Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri: İstanbul

Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri İstanbul hakkında birikmiş kelimelerim var. Onun eşsizliğini anlatacak tamamlanmamış cümlelerim, çizdiğim resimlerim , okuduğum kitaplarım, dinlediğim müziklerim, karış karış gezdiğim sokaklarım var. Nedim’in; Bir taşına acem mülkünün tamamı fedadır dediği üzerine en çok edebi eserin yazıldığı Şehr-i İstanbul içerisinde koca bir tarihi, iyileri, kötüleri, huzuru, devleri, cüceleri , yorgunlukları , koşuşturmaları, sabah 8 akşam 6 durmaksızın akan bir kaosu barındıran hepimizin masalı.

Haberin Devamı

Bir masal yazıcısı olsaydım karakterlerimi İstanbul’un hangi mekanlarında, müzelerinde,sokaklarında, gezdirirdim diye düşünürken İstanbul serüveni kelimelerle yolculuğuna çıkmış oldu. Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri: İstanbul
Masal dedik ya, hadi o zaman ilk Sunay Akın’ın Oyuncak Müzesi’nden başlayalım. Ne çok anlamlıdır oyuncakçılar , oyuncaklar.Çünkü şehrin bir köşesinde her akşamüstü oyuncakçılar; camekanından çocuk ellerinin izlerini silerler. 

Sunay Akın Oyuncak Müzesi’ni, 20 yılda 40’ı aşkın ülkedeki koleksiyonerlerden, antikacılardan ve açık artırmalardan satın aldığı oyuncaklarla Kadıköy’ün Göztepe ilçesinde kuruyor dahası; İstanbul Oyuncak Müzesi tarafından gerçekleştirilen ve dünyada bir ilk olan TOYCO-2012 İstanbul ( Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri Birliği ) buluşması ilk kez Türkiye’de gerçekleşmesiyle, İstanbul Oyuncak Müzesi dünyada çocuk ve oyuncak müzeleri birliği kurulması konusunda öncü olup, İstanbul’a ‘oyuncak müzelerinin başkenti’ unvanını kazandırıyor.

Haberin Devamı

Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri: İstanbul

Kocaman bir unvanı ülkece almanın gururuyla, bu aralar Beyoğlu’na taşınması ile gündemde olan Karaköy’deki İstanbul Modern’e  doğru yol alalım. İstanbul Modern etkinliklerin, eğitimlerin olduğu kocaman bir çağdaş sanat müzesidir. Müze Perşembe günleri ücretsizdir. Müzedeki tavana asılan kitaplar müze içerisinde nelerle karşılaşacağınızın ipuçlarını veriyor.

Karaköy’den sonra İstanbul mimarisinin en güzel örnekleri keşfetmek için Beyoğlu’na doğru yol alalım. O meşhur kırmızı tramvaya şu ana kadar hiç binemedim ama siz binin sonrada tüm ara sokakları , İstiklal Caddesi’ni hissederek keşfetmeye başlayın. İstanbul’da bazı sokaklar çekilmemiş kısa filmler , yazılmamış güzel şiirler gibidir. Her sokak biraz da şairini bekler. Hangi sokağın şairi kim olsun diye düşünürken varırsınız Serdar-ı Ekrem Sokağı’na. Serdar-ı Ekrem Sokağı’ndan geçip Galata Kulesi’nin tepesinden bakarken İstanbul semalarına, bulutların ahenkle dansını izlersiniz. Nedim buradan mı bakıp sıralamıştır dizeleri acaba;

Haberin Devamı

Bu İstanbul şehri ki ,paha biçilmez ona
Tüm İran mülkü feda olsun tek bir taşına
Öyle tek bir incidir iki deniz arasında
Yeridir dünyanın güneşi ile tartılsa...

Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri: İstanbul

Beyoğlu, onlarca mağazayı, antikacıları, barları, her bütçeye ait restoranları , galerileri, müzeleri, sokak lezzetlerini, kestanecileri, simitçileri, mısırcıları, midyecileri, Beyoğlu’na özgü çikolatacıları, kitapçıları, tiyatroları , sinemaları,pasajları barındıran İstanbul’un özetidir. Aradığınız her şeyi kolayca bulabilirsiniz. Yolumuz Beyoğlu’na düşmüşken ucuz ama değişik bir mekanda kahvaltı yapmak isterseniz Varuna Gezgin Kafe’ye uğrayabilirsiniz. Kumbaracı Yokuşu’ndaki Varuna Gezgin Türkiye'nin ilk Sırt Çantalı Gezgin temalı kafesi. Kafenin iç tasarımı dünyanın değişik ülkelerinden alınmış biblolardan,arabalardan,kitaplıklardan, antikalardan oluşuyor. Mutfağı da dünyadaki birçok lezzeti bir arada sunuyor. Gezmeyi değişik mekanları az çok seviyorsanız kesinlikle hayran kalacağınız bir mekan. Ayrıca fiyatlarda olabildiğince makul seviyede. İki katlı binanın deniz manzaralı teras katında dinlendiren müzikler eşliğinde keyifli anlar geçirebilirsiniz.

Haberin Devamı

Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri: İstanbul

Varuna Gezgin’deki keyifli anlardan sonra kestane , simit, mısır kokuları, sokak müzisyenlerinin tınıları eşliğinde Türkiye’nin ilk çağdaş sanat müzesi olan Doğançay Müzesi’ni ziyaret edelim. Beyoğlu’nda, 150 yıllık beş katlı tarihi bir binada yer alan müzede Burhan Doğançay’ın eserleri ve babası Adil Doğançay’ın eserleri sergileniyor. Burhan Doğançay ;sokakların ve duvarların dilini en iyi bilen sanatçıdır. “Duvarlar” serisi için sayısı 120’yi aşkın ülkeyi gezerek o ülkelerdeki duvarların fotoğraflarını çekmiş. Ayrıca, çektiği fotoğrafların resimlerini de yapmıştır. “Mavi Senfoni” adlı tablosu 2009 yılında bir müzayede 2 milyon TL’ye alınmıştır. Böylelikle Doğançay, yaşarken eseri en yüksek fiyatla satılan Türk ressam unvanını da almıştır. Eserleri dünyada birçok müzede sergilenen  Doğançay; New York Metropolitan Müzesi daimi koleksiyonuna eserleri alınan ilk Türk ressamıdır.

Haberin Devamı

Müzedeki birçok eseri çok kıymetli ve özel , ama benim en çok sevdiğim tuval üzerine kolaj ve karışık teknik ile hazırlanmış olan  RED NAILS....Müze gezmek, sanat ile buluşmak; gamzeleri olan bir çocuğunun yanağına öpücük kondurduğum o an kadar mutlu ediyor insanı. Bu mutlu andan sonra başka bir mutlu anı yakalamak, denizin kokusunu içime çekebilmek ,Boğaz manzarasında şarkılarda kaybolmak hem de uzun bir yürüyüş yapabilmek için Taksim’den otobüse biniyorum. Eğer İstanbul’u hafta içi geziyorsanız benim en sevdiğim ulaşım aracı belediye otobüsleri  ve vapurlar .Başını camına yaslayıp manzaralara dalıp tatlı tatlı yolculuklar yapabiliyorsun.

Simit ve çay kokan dünyanın en eşsiz şehri: İstanbul

Bebek Parkı’na yolculuk yaparken durur mu benim içimde çocuk kalmış dünyam, mırıldanmaya başlıyorum hemen Süper Baba’nın,Yeni Türkü’nün  o şirin müziğinin sözlerini ;

Haberin Devamı

Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal

Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ay

Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakin beni

Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İstanbul olsun

Bebek parkı gezdikten sonra Rumelihisarı’nı, Aşiyan Mezarlığı’nı gezebilirsiniz. Benim asıl hedefim ise Perili Köşk. Hafta içi Borusan Holding’in çalışma ofisi olan bina hafta sonu doyumsuz sergilere imza atıyor. 3 Mart itibariyle başlayan “Mika Tajima–Esir” ve “Alacakaranlık” sergileri 19 Ağustos’a kadar ziyaretcilerini bekliyor.

Boğazı sonsuz gören terası ve kafesi ise tadına doyulmaz anlar yaşatıyor. Sergileri gezerken çalışma ofislerini de gezebiliyorsunuz. Boğaz manzaralı sanat eserleri ile dolu olan ofisleri gezerken böyle bir ofiste çalışmanın hayalini insan kurmadan da edemiyor. Gelelim tarihine. Rumelihisarı’nın tarihi binalarından biri olan Yusuf Ziya Paşa Köşkü’nün yapımına 1910’lu yıllarda başlanıyor. Yusuf Ziya Paşa o dönemde Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın Başyaveri olarak görev yapıyormuş. Ancak 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın patlaması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da savaşa girmesi nedeniyle inşaatı yapan ustalar askere alınınca çalışmalar tamamlanamıyor. Yarım kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar yüzünden bina  "Perili Köşk" diye anılıyor.Köşk, 1993 yılında müteahhit Basri Erdoğan’a satılıp sonra da cephenin taş ve tuğla kaplaması restorasyon projesine sadık kalınarak tamamlanıyor. Tuğlalar, İngiltere’den ithal edilerek aslına en uygun şekilde 4 ayda kaplanıyor. Faaliyetlerini 19 Şubat 2007 yılından itibaren Perili Köşk’te sürdüren Borusan Holding, köşkü 2030 yılı sonuna kadar kiralıyor.

İstanbul gez gez, yaz yaz bitmeyecek dünyadaki nadir şehirlerden biri. Gezilere ve keşiflere kısa bir ara verip çok şık bir akşam yemeği istiyorum diyorsanız lütfen Türk mutfağını dünyaya tanıtmanın haklı gururu ile uluslararası listelerde yer alan Mehmet Gürs’ün Mikla’sına uğrayın. 2015’te dünyanın en iyi 100 lokantalarından biri seçilen Mikla, geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu topraklardan dünyanın büyük mutfaklarından biri çıkabileceğini dünyaya kanıtlıyor.

Ve son gün bambaşka bir İstanbul ile tanışmak için Balat’a doğru yola koyuluyorum. Burası sokak kültürünün hala yaşadığı, çocukların sokaklarında ip atladığı,top oynadığı 1990-2000 yılları ruhunu hala barındırmayı başaran  rengarenk evlerin olduğu nadir lokasyonlardan biri. En iyi fotoğraflar, restore edilen Kiremit Caddesi evleri ,  UNESCO Kültür Mirası kapsamında restore edilmiş Merdivenli Yokuş Balat evlerinin olduğu sokaklarda ve tabii ki Fener Rum Erkek Lisesi (Kırmızı Mektep) civarlarında çekiliyor.Balat sokaklarında gezinirken hayatımda ilk defa açık artırma seremonisine denk geldim. Satıyorum, sattım melodileri ile süslenen ortam bayağı eğlenceli oluyor. Bir kafeye oturup sokak seslerini duymak isterseniz istediğinizi seçebilirsiniz. Balat’daki kafelerin hepsi birbirinden şirin. Ama “Paylaş ve Kurtul” projesi ile kullanmadığınız eşyaları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak isterseniz “Hobbit House” adlı kafeye uğrayabilirsiniz. Pazar gününe denk gelirseniz şirin bir kahvaltıda yapmış olursunuz. İstanbul’da iyi insanlar görmek istiyorum derseniz de gönül rahatlığıyla uğrayıp oyuncak , kitap paylaşabilirsiniz.

Benim masalım şimdilik buraya kadar... İstanbul yepyeni masallar için sizi bekliyor.

Fotoğraflar: Sermin KARATAŞ, 2fmagazine.com

Yazarın Tüm Yazıları