Popvirüs

Lale Barçın İMER
Haberin Devamı

Anlamlı şarkılar

Uzun bir aradan sonra yeniden yazmak güzel... Herşeye rağmen... Belki de tam o yüzden... Çünkü hayatlarımızı artık ‘‘depremden önce’’ ve ‘‘depremden sonra’’ olarak ikiye ayırdığımız için (en azından ben öyle yapıyorum), yaşadığımız bu büyük sarsıntı ve bu büyük acı sonucunda yeniden güzel şeyleri sanki kolay kolay yapamayacakmışız gibi geliyordu.

Ama güzel şeyler hayatımızdaki güzel olmayan şeylerin daha kolay üstesinden gelmek için gerekli... Ve hayatımızda en güzel şeylerden biri de müzik. Müzikle mutlu olur, hatta müzikle acınızı unutabilirsiniz.

Müzikle ‘‘matem tutulmaz’’ görüşüne katılmıyorum. İyi ve anlamlı müzikle matemimizi de yaşayabiliriz. Hüzünlü bir şarkı, yaşamla ölüm arasındaki ince ilişkiyi daha bir göz önüne sürebilir bence. Ben üzüldüğüm zamanlar müzik dinlerim. Anlamlı bir şarkı, güçlü bir ağıt, hüzünlü bir türkü derdimize deva olabilir kolayca.

Örneğin Rafet El Roman'ın ‘‘Bir Melek Diliyorum’’ isimli şarkısı son zamanlardaki ruh halimizi epey etkiliyor. Hatta özetliyor. Nazan Öncel'in ‘‘Zor Dünya’’sı da öyle. Sertab Erener'in ‘‘Vur Yüreğim’’i de öyle. Kubat'ın Karacaoğlan'ın sözüyle, Neşet Ertaş'ın müziğiyle yorumladığı ‘‘Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm’’ isimli türküsü de çok şey söylüyor. Hatta Mahsun Kırmızıgül'ün ‘‘Yıkılmadım, Ayaktayım’’ı bile daha bir anlamlı geliyor kulağıma. Çevremizde duyduğumuz pek çok işe yaramaz şarkının yanı sıra dikkatli baktığımızda bir o kadar da anlamlı olanını keşfedebilirsiniz.

Ve hayatınızın iyi ve kötü zamanlarında onlarsız olmadığını da fark edersiniz. Kısaca uzun zaman sonra işte karşınızdayım ve ‘‘anlamlı’’,‘‘değerli’’ bulduğum her albümü, her şarkıyı sizlere tanıtmaya devam edeceğim...Herşeye rağmen!

Kubat demiştim!

Evet, uzun süre önce ‘‘Kubat’’ demiştim. Genç kuşak türkü temsilcileri arasında en samimi, en dürüst ve en yetenekli isimlerin başında geldiğini belirtmiştim. Hatta Kubat'ın türkü dinlemeyi hiç sevmeyenlerin bile takdirini topladığını, dahası dikkatini çektiğini öne sürmüştüm.

Yanılmadığımı düşünüyorum. Kubat son albümü ‘‘Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm’’ ile başarılı ve keyifli bir biçimde yoluna devam ediyor. Sesi, yorumu seçtiği türküleri ve kendi besteleriyle yine çok kaliteli bir yapıtla dinleyicisiyle buluşuyor.

Onu izlerken hep şu fikre kapılıyorum; Tanrı Kubat'a müthiş bir ses, müthiş bir gırtlak ve müzik konusunda müthiş bir yetenekle ödüllendirmiş. Bunu kendisi de biliyor ve bu yeteneğini çocuksu bir masumiyetle ele alıyor.

Kubat, etrafa kulak asmadan işini yapıyor. Elde ettiği başarıyı abartmadan, o masum ve çocuksu tavrını da koruyor her zaman. Bu yüzden başarısı her albümle büyüyor, dinleyici kitlesi genişliyor.

O, türkü dünyasının en katı, en çatık kaşlı ‘‘dinozorunu’’ bile dize getiriyor. Kimse Kubat hakkında kötü birşey söyleyemiyor. O, tüm bu özellikleriyle ele alıyor türküleri ve onları özlerini bozmadan ancak taptaze bir havayla yorumluyor.

Kendi besteleri bile ‘‘olayın’’ bütünlüğünü bozmuyor. Ve Kubat, bence geleceğin en büyük yorumcularından biri olma yolunda hızla ilerliyor. Son albümünde ‘‘Çiçek Dağı’’,‘‘Halkalı Şeker’’,‘‘Emirdağı Birbirine Ulalı’’,‘‘Bana Bana Gel’’ gibi anonim türkülerin yanı sıra, ‘‘Ormancı’’ gibi ‘‘Telli Turna’’ gibi son dönem popüler eserleri de yorumluyor.

Albümde ayrıca, Orhan Gencebay'a ait ‘‘Gurbet’’, Yavuz Bingöl'e ait ‘‘Anam’’ Mete Çelik'e ait ‘‘Dertli Saz’’ gibi türküler de göz dolduruyor. Ve bu çalışmada alkışlanması gereken iki isim daha var: Düzenlemelerden sorumlu Cihan Sezer ve müzik yönetmeni İsmail Berker. ‘‘Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm’’ isimli bu albümü kesinlikle edinmeli derken, Kubat hakkında söylenen herşeyin doğru olduğunu söyleyebilirim. Gönül rahatlığıyla...

Yazarın Tüm Yazıları