Gebelik ve Covid-19: Şimdiye Kadar Ne Biliyoruz?

Tüm dünya için ciddi bir tehdit oluşturan ve hayatlarımızın akışını değiştiren Covid-19 hastalığıyla Aralık 2019’da tanıştık. Hastalık hepimiz için yeni ve bilinmezlerle dolu. Ancak vaka sayıları arttıkça, tabii ki bilgi birikimi de artıyor ve bugün özel gruplar üzerindeki etkileriyle ilgili artık daha çok şey biliyoruz. Bu özel grupların en önemlisi de, tabii ki gebeler...

Haberin Devamı

Gebelerde influenza enfeksiyonunun oldukça ağır geçebildiğini, ölümlere neden olduğunu biliyoruz. Hatta bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü gebelere influenza aşısını zorunlu kıldı. Covid-19 ise aynı şeyi yapmadı. Gebelikte daha ağır bir tablo oluşması, genellikle kronik hastalıkları ya da eşlik eden sağlık problemleri olan gebelerde görüldü.

Yoğun bakıma giriş oranı genel popülasyondan farklı değil. Pek çoğu hastalığı asemptomatik olarak, yani belirti vermeden geçirebiliyor. Bir çalışmada, her 10 gebeden 2’sinin asemptomatik olduğu vurgulanmış. Hastalığı hafif bulgularla geçiren gebelerin oranı %85, ağır vakalar %2-7 arasında ki, bu da genel popülasyonla aynı.

Ancak, elbette gebelerin daha riskli olduğu bazı noktaları da göz ardı etmemek lazım. Bunların en önemlisi, tromboembolik komplikasyonlar, yani damar içi pıhtılaşma sonucu bir damarın tıkanması ve buna bağlı organ hasarı meydana gelmesi. Gebelik tek başına zaten pıhtılaşmanın artmış olduğu, tromboembolik olaylara zemin hazırlayan bir süreç. Bunun üzerine yüksek ateş ve akciğer bulgularıyla seyreden, hatta hastaneye yatmayı gerektiren bir Covid-19 enfeksiyonu eklendiğinde, bu risk katlanarak artacaktır. Bu nedenle, hastalığı çok hafif şikayetlerle geçirenler dışında ve tabii ki doktor kontrolünde olmak kaydıyla, kan sulandırıcı iğne tedavisi verilmesi gerekir.

Haberin Devamı

Tanı için yapılan PCR testinin duyarlılığının %60-80 arasında değiştiğini biliyoruz. Ancak yine de tanıda altın standart, PCR testinin pozitif olmasıdır. Gebelerde yaklaşım biraz daha farklı olmalı, bir gebe kadın Covid-19 semptomlarıyla başvurduğunda, -testi negatif olsa bile- hasta olarak kabul edilmeli ve takibi ona göre yapılmalıdır.

Gebeliğin özellikle ilk 3 ayındaki yüksek ateş, bebekte yarık damak-dudak ve nöral tüp defekti gibi doğumsal defektlere yol açabiliyor. Ayrıca, düşükler intrauterin gelişme kısıtlılığına da neden olabiliyor. Ancak, pek çok viral enfeksiyonla görebildiğimiz ve COVID-19’da da beklediğimiz bu sorunlarda herhangi bir artış tespit edilmedi. Elbette ki bu veriler sadece şimdiye kadar kaydedilen vakalardan elde ettiklerimiz. Bilgi birikimi arttıkça, bulgular da değişebilir.

Haberin Devamı

SARS-CoV-2 ile enfekte bir gebenin bebeğine anne karnındayken hastalık geçer mi?

Bu sorunun cevabını hepimiz çok merak ediyoruz. Şimdiye kadar elimizde SARS-CoV-2 virüsünün plasentayı geçip bebeği enfekte ettiğine dair kesin kanıtlanmış bir bilgi yok. Ancak şüpheli 3 vaka bildirildi.

Anne karnında bebek ölümü ve yenidoğan ölümlerinde COVID-19’la ilişkili bir artış tespit edilmese de, ağır vakalarda bebek ölümleri gözlenebilir.

SARS-CoV-2 ile enfekte anne bebeğini emzirebilir mi?

Anneyle bebeğin ayrılması önerilmiyor. Cerrahi maske ya da N95 ile ve el hijyenine maksimum özeni göstermek kaydıyla, anne bebeğini emzirebilir. Anne sütünde SARS-CoV-2 virüsü gösterilmemiştir.

Haberin Devamı

Gebeler Covid-19 aşısı olabilir mi?

Bu soruya net bir cevap veremiyoruz. Aşıyla ilgili veriler gebeleri kapsamıyor ve gebelerle ilgili yapılmış çalışmalar yok. Ülkemizde uygulanan aşı, üretimi açısından gebelikte uygulanan tetanoz aşısından farklı değil. Bu nedenle, teorik olarak gebeler de bu aşıyı yaptırabilir. Ancak bu konuda herhangi bir veri olmadığı için kesin bir öneride bulunamayız. Bugün için Sağlık Bakanlığı ilk 3 ayındaki gebelere aşı yapılmasını önermiyor. Daha ileri haftalardaki gebelerin ise riski alarak aşı olup olmama kararını kendilerinin vermesi yönünde görüş bildiriyor.

Yazarın Tüm Yazıları