Tsipras efsanesinin çöküşü

Seçimlerden büyük vaatlerin ve mevcut düzene tepki oylarının etkisiyle önemli bir zaferle çıkan Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras'ın Avrupa Birliği gerçekleriyle yüzleşmesi ve ayaklarının yere basmaya başlaması altı ay aldı.

Haberin Devamı

Tsipras’ın ülkeyi aldığı yerle getirdiği yer arasında oldukça önemli fark var. Bu farkın olumlu yönde olduğunu söylemek ise mümkün değil. AB başta olmak üzere Yunanistan’ın kreditörlerine “kafa tutması”, güçlü bir retorik kullanması, kimilerince cesur olarak nitelendirilen çıkışlar yapması, sistemi sorgulaması sokakta Tsipras’a yönelik olumlu duyguları körükledi.

Yunan siyasetçinin idealler ile gerçekler arasındaki dengeyi kuramayarak süreci yönetmekte etkisiz kalması ise ülkesini bugünkü aşamaya getirdi. Bu aşamanın da hiçbir ülkenin tercih etmeyeceği nitelikte olduğunu söylemeye bile gerek yok.

AB’nin işleyişi kuruluşundan bu yana kafa tutmalara değil uzlaşılara dayalı. Tsipras, söz konusu para olduğunda esnekliklerin hemen ortadan kalktığı bir sistemde boğazına kadar borca batmış bir ülkenin ve izlediği tavırla neredeyse diğer 27 ülkeyi karşısına alarak Don Kişot rolüne soyunup, AB’deki tek demokrasi kendi ülkesiymiş gibi davranan ve manevralarıyla güven ortamını ortadan kaldıran bir başbakanın karşılaşmasının kaçınılmaz olduğu bir sonuçla karşılaştı.

Haberin Devamı

Gelinen aşamada sorulması gereken sorulardan biri şu: Yunan hükümeti altı aydır müzakerelerde başına buyruk hareket etmeseydi, tüm telkinlere kulaklarını tıkayıp referandum kartını ortaya sürmeseydi ve bunlar yetmiyormuş gibi elinin güçleneceği hayaliyle “hayır” için kampanya yapmasaydı durum şimdikinden daha iyi olur muydu? Bu sorunun cevabı hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde “evet”.

Bir Yunan yetkilinin zirve sırasında “Senin de kafana silah dayasalar sen de bu şartları kabul ederdin” demesi Yunanistan açısından olayı özetliyor. Tsipras her ne kadar onurlu direnişten, çetin mücadeleden bahsetse de zirvenin sonuç bildirisi kendisini bir kez daha yalanlıyor.

Tsipras, çok sıkı kemer sıkma önlemlerine son verilmesini sağlayacağını söylüyordu. Kemerler gevşedi mi? Hayır tam tersine çok daha sıkı önlemler getirildi.

Haberin Devamı

Yunanistan, toplamda 320 milyar Euro’yu bulan borçlarının bir kısmının silinmesini istiyordu. Bunu başardı mı? Hayır.

KDV seviyeleriyle, vergi tabanlarıyla, emeklilik sistemiyle oynanmasını istemiyordu. Bu başarıldı mı? Hayır.

Özelleştirmenin genişletilmesine karşı çıkıyordu. Bu talebi engelleyebildi mi? Hayır.

Troyka’yı Atina’ya sokmam diyordu. Ne oldu? Troyka, Atina’ya öncesine oranla daha güçlü şekilde dönüyor.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) süreçte yer almasını istemiyordu. Bunu başardı mı? Hayır.

Bu liste uzattıkça uzatılabilir…Bunlar olmadıysa ne oldu diye bakmakta da fayda var.

Yunanistan, 5 Temmuz referandumu öncesine oranla çok daha ağır şartları kabul etmek zorunda kaldı.

Haberin Devamı

Yunan varlıklarının toplanacağı ve denetiminin AB’de olacağı özel bir fon oluşturulmasına karar verildi. Bu noktada Tsipras’ın başarı olarak pazarlayabildiği tek unsur bu fonun merkezinin Lüksemburg yerine Atina’da olacak olması.

Tsipras, AB Komisyonu’nun büyüme ve istihdam yaratılmasına katkı olarak mobilize edeceği 35 milyar Euro tutarındaki programı da kendi başarı hanesine yazmış gözüküyor. Oysa bu da referandum öncesinde AB tarafından masaya getirilmiş bir öneri.

Euro Bölgesi’nin Yunanistan’da 48 saatte, 1 haftada, kısa ve orta vadede gerçekleştirmesini istediklerine değinmiyorum bile…

Kim ne derse desin Yunanistan krizden çıkış süreci bağlamında AB vesayetine sokulmuş durumda. Bunun mimarı da Tsipras ve ekibi. Bu aşamadan sonra Yunanistan’ın diğer AB üyesi ülkelerin krizden nasıl ve hangi mantıkla çıktığına göz atmasında fayda var.

Yazarın Tüm Yazıları