İmtihan ve sabır – 2: Tohum taşı deler

Varlık âleminde her şey, sabırlı bir bekleyiş, bitmeyen bir azim ve kararlılıkla Allah tarafından fıtratına koyulan hedefe doğru yol almaktadır. Acele etmeden, fıtratta geçerli kanunları gözeterek ve yön/yol değiştirmeden... Mesela tohum sabırla taşı toprağı deler, gün yüzüne çıkar.

Haberin Devamı

BAŞKALARININ dediklerine/diyeceklerine karşı sabret, güzellikle onlardan ayrıl. (Müzzemmil 73/10) 

“Onlara, sabretmelerinden ötürü mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar. (Kasas 28/54)

“Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa şükreder, bu onun için hayır olur.  Başına bir bela gelecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.”( Müslim, Zühd 64)

Varlık âleminde her şey, sabırlı bir bekleyiş, bitmeyen bir azim ve kararlılıkla, Allah tarafından fıtratına koyulan hedefe doğru yol almaktadır. Acele etmeden, fıtratta geçerli kanunları gözeterek ve yön/yol değiştirmeden... Mesela tohum sabırla taşı toprağı deler, gün yüzüne çıkar. Tomurcuk, sabırla bağrını güneşe açar ve sonra varlığa erer. Ana rahmine bir damla su olarak giren yavrunun dokuz ay sonra güzel bir bebek olarak dünyaya gelmesi de en güzel sabır örneklerindendir.

Haberin Devamı

TEK SABIRSIZ
Bütün varlıklar içinde sabırsızlık gösteren sadece insandır. Eşya arasındaki düzene uymayan, yükselirken mesafelere tahammülü olmayan ve tırmanmada birkaç merdiveni birden atlamak isteyen!.. Sebepleri gözetmeden sonuç bekleyen! Düşünmeden konuşan, konuştuklarına pişmanlık duyan ve birbirini takip eden pişmanlıklardan ders almayan, uslanmayan! Biz, Allah katında sabrettiğimiz kadar değerliyiz. “Gelse celalinden cefa yahut cemalinden vefa; ikisi de cana safa, lütfun da hoş kahrın da hoş” gerçeğine uygun, yürekliliğimiz ve hoşnutluğumuz kadar değerliğiz. Yokluk ve varlık karşısında kişiliğimizi koruyup, hayatı günübirlik algılamadığımız kadar değerliyiz.

MEVSİMİNİ BEKLE
Hz. Mevlânâ, Mesnevi’de bir buğday tanesinin serüveninden yola çıkarak sabrı şöyle özetler: “Bir buğdayın insana gıda ve kuvvet, dizlerine derman, gözlerine nur ve beslenme kaynağı olabilmesi için onun toprağın bağrına gömülmesi, toprakla mücadele ede ede filizlenip gelişmesi, sonra biçilip harmanda dövülmesi, samandan ayrılıp değirmende öğütülmesi, teknelerde yoğrulup hamur haline getirilmesi, fırınlara atılıp ateşte pişirilmesi, sonra dişlerle bir kere daha parçalanıp mideye gönderilmesi gerekir. Bunun gibi, insanın insanlığa yükselip bir işe yarar hale gelmesi için de onun çeşitli zorluklardan geçirilerek birçok defa elenmesi, elenip özünü bulması gereklidir. Unutma ki her şeyin bir mevsimi vardır: Sen de mevsimini bekle!”

Haberin Devamı

“Yakıcı yaz güneşinin altında sabırla zamanını beklemeyi bilmeseydi, çağla şekerpare, koruk üzüm, kelek kavun olur muydu?” (Şeyh Bedrettin)

 

KURAN VE RAMAZAN
Elif Lâm Râ. Bu (Kuran), sonsuz hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından bütün yönleriyle ayetleri mükemmel hale getirilmiş, sonra da ayrıntılı bir şekilde açıklanmış bir kitaptır.

(Hûd, 11/1)

 

İmtihan ve sabır – 2: Tohum taşı deler3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT
ADIM ADIM HÜCRE-İ SAADET
HAZRETİ Ömer (r.a.) zamanında Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in kabrinin üzeri kapatıldı. O yıl, Medine’de kuraklık ve kıtlık olmuş, yağmur yağmamıştı. Hz. Aişe’ye sordular, o da Allah resulünün baş hizasından pencere açın dedi. Bugün de Yeşil Kubbe’nin üzerindeki pencere hala durmaktadır. Emeviler döneminde Ömer bin Abdülaziz zamanında oda duvarla çevrilir ancak duvar Kâbe’ye benzemesin, insanların kalpleri kaymasın diye beşgen yapılır. Duvarın kenarındaki beyazlık, Anadolu Selçuklu hükümdarı Nureddin Zengi zamanında yaptırılmıştır.

 

Haberin Devamı

KISSADAN HİSSE
HİÇ ŞÜPHESİZ İSLAMİYET, ÖNCEDEN YAPILANLARIN HESABINI SORMAZ...
AMR bin Âs (r.a.) arkadaşlarının kendisine bir kötülük yapmasından korkarak Müslüman olduğunu gizledi. Arkadaşlarından ayrılarak Resulullah’a kavuşmak üzere yola çıktı. “Hidde” denilen mevkiye geldiğinde iki kişiyle daha karşılaştı. Bunlar da hakkı idrak etmiş ve Müslüman olmak üzere Resulullah’a gitmekte olan Osman bin Talha ile Arapların harp dâhisi Halid bin Velid’den başkası değildi. Harre denilen mevkide develerini çökerttiler, en güzel elbiselerini giydiler ve Mescid-i Nebevi’ye doğru gittiler. Bu esnada Resulullah da onların geldiğini haber almış, ashabıyla birlikte onları beklemekteydi. Manzara gerçekten heyecan vericiydi.

Haberin Devamı

Bir zamanlar, “Bütün Kureyş Müslüman olsa, ben yine Müslüman olacağımı sanmam” diyen, İslam ordularına karşı en şiddetli mücadeleyi yapan Amr, Resulullah’a (sav) biat etmek üzere gelmekteydi.

Müslümanlarda sevinç ve sürur hâkimdi. Ancak Amr, sevinmekle birlikte eski günahlarını ve hatalarını düşünüyor, heyecanla ve korkuyla Resulullah’a doğru yaklaşıyordu. Önce Halid bin Velid ile Osman bin Talha, Resulullah’a biat etti. Daha sonra Amr bin Âs kendisini Hz. Peygamber’in dizleri dibinde oturmuş buldu. Mahcubiyetinden Hz. Peygamber’in yüzüne bakamıyordu. Resulullah’a, o zamana kadar işlediği günahların affedilmesi için dua etmesi şartıyla biat edeceğini söyledi. Resulullah şöyle buyurdu:

Haberin Devamı

“Ey Amr! Biat et. Hiç şüphesiz İslamiyet önceden yapılanların hesabını sormaz.”

 

BİR SORU BİR CEVAP
FITIR SADAKASI NASIL VERİLİR
HALK arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır) insan olarak yaratılmanın ve ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak, dinen zengin olup ramazan ayının sonuna yetişen Müslüman’ın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır. (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 103-105) Vacip oluşu, sünnetle sabittir. (Buhârî, Zekât, 70-78). Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her Müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir. (Ebû Dâvûd, Zekât,20)

Fıtır sadakasının vacip olma zamanı ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir.

Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır. Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur.

Yazarın Tüm Yazıları