Zeynep Atikkan: Fırsat

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

GÜVEN bunalımının geldiği nokta bu.

Türkiye çapında dolaşan mesajlarla ‘‘Anayasa değiştirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin elinden af yetkisinin alınması isteniyor’’.

Dün elime ulaşan bildiride şöyle deniyordu: ‘‘Bizlerin ve çocuklarımızın adalet mekanizması tam yerleşmiş bir hukuk devletinde yaşamasını istiyorsak, yasaların suçlara verdiği cezaların caydırıcılığının devam etmesini istiyorsak, uygar ve medeni bir ülkemiz olmasını istiyorsak, bu af kanunlarına karşı çıkmaya mecburuz.’’

Af konusunda kamu vicdanının sesini nedense hükümet duymamakta ısrarlı. Bu ısrar, Ecevitler'e özgü ‘‘inatla’’ izah ediliyor. Başka bir argüman da yok ortada. Yani ‘‘hukuk’’un üstünlüğü değil, siyasetin bile değil, ‘‘psikoloji’’nin dayatmasıyla ucube bir tasarı üzerinde aylardır tartışılıyor.

* * *

Bu satırlar yazılırken af tasarısının TBMM Anayasa Komisyonu'ndan süratle Genel Kurul'a indirilmesine çalışılıyordu. Yani halkın benimsemediği bir tasarı, halkın seçtiği milletvekillerinin oylarına sunulacak!

Cumhurbaşkanı Sezer, af yasasını reddederek aslında Meclis'e tarihi bir fırsat verdi. Meclis'in ‘‘Meclis’’ olduğunu kanıtlama fırsatı bu.

TBMM, Cumhurbaşkanı Demirel'in görev süresinin uzatılması sırasında halkın ‘‘temsilcisi’’ gibi davranma sağduyusunu göstermişti. Meclis, bugün çok önemli bir sınavla daha karşı karşıya! Eğer Genel Kurul bu ucubeyi oylarsa, fikir anasının bile sahiplenmediği tasarının sahibi Meclis olacak. Halkı temsil etmek için o sandalyelerde oturanların böyle bir hakları var mı?

Halkın gözünde itibarı en düşük kurumlardan biri olarak görülen Meclis artık kendisiyle hesaplaşmak durumunda. Milletvekili, lider sultası altında bir kapıkulu mudur?

Günlerdir izliyoruz; hükümetin tutumunu anlamak çok zor olduğu için olay ‘‘inatlaşma’’ ile izah ediliyor. Türkiye'nin gündemine sokulan af konusu aslında iki yönden falsolu. Birincisi, herkesin bildiği gibi tasarının felsefesine ilişkin olanı. İkincisi ise bu hükümetin yönetim anlayışıyla irtibatlı. Bu kadar önemli sorunların olduğu bir ülkede hükümet garip bir tasarıyı ortaya atarak ciddi bir ‘‘yönetim hatası’’ sergiliyor. Yani zamanını hovardaca heba edebiliyor. Suni krizler yaratabiliyor ve ülkenin gündemini kilitliyor. Bu hakkı kendisinde görebiliyor.

Bugün gelinen nokta şöyle özetlenebilir, ortada fevkalade ‘‘alternatifsiz bir hükümet’’ var. Alternatifsiz olduğu için yönetim hatası yapma hakkını sonuna kadar kullanabiliyor.

Kriz yaratabiliyor. Kişisel hesaplarla Cumhurbaşkanı'nı zor durumda bırakmak için birtakım manevraler yapabiliyor.

* * *

Yani küçük cinliklerle Cumhurbaşkanı'nı yasayı iptal başvurusu yapmaya zorluyor. Bu durumda ortaya çıkacak tablo ise belli; yasa iptal edilse bile tahliye olanlar geri toplanamayacak! Hatta Anayasa Mahkemesi, 1991'deki Şartlı Tahliye Yasası'nın iptal gerekçelerine sadık kalırsa, affın kapsamı da genişleyecek. Dün Radikal'de Adnan Keskin'in haberinde belirtildiği gibi ‘‘Sıvas katliamcıları, Mumcu'nun katil zanlıları, uyuşturucu kaçakçıları, hortumcular, çeteciler ve tecavüzcüler de af kapsamına girecek’’.

Hükümet, Cumhurbaşkanı'na işte böyle bir sorumluluğu yüklemek istiyor. Bunun da adı ‘‘siyaset yapma biçimi’’ oluyor. Manevra, uyanıklık, beceriklilik, alt düzey cinlik vs.

Kendi toplumlarına ‘‘hukuk düzenini’’ layık görmeyenlerin ‘‘siyasi oyun kurma yetenekleri’’ bu kadar çapsız işte. Hukuku ve kamu vicdanını hiçe sayarak ‘‘patoloji’’ ile ucube üretmeye kalkışmak!

Kriz üretenlere bayram hediyesi vermemek gerekiyor! Meclis'in Meclis gibi olma günü bugün!

Yazarın Tüm Yazıları