Sanıyorum 20 yıldan fazla olmuştur. Varşova’ya uçmaya karar verdim. THY uçağı ile Polonya Havayolları LOT uçağı sabah saat 08.00 civarında peş peşe Varşova’ya kalkıyordu. Bizim uçakta 180’den fazla yolcu vardı. LOT uçağında da yaklaşık sayıda yolcu olduğunu öğrendik.
Sabahın köründe bu 360 kişi niye Varşova’ya gider diye düşündüm. Gidince nedenini iyice anladım.
TK 1265 sefer sayılı A321-200 tipi TC-JRT tescilli uçağa bindim. 5-10 dakikalık bir gecikme oldu. Uçağımızın Kaptan Pilotu Mehmet Yılmaz yanında first Officer, yani ikinci pilot Emrah Kalsen yer alıyordu. Kabin Amiri Seda Polat ve ekibi her şeyi hazırlamıştı. Uçağımızda Wi-Fi-İnternet yoktu. Biraz yorgun bir uçaktı ama kalkışta performansı gayet iyiydi. Gecikmeyi kaptan havada kapattı ve 1 saat 51 dakikada alçalma tamamlandı.
Chopin Havalimanı’na indik. Hava pırıl pırıldı ve çok da sıcak değildi. Kente girince hayranlığım artmaya başladı. Tertemizdi. Korna çalan yoktu. Koşuşanlar da yoktu. İş günüydü ama sakindi. Huzuru hissediyordunuz. Otelime gittim. Kentin merkezinde Bristol Oteli. Avrupa fiyatlarının altında bir fiyatı var. Ben beşinci katta bir odaya yerleştim. Nazım Hikmet de bu otelde kalmış. O dördüncü katta kalmış. Ama oda numarası 4XX diye anılıyor. Yani gerçek numarayı söylemiyorlar.
HARİKA BİR ŞEHİR
Dışarı çıktım ve benim için yeni olan Varşova’yı keşfetmeye başladım. Temizliğinden, toplu ulaşımından çok etkilendim. Bisikletler sudan ucuza kiralanabiliyor. Otobüsler, tramvaylar dakika başı geçiyor. Her yöne kolayca ulaşılabiliyor. Lokantalar tertemiz, yemekler harika. Elbette sudan ucuz değil ama Zloty ile sanki Euro’dan daha hesaplıya geliyor. Bu arada 100 TL 15.44 Zloty ediyor. Uygulamada, yani piyasada 1 Zloly 6.44 tL. Asgari ücret 3 bin 490 Zloty. Yani yaklaşık 780 Euro. Ama yakında 980 Euro’nun üzerine çıkarılacak.
Avrupa’nın tarihi ve kültürel olarak en önemli şehirlerinden olan Varşova, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük hasara uğramış ve eski görünümüne uygun olarak yeni yapılarıyla tekrar inşa edilmiş. Çok titiz davranmışlar, yollardaki taşlar bile bir bir bulunup eski şekilde döşenmiş.
DÜNYADA kaç ‘‘dron’’ olduğu konusunda kesin bir sayı yok. Ağırlıkları ve uçuş sürelerine göre de bilinen sınıflandırmalar yeterli değil. Yüzbinlerce ‘dron’ var deniliyor. ‘dron’ satışları çok yüksek ve imalatlar da giderek artıyor. Bunların her an birkaç 10 bin tanesi havalanıyor. Çoğu amatörler tarafından kumanda ediliyor.
UÇAKLARA ÇARPIYORLAR
Uçaklara teğet geçen ‘dron’’lara artık çarpanları da eklendi. Birçok ülkede uçaklara ve helikopterlere ‘dron’’ların çarptığı rapor ediliyor. Pilotlar bazı aylar binden fazla ‘dron’ yaklaşması yaşadıklarını bildiriyorlar. Küçük boy ‘dron’’lar da uçak ve helikopterlerde hasar
yaratıyor. Ama bu ölümcül bir kazanın olmayacağı anlamına geliyor. En büyük korku ise bir ‘dron’un uçağın motoruna girmesi, blade denilen jet motoru içindeki pervaneleri parçalaması. Elbette parçaların jet motorunun içlerine kadar girmesi ile büyük sorunların ortaya çıkacağı tartışmaları giderek artıyor.
İZİNSİZ UÇUŞLAR BÜYÜK SORUN
Havalimanları yakınlarında izinsiz ‘dron’ uçuşları büyük bir güvenlik sorunu haline geldi. ‘dron’ uçuşları, uçakların uçuş kesintilerine ve rapor edilen çok sayıda hasara neden olmaya başladı. Kesin olmamakla birlikte son iki yıl içinde 20 binden fazla ‘dron’, uçaklara bir biçimde yaklaştı.
SON OLAY BÜYÜK TEHLİKE
TÜRK Hava Yolları’nın alt markası Anadolujet- Ajet adıyla yeniden yapılanacak. İlk iş olarak şirketin başına THY Ticaretten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Kerem Sarp getirildi.
Ama Mart 2024’e kadar, Kerem Sarp THY Ticaretten Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’nı sürdürecek. Sonra Genel Müdür olarak Ajet’in başına geçecek.
Genç ama tecrübeli, yaratıcı, yüksek iş disiplinine sahip bir adam Kerem. 47 yaşında. Finans ve muhasebe okumuş. Çeşitli şirketlerde çalıştıktan sonra 2005 yılında THY ailesine katılmış. Ve hızla yükselmiş. Evli, iki çocuk babası ve iyi derecede İngilizce biliyor. Tek kusuru fazla sakin. Bunun havacılıkta karar verme aşamasında faydaları da var tabii.
Kerem Sarp
KUYRUK RENGİ DEĞİŞMELİ
Kerem Sarp şimdi Anadolujet’i yeniden yaratacak. Bugüne kadar imaj ve yapılanmayla ilgili ne çalışmalar yapıldı, bilmiyorum. Yani açıklanmadı. Ekipler falan ayrılacak mı? Logo ve renk değişecek mi? Bunu da bilmiyoruz. Ama şu gerçekler göz ardı edilmemeli:
-
Dar gövde, tek koridorlu yolcu uçakları pazarında sistemin şanslısı Boeing 737. Çünkü Airbus pazara girdiğinde 737 ciddi bir satış yakalamıştı ve havayoyu şirketlerinin çoğu önemli siparişler vermişti. Uçağın ilk yıllarında da imalatçıdan kaynaklanan kazalar olmadı. Meydana gelen dar gövde uçak kazalarının çoğu pilotajdan kaynaklanıyordu.
RAKAMLARLA PAZARIN DURUMU
Bugüne kadar A320 ailesinde 300’den fazla şirket toplam 17 bin 737 sipariş verdi. 1988’deki ilk uçuştan bu yana 10 bin 997 uçak teslim edildi. Bu uçakların 2 bin 897’si A320neo ailesinden. Neo ailesi için verilen siparişlerin toplamı ise 9 bin 617 adet.
Gelelim Boeing’e. Yani 737 ailesine. Bu uçak 10 Şubat 1968’de ilk yolculu uçuşunu yaptı. Başlangıçta 60 kişilik bir uçaktı ama Lufthansa’nın ardından Amerikan United devreye girdi ve yolcu sayısının artması için gövde uzatıldı. Bugüne kadar teslim edilen uçak sayısı toplam 11 bin 513.
İstanbul ya da Sabiha Gökçen havalimanlarından zamanında kalkan uçaklarımızın hiçbiri zamanında gittikleri Avrupa’dan zamanında dönemiyor. Tabii Anadolu’nun çeşitli kentlerinden Avrupa ülkelerine yapılan seferlerde de operasyonu zamanında tamamlamak mümkün değil. Slot denilen uçakların kalkış, iniş zamanları ile ilgili dilimler Avrupa için Eurocontrol denilen ve Avrupa hava sahasını yöneten kuruluşun yetkisinde. Hangi uçağın nereden ne zaman kalkacağı, hangi ülkelerin ya da kentlerin üzerinden geçeceği, ne zaman ineceği belirleniyor.
CİDDİ YIĞILMA VAR
Ama gelgelelim Avrupa hava sahasında yollarda ciddi bir yığılma var. Uçaklar arası uçuş sırasında hem yatay hem dikey aralık mesafeleri belli. Onları sıkıştırmanın imkânı yok, tehlikesi çok. Bunları zorlamak da imkansız. Yani Avrupa hava sahası artık uçaktan geçilmiyor. En yoğun otobanlardan daha yoğun. Pandemi sonrası artan yolcu trafiği dışında yeni kurulan hava yolu şirketleri sistemi tıkamaya başladılar. Uçuşlara iklim değişimi ile artan türbülanslar da eklenince uçuş süreleri de artmaya başladı. Elbette pilotlar türbülanslı bölgelerin dışından dolaşmak istiyorlar. Bu da yolcuların konforu ve güvenliği için çok önemli. Tabii az da olsa zaman alıyor.
Alışık olmadığımız sıcaklar yaşanıyor. Ve her gün Türkiye’nin birçok yerinden orman yangını haberleri geliyor. Komşumuz Yunanistan’da ve adalarında bazı yerler alev alev yanıyor ve başa çıkılamıyor. Rodos’taki büyük yangına biz de iki tane ‘arı’ gibi çalışan Air Tractor tipi yangın söndürme uçağı gönderdik. İtalya da aynı durumda. Kanada’ya kadar uzanan orman yangınları ile baş etmek çok zor. Türkiye orman yangınları karşısında 2021 yılında ciddi biçimde çaresiz kaldı. Ve hemen ardından orman yangınları ile mücadele için özellikle hava filosu konusunda hızlı hareket edildi.
HIZLI KARAR VERDİK
Daha önceki Orman Bakanı döneminde Rus imalatı Beriev Be-200 uçakları alınmak istendi. Ama kiralık Beriev uçakları ile yapılan uçuşlarda özellikle vadilere dalış riskleri rahatsız edici bulundu. Bakanlığın ısrarına rağmen bu uçaklar satın alınmadı ve bu iş Savunma Sanayi Başkanlığı’na verildi. İsmail Demir dönemindeki Başkanlık hızlı hareket ederek Amerikan Air Tractor uçaklarından alınmasına karar verildi. Zaten kiralanan 10 uçağın operasyonundan da memnun kalınmıştı. Büyük kısmı Amfibik olmak üzere satın almalar yapıldı. Şimdilik 4 adet teslim edildi. Ama kiralık 10 uçak Türkiye’nin değişik noktalarında görev yapıyor. Günde ortalama 5-6 kalkış yapıyorlar.
Gün doğumundan gün batımına kadar çalışan bu uçaklar her seferinde 3 ton su atıyor.
20 ADET ALINACAK
Ayrıca suya karıştırılan gübre sayesinde söndürme yapılan yerlerde bitkilerin yeniden hayata geçmesi için fayda sağlıyor. Bu uçaktan toplam 20 adet satın alınacağı öğrenildi. Türk Hava Kurumu portföyünden alınan faal olan 3 adet CL 215 uçağı da hizmette. Ancak 4.5 ton su kapasiteleri olmasına rağmen sadece 3 ton su alabiliyorlar. Çünkü kanatlarında güçlendirme yapılması gerekiyor. Ayrıca motorlarda da değişim zamanı. Yapılmazsa metal yorgunluğundan kanat kırılmaları gibi tehlikeler ortaya çıkabiliyor. TUSAŞ portföyünde bakılan uçaklara ne zaman güçlendirme yapılacağı bilinmiyor.
SELİM Sulyak, 17 yaşında Türk Sivil Havacılık tarihine adını yazdırdı. Geçtiğimiz günlerde tek motorlu bir uçakla 36 saat 30 dakika havada kaldı. 8 bin 500 kilometreden fazla yol katederek havacılık tarihimizdeki yerini aldı. Atlantik’i tek motorlu bir uçakla geçen en genç pilotumuz oldu.
Selim Sulyak
Amerika Bangor Main Havalimanı’ndan en tek motorlu Cessna 206 Turbo Station Air uçağı ile mükemmel bir kalkış yaptı. Elbette yanında yardımcı pilotu vardı ama bütün uçuş boyunca lövye ondaydı. Kumanda ondaydı. Hatta çoğu zaman aşağı ile konuşmaları da yaptı. Heyecanlıydı ama yıllardır simülatörde, tek motorlu uçaklarla, üstelik Amerika’da uçarak büyük deneyim elde etmişti. Kendine güveniyordu. Maceracı değildi ama kendi macerasının peşine düşeli uzun yıllar olmuştu.
ÜÇ KUŞAK HAVACI BİR AİLEDEN GELİYOR
Havacılık Selim’in genlerinde var. Dededen babaya, babadan Selim’e geçen bir genetiğin neredeyse tamamı havacılık içeriyor diyebiliriz. Selim’in babası Ömer ve amcası Ali Sulyak henüz 15-16 yaşlarındayken babaları Nedim Sulyak’ın uçaklarını izinsiz alarak, yani kaçırıp, havada birkaç tur attıktan sonra güvenle iniş yapmışlardı. Yani böyle bir ailenin haşarı olmayan çocuğu Selim, şimdi kurallara sımsıkı bağlı uçuyor. Ali Sulyak’ın iki çocuğu Kerim ve Leyla Sulyak ise Go-Kart ta (Karting) milli oldular.
Ömer Sulyak
SİMULATÖRDE UÇUYORDU
TOKYO’DAN gelen bir turist genellikle bir-iki gününü Kapadokya, Pamukkale gibi yerlerde geçirip sonra hızla Mısır’a gidiyor. Koreli yolcular da öyle. Singapur ya da Avusturalya’dan gelen on binlerce yolcunun büyük kısmı transit. Bunu değiştirmek ve THY’nin hizmet sektörüne kattığı geliri katlamak için harekete geçildi. Kısacası bir zincir operasyon düzenlendi. Özel gecelerle bir tür ‘ikna yöntemi’ operasyon olarak sisteme alındı.
İLK ADIM ABD OLDU
414’ten fazla uçağı ve geçen yıl taşıdığı 72 milyon yolcusunun yüzde 50 ila 70’i transit yolcu olan THY, Türkiye’nin turizminde lider role sahip. Türkiye üzerinden transit yolculuk yapanlara mercek tutuldu. Ağırlıklı olarak İstanbul’a geldikleri, sonra hiç durmadan bir başka ülkeye gittikleri görüldü. Bunu değiştirmek için büyük bir plan hazırlandı. Planın ilk adımı olarak önce Amerika’dan gelen yolcular için ekonomi sınıfı için bir, business sınıfı için iki gece ‘otel bedava’ kampanyası yapıldı. Yani bu bedava otel sayesinde yolcuların İstanbul’da konaklamaları, para harcamaları sağlanmaya çalışıldı.
ŞİMDİ SIRA UZAKDOĞU’DA
Şimdi sıra Uzakdoğu’da. Gelir seviyesi yüksek, aramızda tarihi bağlar olan Güney Kore ya da Japonya’dan gelen turist sayısı çok az. Ekonomisi zirvede olan Japonya’dan bu yılın ilk 6 ayında gele gele 28 bin Japon gelmiş. Yılsonu beklentisi 78 bin. Aynı durum Güney Kore, Singapur ve hatta Avusturalya için de geçerli. Beklenen yolcu var ama konaklama yok.
KALKIP GİDİYORUZ
Biz de THY’nin ‘Uzakdoğu planı’nı takip etmek için yollara düştük. Uzakdoğu’da ilk durağımız Seul. THY’nin Boeing 777 uçağı ile İstanbul Havalimanı’ndan kalkıyoruz. Yolcuların çoğu transit, Avrupa’dan Afrika’dan falan gelmişler. Geldikleri gibi gidiyorlar. TK 90 sefer sayılı uçağımızın Kaptanları Nihat Ermiş ve Talat Kalkan. Kokpitte bir de bizim zarif komşu First Officer yani 2. Pilot Başak Ülker Altunbaş var. Uçağın Purser’ı Nihan Uzun. Ben ‘Uçuş 10 saati geçer’ diyordum ama THY Basın müşaviri Yahya Üstün haklı çıkıyor ve 9 saatten biraz fazla sürede Seul’ün deniz üzerindeki teknoloji harikası Incheon Havalimanı’na iniyoruz. Hava dayanılmaz sıcak. Nemle 45 dereceden fazla ısı üzerinize çullanıyor. Hemen otele dönüyoruz.