Buğra Adil Buyrukcu

Yediğiniz her şey psikolojinizi de etkiliyor

3 Aralık 2023
Beslenme alışkanlıklarımız fiziksel sağlığımızı olduğu kadar zihin ve ruh sağlığımızı da doğrudan etkiliyor. Bu gerçek, her geçen yıl çok daha fazla kişinin odak noktası olmaya başladı.

Öyle ki, 2024 Sağlıklı Yaşam Trendleri’nde ilk sıraya, “Beslenme ile zihin sağlığını koruma” yerleşti. Peki, bu ne anlama geliyor? Hadi gelin, bugün yiyeceklerin ruh sağlığımız üzerinde ilaç gibi nasıl etki ettiğine bir göz gezdirelim.

* * *

Sağlıklı yaşam uzmanı ve bir hekim olarak yıllardır yeterli ve dengeli beslenmenin ne kadar önemli olduğunu her fırsatta dile getirdim. Bugün de bu konu vesilesiyle sizlere beslenme alışkanlıklarınıza neden dikkat etmeniz gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Çünkü, konu oldukça mühim. Özellikle son 10 yıldır yapılan bilimsel araştırmalar, beslenme alışkanlıklarının psikolojik bozukluklarda önemli bir rol oynadığı ve hem fiziksel sağlığımızı hem de ruh sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkilediğini gözler önüne serdi. Sağlıksız beslenmenin bedenimize verdiği zararların dışında ruhumuzu da tükettiğini biz artık çok iyi biliyoruz. Bu nedenle tüm dünyada psikolojik sağlığı korumak için özel beslenme terapileri ile özel diyet programları oldukça fazla ilgi görüyor. Çünkü beslenme şeklinizin sizi mutlu da mutsuz da yapabildiği oldukça net bir bilgi.

BEDEN VE RUH SAĞLIĞI AYRILMAZ BİR İKİLİDİR

Ortaya çıkan birçok hastalık aslında zihinsel ve ruhsal kökenli olmasına karşın, bedensel kaynaklı sanılıyor. Bu durum da aslında büyük bir yanılsamayı beraberinde getiriyor. Çünkü ruh ve beden sağlığı ayrılmaz bir ikilidir. Birinin dengesinin bozulması, diğerinin de olumsuz etkilenmesine neden olur. Bu ikiliyi koruyabilmenin en iyi yollarından biri de doğru beslenmedir. Mesela gelin şimdi sağlıklı beslenmenin psikolojimiz üstündeki birkaç olumlu etkisine bir göz gezdirelim. Öncelikle sağlıklı beslenme, enerji seviyenizin artmasını sağlar. Ne kadar sağlıklı beslenirseniz, beyniniz de bir o kadar iyi çalışır ve motivasyonunuz güçlenir. İhtiyacınız olan vitamin ve mineralleri yeteri kadar aldığınızda stres, depresyon ve anksiyete ile daha güçlü savaşır, etkilerini azaltabilirsiniz. Dengeli beslenmek gün içerisinde ruh halinizin de iyi olmasını sağlar. Kilo almanızın önüne geçer. Kaliteli bir uyku uyumanıza yardımcı olur. Kaliteli uyku ise mutluluk ve huzur demektir. Çünkü uyku, beyninizi dinlendirir, hücre yenilemesini sağlar ve zihninizi güçlendirir. İyi bir uyku, aynı zamanda gününüzü dengeli, aktif ve verimli geçirmemizi sağlar.

RUH SAĞLIĞIMIZA İYİ GELEN BESİNLER

Yazının Devamını Oku

Günlük hayatı zehir eden hastalık: Sistit

26 Kasım 2023
İdrar yapmakta zorlanma, yanma ve ağrı... Eminim ki, bu üç belirtiyi okuyan kadın okuyucularımın aklına ilk gelen hastalık, sistit olmuştur ve bunu düşünmekte de kesinlikle haklılar.

Kadınlarda sık görülen ve günlük hayatı zehir eden sistit, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Eğer tekrarlayan bir tablo ortaya çıkıyorsa, o zaman çok daha ciddiye alınmalı ve mutlaka ilaç tedavileri ile birlikte ek önlemler uygulanmalıdır. Peki, bu ek önlemler nelerdir? Bitkisel yollarla bu hastalıkla mücadele edilebilir mi? Hadi gelin, bu soruların cevabını birlikte öğrenelim. Kadınlarda sık görülen ve bir idrar yolu enfeksiyonu olan sistit, kişilerin yaşam kalitesini gerçekten düşüren rahatsızlıkların başında gelir. En sık karşılaşılan belirtileri arasında ise idrar yaparken yanma, ağrı ve sızı yer alır. Bunların yanında kasık bölgesinde sürekli ağrı, idrar yapmanıza rağmen hâlâ idrar varmış gibi hissetme, kötü kokulu bir idrarın olması, cinsel ilişki sırasında ağrı hissetme, idrarı yaparken kan gelmesi ve geçmeyen sırt ağrıları, bu hastalığın habercilerindendir. Ancak çocuklarda belirtileri biraz daha farklı olarak ortaya çıkar. Özellikle kız çocuklarında boğaz veya kulakta herhangi bir enfeksiyon olmadığı halde yüksek ateş oluyorsa o zaman idrar yolu enfeksiyonunu da akla getirmek gerekir. Bunun dışında çocuklarda iştahsızlık, zayıflık, sürekli yorgunluk ve uyku hali durumu da varsa hemen bir hekime başvurularak, hastalığın tedavisine başlanmalıdır. Bebeklerde idrar yolu enfeksiyonlarının geliştiğini gözlemlemek biraz zordur. Ancak bebeğiniz çiş yaptığı zaman ağlıyorsa, o zaman bu hastalıktan şüphelenmek ve hemen bir doktora gitmek, en sağlıklısı olacaktır.

SİSTİT NEDEN OLUR?

Sistit, aslında birçok sorundan kaynaklı ortaya çıkabiliyor. Özellikle kadınlarda ilk cinsel ilişki sonrası oldukça sık rastlanıyor. Toplumda buna ‘balayı sistiti’ deniyor. Bunun dışında mikrobiyotanın çok sık bozulduğu ve bağışıklık sisteminin zayıf olduğu zamanlarda da görülebiliyor. Kadınların hijyenik amaçlı kullandığı pedlerden, tamponlardan ve sperm öldürücü jellerden kaynaklı da hastalık ortaya çıkabiliyor. Ayrıca genital bölgenin iyi temizlenmemesi ve çikolata kistlerinin idrar torbası içerisinde olması gibi birçok neden sistit hastalığını beraberinde getirebiliyor. Bir de dar pantolonlar genital bölgede tahrişe neden olabileceği için giyilmesini pek önermiyorum. Cinsel ilişki sonrası ise kadınların idrara çıkmasını tavsiye ederim. Çünkü ilişkiye bağlı bir mikrobik durum varsa idrarla dışarı atılımı sağlanabiliyor. Bir de havuzlara çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü hijyenik olmayan havuzlar, idrar yolu enfeksiyonlarına davetiye çıkarıyor. Ayrıca az su içmek de idrar yolu enfeksiyonlarına yol açan önemli faktörlerden biri. Bu nedenle günlük olarak her 20 kilograma 1 litre olacak şekilde su içmeyi ihmal etmeyin. 

İDRAR TUTMAK ENFEKSİYONA NEDEN OLUYOR

Sistit hastalığı, en çok cinsel ilişki, hijyenik olmayan tuvaletlerin kullanılması ve el temasıyla bulaşıyor. Kadınlarda büyük abdesti yaptıktan sonra temizliği arkadan öne doğru yapmak da bulaş riskini artırıyor. Bir de özellikle üstünde durmak istediğim çok önemli bir konu var. O da idrar tutmak. İdrar tutmak, hiç de sağlıklı bir şey değil. Çünkü bu durum, mesane ağzı kaslarının çok kasılmasına neden olduğu gibi idrar torbasının da genişlemesine yol açıyor. Genişleyen idrar torbasında ise idrar tam olarak boşaltılamadığı için mikrop üremesi tetikleniyor. Böylece sürekli idrar tutan kişilerin idrar yolu enfeksiyonlarına yakalanması kaçınılmaz oluyor.

Yazının Devamını Oku

Saç dökülmesini önlemek mümkün mü?

19 Kasım 2023
Son yılların en büyük kozmetik sorunlarından birinin de saç dökülmesi olduğu kesin.

Bu durumun pek çok nedeni bulunuyor ama bu ani artışın arkasında çevre kirliliğinin, sağlıksız beslenmenin, stresin, mevsim değişikliğinin, yanlış uygulamaların da katkısı var. Eğer siz de bugünlerde saçlarınızın dökülmesinden endişe ediyorsanız, o zaman gelin bu sorundan nasıl kurtulacağımızı birlikte öğrenelim. Cildimiz kadar özenli bir bakıma ihtiyaç duyan saçlarımız, dökülmeye başladığı zaman, öncelikli olarak estetik açıdan bir kaygı yaratıyor. Ancak saç dökülmesi sorununu çok iyi değerlendirmek oldukça önemli. Çünkü problemin ardında böbrek üstü ve yumurtalık tümörleri, zehirli guatr ve tiroit bezinin az çalışması, karaciğer ya da böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları da yatabiliyor. Bu nedenle saç dökülmeniz çok uzun zamandır devam ediyorsa, sakın nasılsa düzelir diyerek, sorunu görmezden gelmeyin ve doktora başvurmayı ihmal etmeyin. Peki, saç dökülmesinin altında ciddi bir sağlık sorunu yatmıyorsa ve mevsimsel değişimler, çevresel faktörler, stres ya da sağlıksız beslenme gibi nedenlerle dökülüyorsa bunu önlemek mümkün mü? Cevabımız, kesinlikle mümkün... 

SAÇ SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN DOĞADAN YARDIM ALIN

Altta yatan herhangi bir sağlık sorunu olmayan saç dökülmelerine karşı mücadelemizde öncelikli olarak doğadan destek alacağımızı belirtmek isterim. Bu tarz hastalarıma her zaman öncelikli olarak fitoterapik çözümler ve doğal takviyelerle çözümler öneriyorum. Çünkü doğanın gücünü ve şifa kaynaklarını saçlarımıza uyguladığımız zaman güzel sonuçlar alabiliyoruz. Hadi gelin şimdi, bu gücü nasıl kullanacağımıza bir bakalım.

SAÇ SAĞLIĞINI DESTEKLEYEN TAKVİYELER

Yeterli ve dengeli bir beslenme tarzınız yoksa o zaman karşılaşacağınız en önemli sorunlardan biri vitamin ve mineral eksikliği olacaktır ki bu durum da saç dökülmelerinin ana nedenleri arasında yer alır. Genellikle diyet dönemlerinde görülen demir, çinko, biyotin, B grubu vitaminler ve D vitamini eksikliği dökülmeye neden olur. Saç sağlığınızı korumak için bu vitamin ve mineralleri yeteri kadar almaya özen göstermemiz şart. Bunları ister beslenme yoluyla alabilir isterseniz de takviye olarak kullanabilirsiniz. Ancak, takviye olarak almadan önce mutlaka değerlerinize baktırmanızı ve doktor kontrolünde bu bitkisel ürünleri kullanmanızı öneririm.

Yazının Devamını Oku

Erken menopoz döneminde beslenme

12 Kasım 2023
Günümüzde erken menopoz sorunuyla karşı karşıya kalan kadınların sayısı her geçen gün artış gösteriyor. Elbette ki bu konuyla ilgili belirli tedavi yöntemleri bulunuyor.

Ancak ben bugün sizlere erken menopozla savaşmanın en önemli ayaklarından birini oluşturan sağlıklı ve doğru beslenme ile ilgili bilgiler vereceğim. Çünkü doğru planlanmış bir beslenme planıyla erken menopoz sürecini geciktirmek mümkün. Menopoz, kadınlar için doğal bir süreçtir ancak günümüzde 40 yaşından önce gerçekleşen erken menopoz vakalarının artış göstermesi, özellikle çocuk sahibi olmak isteyen kadınları oldukça fazla üzmektedir. Genetik yatkınlığın yanı sıra çevre kirliliği, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, stres, alkol ve sigara kullanımı gibi dış etkenlerden kaynaklanan pek çok nedenden ötürü de erken menopoza girilebiliyor. Ancak eğer tanı erken koyulmuş ve adet kanaması tam anlamıyla kesilmemiş ise bu durumdaki hastalar için doğal yöntemler de başarılı sonuç verebiliyor. Çünkü erken menopoz ile mücadele eden hastalarda sağlıksız beslenmeyle vücuda alınan toksinler ve ağır metaller, yumurta yaşlanması, yumurtanın sayısının azalması veya kalitesinin bozulması gibi durumlara yol açabiliyor. Bu nedenle doğal tedavilerle birlikte gerçekleştirilen doğru bir beslenme planı, uyuyan yumurtaların yeniden uyanmasına ve yumurta gelişimini sağlamaya yardımcı olabiliyor.

TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMAK GEREKİR?

Erken menopozun ne olduğunu ve kendini nasıl gösterdiğini bilmek, erken tanı için oldukça önemlidir. Herkesin bildiği gibi erken menopoz sürecinde öncelikle kısa adet döngüleri veya düzensiz adet döngüleri oluşuyor. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir konu var. O da kadınların adet gördükleri zaman bile erken menopoza girebildikleri. Çünkü adet görseniz bile yumurtalarınız aktivitelerini kaybetmiş ve uyur bir duruma geçmiş olabiliyor. Tabii her adet döngüsü değişikliğinin de menopoz demek olmadığını hatırlatmak isterim. Bir kişinin birkaç ay adetten kesilmesi, menopoza yatkın olduğu anlamı taşımaz. Tanı koymak için öncelikle adet düzensizliğinin 6 ay boyunca devam ediyor olması ve yine adet düzensizliğinin 10 günlük periyotlarla değişiyor olması gerekir. Ancak bu durumda olan hastalar için tedavilere başlanabilir.

ERKEN MENOPOZ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Erken menopoz ile ortaya çıkan çok belirgin semptomlar vardır. Bunlar arasında baş ağrısı, göğüslerde büyüme ve uyku sorunları başı çekmektedir. Kişilerde ayrıca kaygı, endişe ve sinirlilik hali gözlendiği gibi ağlama nöbetleri de olabilir. Erken menopoz sürecinde kilo alımı da çok kolaylaşır. Bu nedenle kilo kontrolü yapmak oldukça önemlidir. Erken menopoz sürecinde cilt sağlığı da olumsuz etkilenir ve özellikle cilt yaşlanması hızlanır. Saç kayıpları ile birlikte tırnaklar da çabuk kırılmaya başlar. Cinsel istek ise çok ciddi bir şekilde düşer. Menopozal semptomları dışarıdan hormon vererek düzeltmek mümkündür ama ben her zaman ilk etapta doğal ve destekleyici tedavileri uygulamayı tercih ediyorum. Bu nedenle de işe, akupunktur veya bitkisel tedavilerle başlıyorum. Özellikle akupunktur, erken menopoz tedavisi alan hastalar üzerinde oldukça iyi sonuçlar almamıza yardımcı oluyor.

SAĞLIKLI BESLENME ŞART

Yazının Devamını Oku

Akupunktur ve zayıflama

5 Kasım 2023
Tamamlayıcı tıp alanının önemli silahlarından biri olan akupunktur, birçok hastalıkta destek tedavi olarak kullanılmasının yanı sıra zayıflama konusunda da etkili sonuçlar vermektedir.

Ancak akupunktur ile zayıflayabilmek ve bölgesel yağlardan kurtulabilmek için hastaların da uygulaması gereken önemli detaylar vardır. Gelin, bugün akupunkturun zayıflamaya olan etkilerini birlikte mercek altına alalım. Geleneksel Çin tıbbının vazgeçilmezleri arasında yer alan ve 5 bin yıldır kullanılan akupunktur, son yıllarda zayıflama yöntemleri arasında en çok araştırılan konuların başında geliyor. Özellikle sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşamın getirisi olan fazla kilo sorunu, her yaştan kesimi etkisi altına alınca, doğal yöntemlerle kilo vermek isteyenlerin de ilgi odağı haline geldiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle ben de bugün sizlere akupunkturun zayıflamaya olan etkilerinin neler olduğunu anlatmak istedim. Çünkü toplumda bilinen yargının aksine akupunktur, tek başına zayıflatan bir yöntem değildir.

AKUPUNKTUR TEK BAŞINA ZAYIFLATMAZ

Konunun ayrıntılarına girmeden önce, akupunktur ve kilo verme ile uğraşan bir hekimin mutlaka beslenme üzerine de bir eğitim almış olması gerektiği ya da eğitim almamışsa, mutlaka bir diyetisyen ile çalışmasının şart olduğunu belirtmek isterim. Çünkü akupunktur, tek başına zayıflatan bir yöntem değil, tedavi ile birlikte hastanın beslenme dengesinin sağlanmasıyla işleyen bir sistemdir. Kısacası, “Ben istediğim gibi yiyeyim, içeyim. Nasılsa akupunktur yaptırırım ve zayıflarım” gibi bir durum söz konusu değil. Eğer başarılı bir sonuç alınmak isteniyorsa, hastaların mutlaka hekimleri tarafından hazırlanan diyet programına uyması gerekiyor. Çünkü ancak o zaman akupunkturun etkilerini görebiliyoruz.

AKUPUNKTUR HASTADA NASIL ETKİLER YARATIYOR?

“Şimdi hocam diyet yapıyorsak, o zaman akupunktura ne gerek var” diye sorabilirsiniz. İşte asıl kritik nokta burası. Çünkü zayıflama sürecinde hazırlanan diyetlerle insanların sevdiği yiyeceklere veda etmelerini istemek durumunda kalıyorsunuz. Bu da kişilerde ciddi bir psikolojik stres yaratıyor. Biz bu durumu ortadan kaldırmak amacıyla eş zamanlı olarak mutluluk hormonu sentezleyecek ve hızlı doymayı sağlayacak bir akupunktur yapıyoruz. Böylece hastanın diyete adaptasyonu sağlanmış oluyor. Ayrıca hastalarımızın çoğunun gün içerisinde atıştırma alışkanlığından vazgeçemediğini gözlemliyoruz. Bu durumda da devreye kulak akupunkturu giriyor. Bunun yanı sıra hastanın metabolizmasını çalıştıracak ve hızlandıracak vücut akupunkturunu da kullanıyoruz. Böylece vücudun gastrointestinal sistemi düzenli çalışıyor ve kabızlık gibi problemler, daha kolay çözülebiliyor. Ayrıca beynin yarattığı acıkma hissi de baskılanabiliyor. Yani akupunktur, kilo vermeye, iştahı azaltarak, midede çabuk doyma hissi yaratarak, metabolizmayı hızlandırarak, stresin yol açtığı gereksiz yeme nöbetlerini engelleyerek, uykuyu düzenleyerek ve kişiyi mutlu ederek etki ediyor. Kısacası akupunktur tek başına zayıflatmıyor, yapmış olduğunuz diyete uyumunuzu sağlıyor.

AKUPUNKTUR BÖLGESEL ZAYIFLAMA İÇİN DE KULLANILABİLİR Mİ?

Yazının Devamını Oku

Ağır metallere maruziyet gebelik şansını azaltıyor

22 Ekim 2023
Kısırlık sorunuyla mücadele eden çiftlerin sayısı maalesef ki her geçen gün artış gösteriyor.

Elbette kısırlığa neden olan birçok faktör bulunuyor. Ancak yapılan son çalışmalar gösteriyor ki ağır metallere maruz kalan çiftlerde gebelik çok daha zor oluşuyor. Özellikle sebebi bilinmeyen infertilite yaşayan çiftlerde ağır metal toksisitesinin de düşünülmesi oldukça önemli. ‘Hiçbir sağlık sorununuz olmadığı halde çocuk sahibi olamıyor musunuz’ ya da ‘Erken menopoza mı girdiniz?’ Elbette ki, bu iki soruna neden olabilecek oldukça fazla faktör bulunuyor. Ancak ben bugün göz ardı edilmemesi gereken ve üreme sağlığını olumsuz etkileyen ağır metal toksisitesinden bahsetmek istiyorum. Çünkü yapılan birçok bilimsel çalışma bizlere gösterdi ki gerek beslenme gerekse çevresel faktörler nedeniyle ağır metallere maruz kalan çiftlerde gebelik daha zor oluşuyor. Elbette ki, birçok insanın kanında küçük miktarlarda ağır metaller bulunuyor. Ancak bazılarımız, yaşadıkları çevre, yaptıkları iş ve sağlıksız beslenme nedeniyle daha sık ve yüksek dozlarda bu metallere maruz kalabiliyor. Bu nedenle hangi ağır metallere temas ettiğinizi ve bu toksik metallerin üreme sağlığınıza nasıl zarar verdiğini bilmeniz oldukça önemli. Ben özellikle çocuk sahibi olamayan hastaların öncelikle tedavilere buradan başlamalarını öneriyorum. Çünkü her ne kadar günümüzde ağır metallerden korunmak zor olsa da belirli tedavi yöntemleriyle vücudunuzda bulunan toksik yükü azaltmanız mümkün.

AĞIR METALLERİ NEREDEN ALIYORUZ?

‘Ağır metaller ve toksinler, nasıl oluyor da yumurta ve sperm sayısını etkiliyor ya da erken menopoza neden oluyor’ diye kafanızda soru işaretleri oluşmuş olabilir. Eminim, sizler de son yıllarda çocuk sahibi olamayan hasta sayısında ciddi bir artış gözlendiğini duymuşsunuzdur. Eskiden çocuk sahibi olamayan çiftlerin oranı yüzde 15 civarında iken şimdilerde bu oran yüzde 20’lere yükseldi. Bu da her evli yedi çiftten birinin çocuğu olmadığı anlamına geliyor. Geçmişle bugünü kıyasladığımız zaman en büyük değişkenlerin beslenme ve teknoloji olduğunu görüyoruz. Çok fazla teknolojik altyapıya maruz kalıyoruz. Bu teknolojik altyapının manyetik alan etkisi ise sıkıntı yaratabiliyor. Bunun dışında içme suları, diş dolguları, çalışma ortamı, mutfağımızdaki gereçler, kozmetik ürünler, tarım ve böcek ilaçları, temizlik maddeleri ile çevresel koşullar vasıtasıyla da ağır metallere ve toksinlere maruz kalabiliyoruz. Bu nedenle özellikle kullandığımız tüm malzemelerin içeriğine bakmanız ve ağır metal varlığı olan ürünleri kesinlikle kullanmamanız, almanız gereken en önemli tedbirlerden biri. Peki, hangi ağır metaller üreme sağlığını etkiliyor? Şimdi sayacağım metalleri sıkça duyduğunuzdan eminim ama üreme sağlığınıza nasıl zararlar verdiğini okuduğunuzda çok şaşıracaksınız.

ÜREME SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLEYEN AĞIR METALLER

Arsenik:

Yazının Devamını Oku

Boğaz ağrısı ve öksürük için doğal reçeteler

15 Ekim 2023
Koronavirüs, grip ve soğuk algınlığı gibi viral hastalıklarda en sık rastlanan belirtilerin başında gelen boğaz ağrısı ve öksürük, son günlerde birçok kişiyi etkisi altına aldı.

Eğer, sizin de geçmeyen bir öksürük şikâyetiniz ve boğaz ağrınız varsa o zaman kağıt ve kalemlerinizi hazırlamanızı öneririm. Çünkü, bu doğal ve bitkisel tarifler sizin için. Viral hastalıkların en sık karşılaşılan belirtilerinden olan boğaz ağrısı ve öksürük şikâyetleri, havaların soğumasıyla birlikte elbette her zaman artış gösteriyor. Ancak bu yıl COVID-19’un yeni varyantlarının çok daha bulaşıcı olması da hasta sayılarını tetikleyen önemli bir faktör oldu. Elbette ki üst solunum yolu rahatsızlıklarından korunmak için en temel tedbirler, kişisel temizlik, maske kullanımı, sosyal mesafe, kalabalık ortamlardan uzak durmak, dengeli beslenme ve yeterli uykudur. Ancak bu hastalıklara karşı vücudumuzu korumamıza yardımcı olabilecek şifa dolu bitkiler de var. Yapılan araştırmalar, özellikle bitkisel boğaz pastillerinin bariyer görevi görerek, virüslerin çoğalmasını engellediğini ve bu hastalıklara karşı etkili olduklarını gösteriyor. Peki, evlerimizde bitkisel bir boğaz pastilini nasıl yapabiliriz? Öksürüğe iyi gelen doğal tarifler nelerdir? Hadi gelin, bugün hep birlikte önce ilaçlara sarılmak yerine şifalı bitkilerle hazırlanan bu özel tariflere bir göz gezdirelim.

BOĞAZ PASTİLİ KULLANIRKEN BUNLARA DİKKAT!

Öncelikle boğaz pastillerini kullanırken bazı noktalara dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatmakta fayda var. Çünkü oral yolla alınan boğaz pastilleri, ağız içinde emilerek tüketilmeli ve doğrudan yutulmamalıdır. Pastiller, ağızda uzun süre kalması gereken maddelerdir ve 3-4 saat koruma sağlar. Bu nedenle pastili aldıktan sonra en az 1 saat boyunca bir şey yiyip içilmemelidir. Ayrıca bitkisel bir pastil hazırlayacağımız için kronik hastalığı olanların, düzenli ilaç kullananların, hamilelerin ve emziren annelerin, pastil kullanmadan önce mutlaka hekimlerine danışmasını öneririm. Çünkü bitkiler de bazı ilaçlarla etkileşime geçebilmektedir.

BOĞAZ AĞRISINA İYİ GELEN BİTKİSEL TARİFLER

Hazırlayacağınız bitkisel pastillerle hem virüsten korunabilir hem de iyileşmenizi hızlandırabilirsiniz. Ayrıca kalabalık yerlerde, toplu taşımada ve marketlerde vakit geçirirken, bitkisel boğaz pastillerinin koruyucu özelliklerinden de yararlanabilirsiniz.

MALZEMELER

Yazının Devamını Oku

Rahatsızlığınıza göre probiyotik seçin

8 Ekim 2023
Artık çok net bir şekilde biliyoruz ki bağırsaklarımız vücudumuzda ikinci beyin olarak bizleri yönetiyor.

Dolayısıyla hem sağlığımız hem de yaşam kalitemiz için bağırsak hareketlerimizde sorun olmaması önemli. İşte tam da bu noktada devreye probiyotikler giriyor. Ancak probiyotiklerden fayda sağlayabilmeniz için rahatsızlığınıza uygun probiyotikleri kullanmanız şart. Çünkü, hepsinin farklı marifetleri var. Bağırsaktaki dengenin düzelmesi ve sağlıklı bir yaşam sürebilmemiz için artık probiyotiklerin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.

Ancak bilmemiz gereken çok önemli bir konu daha var. O da probiyotiklerin kendi aralarında türlere ayrıldığı ve farklı rahatsızlıklara iyi geldiği... Eğer probiyotik tercihini doğru ve planlı bir şekilde uygulamazsanız emin olun yarardan çok zararı olacaktır. Onun için doğru probiyotikleri tercih etmeyi öğrenmek şart...

ANTİBİYOTİK ÖNÜNE ÇIKAN HER BAKTERİYİ ÖLDÜRÜR

Probiyotikler, ishallerin durdurulmasında oldukça marifetlilerdir. Özellikle antibiyotik kullanımına bağlı gelişen ishal vakalarında. Neden mi? Çünkü antibiyotikler, sadece hastalığa neden olan bakterileri yok etmekle kalmayıp, bağışıklık sistemini destekleyen ve iltihap önleyici role sahip olanlar gibi yollarına çıkan faydalı bakterileri de öldürür. Bu durum da bağırsak florasının bozulmasına neden olur. En ufak bir boğaz ağrısında, nezlede ve soğuk algınlığında antibiyotik kullanılması, iyileşmenizi sağlamadığı gibi bağırsak duvarınıza da korkunç zarar verir. Bu nedenle doktor reçetesi olmadan asla antibiyotik kullanılmamalıdır.

İSHALE İYİ GELEN PROBİYOTİKLER

Vücudumuza yarar sağlayan faydalı bakterileri içeren probiyotikler, rahatsızlıklara bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yukarıda bahsettiğim gibi antibiyotik kullanımı sonrasında bağırsaklarımızda yaşayan milyarlarca faydalı bakteri de yok olur. Bu nedenle bağırsak sağlığınızı desteklemek ve antibiyotik kullanımından kaynaklanan ishalden kurtulmak için laktobasil içeren bir probiyotik kullanmanız gerekir. Bunu günde 5 milyar suş olacak şekilde alabilirsiniz. Eğer, sizin aldığınız probiyotiğin içerisinde 2 milyar suş varsa o zaman 2.5 tablet veya en az 3 tablet şeklinde kullanmanız faydalı olacaktır.

Yazının Devamını Oku