İbrahim Irmak

Dedemin tohumları

16 Aralık 2011
GENÇLİK yıllarımda insanlar ve hayvanlar daha mutluydu.

Daha az aç vardı etrafımızda.
Topraklar kirletilmemiş, çevre talan edilmemişti.
Ekilen ürünler bire bin veriyor, Türkiye yedi düvele doyuracak gıdası olan ülkeler arasında gösteriliyordu.
Sonra mutluluk tablosuna uzanan eller, dost postu bürünmüş kurt çıktı.
Genetiği oynanmış tohumlarla, “verimi artıracağız” söylemleriyle aramıza girdiler.
Ekilen ekinler kimyasal gübreyle tanıştı önce.
Ardından hastalanmaya başladı ürünlerimiz.

Yazının Devamını Oku

İzmir’i katran karası ağlatmayın

9 Aralık 2011
YÜZ bin kere yazdım.

“Güzel İzmir’imi katran karası ağlatmayın” diye..
Ben yazıyorum... onlar azıyor..
Ben, “İs kokusu” diyorum.
Onlar “sis” diyor. “İnversiyon” diyor. “Rüzgar, basık hava” diye sıralıyor.
Meteoroloji uzmanı oldu mübarekler..
Kesmesek sözlerine, “Stratokümülüs, Stratüs (alçak bulutlar)” diye devam edecekler.

* * *

Türkiye’nin batıya açılan kapısı maalesef son günlerde kirli havaya teslim.

Yazının Devamını Oku

Hasan 2 Salak Osman 4 Meclis’e gitti

2 Aralık 2011
KÜTAHYA Şaphane’de kurulmak istenen sülfürik asit tesisine tepkiler gün geçtikçe artıyor.

“Dünyanın en güzel vişnelerini biz bu yörede üretiyoruz” diyen çiftçiler öfkeli ve “Şaphane’de çevre tahribatı yapacak tesis istemiyoruz” diyor. Kimya öğretmenlerinin lisede öğrencilere formülünü Hasan iki, Salak Osman dört olarak (H2SO4) öğrettiği sülfürik asit tesisi için yörenin milletvekilleri de çok duyarlı.
Halkın endişelerine kulak veren, kendisi de aynı zamanda ziraat profesörü olan MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık, Şaphane’de kurulması planlanan sülfürik asit tesisine ilişkin Çevre ve Şehircilik, İçişleri, Milli Eğitim bakanlarının yanıtlaması talebiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi.

İşte Sorular

Işık, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yanıtlamasını istediği önergede, tesis için Kütahya Valiliği’nce Çevre ve Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu’na gereksinim duyulmadığını bildirerek, şu sorulara yer verdi:
Anılan tesis için Kütahya Valiliği’nce verilen ‘ÇED raporu gerekli değildir’ kararının alınmasında, Kütahya’nın vişne ve kiraz merkezi konumundaki Şaphane ilçesinde yaşayan vatandaşlarımızın tepkileri dikkate alınmış mıdır?
Bakanlığa ait olan ‘ÇED raporu gerekli değildir’ kararını verme yetkisi, ÇED Yönetmeliği’nin 5’inci maddesi gereğince Kütahya Valiliği’ne devredilmiş midir? Devredildi ise yetki sınırları ve devredilme tarihi nasıldır? Anılan tesis yetki sınırları kapsamına girmekte midir? Kütahya Valiliği’nce verildiği belirtilen ‘ÇED raporu gerekli değildir’ kararı, hangi bilimsel bulgulara dayanılarak verilmiştir? Anılan tesis projesinin olası çevresel etkilerine karşı ne tür önlemler alınmıştır? Bu önlemler ÇED Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerinde belirtilen kriterlere uygun bulunmuş mudur? Anılan proje ile çevreye verilecek muhtemel zararların önlenmesine yönelik olarak hangi yazılı taahhütler alınmıştır?
ÇED Yönetmeliği gereğince, anılan proje ile ilgili inceleme değerlendirme sürecinin başladığı ve ÇED raporunun halkın görüşüne açıldığı bakanlığınız ve valilik tarafından halka hangi yollarla duyurulmuştur? Bu konuda bölge halkının bilgilendirilmediği iddiaları doğru mudur? Anılan projeye Kütahya Valiliği’nce verilen karardan sonra proje ile ilgili ne tür işlemler gerçekleştirilmiş ve projede hangi aşamaya gelinmiştir?

Mühendis vekilden uyarı

Yazının Devamını Oku

En çevreci yol: Tren yolu

25 Kasım 2011
HEDEFE kilitlenmenin, başarmanın iki yöntemi var.

Ünlü komutan Anibal’ın dediği gibi, “Ya bir yol bulacağız ya da yeni bir yol açacağız.”
Yol açmanın da üç türü var.
Demiryolu, karayolu, denizyolu.
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, deniz taşımacılığımız maalesef hala emekleme döneminde.
İstiklal savaşımızın kazanılmasında önemli rol oynayan demiryollarımızı ihmal etmemizin faturasını ise bu ülke çok kabarık ödedi, hâlâ da ödüyor.
Ülkeyi demir ağlarla örmek varken, biz ne yapmışız yıllarca.
Karayolu açmışız, otoban çakmışız.

Yazının Devamını Oku

Sürdürülebilir yaşamı kirletmeyin

18 Kasım 2011
SON günlerde herkesin ağzında bir laf var.

“Sürdürülebilir” diyorlar.
Sanayicisi de, “Sürdürülebilir” diyor, madencisi de.
Moda sanıyorlar muhteremler, sürdürülebilir yaşamı.

***

Gün boyu, havayı, suyu kirletip, toprakları zehirleyeceksin.
Göstermelik olarak yaptığın arıtmayı çalıştırmayacaksın, atık sularını doğaya salacaksın.
Çevreyi koruyup kollamakla görevli olanlara, kafa kola alıp işini yürüteceksin. Zehir kusan bacalara filtre takmayacaksın...

Yazının Devamını Oku

Çevre sorunlarına seyirci kalmayalım

11 Kasım 2011
EGE Üniversitesi İletişim Fakültesi bu yıl güzel bir iş yaptı.

Eğitim öğretim programına “Çevre Muhabirliği” dersi koydu. Diğer iletişim fakültelerine de örnek olmasını dilediğimiz derse Prof. Dr. Ferlal Örs’ün çağrısı üzerine konuk oldum, deneyimlerimi paylaştım.
Öğrencilere, “Adım İbrahim Irmak. Gazeteciyim ve çevre yazıları yazıyorum. Gazetecinin görevi soru sormak, araştırma yapmaktır. Hele tüm toplumu ilgilendiren çevre konusunda haberler yaparken iyi araştırma yapmak ve doğru sorular sormak zorundasınız. İnsanlığı birebir ilgilendiren çevre konusunda hata yapma hakkınız yok. Şimdi soruyorum sizlere: Kimler ayak izini örtüyor” dedim.
Derin bir sessizlik oldu.
Onlara ayak izinin insanın karbon salınımının miktarı olduğunu, yani doğada yarattığımız kirliliğin toplamı olduğunu, dikmemiz gereken ağaç miktarını anlattım. Çevre sorunlarına karşı duyarlı olmaya çağırdığım öğrencilere, “Çevreyi, doğayı, en önemlisi de kendini sev, o zaman bu sevgi insanlığa dönecek. Bu yüzden çevreye karşı duyarlı olmalıyız” dedim.
Toplumsal bilincin oluşması için çevre sorunlarının medyada geniş olarak yer alması gerektiğini de anlattığım derste, “Toplumun çevrede olup bitenlere karşı seyirci kalmaması gerekiyor. Çevre ile ilgili problemler medyada paylaşılmalı, yetkili yerlere mesajlar atılmalı, yazılı basında durumun ciddiyetini anlatan yazılar yayınlanmalı” dedim.


BİR MEKTUP

Yeni Foça’da geceleri boğuluyoruz

Yazının Devamını Oku

250 bin kişilik enerji boşa gidiyor

4 Kasım 2011
Geç kalıyoruz.Hem de çok geç.

Kimsenin beklemeye tahammülü yok.           
Trafikte bile sarı ışık yanar yanmaz kornoya basıyoruz.
Çamdan kafayı çıkarıp kolu da ileriye doğru uzatıp, “Yürüsene kardeşim” diye bağırıyoruz.
Bazen kavga çıkarıp, bazen de ağız dalaşıyla olayı kapatıyoruz.
Yaşam hakkı sadece bizim sanıp, saygıyı hiç ama hiç sorgulamıyoruz.
Günü kurtardık mı, “Gerisi Allah-Kerim” diyoruz.

***

Geçen hafta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Havagazı Fabrikası’nda toplantısı vardı.

Yazının Devamını Oku

Un ufak olan sadece binalar mı?

28 Ekim 2011
GÜNDEM çok yoğun. Ortalık toz duman.

Herkes konuştu, yazdı. Bir yanda terör diğer yanda deprem kâbusu.
Alev alev yanıyor yüreğimiz.
Eğer olanlardan hala ders alamıyorsak... korkarım kor alevlere döneceğiz.

***

Türkiye, deprem kuşağında. Bilim adamları uyarıyor, “Depremle yaşamaya alışacağız. Sağlam yapılar yapacağız” diyor.
Yönetmelikler, standartlar değiştiriliyor ama birşey değişmiyor. Tabandan, tavandan, taşıyıcı kolondan malzeme çalınıyor. Daha izleri bile silinmeyen Gölcük depremi ortada dururken, Van’da binalar un ufak oluyor.
Şimdi ağzı olan konuşuyor:

Yazının Devamını Oku