavi Teknolojileri Derneği (TıpGörDer) Başkanı Ufuk Eren, Türkiye’nin tıbbİ görüntüleme cihazı çöplüğüne döndüğü iddialarının aksine, gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kaldığını söyledi. TıpGörDer tarafından yurt genelinde yaptırdıkları araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon kişiye 12 bilgisayarlı tomografi (CT) ve 6 MR düştüğünü belirten Ufuk Eren, "Bu rakamlar gelişmiş ülkelerin altında" dedi. Ufuk Eren, Sağlık Bakanlığı’nın 15 Şubat’taki genelgesiyle ekim ayına kadar sağlık yatırımlarının önüne duvar ördüğünü vurguladı. Aynı zamanda Siemens Doğu Akdeniz Sağlık CEO’luk görevini yürüten Ufuk Eren, "Son yıllarda hızlanan özel sağlık yatırımcıları, hızlarını kesmeleri konusunda en ufak bir yol uyarısı bile yapılmadan önlerine çıkarılan duvara tosladı. Sağlık yatırımlarının önü bir an önce açılmazsa, teşhisler gecikebilir, tedaviler pahalı hale gelebilir" diye konuştu. Eren ile dünyada ve Türkiye’de sağlık sektörünün gelişim ve değişimini, konuştuk.

Türkiye’de sağlık sektörü nereye gidiyor?

- 1990’a kadar sağlık sektörü daha çok kamu ağırlıklıydı. 1990’larda birkaç özel hastane açıldı. 95’lerden sonra büyükşehirlerde teşhis merkezi furyası başladı. 1995-2000 döneminde yeni tıp fakülteleri açıldı. Özellikle 2002 sonrası özel hastane sayısı hızlı bir şekilde arttı. Son 7-8 yılda iki katına çıktı. Buna karşın hálá özel sağlık sektörü toplam sağlık sektörünün sadece yüzde 15’ini oluşturuyor. 2003’ten sonra Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde de büyüme ve hızlanma gündeme geldi. Bakanlık hastanelerinde ciddi bir yatırım var. Özel hastaneler de başlamıştı ama 15 Şubat 2008’deki genelgeyle duraklamak zorunda kaldılar. Sistemin geleceği ekim ayında belli olacak. Yeni hastane kurma ve cihaz almayı durduran sistemle, sağlık yatırımları geriye doğru gidiyor.

Yavaşla işareti yoktu

Türkiye’deki tıbbı cihaz sayısına ilişkin araştırmayı neden yaptınız?

- 15 Şubat’taki genelgeye göre, o tarihe kadar izin almayanlar ekim ayına kadar yeni hastane açamayacak. Mevcut özel hastaneler de yeni tıbbi cihaz yatırımı yapamayacak. Bu kararı neden, neye göre aldılar, yeniden nasıl izin verecekler, ortada hiçbir şey yok. Biz de dernek olarak bakanlık bu kararı aldı ama Türkiye bu konuda nerede diye araştırmak istedik.

Türkiye’de bu konuda sorun nedir?

- 2002’den sonra sağlık yatırımları çok hızlı gitmeye başladı. Ama yavaşla diyen hiçbir işaret yoktu. Birden önüne duvar konuldu ve bu duvara çarpıldı. Kamuda da az sayıda olan bu ekip yavaş yavaş özele geçmeye başlayınca Sağlık Bakanlığı yatırımları çareyi durdurmakta buldu. Bu kararın ana nedeni Türkiye’de yeterli sayıda uzman doktor olmaması. Özel yatırımlar devam ederse, kamudan özele uzman doktor transferleri sürerse kamuda yeterli doktor kalmayacak. Bu yüzden özel sektöre ’dur’ denildi.

Ekim ayında sağlık yatırımlarının önü açılmazsa ne olur?

- Dünyadaki teknoloji yarışında bizi gerilere düşürür. Yaşlı cihazların kullanım süresi dolmak üzere. Bunlar yenilenemezse sektörde sorunlar yaşanacaktır. On yıl önceki gibi MR veya CT çektirmek için 2-3 aya varan sıra almalar başlar. Bu cihazların kullanımında sorunlar yaşanırsa daha fazla hastalıklar ortaya çıkar. Üstelik hastalıklar geç teşhis edildiği için tedavisi ve iyileşme süreci uzar. Teşhisi ne kadar gecikirse, tedavi o kadar pahalı hale gelir.

Batıdaki kronik hastalıklardoğuya kayıyor

Dünyada sağlık sektörü neden hızlı büyüyor?

- Sağlık sektörünün büyümesinde iki ana itici güç var. Birincisi nüfus artıyor, ikincisi yaşlı nüfus oranı yükseliyor. Bu iki konu da sağlık hizmetlerine olan talebi artırıyor. Dünyada en hızlı gelişen sektörlerin başında enerji, ardından sağlık geliyor. Hastalıkların şekli değişiyor. Batıda görülen yüksek oranlı kronik hastalıklar, doğuya kayıyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Beslenme alışkanlıklarının değişmesi, çevre kirlenmesi, stres gibi koşullar kronik hastalıkların sayısını artırıyor.

Görüntüleme cihazında Avrupa’nın gerisindeyiz

Türkiye’deki sağlık yatırımlarının teknolojide bulunduğu nokta nedir?

- 1990’lardan sonra Türkiye’de özellikle teşhis merkezlerinde teknoloji furyası başladı. 2003 yılında Sağlık Bakanlığı’nın ikinci el tıbbi cihaz girişini yasaklaması, teknolojinin gençleşmesini sağladı. Türkiye’de çok fazla sayıda teşhis merkezi, CT, MR cihazı var deniliyor. Bu yanlış. Türkiye’de tabii ki İngiltere’den fazla sayıda olacak, nüfusumuz daha fazla. Önemli olan bir cihazla kaç kişiye hizmet verilebildiği. Burada Avrupa’nın gerisindeyiz. Araştırmamıza göre, özel sektörün Türkiye’deki teknolojiye çok ciddi katkısı olmuş. Türkiye’de bir milyon kişiye 12 bilgisayarlı tomografi (CT) ve 6 MR düşüyor. Bu da gelişmiş ülkelerin altında.

Erken teşhis tedaviyi daha ucuz yapmayı sağlar

Sağlık sektöründeki değişimler nedir?

- Bugün artık sağlık zincirleri ortaya çıkıyor. Portekiz’deki hastane gidip Çin’e, Hindistan’daki bir başka ülkeye yatırım yapıyor. Sağlık hizmetleri mobil duruma geliyor, globalleşiyor. Sağlıkta oldukça hızlı bir değişim yaşınıyor. Sağlık zinciri, önleme, teşhis, tedavi ve bakım süreçlerinden oluşuyor. Yeni trend, hasta odaklı sistem. Sağlıkta özellikle önleme ve teşhisin önemi giderek artıyor. Ne kadar erken teşhis yaparsanız, tedaviyi o kadar ucuza getirirsiniz.

Kişinin sağlık haritası çıkarılacak

Teşhiste teknoloji nereye gidiyor?

- Bugün hastalıkların teşhisinde iki yol var. Biri vücudun içinin görüntülenmesi, ikincisi vücuttan alınan bir maddenin laboratuvarda incelenmesi. Gelecekte bu iki veri bilişim teknolojileri sayesinde analiz edilerek, kişiye özel sağlık haritası oluşturulacak. Kişiye özel tedavi yöntemi uygulanacak. Yapınıza uygun size özel ilaçlar üretilecek.

UFUK EREN

Siemens Doğu Akdeniz Sağlık CEO’su Ufuk Eren, 1968 İsviçre doğumlu. 1989’da İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde Biomedikal Mühendislik Enstitüsü’nde ve İstanbul Üniversitesi’nde Hastane Yönetimi masterı yaptı. 1990’da International Hospital’de Medikal Ekipman Müdürü olarak işe başladı. 1992’de İsviçre’de klinik mühendisi ve oryantasyon programı yöneticisi olarak çalıştı. Mayıs 2008’de Siemens Doğu Akdeniz Sağlık CEO’lsu oldu. Aynı zamanda Tıbbi Görüntüleme Teşhis ve Tedavi Teknolojileri Derneği Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Omurgayı yeniden tanımlayan Türk 160 milyon dolar ciro yaptırıyor

23 Haziran 2008
ANADOLU Sağlık Merkezi’nden (ASM) sorumlu olan Nöroşirürji, Onkoloji ve Ortopedi Profesörü Ziya Gökaslan, ekibiyle birlikte yaptığı omurilik ameliyatlarıyla Amerika’da Johns Hopkins Hastanesi’ne yıllık 160 milyon dolarlık katkı yapıyor. Prof. Dr. Ziya Gökaslan, Anadolu Sağlık Merkezi’nin, Johns Hopkins’in bundan sonra gideceği ülkelerdeki işbirliği için ’örnek model’ haline geldiğini kaydetti.

ABD’deki Johns Hopkins Medicine’da ’omurgayı yeniden tanımlayan Türk’ olarak bilinen Prof. Dr. Ziya Gökaslan, ekibiyle birlikte yaptığı omurilik ameliyatlarıyla hastaneye yıllık 160 milyon dolarlık gelir sağlıyor. Prof. Gökaslan, 2003 yılında Johns Hopkins Hastanesi Nöroşirürji Omurga Servisi Direktörlüğü’ne getirildi. Aynı zamanda Anadolu Vakfı’nın Johns Hopkins işbirliği ile Gebze’de kurduğu Anadolu Sağlık Merkezi’nden (ASM) sorumlu. Nöroşirürji, Onkoloji ve Ortopedi Profesörü Ziya Gökaslan, özellikle omurilik bozukluklar, tümör ameliyatları ve en zor tip omurilik kanserleri üzerine geliştirdiği ameliyat metodlarıyla tıp literatürüne adını yazdırmış çok önemli bir isim. Anadolu Vakfı tarafından Gebze’de gerçekleştirilen Anadolu Sağlık Merkezi’ni (ASM) Johns Hopkins adına izliyor. Görevi, ASM’nin Johns Hopkins’in kriterlerine uyup uymadığını görmek, uymasını sağlamak. Amerika’da ekibiyle birlikte yılda ortalama 150 ameliyat yapan Prof. Gökaslan, Johns Hopkins’e yılda 160 milyon dolarlık gelir sağladığını belirtiyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nin Johns Hopkins’in bundan sonra gideceği ülkelerdeki işbirliği için ’örnek model’ haline geldiğini söyleyen Prof. Ziya Gökaslan ile sağlık sektörünü ve ASM’yi yatırımlarını konuştuk.

Türkiye’de sağlık sektörünü nerede görüyorsunuz?

- Türkiye’de sağlık sektörü kaliteli ve ciddi hastanelerde, bazı alanlarda Amerika ile aynı seviyede, bazı alanlarda belki daha iyi durumda. Türkiye’de de, iyi yerlerde, iyi ameliyatlar yapılabiliyor.

ASM beklediğimizden iyi olmuş

Anadolu Sağlık Merkezi (ASM) tamamlanıp açıldığında beklediğiniz gibi bir hastane buldunuz mu?

- Anadolu Sağlık Merkezi, yatırım vizyonu olarak çok güzeldi. Ama yapamazlar diye düşünüyordum. Hastane ilk açıldığında gelemedim, ilk kez açılışından bir yıl sonra gelebildim. Baktım, beklediğimden çok daha iyi olmuştu. Vizyon olarak görmek başka. Nasıl olsa olmaz diye gelip bir de bakıyorsunuz çok güzel bir hastane olmuş. Umduğumuzdan çok daha güzel bir hastane yapmışlar.

Teknolojik olarak kıyasladığınızda nasıl buluyorsunuz?

- ASM, bazı branşlarda teknolojik olarak çok daha ileride bazı branşlarda. ASM, Johns Hopkins’ten sonra yapıldığı için deneyimlerden geçen teknolojileri kullanması mümkün oldu. Özellikle radyolojik ekipman olarak ASM, bizden çok önde. CyberKnife (siber bıçak) ASM’de üç yıldır kullanılıyor, Johns Hopkins’e geleli bir yıl oldu.

Yılda 150 ameliyat yapıyor

ABD’de yılda kaç ameliyat yapıyorsunuz?

- Ameliyatlarda ekibinizin kalitesi ve birlikte pratik yapmanız çok önemli. Cerrahi olarak benimle birlikte çalışan üç kişi var, toplam 5 kişilik bir ekibiz. Ofis tarafından da ayrı bir ekibimiz var. 2-3 yıl önce yılda 300 ameliyat yapabiliyordum ama artık yılda ortalama 150 ameliyat yapabiliyorum. Bütün gün süren ameliyatlarım oluyor. Yeni görevlerim nedeniyle Türkiye’ye ve diğer ülkelere çok seyahat edince, sayı düştü.

Ekibinizle birlikte Johns Hopkins’e ne kadarlık katkınız oluyor?

- Bir hastanın ameliyat masrafı ortalama 450-500 bin doları buluyor. Hastalığın teşhisi öncesinde yapılan tetkikler, incelemeler, hemşirelik ve doktor hizmetleri, ameliyat sonrası bakımı da hastaneye gelir getiren diğer kalemler. Bizim bölümümüzün ve ekibimizin Johns Hopkins’e yıllık getirisi ise 160 milyon dolar civarında oluyordur.

Tayvanlı hastamız için bütün Çin seferber oldu

Gelen hasta vakalarında unutamadığınız bir tıbbi olay yaşadınız mı?

- Amerika’daki tümörlü hastaların büyük bölümünü biz görüyoruz. Dünyanın başka ülkelerindeki vakalar da bize gelebiliyor. Son zamanlarda bize gelen Tayvanlı bir öğretmen hastamız çok enteresandı. 24 yaşında bir öğretmenin ameliyatla çıkması mümkün görünmeyen bir omurilik tümorü vardı. Çin’de hastayı bize getirmek için öyle büyük bir organizasyon yapmışlar ve gereken parayı toplamışlar ki çok şaşırdık. Bütün Çin halkı sürekli onun yanındaydı. Amerika’da yaşayan Çinliler bile hastaneye destek olmaya geldiler. Çok zor bir vakaydı ama sonuçta çıkardık ve hasta iyileştikten sonra ülkesine sağlıklı döndü.

Tıp fakültesi kurulurken işbirliği kesin olacak

Anadolu Vakfı, Türkiye’de tıp fakültesi kurmayı planlıyor. Bu konuda da işbirliğiniz sürecek mi?

- Anadolu Vakfı ile bir tıp fakültesi kurulması gündemde. Buna ilişkin çalışmalar da sürüyor. Ama ilişkinin hangi boyutta kurulacağı kesin değil, ama bir işbirliği kesin olacak. ASM’de ilişkiler önce yönetim ve hemşirelik desteği ile başladı. Sonra eğitim ve tıp fakülteleri, ileride araştırma-geliştirme olabilir.

ASM, Johns Hopkins’e dünyada örnek model

Anadolu Grubu ile işbirliğiniz nasıl yürüyor?

- ASM, Johns Hopkins açısından bakınca, dünyadaki diğer ülkelerde de uygulayabileceği ’örnek bir model’ olarak görülüyor. Bundan sonra ilişkiye gireceği bütün ülkelerdeki hastanelere ASM’yi örnek model gösteriyor. Bir Türk olarak bundan gurur duyuyorum. Johns Hopkins, ilk kez bir hastanenin kuruluş aşamasında böyle bir ilişkiye başladı. Önce yönetim desteği verdi, sonra izledi ve olay işbirliğine geldi. Artık, ASM’yi çok daha fazla sahipleniyor. Japonya, Singaqur gibi birkaç ülkede daha işbirliklerimiz var ama bu boyutta değil. Johns Hopkins, böyle bir ilişkiye girdiği için çok memmun. Yatırım yapılması gerektiğinde bunu hemen yapabilecek finansman gücüne ve anlayışına sahip. Hemşirelerin Amerika’da eğitim alması gerektiğini söylediğimizde hemen uygulanabiliyor. Diğer ülkelerde ilişkimiz olan diğer hastanelerle bu konularda sorun yaşıyoruz.

Yabancı hastalar ilgi gösteriyor

ANADOLU Vakfı tarafından Gebze’de gerçekleştirilen Anadolu Sağlık Merkezi (ASM), bir yandan sağlıkta yeni projelerini birer birer hayata geçirirken, diğer yandan da yabancı hastaları çeken bir merkez olmayı hedefliyor. 120 milyon dolarlık yatırımla hasta kabul etmeye başlayan ASM’nin 2008 yılındaki yatırım tutarı da 40 milyon doları aşacak. ASM’nin Suadiye ve Ataşehir’de uydu klinikleri bulunuyor.

Kuyruk sokumu olmadan yaşanmaz tezini çürüttü

ZOR omurga ameliyatlarının kendine özgü metodlarıyla ünlenen Prof. Dr. Ziya Gökaslan’ın en çok dikkat çeken başarılı ameliyatlarından biri Maisolet Richmond adlı hastasına yaptığı ameliyattı. 30’lu yaşlardaki Richmond’un kuyruk sokumundaki kemik ve yumuşak dokulara yayılmış dev boyutlardaki tümörünü iki saatlik ameliyatla temizleyen Prof. Gökaslan, bu hastası ile ’kuyruk sokumu olmadan yaşanmaz’ tezini çürüttü. Şu anda kuyruk sokumu olmayan Ricmond, ameliyat sonrasında yaşamında yürüyebiliyor ve otomobil kullanabiliyor.

PROF. DR. ZİYA GÖKASLAN

ABD’deki Johns Hopkins Hastanesi Nöroşirürji Omurga Servisi Direktörü Prof. Dr. Ziya Gökaslan, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1983 yılında mezun oldu. Eğitimine ABD Houston’da Baylor Tıp Fakültesi’nde, doktora sonrası klinik araştırma, genel cerrahi, beyin cerrahi ile devam etti. Aynı üniversitede beyin cerrahı ve New York Üniversitesi Hastanesi’nde omurilik cerrahı, ardından Houston Anderson Kanser Merkezi’nde görev aldı. Halen, Johns Hopkins Hastanesi’nde Bölüm Direktörlüğü’nün yanısıra Anadolu Sağlık Merkezi’nden sorumlu başhekim olarak görev yapıyor.
Yazının Devamını Oku

Krizde reklam frenine basan kısa zamanda aramızdan ayrılır

16 Haziran 2008
REKLAMCILAR Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu, reklam sektörünün her yıl yüzde 20 oranında büyüdüğünü, bu yıl da yüzde 25 büyümesinin beklendiğini belirterek, "Pazarda rekabetin geldiği nokta itibarıyla reklamverenlerin frene basma şansını çok az görüyorum. Basanların da çok yakın bir zaman sonra aramızda olmayacağı görüşündeyim" dedi. TÜRK reklam dünyasının Oscar’ı olarak nitelendirilen Kristal Elma Türkiye Reklam Ödülleri Yarışması, bir yandan 2010 yılından itibaren dünya reklamcılarına açılmaya hazırlanırken, diğer yandan 20’nci yıl heyacanını yaşıyor. Bu yıl 20’ncisi yapılan Kristal Elma’da ödüller 26 Haziran 2008 akşamı sahiplerini bulacak. Reklamcılar Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu, Kristal Elma’nın reklam sektörüne büyük katkılar yaptığını söylüyor. Reklam sektörünün her yıl ortalama yüzde 20 büyüdüğünü ve bu yıl da yüzde 25 büyüme beklediğini aktaran Cem Topçuoğlu, "Pazarda rekabetin geldiği nokta itibariyle reklamverenlerin frene basma şansını çok az görüyorum. Basanların da çok yakın bir zaman sonra aramızda olmayacağı görüşündeyim" diyor. Aynı zamanda TBWA/ İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı olan Cem Topçuoğlu ile Kristal Elma’daki değişimin yanı sıra Türk reklam sektörünü konuştuk.

Geçmişte yaşanan krizlerde aniden frene basılırdı. Reklamverenler bugün nasıl bir yol izliyor?

- 2001’den sonra hepimiz biliyoruz ki, Türkiye başka ve dönüşü olmayan bir sürece girdi. 2001’den bu yana Türkiye büyüyor. Geçen yıl büyüme frenine bastı ama bu yıl biraz azaldı. Rekabetin geldiği nokta itibariyle reklamverenlerin frene basma şansını çok az görüyorum. Basanların da çok yakın bir zaman sonra aramızda olmayacağı görüşündeyim. Bunu yeni öğrendik ama öğrenmemiz isteyerek olmadı. Rekabetin nasıl yapılacağını bize zorla öğrettiler. Siz raftan çıkarsanız, o rafa bir başkası girer. Türkiye kendi kendine kriz çıkaran bir ülke. Bu krizler 1.5 yılda gelir geçer hiçbir krizde bunu görmedik. 2001’de de, 2004’de de bunu görmedik. 1.5 yıl dayanamayacaksan marka olarak, zaten marka olmaya uğraşma.

Piyasalar daralıyor reklamlar sürüyor

Piyasaları nasıl görüyorsunuz?


- Rakamlara baktığımızda satış rakamlarının nisan ve mayıs aylarında, özellikle beyaz eşyada bayağı düştüğünü görüyoruz. Piyasada ödemelerde sorunlar var ama reklamın toplamına baktığımızda bir kısıtlama yok. Kimse ’Reklam yapmayayım, eylülü bekleyip neler oluyor göreyim’ demiyor. En azından bugüne kadar böyle bir durum yaşandı.

Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Reklama kurumsal bakan reklamveren sayısı arttı. Çarklar dönüyor, üretim sürüyor, üretici bir yerde satmak zorunda. İhracata yönelse de içerde mağaza açmış, bunların yaşaması gerekiyor. Marka olarak pazarda kalmaya çalışıyor.

Reklamverenlerin beklentileri değişiyor mu?

- Son 5-6 yılda değişti. Sonuçta rekabet koşulları herkesi değiştiriyor. Bence bu değişim reklam ajanslarına da yansıdı. Değişimin yansımadığı ajanslar zaten aramızda yok. Reklamveren artık markasının satılmasını ve paraya dönüşmesini istiyor. Eskiden de istiyordu belki ama o kadar yoğun değildi. Yüzde 90 finansal, yüzde 10 operasyonel geliri vardı. 2001’de o yüzden marka yatırımı çok önemsenmiyordu. Ama artık paradan değil, işten kazanmak zorunda. Dolayısıyla herkes daha verimli ve kılı kırk yararak çalışmaya başladı. Ajanslardan da bunları talep etmeye ve yaratılan fikirlerin geri dönüşünün ölçülmesini istemeye başladı.
Müşteriler ’Kaç elman var’ diye soruyor

Kristal Elma’nın sektöre katkılarını nasıl özetleyebilirsiniz?

- Sektörün temelini oluşturan bir yarışma diye düşünüyorum. Bu yılki yarışmada 63 jüri üyesi görev aldı. Her yıl, Kristal Elma’ya katılanlar artıyor. Çok değişik yeni kategoriler ortaya çıkıyor. Kristal Elma, sektöre mal olmuş bir yarışma. Reklamverenler için de ödül kazanmış bir ajansla çalışmak önemli bir kıstas oldu. Bugün birçok müşteri ajansını seçerken ’Kaç elman var’ diye soruyor. Ödül alanlarla çalışmak isteyebiliyor.

Yarışmayı uluslararası festivale dönüştürme çalışmaları nasıl gidiyor?

- 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak olan İstanbul’a uluslararası bir kültür festivali ve uluslararası bir reklam yarışması hediye etmek istiyoruz. Hem İstanbul’un, hem Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunacağız. Özümüzü kabul edip ona göre hareket etmemiz, özümüzden sapmamamız gerekiyor.

Türkiye’nin 20 yılına reklamlardan bakacağız

Kristal Elma’nın 20’nci yılına özel kutlamalar yapılacak mı?

- Haluk Mesci/Levent Yılmaz/Emra Senan’ın tasarladığı, Kristal Elma kazanan kampanyalar üzerinden toplumsal dönüşümün izlerinin aranacağı bir sergi gerçekleştirilecek. Yaratıcılığı, mesleğin etki alanını ortaya koyacak bu çalışmanın kitabı da 2008 yıl sonunda yayınlanacak. Kristal Elma’da ödül alan işlerle, son 20 yılda Türk ekonomisinin gelişimini ve olaylarını bağlayan hafif esprili bir sergi olacak. Santral İstanbul’un içindeki Enerji Müzesi’nde yarın açılacak sergi, 27 Haziran’a kadar açık kalacak.

4.1 milyar YTL’lik sektör bu yıl yüzde 15 büyüyecek

Reklamcılık sektörünün bugünkü büyüklüğü ne kadar?

- Sektörün büyüklüğü 2007 itibariyle 4.1 milyar YTL: Bunun da 3.3 milyar YTL’si medya harcamalarından oluşuyor. Geri kalanı ajansların komisyonları, prodüksiyon harcamaları vs.

2008 sonu büyüme beklentiniz nedir?

- Son yıllarda sektör yüzde 20’nin üzerinde, yüzde 25 ortalamayla büyüyor. 2007 yılında yüzde 20 büyüdü. 2008 yıl sonu beklentimiz yüzde 15 civarında.

19 yılın en büyük ödülünü de vereceğiz

20’nci yılı geride bıraktınız. Kristal Elma’da bu yıla özel ödülleriniz olacak mı?

- Kristal Elma Türkiye Reklam Ödülleri Yarışması’nda 20’nci yılımız nedeniyle bu yıl özel birkaç ödülümüz olacak. Bugüne kadar en fazla ödül alan üç reklamverene özel ödül vereceğiz. Ayrıca son 19 yıldır verilen büyük ödülleri alanlar içinden de birine ’19 yılın en büyük ödülü’nü sunacağız. Öte yandan 20 yıldır bu yarışmaya emeği geçenleri de ödüllendireceğiz.

Reklamverene yeni fikirler götürmeliyiz

Reklam sektöründe trendler nereye doğru gidiyor?

- Dijitalleşme önemli bir noktaya doğru gidiyor. Spor çok hızlı bir şekilde eğlence dünyasının içinde yer alıyor. Orada da ürün farklılaşması olacak. Markalar açısından bakarsanız reklamverene öyle fikirler götürmemiz lazım. Reklamverene markasına yeni satış alanları açabileceğimiz, ona bu satış alanlarını gösterdikten sonra da üzerinden para kazanabileceğimiz modeller geliştirmemiz lazım. Medyada sayfalara reklamları öyle koymak lazım ki, yazıyı da okuyalım, reklamlara da bakalım. Ama bunu bazen tam anlatamıyoruz.

MEHMET CEM TOPÇUOĞLU

TBWA/İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Cem Topçuoğlu, 1963 İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Okulun son yılında Grey’de Müşteri Temsilcisi olarak reklamcılık kariyerine adım attı. 1988’de Grey’in New York ofisinde çalışmaya başladı. 1989’da İstanbul’a döndükten sonra 5 yıl daha görev aldığı Grey’den 1993 yılında Ajans Başkan Yardımcısı konumunda ayrıldı. Aynı yıl, iki ortağıyla Select Reklamcılık’ı kurdu. Ekim 1999’da TBWA Worldwide ile ortaklık oluşturdu ve ajans 1999’da TBWA/İstanbul adını aldı. Reklamcılar Derneği Başkanlığı’nı da yürüten Cem Topçuoğlu aynı zamanda TBWA Dünya Yürütme Kurulu ve Avrupa İcra Kurulu’nda görev yapıyor.
Yazının Devamını Oku

Alışveriş caddeleri yaratıyoruz 350 milyon YTL’ye odaklanıyoruz

9 Haziran 2008
ALIŞVERİŞ merkezlerinin yanında alışveriş caddelerine de odaklanan Beymen, 2008 yılı ciro hedefini 350 milyon YTL olarak belirledi. Beymen Genel Müdürü Esel Çekin, "Cadde üzerinde 28 markalı lüks butiğe ulaşabilmemiz Boyner’in alışveriş caddeleri yaratabilme yeteneğini gösteriyor. Boyner artık sadece alışveriş merkezleri değil, alışveriş caddeleri de oluşturabiliyor" dedi.

BEYMEN Genel Müdürü Esel Çekin, çok katlı Beymen mağazalarının dışında cadde üzerinde 28 ayrı markalı lüks butiğe ulaşmalarının

ESEL ÇEKİNBeymen Genel Müdürü Esel Çekin, 1969 İstanbul doğumlu. 1993’te Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldu. City University of New York’ta ekonomi doktorasını sürdürürken, Hunter College’da Mathematical Economic ve Macroeconomics derslerinde eğitmenlik, National Bureau of Economic Research’de analistlik yaptı. 1997-1999 yıllarında İstanbul’da çeşitli sektörlerden firmalara danışmanlık hizmeti verdi. 1999’da katıldığı Boyner Grubu’nda 2000’e kadar Strateji ve İş Geliştirme direktör yardımcısı, 2000’den itibaren Strateji ve İş Geliştirme’den sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini sürdürdü. Şubat 2004’te Beymen Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Boyner Grubu’nun ’alışveriş caddeleri’ yaratabilme yeteneğini gösterdiğini söyledi.

Dört yıl önce Nişantaşı Beymen’in açılmasıyla Nişantaşı’nın yeniden bir moda merkezi haline dönüştüğüne dikkat çeken Esel Çekin, "Geçen yıl da İstinye Park’ta 11 markalı butik ile Beymen olarak ikinci bir moda caddesi yarattık. Son olarak Akaretler’de açtığımız dünya markası 13 butiğimiz caddenin çehresini değiştirdi" dedi.

Yabancı iş ortaklarının eskiyi koruyarak hayata geçen Akaretler Projesi’nin bir parçası olmayı istediğini vurgulayan Esel Çekin, tüm Beymen’lere oranla Akaretler’deki turist alışveriş oranının çok daha yüksek olduğunu belirtti. 2008 yılında 350 milyon YTL ciro hedefleyen Beymen’in Genel Müdürü Esel Çekin ile Beymen’in cadde butiklerinin yanı sıra yeni yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.

Lüks alışveriş

Yazının Devamını Oku

Jant ve akünün ’İnci’si olduk, gözümüzü dünyaya çevirdik

2 Haziran 2008
İNCİ Holding, artık kurucusu Cevdet İnci’nin 5 kızının yönetiminde, Türkiye’deki ve dünyadaki otomotiv üreticilerine ve kullanıcılarına ’jant ve akü’ üretiyor. 2007 yılında 600 milyon YTL’lik ciroyu yakalayan İnci Holding’in 2008 yılı hedefi 770 milyon YTL. TEMELLERİ 56 yıl önce kurulan İnci Holding, bugün kurucusu Cevdet İnci’nin 5 kızının yönetiminde, Türkiye’deki ve dünyadaki
ŞERİFE İNCİ EREN
İNCİ
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şerife İnci Eren, 1977 Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme mezunu. Öğrencilik yıllarında staj yapmaya başladığı aile şirketlerinden Jantaş’ta 1977’de iş yaşamına başladı. Finans, dış ticaret, insan kaynakları ve halkla ilişkilerden sorumlu genel müdür yardımcılığı görevini 1989’a kadar sürdürdü. 1990-2003 yılları arasında İnci Holding şirketlerinden Cidaş ve İnci Sigorta’nın genel müdürlük görevlerini sürdürdü. 2007 yılında İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi. 2000’de Dünya Gazetesi Yılın Başarılı İş Kadınları arasına girdi. 2003 yılından bu yana Uludağ İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Üyesi’dir.
otomotiv üreticilerine ve kullanıcılarına ’jant ve akü’ üretiyor.

2007 yılında 600 milyon YTL’lik ciroyu yakalayan İnci’nin 2008 hedefi 770 milyon YTL.

Cevdet İnci’nin 51 yıllık iş yaşamının ardından İnci Holding’in yönetimini devrettiği 5 kızı, bugün adeta bir bayrak yarışı gibi şirketi geleceğe taşıyor.

5 kız kardeş, en önemli kararları birlikte alıyor, sırayla 3’er yıl boyunca şirketin yönetim kurulu başkanlığını yapıyor.

2004 yılında şirketin başındaki Cevdet İnci’nin vefatıyla gerileme dönemine giren İnci’de yönetimi devralan 5 kız kardeş, oluşturdukları yönetim modeli ve iş felsefesiyle, şirketi 3 yılda yüzde 200 büyüttü.

Otomotivle büyüyoruz

İnci Holding’in Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı 2007 yılında ablası Emel İnci Önal’dan devralan Şerifi İnci Eren, "Otomotiv yan sanayi konusunda iyi yerdeyiz. Daha da iyi yerlerde olacağımıza inanıyoruz" diyor.

2008 yılında da önceliklerinin ihracat olacağını ifade eden Eren, özellikle fırsat gördükleri potansiyeli yüksek pazarlara yöneleceklerine işaret ediyor.

Eren, "Özellikle, otomotiv sektörünün hızla geliştiği ülkeler, bizim için önemli bir pazar olabilir.

Ayrıca Afrika ülkelerine yönelik olarak da yoğun bir çalışma içindeyiz" diye konuşuyor.

İnci’nin kuruluş öyküsünü biraz anlatır mısınız?

- Babam Cevdet İnci, Nazilli’de 1952 yılında ticaret hayatına başlamış.

1960 yıllarında İzmir’e gelmiş.

Tekerleğe olan merakı daha çocukluk yıllarında varmış.

Babam Nazilli’ye ilk otobüsü getiren kişi olmuş.

Ağırlıklı jant ve lastik ticareti yapmış.

Yerli otomotiv sanayi gündeme gelmeye başlayınca jantın ithal edildiğini görmüş ve bunu niye biz üretmeyelim diyerek kolları sıvamış.

Jantaş 1968’de üretime başladı.

1984’lere gelindiğinde artık ihracat yapıyorduk.

1984’de İnci Akü kuruldu.

Burada 1990’larda Fransızlarla ortak olduk.

Ancak ortaklık 2004 sonunda bitti.

O günden sonra bu sektörde kendi başımıza yürüdük.

Dönüşümlü başkanlık

Babanızdan görevi 5 kızkardeş birlikte devraldınız. Dönüşümlü başkanlığın faydalarını görüyor musunuz?

- Biz, aile şirketlerinin genellikle ikinci kuşakta parçalandığı Türkiye’de, en sık karşılaşılan yönetim sorununu farklı bir yöntemle çözdük.

Şirket anayasası hazırladık, koltuk kavgalarından uzak durulmasını sağlayan bir yapı kurduk.

Babamız Cevdet Bey’den yönetimi 2004 yılında takım halinde devraldık.

Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini ilk olarak en büyük ablamız Emel İnci Önal devraldı.

3 yıl sonra, 2007’de görevi bana devretti.

Şirket anayasamıza göre, bundan sonra her 3 yılda bir yönetim yeniden belirlenecek.

Bu sistem sayesinde hem aile içi çatışmaların önüne geçildi, hem de yeni ve yaratıcı fikirlerin önü açıldı.

Gelişime ve değişime dayalı bir şirket kültürü oluşturduk.

Yurtdışına yatırım

2007 yılını nasıl geçirmiştiniz, 2008 nasıl geçiyor?

-
2007’de toplam ciromuz 600 milyon YTL civarında gerçekleşti. 2008 hedefimiz ise 770 milyon YTL.

Yurtdışında yatırım planınız var mı?

- Ukrayna’da bir akü tesisimiz var.

Rusya’ya ilk ihracatımızı 1992’de yaptık.

98’de Rusya ve Ukrayna’da faaliyetlere başladık.

Daha sonra Rusya’yı iptal ettik, Ukrayna’da halen devam ediyoruz.

Bunun gibi yine gerektiği zaman ihtiyaç duyulan ülkeleri düşünebiliriz.

Bazı ülkelerde ihracat ve otomotiv sanayii çok gelişiyor, ancak akü ithalinde çok yüksek vergileri var.

Hem bunu aşabilmek, hem de pazara daha yakın olma adına otomotiv sanayinin geliştiği ülkelerde üretim yapabiliriz.

Ayrıca Afrika ülkelerine yönelik olarak da yoğun bir çalışma içindeyiz.

Aküde 40, jantta 55 ülkeye ihracat yapıyoruz

Kaç ülkeye ihracatınız var?

- Aküde 2007’de 36 ülkeydi, bu yıl 40 ülkeye ulaşacağız.

Jant ihracatında bu yıl 55 ülkeyi bulacağız.

Avrupa’da İngiltere, İrlanda, Almanya, Fransa, Belçika başta olmak üzere bütün ülkelere ihracatımız var.

Çevremizde İran, Irak, Yunanistan, Gürcistan vardı, bu yıl Kırgızistan ve Finlandiya eklendi.

Aküde en iyi pazarımız İran.

Üretimin yüzde 60’ı ihracata gidiyor

Aküde pazardaki konumuzun nedir?

- Akü pazarında yenileme pazarında payımız yüzde 20 civarında.

Orjinal ekipmanda bu oran daha yüksek.

Toplam akü üretimimizin yüzde 50-60 arası ihracata gidiyor, yüzde 30-40’ı yurtiçine veriliyor.

Yurtiçindeki satışın yüzde 75’i orjinal ekipman olarak otomobil üreticilerine gidiyor.

Ticari ve ağır vasıta araçlar için jant üretiminde Jantaş’ta Hayes Lemmerz ile ortağız.

Hayes Lemmerz, dünyada 19 ülkedeki fabrikaları içinde Manisa’da bizimle ortak olduğu tesisi en başarılı tesis seçti.

Bilişim ve yenilenebilir enerjiye ilgi duyuyoruz

Yeni alanlara yatırımı düşünüyor musunuz?

- Jant ve akü üretimimizle otomotiv yan sanayi konusunda iyi bir yerdeyiz.

Orjinal ekipman olarak bütün otomobil üreticilerine jant temin ediyoruz.

Tofaş, Ford, Renault, Mercedes gibi bütün üreticiler müşterimiz.

Jant sektöründe yenileme piyasasında da ciddi bir payımız var.

Farklı sektörlere kapalı değiliz, ama önceliğimiz bulunduğumuz sektörlerde en iyisini yapmak ve orada gelişmek.

Ancak üçüncü nesil yeni gelişen iş alanlarına merakı.

Onların da önünü açık tutuyoruz.

Üçüncü kuşak özellikle bilişim sektörü ve yenilenebilir enerjiye ilgi duyuyor.

Akü ve jant dışında minibar üretiyoruz, konut da yapıyoruz

Akü ve jant dışındaki faaliyetleriniz neler?

- İnci Holding bünyesindeki İnci Lojistik, hem grubumuzun lojistik ihtiyacını karşılıyor, hem de dışarı hizmet veriyor.

Minibar ve otel ekipmanları üreten ve dağıtan bir şirketimiz daha var.

Yıllık minibar üretim kapasitemiz 80 bin adet.

İnci Holding kuruluşlarından Konkur Konut Pazarlama ve Tırnaklı İnşaat’ın konsorsiyumu ile kurulan Group KT, 35 yıllık tecrübesi ile Bodrum Yarımadası’nda Dream Valley Bodrum isimli yüksek standartlarda bir projemiz var.

Öğretmen olmak isterdim, ama hiç fırsatım olmadı

İNCİ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şerife İnci Eren, Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme mezunu.

Ancak Eren’in içinde hep bir öğretmen olma isteği varmış. Eren, "Bunun için Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim sertifikası da aldım. Altyapımı tamamladım. İleride öğretmenlik yaparsam hazır olsun istedim, ama fırsatım olmadı. Babamla çalışmak çok güzeldi, kendi işimizi her zaman çok severek yaptım" diyor.

Meditasyon ve reiki ile stres atıyor

ŞERİFE İnci Eren, yoğun iş ortamının yarattığı stresi transandantal meditasyon ve reiki yaparak attığını söylüyor.

Tenis, su ve kar kayağı, sörf, bisiklet ve yüzme sporlarını severek yapan Eren, doğayı çok seviyor ve fırsat buldukça fotoğraf çekiyor.

Özel okuma grup toplantılarına da katıldığını söyleyen Eren, bunları kaçırmamaya çalıştığını belirtiyor.
Yazının Devamını Oku

2.5 milyon TIR doldurup boşaltıyor, 750 milyon dolar ciroyu gözlüyor

26 Mayıs 2008
REYSAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, lojistikte dünya markası olmak için yatırımlarını hızlandırdıklarını söyledi. Yılda 2.5 milyon TIR’ı doldurup boşalttıklarını belirten Döven, 2010’da 750 milyon dolar ciroya ulaşmayı hedeflediklerini belirtti. REYSAŞ Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, 18 yıl önce kendi satacağı otomobilleri taşımak için kurduğu şirketini, lojistikte dünya markası yapmak için yatırımlarını hızlandırdı. 2010’da, Reysaş’ın 750 milyon dolar ciroya ulaşmasını hedeflediklerini söyleyen Durmuş Döven, Kazakistan’da tren yolu, Rusya’da depo ve dağıtım yatırımı yapacaklarını belirtti. Döven, Bulgaristan, Ukrayna, Rusya, Kazakistan, Libya, Kuveyt, Mısır, İran gibi yüksek kár marjı olan ülkelerde büyümeye odaklandıklarını söyledi. İki binin üzerinde araç, 4 tren istasyonu, 4 gemi ve 500 vagonla faaliyet gösteren Reysaş Lojistik’in Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven ile lojistik sektörünü, Reysaş’ın yatırım planlarını ve hedeflerini konuştuk.

Türkiye’de lojistik pazarının büyüklüğü nedir?

- Türkiye’de tahminen 60-65 milyar dolarlık lojistik potansiyeli var. Ancak bugün bunun 5 milyar dolarlık bölümü organize lojistik şirketleri tarafından yapılıyor. Kalanı sadece taşımacılık yapanlardan oluşuyor. Son yıllarda sektörümüz çok cazip hale geldi. Bir ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası’ndaki 1 liralık gelişim, lojistik sektöründe 3 liralık artışa yol açar. Günümüzde artık pazara kim ürününü daha ulaşılabilir ve zamanında getirirse o öne çıkıyor. Ne kadar iyi mal üretirseniz üretin, zamanında ve hasarsız tüketiciye ulaştıramazsanız önemi kalmıyor.

Dakikada 4 TIR dolup boşalıyor

Sizin bu sektöre girişiniz nasıl oldu?

- Reysaş olarak 1990’lı yıllarda otomobil bayisiydik. Satacağımız otomobiller fabrikadan çıktıktan sonra karayoluyla geliyordu, kimi çarpışıyor, kimi dökülüyordu. En sonunda bir oto taşıma aracı alarak sektöre adım attık. Bugün 2 binin üzerinde araç, 252 bin metrekare depo, 4 tren istasyonu, 4 gemi ve 500 vagonla Türkiye’nin en büyük lojistik şirketlerinden biri haline geldik. Yılda 2.5 milyon kere TIR indirip boşaltıyoruz. Her bir dakikada 4 tır dolup boşalyor.

Lojistikte önümüzdeki yıllara dönük hedefleriniz neler?

- Bu ülkeden lojistik konusunda marka çıkmamış. Hedefim, lojistikte bilinen ve akla gelen bir Türk markası olmak. Türkiye’de bunu başardık ama artık Türkiye dışında da bilinmek ve marka olmak istiyoruz.

Satın almalara sıcak bakıyoruz

Bu yıl ne kadarlık yatırım planlıyorsunuz?

- Son üç yılda, demiryollarına depolara ve diğer yatırımlara yaklaşık 125 milyon dolar yatırdık. Bu yıl da 50 milyon dolar civarında bir yatırımımız olacak. Bir 50 milyon dolar da satın almalar için harcayabiliriz. Sadece niş marketlerdeki satın almalara sıcak bakıyoruz.

Yatırımlarınızda önceliğiniz hangi ülkelerde?

- Yurtdışı yatırımlarımız devam ediyor. Rusya ve Kazakistan’da birkaç görüşmemiz bitti. 2008’de her iki ülkeye de ciddi bir yatırım yapacağız. Kazakistan’da tren yolu, Rusya’da depo ve dağıtım yatırımlarımız olacak. Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerdeki potansiyel doğrultusunda yatırımlarımızı bu bölgelerde hızlandıracağız. Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya, Kazakistan, Libya, Sudan, Kuveyt, Mısır, İran gibi yüksek kár marjı olan ülkelerde büyüyeceğiz.

Bulgaristan’da elektrik üreteceğiz

Başka hangi sektörlerde faaliyetleriniz var?

- Reysaş’tan bağımsız benim kişisel işlerim var. Su, ambalajlı şeker, madeni yağ, ambalaj üretiyorum. Barnie’s kahve zincirini Türkiye’ye getirdim. Bu arada Bulgaristan’da, bir hidroelektrik santralı inşaatımız sürüyor. 2008’in ikinci yarısında elektrik üretimine başlayacağız. Benim barajım Keban Barajı gibi büyük değil, lokal boyutta bir baraj. 8-10 milyon Euro’luk bir yatırım olacak.

Demiryolunu daha çok kullanmak istiyoruz

Demiryolunu etkin olarak kullanabiliyor musunuz?

- Türkiye’de demiryollarının lojistikteki payı yüzde 1 civarında. Bunun artırılması ve zamana bağlı olmayan taşımaların demiryollarına kaydırılması gerekiyor. Bizim 4 tren istasyonumuz var, 6’sının yapımı sürüyor. 500 vagon aldık. Bunların sayısını artıracağız. Demiryolları da bizi destekliyor. Vagon alma hakkımız var ama henüz lokomotif alma hakkımız yok. Bu konudaki kanun da çıkarsa kendi istasyon, lokomotif ve vagonlarımızla demiryolunu daha kolay kullanabileceğiz. Birçok ülkede her fabrikaya tren giriyor. Deniz ve tren taşımacılığına önem veriyoruz.

Kahve zincirinde 100 mağazaya çıkacağız

AMERİKALI kahve zinciri Barnie’s’i, Türkiye’ye getiren ve 14 mağaza açan Durmuş Döven, bu yıl sonunda 35 mağazaya ulaşacak. Barnie’s için Zey Gıda adlı şirketi kuran Döven, 2010 yılına kadar 100 mağazadan oluşan bir zincir oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. Su şirketi de bulunan Döven, yeni kaynaklar satın alarak bu sektörde de büyümeyi sürdüreceğini belirtti.

Her yıl yüzde 50-60 büyüyoruz

Geçen yılı nasıl geçirdiniz, bu yıl sonu ciro beklentiniz nedir?

- 5 yıl önce ciromuz 25 milyon dolardı. 2007’de, Reysaş’ın cirosu 192 milyon dolar oldu. Her yıl ortalama yüzde 50-60 büyüyoruz. Bu yıl sonunda 275 milyon dolar ciro bekliyoruz. 2010 yılında 750 milyon dolar hedefliyoruz.

Pilotluk en büyük tutkum işlerimi havadan denetlerim

DURMUŞ Döven, uçaklara ve otomobillere çok meraklı. Uçmayı çok seven Döven, 17 yıllık pilot. 6 kişilik özel uçağıyla sık sık seyahat ediyor ve uçağı genelde kendisi kullanıyor. "Pilotluk benim için bir tutku" diyen Döven’un en büyük hayali uçakla Türkiye’yi gezerek bir belgesel çekmek. Döven, "Her hafta kendi kullandığım uçağımla havadan bir tesisimi denetlerim. Zaman zaman ailemi, eşimi, dostumu müşterilerimi uçakla gezdiririm. Çevre turu yaptırırım. İstanbul dışı yakın mesafelere de kendi kullandığım uçakla giderim" diyor.

Su işimi büyüteceğim ucuz konut yapacağım

Reysaş dışındaki kendi işlerinizde yeni yatırımınız olacak mı?

- Asya Su’yu 5 yıl önce aldım. Bugün suyumu İsrail’e, Kuveyt’e, İngiltere’ye taşıyorum. Ancak üretimimiz Türkiye’ye zor yetiyor, o yüzden ihracatımız çok büyük rakamlarda değil. Amacımız suyumuzun Avrupa’da görünmesi. Su şirketimizi büyüteceğiz, yeni su kaynakları alıyoruz. Biz kendi inşaatlarımızı da kendimiz yapıyoruz. Bu yıl Çayırova’da 440 konutluk bir projemiz var. Sosyal konut tarzında ucuz ama adeti fazla konutlar yapacağız.

DURMUŞ DÖVEN

REYSAŞ Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, 1961 Ankara doğumlu. Hacettepe Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin ardından Anadolu Üniversitesi İş İdaresi Bölümü’nü bitirdi. 1980 yılında iş hayatına atıldı. Uzun yıllar inşaat, ithalat ve ihracatla uğraştıktan sonra 1990’da Reysaş Lojistik ve Taşımacılık’ı kurdu.
Yazının Devamını Oku