Ankara çok değişti ama insanları değişmedi

Büyükelçi Eitan Na’eh yıllar sonra Ankara’ya döndüğünde şehri oldukça değişmiş bulduğunu, kentin ne kadar büyüdüğünü görünce çok şaşırdığını anlatıyor ve ekliyor: “Ama insanların değişmediğini gözlemliyorum.”

Haberin Devamı

İsrail Büyükelçisi Eitan Na’eh, hem başkentin hem de Türkiye siyasetinin yakın tarihine aşina bir isim. 1993-1997 yıllarında, henüz otuzlu yaşların başındayken İsrail’in Ankara Büyükelçiliği’nde görev yapmış.
Turgut Özal’ın yeni vefat ettiği günler. O dönemi anlatırken “Çok ilginç zamanlardı. Türkiye’nin değişim zamanlarıydı” diyor.
İsrail ile Türkiye arasında ilişkilerin normalleşmesinin ardından, 2016 yılında Ankara’ya atanan Büyükelçi’nin avantajlarından biri de ülkenin ve siyasetinin dokusuna yabancı olmaması.
İsrail-Türkiye ilişkilerinin derin bir travma atlattığı yılların ardından Ankara’ya gelen Büyükelçi Na’eh, iki ülke arasında siyaseten hâlâ iniş çıkışlar yaşanıyor olsa da geleceğe dair umutlu. Özellikle de iki ülke insanları arasındaki bağdan ve temeli Akdenizliliğe inen benzerliklerinden dolayı...
Na’eh ile Ankara’da müdavimi olduğu Ankara Kalesi’ndeki Kirit Kafe’de buluştuk. Artık ahbap olduğu esnafın dükkânlarını dolaştık. Büyükelçi yıllar sonra Ankara’ya döndüğünde şehri oldukça değişmiş bulduğunu, kentin ne kadar büyüdüğünü görünce çok şaşırdığını anlatıyor ve ekliyor: “Ama insanların değişmediğini gözlemliyorum.”

Haberin Devamı

BİRÇOK AÇINDAN BİRBİRİMİZE BENZİYORUZ

“(Türkiye’de) Siyasette ilişkileri yönetmek diğer ülkelere nazaran kimi zaman zor olsa da burada insanlarla direkt, informal ilişki kurmak daha kolay. Benim kişisel tercihim de bu yönde. Buradaki zihniyet bize daha yakın. Buna Akdenizlilik hali de diyebiliriz. Birçok açından birbirimize benziyoruz. İnsanlarla bir araya gelip oturup konuştuğumuzda çok sıcakkanlı ve müthiş misafirperverlikle karşılıyorlar. Bir Avrupa kendine gittiğimizde ve birisiyle görüşmek istediğimizde en az iki hafta önceden randevulaşmam gerekiyor. Bugün bir arkadaşım ve eşini aradım ve yarınki yemeğe davet ettim. Buradaki dostlarımıza haftalar öncesinde davet gönderince, ‘Dur bakalım daha çok var’ diyorlar. Seyahat etmeyi o zamanlarda da çok severdik. Ama şimdi daha çok seyahat ediyoruz. Büyükelçi olmak, daha fazla mobilize olmamı sağlıyor. Seyahat etmek, insanlarla, kültürle kaynaşmak, tarihi anlamak bizim işimizin bir parçası. Türkiye’de muhteşem yemekler yedim. Kastamonu, damağımda derin izler bırakmıştır. Pastırma muhteşem bir lezzet. En iyi balıkları Türkiye’de yedim.

Haberin Devamı

Ankara çok değişti ama insanları değişmedi


TÜRKİYE FUTBOLU İSRAİL’DEN DAHA İYİ

Çılgın bir futbol fanı değilim. Türkiye’de ilk gittiğim maç Fenerbahçe’nindi. O dönemde takımda oynayan ünlü İsrailli bir oyuncu vardı, Revivo. Takımı sevdim, bu nedenle Fenerbahçe’yi tutuyorum. Ancak açıkça söylemem gerekir ki şu sıralar Beşiktaş’ın da bazı maçlarına gidiyorum. Buradaki büyük rekabeti, atmosferi seviyorum. Türk izleyicisi çok canlı. İsrail futboluyla Türkiye’deki futbolu kıyaslayamam. Elbette buradaki futbol çok daha iyi, çok daha eğlenceli.

İLK İSRAİL CUMHURBAŞKANI ZİYARETİNE F-16 JESTİ YAPILDI

Ocak 1994’te, Demirel döneminde, İsrail’den Türkiye’ye ilk cumhurbaşkanı ziyareti gerçekleşti. İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman aynı zamanda bir pilottu. Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Türk hava sahasına girdiğinde Weizman’ın uçağına eşlik etmesi için 2 F-16 uçağı gönderdi. İsrail Cumhurbaşkanı bir pilot olarak çok heyecanlanmıştı.
Çankaya Köşkü’nde verilecek yemeğin koşer standartlarında hazırlanması için büyük çaba harcadılar. İstanbul’dan Rabbi (Musevi din adamları) buldular. Çankaya Köşkün’de ilk kez koşer yemek hazırlandı. O ziyarette ikili ilişkiler için çok önemli temeller atıldı, özellikle ticaret konusunda... İsrail’i ziyaret eden ilk Başbakan, Tansu Çiller’di. Çiller, İsrail’e gittiğinde Tel Aviv’de binlerce Türkiye kökenli Yahudi tarafından karşılandı.

Haberin Devamı

Ankara çok değişti ama insanları değişmedi

TÜRK-İSRAİLLİ BAĞINI EN ZOR ZAMANLARDA GÖRDÜM

1999 depreminde İsrail ordusunun arama kurtarma ekibi ile birlikte bölgedeydim. O dönemde henüz AFAD kurulmamıştı. AFAD daha sonra, özellikle de İsrail’in tecrübesine dayanarak kuruldu ve çok gelişti, dünyaca ünlü bir kuruma dönüştü.
Türk halkının kimyasını orada öğrendim. Türk askerleri komutanlarının talimatlarına karşı çıkıyordu. Çünkü kurtarma çalışmaları için üç vardiyada çalışmaları istenmişti. Askerler itiraz edip iki vardiya çalışıyorlardı.
İsrail halkı Türkiye’yi biliyordu, sempati duyuyordu ve o dönem kutularca yardım yağdı.
Türk ordusundaki bir binbaşı ile birlikte enkazın altında kalan eşini çıkarmak için uğraşıyorduk. Bacağı çok zarar görmüştü, çıkardığımızda bacağını kesmek istediler. Durdurduk ve İsrail’e gitmesini sağladık. Bacağını kurtardılar. Aramızda lakabı ‘binbaşının eşi” olarak kaldı.
Tüm İsrailli askerleri Akmerkez’e götürdük. Üstlerinde üniformaları ve armaları vardı. Hiç bu kadar içtenlikli bir karşılama görmedim . İnsanlar sarılıp, kucakladılar, hediyeler vermek istediler, fotoğraf çektirdiler.
Türklerle İsraillilerin arasında güçlü bir bağ olduğunu gördüm. Hem de en zor zamanlarda gördüm. Arkadaşlarınızı böyle zamanlarda tanırsınız. Bu nedenle gelecekte işlerin değişeceğine dair umudum var. Zaman zaman anlaşmazlıklar, alınganlıklar olmuş olabilir. Ama benzer karakterlerimiz var, çabuk sinirlenip, çabucacık unutuyoruz.

ERDOĞAN UÇAK GÖNDERDİ, NETANYAHU YANLIŞLIĞI DÜZELTTİ

2010 yılında İsrail’de büyük ölçekli bir yangın çıktığında Erdoğan iki yangın söndürme aracı yolladı. Sıra teşekkür mektubu yazmaya geldiğinde, listeyi toplamakla sorumlu olan diplomat bendim. Ukrayna, Kanada, ABD, Bulgaristan gibi birçok ülkeden gelen yardımlarla ilgili listeyi Başbakan Binyamin Netanyahu’ya iletecek olan bendim. İbraniceden, İngilizceye çeviri yapılırken Türkiye’den gelen uçaklar yerine helikopter yazılmış. Başbakan Netanyahu’dan perşembe akşamı bir telefon aldım. ‘Eitan bir yanlışlık var. Erdoğan iki helikopter değil, iki uçak yolladı.’ ‘Tamam, pazar günü düzeltiriz’ dedim. Çünkü biz İsrail’de cumaları çalışmıyoruz. ‘Erdoğan uçakları göndermek için pazara kadar beklemedi. Şimdi yapın’ talimatını verdi.

Haberin Devamı

ANKARA’DA BİR YAHUDİ MAHALLESİ

Bugün Ankara’da büyük bir Yahudi Cemaati yok. Ancak pek az kişinin bildiği, zamanın en güzel evlerinin bulunduğu bir Yahudi mahallesi Ankara’nın kalbinde sessizce varlığını koruyor.
Resmi adı Sakalar olan mahalle Ulus’ta, Anafartalar ve Denizciler caddelerinin arasında kalıyor. Merkezinde tarihi Şengül Hamamı’nın hemen çaprazındaki sinagog yer alıyor. Ankara Musevi sinagogu yılda iki kez ayine açılıyor. Mahalledeki evler artık harap vaziyette, restorasyon görmemiş ama dokusunu koruyor.
Türkiye Yahudilerinin hepsinin İspanya ve Portekiz göçleriyle geldiğine ilişkin genel kanının aksine, çok daha öncesinde Yahudiler Anadolu topraklarında yaşamış. Ankara Yahudi cemaati, İstanbul ve İzmir cemaatlerinden daha eski bir topluluk, tarihi Roma zamanına uzanıyor.
‘Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri’ kitabının yazarı Beki Bahar, Cumhuriyet’in ilk döneminde Yahudi Mahallesi’nin popülaritesini şöyle anlatıyor:
‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı için Ankara’ya gelen milletvekilleri ve delegeler kalacak yer sıkıntısı çekerlerdi. Oteller yeterli değildi ve konforsuzdu. Yahudi Mahallesi’ndeki evler, zamanının en iyi evleri durumundaydı. Milletvekilleri, Yahudi Mahallesi’ndeki evlerde pansiyoner olarak kalırlardı. Atatürk’ün de Ankara’da bir gece Yasef Ruso’nun evinde kaldığı söylenir. Atatürk’ün ablası Makbule Hanım da, Atatürk’ü görmeye geldiğinde Kemal Sevilya’nın evinde misafir edilmiştir. Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi mahallenin renkli kişilikleri ile anımsadıkları arasındaydı.’

Haberin Devamı

Ankara çok değişti ama insanları değişmedi

KÜÇÜK KIZIM İLK ADIMLARINI O SİNAGOGDA ATTI

Tarihin tozlu sayfalarına karışan Ankara Yahudi cemaati için, “Bugün en fazla 30 kişi vardır” diyen Büyükelçi, mahalleyi şöyle anlatıyor:
“Ankara’daki Yahudi toplumu hiçbir zaman çok kalabalık olmadı. 1950’ler, 60’lara kadar birkaç yüz kişi varmış. Küçük kızım ilk adımlarını o sinagogda attı. Adım atmaya başladığını orada gördük. Şu anda Ankara’daki Yahudi cemaatinin sayısı çok az. En fazla 30 kişi vardır. Aktif şekilde gördüklerim 5-10 kişiyi geçmez. Ankara’daki Yahudi tarihi Roma zamanlarına gider. Ancak birçoğu İsrail’e göç etmiş. Kimi İzmir’e, İstanbul’a gitmiş. Göç ettikleri dönem 1940’ların sonundan, 50’ler, 60’lara kadar uzanıyor. İsrail devletinin kurulduğu döneme tekabül ediyor. İsrail’e Türkiye’den göç etmiş birçok Yahudiyle karşılaşabilirsiniz. Soyadı Urfalı, Antepi olan çok sayıda İsrailli var. Şu anda Dışişleri Bakanlığı’mızda soyadı Antepi olan insanlar var.”

Yazarın Tüm Yazıları