Bu bilmece çözülmeli

SEVGİLİ okuyucularım, bugün size -seçim kargaşasında- üzerinde hiç durulmayan, ayrıntılarına ve perde arkasına hemen hiç girilmeyen, basında sadece yüzeysel olarak geçiştirilen bir olayı anımsatacağım. Karmaşık, çok yönlü bir olay. Araştırılması, irdelenmesi ve çözülmesi gerekiyor.

DYP-Anavatan birleşmesi... Ve nasıl başlayıp bittiği! Devreye kimlerin girdiği. Ortalıkta döndüğü iddia edilen çok büyük paralar. Para alanlar, verenler, dayak yiyenler!

Ben bu renkli ve bilinmezlerle dolu olayın peşine biraz düştüm, çözemedim. Ne yazık ki daha fazla irdeleyecek zamana sahip değilim.

Gazeteci arkadaşlarımız bu işin üzerine giderse, ortaya çok ilginç araştırmalar, yazı dizileri, kitaplar çıkacaktır.

Birleşme süreci geçtiğimiz nisan ayında gündeme gelmeye başladı ve haziran ayında birdenbire bitti! Ne oldu, nasıl oldu, bilen yok! Bilenler konuşmuyor, her kafadan bir ses çıkıyor.

DYP, Demokrat Parti oldu, Anavatan bitti, seçime giremiyor.

Özellikle Mehmet Ağar, Erkan Mumcu ve yakın çevrelerinin mutlaka konuşması, olanları anlatması, hatta ikisinin medyada yüz yüze gelip tartışması gerekiyor.

Bu işi kimler yatırdı, hangi bilinmez güçler devreye girdi? Neler oldu? Kaç para döndü? Kimler para aldı, kimler verdi, adaylık kavgasında yerler nasıl satıldı veya ikram edildi?

* * *

ATO
Başkanı Sinan Aygün bu birleşme trafiğinin göbeğinde yer alıyordu. Çok şey yaşadı. Hüsranla sona erişi şöyle anlatıyor:

"Bir şeyler oldu. Devreye CIA mı, MOSSAD mı, KGB mi, AKP mi, rufailer mi girdi, ben anlayamadım. Hiç kimse de anlamadı. İş esrarengiz bir biçimde sona erdi."

Ortada çok soru var. Örneğin Mehmet Ağar günün birinde Esenboğa’da açıklama yaptı: "Bana haber geldi. Anavatan MKYK’sı birleşmeyi kabul etmemiş. Bu iş bitmiştir."

Oysa Anavatan’ın MKYK’sında o gün böyle bir karar alınmamıştı. O halde Ağar’a bu haberi kim verdi? Ya da Ağar senaryo mu yazdı? Bilinmiyor!

Birleşme sürecinde bir gece Melih Gökçek, Erkan Mumcu’nun evine gitti. Gece yarısı başlayan görüşme, sabah saatlerine kadar sürdü. Baş başa görüştüler. O sırada evde Anavatan’ın üst düzey yetkilileri, milletvekilleri de vardı. Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Erdemir ve ötekiler. Görüşmeye hiçbiri alınmadı. Bazıları sonuna kadar bekledi, bazıları görüşme devam ederken gitti.

Melih Gökçek’in gece yarısı Mumcu’nun evinde ne işi vardı? Baş başa ne konuştuklarını bilen yok! AKP mi devreye girmişti? Birleşmenin bozulması için kimler ne yapıyordu?

Birleşme aşamasında yeni partinin adının Demokrat Parti olması öngörülmüştü. Melih Gökçek’in bir işçisi, İçişleri Bakanlığı’na başvurup boşta olan bu ismi kaptı. Ona bunu kim yaptırmıştı? Birkaç gün sonra başvurusunu kimin emriyle geri çekti? Arada neler oldu?

* * *

Bu süreçte birileri büyük vaatler, paralar aldı mı? Çantayla alınan paralar nereye gitti? Kimler listede üst sıra adaylık karşılığında para verdi? İşin içine mafya bile girmiş miydi? Kimler, kimlere nasıl kazık attı?

Dikkat ediniz, o günlerde Meclis’te cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyordu. Gerek Anavatan ve gerekse DYP’li bazı milletvekilleri o süreçte kimlerle hangi ilişkileri kurdu? Listelere kimler, hangi maddi ve manevi ilişkilerle girdi? İstifalar, ihraçlar niçin birbirini izledi?

Hangi müteahhitler, işadamları kesenin ağzını açtı? Bunların belgesi elbette yok... Çünkü bu işlerin belgesi olmuyor! Fakat olayların içinde yaşayanlar ciddi iddialarda bulunuyor.

* * *

Bu konuda gazeteci arkadaşlarımız tarafından yapılacak bir araştırma, ortaya çok ilginç bir tablo çıkaracak. Türk siyasetinde nasıl oyunlar ve dümenler döndüğünü, tezgáhlar kurulduğunu, yalanları, doğruları, beceriksizlikleri ve çirkin, yakışıksız pazarlıkları sergileyecek.

Çözmek zor olabilir. Bunu kısacık araştırmamda ben bile yaşadım. Dört kişi dışında benimle konuşan olmadı! Söz verenler gelmedi. Çoğu kaçtı. Bazısı en baştan, "Beni bağışlayın, bu konuda konuşamam, yaşadıklarımı anlatamam" dedi.

Muhteşem, dört dörtlük bir konu karşımızda, deşilmeyi bekliyor. Yaklaşık üç aylık bir süreç incelendiğinde, ortaya inanılmaz bir tablo çıkacak. Bunları, beni bugüne kadar hemen hiç yanıltmayan gazetecilik bilgilerime, deneyim ve sezgilerime dayanarak söylüyorum.

Haydi gazeteciler, haydi araştırmacılar, iş başına! Bu bilmece çözülmeli. Son yılların en renkli siyaset konusu sizleri bekliyor.
Yazarın Tüm Yazıları