Popvirüs

Lale BARÇIN İMER
Haberin Devamı

Nazan yine özgün

Gitarı eline alıp da şarkı söyleyen insanları oldum olası severim... Gitarla beste yapanları da. Bestelerini cesur ve dürüst sözlerle dokuyanları bir de... Duygular samimi, tınılar içten olunca sonucu tahmin etmek zor değil. Ben müzisyenin böylesini severim. Bu yüzden Nazan Öncel'i seviyorum...Çünkü o sıradan bir müzisyen değil. Hatta ‘‘müzisyen’’ sıfatını hakeden ender hemcinslerimden. Kendine ait sözü, kendine ait müziği, kendine ait söylemi var. Üstelik şarkılarında anlattığı ‘‘hikayeler’’ gerçek. Kaçımız ‘‘gerçek’’leri, kendimizin ve başkalarının ‘‘gerçeklerini’’ bu kadar yüksek sesle haykırma cesaretini gösterebiliyor?

Nazan Öncel bunu belki ilk iki albümünde gösteremedi ama onu en geç son iki, hele ki son albümü ‘‘Demir Leblebi’’de, yukarıda tarif ettiğim müzisyen kategorisine koyuyorum. Hatta kısa süre önce piyasaya sürülen son albümü bence sanatçının en ‘‘olgun’’ yapıtı. Bundan önce yaptığı üç albümün toplamının elekten geçmiş hali.

‘‘Demir Leblebi’’, bir önceki albümü kadar çığlık çığlığa değil, daha ılımlı bir sounda sahip ama liriklerinde bir o kadar sert ve sivri. Öncel, söz ve bestelerini kendi yazdığı, üstelik prodüksiyonlarını da kendi üstlendiği için olabildiğince özgür çalışmış. Parçaların tamamında bir sound bütünlüğü söz konusu. Tek sıradan çıkan ‘‘Demir Leblebi’’de biraz ‘‘Massive Atack’’ kokusu almak mümkün ama bu da Öncel'in tarzına uzak değil zaten. Öncel'in özgürce ve alışılmışın dışında düzenlenmiş şarkıların hemen hepsinde liderliği ‘‘gitar’’ üstlenmiş görünüyor. Tipik bir Nazan Öncel şarkısı diyebileceğimiz ‘‘Beni Söyletme’’ ile başlayan öyküler zinciri, favori parçalarımdan biri olan ‘‘Bu Havada Gidilmez’’ ile sürüyor. Bu şarkıyı özellikle ‘‘Göç’’ albümünden hoşlananlar sevecektir.

Albümde üçüncü sırada yer alan ‘‘Kunduram Sandukam Zembilim’’de Öncel sesinin ve yorumunun türkü formatına ne kadar çok gittiğini görmek mümkün. Biraz sıradan görünen ‘‘Aşıklar Parkı’’ndan sonra bana göre, albümdeki en ilginç ve en farklı şarkıya takılıyorsunuz. ‘‘Zor Dünya’’ ‘‘ikinci bakışta’’ keşfedilen bir ‘‘hazine’’. Bu olağanüstü parçadan sonra da gitarın lezzetine doyamadığınız ‘‘Hızlı Yaşarken’’e geliyor sıra. Albümün büyüsüne iyiden iyiye kapılıyorsunuz. Ve ‘‘büyü’’ iki muhteşem şarkı ‘‘Hep Yalnız’’ ve ‘‘Kız Bebek’’ ile sürüyor. Arada es geçebileceğiniz ‘‘Kötülere Bi'şey Olmaz’’ı saymazsak eğer... Albümün finalini ise sözleriyle büyük yankı uyandıran ama bana göre müzikalitesi çok yüksek iki şarkı ‘‘Sokarım Politikana’’ ve ‘‘Demirden Leblebi’’ oluşturuyor. Her iki parça da bir benzerine uzun bir süre zor rastlayacağınız yapıda. İkisini de çok beğendim. Anlayacağınız 11 şarkıda 7 adet kalitesi çok yüksek eser yaratmak öyle her yiğidin harcı değil.

Nazan Öncel'i, bu kişilikli, sıradışı, aykırı, şahane albümü dolayısıyla içtenlikle kutlarken; beklentileri yüksek siz müzikseverlerine, bu son zamanlarda dinlediğim en farklı albümle tanışmanızı öneriyorum.

Korsan CD problemi

Korsan konusu yıllardır bu ülke müzik piyasasının kanayan yarası. Bence daha uzun yıllar da öyle kalacak. Çünkü alındığı söylenen önlemler yeterli değil. Bu hafta sokakta satılan korsan yabancı CD'lere değinmek istiyorum özellikle. Yabancı müzik yapımların satışı yüzde beş oranında seyrediyor son yıllarda. Daha da düşmekte. Ama sebebi ne ilginin azalması ne başka bir şey. Sokaktaki tezgahlara bir baktığınızda çeşit çeşit yabancı yapımlar bulabilirsiniz. Üstelik Türkiye'de yayınlanmayan, ya da sınırlı sayıda getirilen albümlerin hemen hepsini burada bulabiliyorsunuz. Niyetim korsanların reklamını yapmak değil. Bu durumla başedebilmenin zor olduğunu biliyorum ama, yapımcı şirketleri de suçlamıyor değilim. Belki hatayı biraz da kendilerinde aramalarında fayda var. Korsan mücadelesinde onlara çok iş düşüyor. Bu konuda bir an önce tedbirler alınmazsa işler daha da kötüye gidebilir. Bu da sonuçta sektöre sarılması zor yaralar açar.

Yazarın Tüm Yazıları