M. Bülent Tıraş

Laparoskopi nedir?

29 Nisan 2014
Laparoskopi karın içini teknolojik aletler ile gözlenmesi durumudur.

Laparoskopi karın içini teknolojik aletler ile gözlenmesi durumudur. Kadın hastalıkları ile ilgili sorunlarda ve infertilite gibi bebek sahibi olamama durumlarında infertilite sebeplerinin araştırıldığı karın içine uygulanan çok ince telli kameralar ile hastalıkların teşhisi ve tedavisi için karnın detaylı gözlenmesi için kullanılmaktadır.

Laparoskopi yöntemi ile gözlemlemeyi gerektiren durumları şöyle sıralayabiliriz:

Bunları şöyle detaylandırabiliriz:

Bu hastalık ancak laparoskopi ile bakıldığında kesin tanı koyulabilmekte olup ancak laparoskopi esnasında müdahale edilip hastalıklı dokular tek tek yakılarak yok edilmektedir. Bu operasyon hem tanı koymak hem de tedavi etmek amaçlıdır.

Laparoskopi dış gebelikte de etkindir. Yerini tespit eder ve dış gebeliği yerinden alarak çıkartır.

Urların yerinin bulunması. Laparoskopi sayesinde nerede olursa olsun myomların alınması kolaydır. Bu durum hem hekimin hep hastanın işini kolaylaştırmaktadır.

Laparoskopi işlemlerinde öncelikle kistlerin yeri tespit edilir. Daha sonra karın içine sokulan torbalarla birlikte bu kistler patlatılmadan alınır.

Kasıklarda oluşan sebebi belirsiz ağrılarda ve cinsel ilişkide oluşan ağrılarda ve tedavisinde, kasıklarda oluşmuş yapışıklıkları açmak ve gidermek için yapılan ameliyatlarda (yapışıklıkların gitmesi ağrılarında gitmesi demektir) ayrıca kanser teşhisi taraması tedavisinde de kullanılmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Epidural anestezi nedir?

15 Nisan 2014
Epidural anestezi ya da "belden uyuşturma" bölgesel bir anestezi yöntemidir. Normal doğumda da sezaryen ile doğumda da başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

Epidural (peridural) anestezi ya da bir başka deyiş ile "ağrısız doğum", doğum esnasında ya da sezaryan ameliyatında ağrı duymayı ortadan kaldırmak için uygulanan spesifik bir bölgesel anestezi yöntemidir. Genel anestezi ile farkı anne adayının uygulama sırasında uyanık halde olması, etrafında neler olduğunu bütünüyle algılamasıdır. İstenmeyen etkiler bakımından ise genel anesteziye nazaran oldukça güvenli bir uygulamadır.

Epidural anestezi ya da “belden uyuşturma” bölgesel bir anestezi yöntemidir. Normal doğumda da sezaryen ile doğumda da başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

Topluca “epidural anestezi” ismi ile anılan bu anestezi yönteminin esasında 3 şekilde uygulama yöntemi bulunmaktadır:

1- Saf epidural anestezi – Normal doğumda ve sezaryende
2- Spinal anestezi sadece sezaryende
3- Epidural-spinal ya da başka bir ismi ile kombine anestezi sadece sezaryende uygulanan anesteziye verilen isimdir.

Epidural anestezi çok ince bir kateter aracılığı ile belden epidural saha ismi verilen bölgeye girilmesi ve buraya lokal anestezik maddeler verilmesi prensibi ile gerçekleştirilir. Anestezi doktoru anne adayını yan yatırır ya da oturur hale getirir. Elinin baş parmağı ile uyguladığı muayene sonucunda anestesizin gerçekleştiriliceği bölgeyi belirler. Bu kısmı antiseptik maddeler ile bakterilerden arındırır. Bunu takiben ise iğnenin batırılacağı bölgedeki cilde ilk olarak anestezik madde enjeksiyonu yaparak esas epidural iğnesinin girilmesi sırasındada ortaya çıkacak ağrı hissini azaltmayı amaçlar.

Bunun ardından esas anestezi iğnesi anestezinin türüne göre saf epiduralde sadece epidural aralık ismi verilen bölgeye (bu bölge omuriliğin dış zarıdır), spinal anestezide beyin omurilik sıvısının yer aldığı boşluğun içine, kombine anestezide ise iki bölgeye de yerleştirilir. İğnenin içinden anestezik madde enjekte edilir.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek başarısızlıklarının nedenleri nelerdir?

4 Nisan 2014
Hamilelik geçmişindeki enfeksiyonlar, tüp bebek başarısızlıklarında etkilidir.

Tüp bebek tedavisinin ilkinde yaşanılan başarısızlık çiftleri ve yakın aile bireylerini oldukça üzen, sıkıntılı zamanlar yaşatan durumlardır. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, tüp bebek tedavisindeki başarısızlıkların nedenlerini anlattı.

Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte tıp alanında da görülen değişiklikler, tüp bebek tedavisinde modern yöntemler sayesinde başarısızlık riskini azaltmış, tekrarlayan tüp bebek tedavilerinde alınacak başarılı sonuçlara yol açmıştır.

Tüp bebekte başarısızlık deyimi; toplamda ondan daha fazla embriyonun transferi veya peş peşe üç kez uygulanmış embriyo transferine rağmen gebelik oluşmaması durumlarına verilen addır.

TEKRARLAYAN TÜP BEBEK BAŞARISIZLIKLARININ NEDENLERİ NELERDİR?

Gebelik, bir iki tane koşulun uygunluğu sonrasında oluşacak ve devam edecek bir süreç değildir. Gebeliğin oluşması veya oluşmaması durumunda tek bir faktörün varlığı söz konusu olamaz. Problem, birkaç şeyden kaynaklanabilir.

TÜP BEBEK BAŞARISIZLIKLARINDA ÖNCÜL NEDENLER NELERDİR?

    Anne adayında yumurta veya baba adayındaki spermin genetik olarak bozukluğu, gebelik oluşturmada büyük engel teşkil edecektir. Bu durum, son yıllarda tıp teknolojisinde görülen gelişmeler sayesinde genetik tanı sistemi ile engellenebilir.Yumurta gelişimi ve çatlatmada kullanılan ilaçların yapı ve miktar bakımından uyumsuz olması gebelikte büyük önem taşıyan embriyoyu oldukça olumsuz etkileyecektir.Tüp bebek tedavilerinde embriyoyu oluşturmak için kullanılan laboratuvar ve kültür ortamının yetersizliği gebelik oluşturmada büyük sıkıntılar oluşturacak bir sıkıntıdır.Gebelik dönemi, embriyonun gelişmesini sağlayarak başlamaktadır. Embriyo dış zarının kalınlığı durumunda embriyo, gelişimini sürdüremeyecek, dış zarı çatlatamayacaktır.

TÜP BEBEK BAŞARISIZLIKLARINDA İKİNCİL NEDENLER NELERDİR?

    Rahim iç duvarının olumsuz etkilenmesine sebep olan rahim bozuklukları, gebelik oluşturmada ciddi sıkıntılar meydana getirecektir.Embriyo, rahime düştükten sonra rahim duvarında tutunur ve gelişimini sürdürür. Miyom ve polip gibi nedenlerden dolayı embriyonun rahime tutulmasının sağlanamaması, gebelik oluşturmada sorunlar ortaya çıkaracaktır.Gebelik geçmişinde var olan kürtaj ve enfeksiyonlar, tüp bebek başarısızlıklarında oldukça etkili faktörlerdir.Embriyonun rahime düştükten sonra rahim duvarına tutulmasını engelleyecek pıhtılaşma kaynaklı fonksiyon bozuklukları, gebelik oluşturmada etkili faktörlerdendir.

TÜP BEBEK BAŞARISIZLIKLARINDA ÜÇÜNCÜL NEDENLER?

Çikolata kisti olarak adlandırılan ve endometriosis rahatsızlığının görülmesi gebelik oluşturmada ciddi sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır.Follop tüplerinde daha önce meydana gelmiş enfeksiyonlar ve karın içi operasyonlar sonrasında ortaya çıkabilme ihtimali olan hidrosalpenks durumu (tüplerde tıkanıklık sonucu şişme) gebelik oluşturmada etkili faktörlerdendir. Ancak bu durum, ilaç ile kısa zamanda tedavi edilebilmektedir.

TEKRARLAYAN TÜP BEBEK BAŞARISIZLIKLARINDA NE YAPILMALIDIR?

Tüp bebek başarısızlıklarının birçok nedeni olmasından dolayı tedavide başarısızlık görüldükten sonra uzmanlar tarafından bu durumların tamamı kontrol edilmeli, kapsamlı araştırmalar yapılmalıdır. Tedaviye başlandığında öncelikle gebelik oluşmada etkili olabilecek kalıtsal ve genetik faktörlerin kontrolü yapılmalıdır. Bunun için kromozom analizleri gibi testler yapılmaktadır. Kontroller arasında çiftlerden birisinde kromozomal bir rahatsızlık görülürse, tüp bebekte ilk aşama olan embriyo elde edilmesinden sonra transfer işlemi öncesinde preimplantasyon adı verilen genetik tarama testleri yapılır. Bu testler yapıldıktan sonra anne veya baba adayındaki genetik eksikliklerin yansımadığı embriyolar alınarak anne rahmine transfer edilmektedir.

Gebelik oluşturmada en önemli ve ilk adımın sağlıklı, kaliteli embriyo oluşturulması olduğunu belirtmiştik. Kaliteli embriyo seçiminde ilk olarak sperm ve yumurta kalitesinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanında anne adayından kaynaklı, rahim içi sıkıntıların giderilmesi de gebelik oluşturmada yardımcı olabilecek bir işlemdir. Rahim içi bozuklukların giderilmesi için laparoskopi ve histeroskopi uygulamalarından yararlanabilmektedir. Embriyonun sağlıklı bir şekilde elde edilmesini sağladıktan sonra rahim içi bozukluklar halen mevcut ise sağlıklı gebelikler oluşturulamayacaktır.

AY AY GEBELİK HESAPLAMA

Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte tıp alanında da görülen değişiklikler, tüp bebek tedavisinde modern yöntemler sayesinde başarısızlık riskini azaltmış, tekrarlayan tüp bebek tedavilerinde alınacak başarılı sonuçlara yol açmıştır.

Tüp bebekte başarısızlık deyimi; toplamda ondan daha fazla embriyonun transferi veya peş peşe üç kez uygulanmış embriyo transferine rağmen gebelik oluşmaması durumlarına verilen addır.

Gebelik, bir iki tane koşulun uygunluğu sonrasında oluşacak ve devam edecek bir süreç değildir. Gebeliğin oluşması veya oluşmaması durumunda tek bir faktörün varlığı söz konusu olamaz. Problem, birkaç şeyden kaynaklanabilir.

Çikolata kisti olarak adlandırılan ve endometriosis rahatsızlığının görülmesi gebelik oluşturmada ciddi sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır.
Follop tüplerinde daha önce meydana gelmiş enfeksiyonlar ve karın içi operasyonlar sonrasında ortaya çıkabilme ihtimali olan hidrosalpenks durumu (tüplerde tıkanıklık sonucu şişme) gebelik oluşturmada etkili faktörlerdendir. Ancak bu durum, ilaç ile kısa zamanda tedavi edilebilmektedir.

Tüp bebek başarısızlıklarının birçok nedeni olmasından dolayı tedavide başarısızlık görüldükten sonra uzmanlar tarafından bu durumların tamamı kontrol edilmeli, kapsamlı araştırmalar yapılmalıdır. Tedaviye başlandığında öncelikle gebelik oluşmada etkili olabilecek kalıtsal ve genetik faktörlerin kontrolü yapılmalıdır. Bunun için kromozom analizleri gibi testler yapılmaktadır. Kontroller arasında çiftlerden birisinde kromozomal bir rahatsızlık görülürse, tüp bebekte ilk aşama olan embriyo elde edilmesinden sonra transfer işlemi öncesinde preimplantasyon adı verilen genetik tarama testleri yapılır. Bu testler yapıldıktan sonra anne veya baba adayındaki genetik eksikliklerin yansımadığı embriyolar alınarak anne rahmine transfer edilmektedir.

Gebelik oluşturmada en önemli ve ilk adımın sağlıklı, kaliteli embriyo oluşturulması olduğunu belirtmiştik. Kaliteli embriyo seçiminde ilk olarak sperm ve yumurta kalitesinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanında anne adayından kaynaklı, rahim içi sıkıntıların giderilmesi de gebelik oluşturmada yardımcı olabilecek bir işlemdir. Rahim içi bozuklukların giderilmesi için laparoskopi ve histeroskopi uygulamalarından yararlanabilmektedir. Embriyonun sağlıklı bir şekilde elde edilmesini sağladıktan sonra rahim içi bozukluklar halen mevcut ise sağlıklı gebelikler oluşturulamayacaktır.

Yazının Devamını Oku

Kanser, anne olma şansını engeller mi?

1 Nisan 2014
1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftası’nda konuyla ilgili bilinçlenelim.

Yapılan araştırmalara göre dünyada her 8 kadından biri yaşamının bir sürecinde meme kanserine yakalanma riski taşımakta. Peki, kanser olan kadının anne olabilme şansı var mı? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, 1-7 Nisan Kanserle Mücadele Haftası’nda merak edilen bu soruya açıklık getirdi ve meme kanseri ile ilgili merak edilenleri anlattı.

Dünyada her 8 kadından biri ömrü boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Türkiye Kanser İstatistikleri'ne göre ise her 4 kadın kanserinden 1'i meme kanseri. Kanser kadın için ne kadar korkunç bir tablo oluşturuyorsa anne olamama korkusu aynı derecede ürkütücü. Peki, kanser olan kadının kanserden kurtulma ve anne olabilme şansı var mı? Prof. Dr. Bülent Tıraş konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Akciğer kanserinden sonra dünyada en sık görülen meme kanseri göğüs hücrelerinde görülen bir kanser türüdür. Erkeklerde de görülebilen bu hastalığın kadınlarda görülme olasılığı 100 kat daha fazladır. Yaş ile birlikte görülme sıklığı artan meme kanseri özellikle modern yaşam koşulları ve kariyer merakıyla birlikte yükselişe geçti. Meme kanserinde erken tanı önemlidir. Erken tanıyla birlikte hastanın yaşama şansı yüzde 96 oranında artar. Meme kanserinin en sık rastlanan çeşidi göğüsün süt kanallarında görülür. Meme kanseri göğüsün dışına sıçradığında, lenfatik düğümlerin en çok görüldüğü bölge koltuk altıdır. Kanser hücreleri göğsünden başka lenf düğümlerine, kemiklere, akciğer ve karaciğere sıçrayabilir.”

Meme kanseri riskini artıran faktörler

    Yakın akrabalardan birinde de göğüs kanseri teşhisi konulması (Kız kardeş ya da anne göğüs kanseriyse hastalığa yakalanma olasılığı daha yüksektir).50 yaş ve üzerinde olunması: Regli dönemine 12 yaşından evvel görülmüş olmasıDiğer göğüste de önceden hastalık tespit edilmiş olmasıDaha önce hamile kalmamış olmasıRegli döneminin 50 yaşında ve 50 yaşından sonrada devam ediyor olması

Kanser, anne olmayı engellemez

Göğüs hücrelerinde, meme kanserinin riskini çoğaltan bazı genler saptanmıştır. Genetik çeşitlilik aileden geçebilir. Günümüzde meme kanserinin nedeni ve gelişimi henüz tespiti edilemedi. Ancak gerek meme gerekse diğer kanser çeşitlerinde erken tanı konulduğu takdirde radyoterapi veya kemoterapi öncesi kadın yumurtalık, yumurta dokusu veya embriyosu dondurulursa tedavi sonrası anne olma şansı yine devam eder.

Hastalığa tanı nasıl konulur?

Meme kanserinde yaş çok önemli bir faktördür. Kısa bir süre öncesine kadar erken yaşlarda da görülürken ileriki yaşlarda görülme olasılığı artmaktadır. İleriki yaşlardaki erken tanı yöntemleriyle genç yaştaki yöntemler birbirinden farklıdır. Yirmi yaş ve sonrası kadınlar her ayın belli bir zamanı kendileri kontrol etmelidir. Göğüs dokusunda şişkinlik ve yumru şeklinde bir şeye rastlandığı takdirde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalılardır. Bir farklılık saptanmasa bile üç yılda bir doktor tarafından muayene edilmesi gerekir.

Tedavi yöntemleri

Meme kanserinde toplam dört tedavi yöntemi vardır:

    Cerrahi tedaviRadyoterapi (Işın tedavisi)Kemoterapi (Kimyasal tedavi)Hormon tedavisi (Endokrin)

Cerrahi ve ışın tedavisi (radyoterapi) yöntemleri meme kanseri hastalığının kontrolünü sağlayan yöntemlerdir. Fakat buna karşılık endokrin tedavisi ve kimyasal tedavi (kemoterapi ) tedavileriyse sistematik şekilde etki eden yöntemlerdendir.

Dünyada her 8 kadından biri ömrü boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Türkiye Kanser İstatistikleri'ne göre ise her 4 kadın kanserinden 1'i meme kanseri. Kanser kadın için ne kadar korkunç bir tablo oluşturuyorsa anne olamama korkusu aynı derecede ürkütücü. Peki, kanser olan kadının kanserden kurtulma ve anne olabilme şansı var mı? Prof. Dr. Bülent Tıraş konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Akciğer kanserinden sonra dünyada en sık görülen meme kanseri göğüs hücrelerinde görülen bir kanser türüdür. Erkeklerde de görülebilen bu hastalığın kadınlarda görülme olasılığı 100 kat daha fazladır. Yaş ile birlikte görülme sıklığı artan meme kanseri özellikle modern yaşam koşulları ve kariyer merakıyla birlikte yükselişe geçti. Meme kanserinde erken tanı önemlidir. Erken tanıyla birlikte hastanın yaşama şansı yüzde 96 oranında artar. Meme kanserinin en sık rastlanan çeşidi göğüsün süt kanallarında görülür. Meme kanseri göğüsün dışına sıçradığında, lenfatik düğümlerin en çok görüldüğü bölge koltuk altıdır. Kanser hücreleri göğsünden başka lenf düğümlerine, kemiklere, akciğer ve karaciğere sıçrayabilir.”

Göğüs hücrelerinde, meme kanserinin riskini çoğaltan bazı genler saptanmıştır. Genetik çeşitlilik aileden geçebilir. Günümüzde meme kanserinin nedeni ve gelişimi henüz tespiti edilemedi. Ancak gerek meme gerekse diğer kanser çeşitlerinde erken tanı konulduğu takdirde radyoterapi veya kemoterapi öncesi kadın yumurtalık, yumurta dokusu veya embriyosu dondurulursa tedavi sonrası anne olma şansı yine devam eder.

Meme kanserinde yaş çok önemli bir faktördür. Kısa bir süre öncesine kadar erken yaşlarda da görülürken ileriki yaşlarda görülme olasılığı artmaktadır. İleriki yaşlardaki erken tanı yöntemleriyle genç yaştaki yöntemler birbirinden farklıdır. Yirmi yaş ve sonrası kadınlar her ayın belli bir zamanı kendileri kontrol etmelidir. Göğüs dokusunda şişkinlik ve yumru şeklinde bir şeye rastlandığı takdirde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalılardır. Bir farklılık saptanmasa bile üç yılda bir doktor tarafından muayene edilmesi gerekir.

Meme kanserinde toplam dört tedavi yöntemi vardır:

Cerrahi ve ışın tedavisi (radyoterapi) yöntemleri meme kanseri hastalığının kontrolünü sağlayan yöntemlerdir. Fakat buna karşılık endokrin tedavisi ve kimyasal tedavi (kemoterapi ) tedavileriyse sistematik şekilde etki eden yöntemlerdendir.

Yazının Devamını Oku

Hamilelikte kansızlık

1 Nisan 2014
Hamilelikte kansızlık gibi bir sorunun mevcut olup olmadığını tespit etmek adına tam kan sayımı testi (CBC) uygulanır.

Hamilelikte ortaya çıkan kansızlığın tedavisi çoğunlukla kolay bir şekilde yapılabilir. Demir minerali, anne adayının karnındaki bebeğin gelişimi için oldukça önem teşkil eder. Bunun yanında anne adayının sağlığı ve enerji gereksinimi için de çok önemli ve ihtiyaç duyulan bir mineraldir. Hamilelikte kansızlık çok sık karşılaşılan bir durumdur ve ender olarak ciddi problemlere sebep olur.

1. Hamilelikte kansızlık gibi bir sorunun mevcut olup olmadığını tespit etmek adına tam kan sayımı testi (CBC) uygulanır. Şayet test pozitif ise, tedavi için en iyi yöntem teşhis edilmeye çalışılır. Kırmızı kan hücresi oranının önemli bir derecede yeterli olmaması, bebeğin anne adayının karnında sağlıklı gelişimi için ilave yöntemlere ve desteklere gereksinim duyduğunu gösterir.

2. Hamilelikte kansızlığın tedavisi için oral yoldan alınacak ilaçlar hakkında doktor ile konuşulmalıdır. İlaç tedavisi doktorun kontrolünde ve önerisi ile olmalıdır.

3. Hamilelikte kansızlık halinde beslenme düzeni oldukça etkili olabilir. Günlük diyetteki günlük küçük değişiklikle etkili neticelere yol açabilir. Bu sebeple demir bakımından zengin besinler yani; kırmızı et, soya peyniri, tam tahıllar gibi ön planda tutulmalıdır. Bunun yanında C vitamini ve folik asit de hamilelikteki kansızlığa oldukça faydalı olur. Bunun sebebi, bu besinlerde demir mineraliyle etkileşime girer ve kan yapımına yardımcı olacak etkiler oluşturur. Bu vitaminleri bulunduran besinler de tüketilmelidir.

4. Şayet besinlerden yeteri miktarda demir elde edilemiyor ise ya da gebe kadın şayet sıkı bir vejetaryen ise demir desteği almak hususunda bir doktora danışmalıdır. Şayet doktorun gerekli gördüğü durumlarda demir hapları almak gerekebilir.

5. Demir minerali eksikliği için multivitamin alınabilir. Bu da doktorun önerisi ile olmalıdır.

Hamilelikte kansızlık birden fazla etkenden de meydana çıkabilir.

Çok ciddi seviyedeki bir kansızlık hali erken doğuma sebebiyet verebilir. Özellikle hamileliğin son sürecinde ( son 3 aylık dönemi ) kansızlık problemini kontrol altında tutmak gerekir.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek başarısızlıklarının nedenleri nelerdir?

24 Mart 2014
Tüp bebek tedavisi, oldukça stresli ve sıkıntılı geçecek bir dönemdir.

Tüp bebek tedavisi, oldukça stresli ve sıkıntılı geçecek bir dönemdir. Özellikle tedavinin ilkinde yaşanılan başarısızlık çiftleri ve yakın aile bireylerini oldukça üzen, sıkıntılı zamanlar yaşatan durumlardır. Ancak son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte tıp alanında da görülen değişiklikler, tüp bebek tedavisinde modern yöntemler sayesinde başarısızlık riskini azaltmış, tekrarlayan tüp bebek tedavilerinde alınacak başarılı sonuçlara yol açmıştır.

Tüp bebekte başarısızlık deyimi; toplamda ondan daha fazla embriyonun transferi veya peş peşe üç kez uygulanmış embriyo transferine rağmen gebelik oluşmaması durumlarına verilen addır.

Gebelik, bir iki tane koşulun uygunluğu sonrasında oluşacak ve devam edecek bir süreç değildir. Gebeliğin oluşması veya oluşmaması durumunda tek bir faktörün varlığı söz konusu olamaz. Problem, birkaç şeyden kaynaklanabilir.

Çikolata kisti olarak adlandırılan ve endometriosis rahatsızlığının görülmesi gebelik oluşturmada ciddi sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır.
Follop tüplerinde daha önce meydana gelmiş enfeksiyonlar ve karın içi operasyonlar sonrasında ortaya çıkabilme ihtimali olan hidrosalpenks durumu (tüplerde tıkanıklık sonucu şişme) gebelik oluşturmada etkili faktörlerdendir. Ancak bu durum, ilaç ile kısa zamanda tedavi edilebilmektedir.

Tüp bebek başarısızlıklarının birçok nedeni olmasından dolayı tedavide başarısızlık görüldükten sonra uzmanlar tarafından bu durumların tamamı kontrol edilmeli, kapsamlı araştırmalar yapılmalıdır. Tedaviye başlandığında öncelikle gebelik oluşmada etkili olabilecek kalıtsal ve genetik faktörlerin kontrolü yapılmalıdır. Bunun için kromozom analizleri gibi testler yapılmaktadır. Kontroller arasında çiftlerden birisinde kromozomal bir rahatsızlık görülürse, tüp bebekte ilk aşama olan embriyo elde edilmesinden sonra transfer işlemi öncesinde preimplantasyon adı verilen genetik tarama testleri yapılır. Bu testler yapıldıktan sonra anne veya baba adayındaki genetik eksikliklerin yansımadığı embriyolar alınarak anne rahmine transfer edilmektedir.

Gebelik oluşturmada en önemli ve ilk adımın sağlıklı, kaliteli embriyo oluşturulması olduğunu belirtmiştik. Kaliteli embriyo seçiminde ilk olarak sperm ve yumurta kalitesinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanında anne adayından kaynaklı, rahim içi sıkıntıların giderilmesi de gebelik oluşturmada yardımcı olabilecek bir işlemdir. Rahim içi bozuklukların giderilmesi için laparoskopi ve histeroskopi uygulamalarından yararlanabilmektedir. Embriyonun sağlıklı bir şekilde elde edilmesini sağladıktan sonra rahim içi bozukluklar halen mevcut ise sağlıklı gebelikler oluşturulamayacaktır. 

Yazının Devamını Oku

Hamilelikte cinsel ilişki bebeğe zarar verir mi?

23 Mart 2014
İşte, anne-baba adaylarının akıllarını kurcalayan bu sorunun yanıtı!

Hamilelik döneminde cinsellik konusunda duyulan kulaktan dolma bilgiler gereksiz korkulara yol açıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, bu dönemde yaşanılan cinselliğin bebeğe zarar verip vermediği konusunda anne baba adaylarını aydınlatacak önemli bilgileri bizlerle paylaştı.

“Hamilelikte cinsel yaşam, bebeğe zarar verir” bilgisinin yanlış olduğuna vurgu yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, bunun nedenini şu şekilde açıkladı:

“Hamilelik döneminde cinsel ilişki bebeğe zarar vermez, çünkü bebeğin amniyo sıvısı (embriyoyu koruyan ve besleyen sıvı), bütün fiziksel değişiklikleri içine hapsedecek şekilde yaratılmıştır. Bu nedenle hamilelik döneminde seks yapmak, bebeğe zarar vermez.”“Hamileyken cinsel ilişkiye girilmez” düşüncesi doğru mu?“Cinsel ilişkide önemli olan, bebeğe baskı yapmayacak pozisyonları tercih etmektir” diyen Prof. Dr. Tıraş, konuyla ilgili aşağıdaki açıklamaları yaptı:“Bazı çiftler ve inanışlar hamileyken hiç ilişkiye girilmemesini öngörür. Bu, aslında bebek için çok daha zararlıdır. Çünkü ilişki sırasında anneden salgılanan seratonin hormonu, bebeğin direk gelişmesine katkıda bulunur. Bu hormon, çiftler arasındaki sevgiyi de arttırdığından, bebeğin ruhen daha sağlıklı bir aile ortamında doğmasına zemin hazırlar.”Baba adayları bunlara dikkat!Prof. Dr. Tıraş, baba adaylarının bu dönemde dikkat etmesi gereken noktaları da sıraladı:

    İlişki süresince kadına hassas davranmakAni hareketlerden kaçınmakBebeğe baskı uygulamamak 

HAMİLELİK DÖNEMİNDE RESİMLİ CİNSEL İLİŞKİ POZİSYONLARI

“Hamilelikte cinsel yaşam, bebeğe zarar verir” bilgisinin yanlış olduğuna vurgu yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, bunun nedenini şu şekilde açıkladı:

“Hamilelik döneminde cinsel ilişki bebeğe zarar vermez, çünkü bebeğin amniyo sıvısı (embriyoyu koruyan ve besleyen sıvı), bütün fiziksel değişiklikleri içine hapsedecek şekilde yaratılmıştır. Bu nedenle hamilelik döneminde seks yapmak, bebeğe zarar vermez.”

“Hamileyken cinsel ilişkiye girilmez” düşüncesi doğru mu?

“Cinsel ilişkide önemli olan, bebeğe baskı yapmayacak pozisyonları tercih etmektir” diyen Prof. Dr. Tıraş, konuyla ilgili aşağıdaki açıklamaları yaptı:

Yazının Devamını Oku

Normal doğum hangi durumlarda yapılmamalı?

19 Şubat 2014
Bel fıtığı ve yüksek tansiyon sezaryen nedeni.

Anne adaylarının sadece korktukları için sezaryen doğumu tercih etmemeleri gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, hangi durumlarda normal doğumun gerçekleşemeyeceğini ve normal doğumun avantajlarını anlattı.

HANGİ DURUMLARDA NORMAL DOĞUM TERCİH EDİLMEZ?

Bebeğin düz gelmemesi, anne karnında bebeğin yan duruşu, plasentanın önde olması, plasenta ayrımının erken olması, bebeğin kordonunun başından önde olması, bebeğe giden suyun azalması, üçüz gebelikler, ikiz gebeliklerde ilk bebeğin anne karnında ters durması, anenin kemik yapısının bebeğin geçebileceğinden dar olması, annenin kalp hastalığı, yüksek tansiyon, bel fıtığı gibi hastalıklardan dolayı ıkınmanın sorun oluşturabileceği durumlar, annenin genital bölgesinde oluşmuş uçuk ve HPV gibi virütik enfeksiyon oluşmuş olması gibi durumlarda normal doğum yerine sezaryen tercih edilmektedir.

NORMAL DOĞUMDAN NEDEN KORKULUYOR?

Normal doğum için annenin kararlı olması çok önemlidir. Anne adaylarının birçoğu toplumda oluşan ön yargıların olumsuz etkisinin tesirinde kalıyor. Çevresindeki annelerin abartılı doğum hikayeleri, anne adaylarını normal doğumdan korkutuyor. Bu da anne adaylarını olumsuz yönde etkileyerek doğal ve normal olan doğum yerine yapay ve daha ağrısız olduğu düşünülen sezaryenle doğum gibi normal olmayan yolların tercih edilmesine neden oluyor.

EPİDURAL NEDİR?

Epidural analjezi, omurilikten çıkan sinirlerin bulunduğu yere lokal anestezi uygulanarak ağrısız bir şekilde doğum yapılması sağlanıyor. Epidural analjezi yoluyla normal doğumun ağrı olmadan yapılması sağlanabilmektedir.

UYGULAMA NASIL YAPILIYOR?

Doğumun başında anne adayının bel bölgesine katater yerleştirilir. Ağrı kesici verilmesi için rahim ağzının açılması beklenir. Rahim ağzı 4 cm olana kadar beklenmektedir. Epidural analjezi uygulanan anne adayları doğum sırasında ıkınma ihtiyacı duymayabilir. Fakat doğuma destek ve yardımcı olan kişilerin el yordamıyla veya monitörden gözlemleyerek ıkınması gereken vakti anneye bildirmeleri mümkündür.

NORMAL DOĞUMUN AVANTAJLARI NELERDİR?

    Anne bebeğini doğumdan hemen sonra emzirmeye başlayabilir.Bebek doğum sırasında ciğerinde bulunan sıvıyı dışarı atabilir.Doğumun ardından yaklaşık 8 saat sonra taburcu olunabilir.Anne gündelik hayatına daha kısa sürede dönebilir.Normal doğumla bebek sahibi olan anneler aldıkları kiloları daha kısa sürede verebilmektedirler.Bebeğe anestezi uygulaması yapılmamış olur.

BEBEĞİM NE ZAMAN DOĞACAK?

Bebeğin düz gelmemesi, anne karnında bebeğin yan duruşu, plasentanın önde olması, plasenta ayrımının erken olması, bebeğin kordonunun başından önde olması, bebeğe giden suyun azalması, üçüz gebelikler, ikiz gebeliklerde ilk bebeğin anne karnında ters durması, anenin kemik yapısının bebeğin geçebileceğinden dar olması, annenin kalp hastalığı, yüksek tansiyon, bel fıtığı gibi hastalıklardan dolayı ıkınmanın sorun oluşturabileceği durumlar, annenin genital bölgesinde oluşmuş uçuk ve HPV gibi virütik enfeksiyon oluşmuş olması gibi durumlarda normal doğum yerine sezaryen tercih edilmektedir.

Normal doğum için annenin kararlı olması çok önemlidir. Anne adaylarının birçoğu toplumda oluşan ön yargıların olumsuz etkisinin tesirinde kalıyor. Çevresindeki annelerin abartılı doğum hikayeleri, anne adaylarını normal doğumdan korkutuyor. Bu da anne adaylarını olumsuz yönde etkileyerek doğal ve normal olan doğum yerine yapay ve daha ağrısız olduğu düşünülen sezaryenle doğum gibi normal olmayan yolların tercih edilmesine neden oluyor.

Epidural analjezi, omurilikten çıkan sinirlerin bulunduğu yere lokal anestezi uygulanarak ağrısız bir şekilde doğum yapılması sağlanıyor. Epidural analjezi yoluyla normal doğumun ağrı olmadan yapılması sağlanabilmektedir.

Doğumun başında anne adayının bel bölgesine katater yerleştirilir. Ağrı kesici verilmesi için rahim ağzının açılması beklenir. Rahim ağzı 4 cm olana kadar beklenmektedir. Epidural analjezi uygulanan anne adayları doğum sırasında ıkınma ihtiyacı duymayabilir. Fakat doğuma destek ve yardımcı olan kişilerin el yordamıyla veya monitörden gözlemleyerek ıkınması gereken vakti anneye bildirmeleri mümkündür.

BEBEĞİM NE ZAMAN DOĞACAK?

Yazının Devamını Oku