Değişim dediğin şey nasıl olur

Hakkını teslim etmek istediğin ne varsa, onun adına bağış yapılması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Çünkü...
Sürekli bir konudan şikayet ederek, oturduğum yerden “Bu böyle olmaz ki arkadaş” diyerek veya sırf ortamda hoşluk, sofralarda meze olsun diye ülkemde değişmesini istediğim şeyler için ahkam kesip sabah hiçbir şey olmamış gibi işime bakarak yaşamak istemiyorum.
Çünkü...
Hayatta hiçbir eylemi küçük, anlamsız, değersiz, işe yaramaz görmüyorum.
Bir bebeğin o ilk adımı atmak için gösterdiği sabır ve güveni gözlemlediğim gibi, değiştirmek istediğim konu neyse, o konuda o 1 adımı atmayı çok ciddi bir iş olarak görüyorum.
Kelebek etkisi var ya, bu dediğim o işte.
Benim umuttan anladığım da bu işte; umudu beklemek değil, yaratmak...
Adım Adım ile ilk buluşup koşmaya, koşarken de inandığım değerler adına ilgilendiğim konuda çalışan sivil toplum kuruluşları için bağış toplamaya başladığım günden bugüne, çok şeyin değiştiğine, değiştirilebildiğine ve tüm bunların resmi, ölçülebilir, denetlenebilir şeffaf kanallarla olabildiğine tanıklık ettim.
Değiştirmek istediğimiz şeyler için, bağış yaparak ya da gönüllü olarak sivil toplum kuruluşlarını destekleyebiliriz.
Bu ülkenin STK’ları, şu satırları okuyan sizlerin her ne konuda değişim görmek istiyorsa o konuda bir şeyler yapabileceği kadar güçlü ve donanımlı.
Gördüğüm tek sıkıntı bu konuda eksik bilgimiz olması.
Etrafımda onlarca kişi bir konuda elini taşın altına koymak, kadınlar, çocuklar, eğitim, hayvanlar için bir şeyler yapmak istiyor ama nereden başlayacağını bir türlü bilemiyor.
Geçtiğimiz pazar günü Vodafone 39. İstanbul Maratonu, bunun için mesela nefis bir fırsattı.
İlgi duyulan alanlarda harekete geçmek ya da harekete geçenleri desteklemek, tam da o değişimi beklediğin konuda bir adım atmak demek.
Bundan birkaç yıl önce sadece 3-5 iyi insan bu yolda çok emek verirken, şu an gelinen noktada, aslında hangimiz hangi STK için koşup bağış toplayalım onu tartışıyoruz.
Bambaşka bir sivil toplum bilinçlenmesi bu.
Kaybolan güvenin yerine geliyor olması demek bu.
Bir STK’ya bağış yapmanın önemine dikkat çekmek için TÜSEV’in Değişim İçin Bağış projesi kapsamında paylaştığım bağışçılık öykümü okumak için aşağıdaki linki vermek istedim.
http://degisimicinbagis.org/yonca-tokbas/
Ayrıca kısacık bir video hazırladık TÜSEV ile... Onu izlemek için de Facebook’ta, “değişim için bağış” sayfasına gitmeniz yeterli.
Canım okurum...
Sivil toplum kuruluşları, resmi kuruluşlardır. Denetlenebilirler. Bir bağışçı olarak, yaptığınız bağışları takip edebilirsiniz.
Benim için bu anlattığım şey adaletin yerini bulması demek.
Bağışlarınızın milyonlarca lira olması da gerekmiyor ayrıca.
“Damlaya damlaya göl olur” sözü tam da budur.
Mesela ben TOG Gençleri ile birlikte başlattığım Anadolu Arıları projem dahilinde, gençlere Arı Sevgisi eğitimi vermek için koştum.
Her bağışlanan 100 TL benim 1 gence daha ulaşabilmem demek. 10 kişi 10 TL bağışladığında da ben o 1 gencimle çalışabiliyorum. 100 kişi 1 TL bağışladığında da.
O yüzden yıllardır bir bağış kampanyası için yola çıktığımda hedefim 1 kişi, 1 TL.
Ne kimsenin ulaşılmaz olduğunu düşünmesini istiyorum, ne de miktarların küçük görülmesini. Çünkü değil!
Sosyal fayda ve değişim için miktarı değil yararı önemlidir.
Türkiye’de çok büyük bir değişim var ve ben söylenenlerin aksine çok umutluyum, keza umudun ta kendisi de benim. Birinden beklemiyorum, yaratmaya çalışıyorum.
İnsan oturup kaldı mı umutsuz.
Çareyi bulmak için de görmek için de yola çıkmak gerek.
Ben arı gibi çalışıyorum. Desteklemek isterseniz, bağış için link de budur:
https://ipk.adimadim.org/kampanya/CC27202
Tüm yola çıkanlara, yol arkadaşım olanlara binlerce kez teşekkür ederim.
Yonca
“bal arısı”