Yasemin Soytürk Özseren

Topuk dikeni neden olur?

18 Mart 2020
Topuk dikeni, topuk kemiğinin alt kısmında kemik çıkıntısına neden olan bir kalsiyum birikmesi olayıdır. 1,5 cm kadar boyuta erişebilir.

Topuk dikeni, topuk kemiğinin alt kısmında kemik çıkıntısına neden olan bir kalsiyum birikmesi olayıdır. 1,5 cm kadar boyuta erişebilir. Görüntüleme yöntemleri ile kanıtlanamayan ancak aynı şikayetlerden bahsedenlerin durumu için “topuk dikeni sendromu” kullanılır.

Topuk dikeni genellikle ağrı yapmazken bazı durumlarda ağrılı da olabilir. Genellikle ayağın tabanı boyunca uzanan ve topuk kemiğini ayağın topuna bağlayan lifli bağ dokusu bandının ağrılı bir iltihabı olan “plantar fasit” hastalığı ile ilişkilendirilir.

Tedavi için egzersiz, ayağa uygun ve kişiye özel ekipmanlar (ortez), çeşitli kortizon içerikli ve diğer ilaç ve enjeksiyonlar uygulanabilir. Bu tarz tedaviler uygun sonucu oluşturmazsa cerrahi müdahale yapmak gerekebilir.

Topuk dikeninin oluşma nedenleri arasında ayak kasları ve bağlardaki gerilmeler gösterilebilir. Topuk kemiğini çevreleyen zarın yırtılması da nedenlerden bir diğeridir.

Topuk dikeni rahatsızlığı büyük ölçüde koşu ve atlama içerikli spor yapan kişilerde görülebilir.

Risk altında bulunan durumlardan bahsedecek olursak;

Yazının Devamını Oku

Çıkık tedavisi nasıl yapılır?

12 Mart 2020
Çıkık, eklemin normal bulunması gereken pozisyonun dışına doğru ayrılması ile oluşan durumlara verilen isimdir. Eklem yüzeylerinin birbirinden ayrılması tam manasıyla gerçekleşmezse çıkık durumunun adı ‘küçük bozulma’ olur.

Çıkık belirtisi olarak yaşanan travmalar sonrası oluşan şişme, ağrı ve ekimoz (herhangi bir travma nedeniyle ortaya çıkan, cilt altındaki kılcal damarların hasar almasıyla kanın cilt altına sızması) gösterilebilir. Travma sonrası ağrı, çıkık durumuna müdahale edene kadar etkilenen kişiyi rahatsız eder.

Çıkık tespiti yapılabilmesi için radyografik görüntüleme kullanılır. Bu görüntüleme yapılmazsa çıkık durumunun doğru tespitini tam anlamıyla yapmak mümkün olmayabilir.

Çıkık değerlendirmesinde en önemli ve dikkat edilmesi gereken konular arasında damar ve sinirlerde olmalıdır. Damarlar ve sinirler özenle incelenip yapılacak işlemlerde işlevlerine dikkat edilmelidir. Sinirlerde meydana gelebilecek herhangi bir yaralanma durumu gözden kaçırılmamalıdır.

Çıkık durumlarında oluşabilecek diğer risklerden bahsedecek olursak; açık çıkık durumlarında enfeksiyon, hasar verici eklem hastalığı (osteoartrit) ve damarların besleyici özelliğiyle alakalı zararlar meydana gelebilir.

Çıkık tedavisi doğru yöntemle doğru teşhis konulduktan sonra yapılır. Sinir-damar kontrolleri yapıldıktan sonra manuel yöntemler aracılığı ile eklemi anatomik yapıya uygun konumuna getirerek tedavi gerçekleştirilir. Bu işlem sırasında çeşitli ağrı kesiciler ile hastanın hissedeceği acıyı indirgeyebiliriz.

Çıkıklar nerelerde meydana gelir sorusunun cevabı ise eklem olan her yerde olacaktır. Yani omuzlar, dirsekler, el bilekleri, ayak bilekleri, kalçada ve dizlerde çıkık meydana gelebilir.

Yazının Devamını Oku

Kadınlar Günü’nü her güne yayalım

8 Mart 2020
Geçmişin kara günlerini bugüne ışık yapalım, rahmimize düşen damlayı coşkun bir ırmak yapalım. Etrafı yemyeşil, gökyüzü masmavi olsun geleceğin.

Bir kıvılcımdı canımızı acıtan, bir damla sıvıyla başlayan hayatlarımızı alan.

Günlerden acıydı o gün aslında, bugün kiminin bildiği kiminin umurunda bile olmayan.

Acılar derstir bilene, acılar hayat!

Biz kadınlar yetiştiriyor bileni, bilmeyeni…

Geçmişin kara günlerini bugüne ışık yapalım, rahmimize düşen damlayı coşkun bir ırmak yapalım. Etrafı yemyeşil, gökyüzü masmavi olsun geleceğin.

Şefkat ve sevgi kadını en güzel tanımlayacak kelimeler… Bunların dışında kötülüklerle anmayalım.

Kötülüğe göz yummayalım.

Bu yıl yaşadığımız birçok felaketi bir daha yaşamamak adına da bir dönüm noktası olsun güzellik timsali kadınlarımızın bugünü. Bundan sonraki günlerimiz acıdan uzak, felaketlerin olmadığı günler olsun. Kötülükler olmasın diye sadece dua etmeyelim, çalışalım aynı zamanda.

Yazının Devamını Oku

Boyun fıtığının ameliyatsız tedavisi mümkün mü?

5 Mart 2020
Boyun fıtığı, kişinin günlük yaşantısını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilecek fiziksel rahatsızlıklardan biridir. Boyun ağrısı yaşayan kişilerde ağrı standart ve kronik bir ağrı konumuna erişmeden nedeni araştırılmalı ve problem ortadan kaldırılmalıdır. Bu sayede ağrı ve problem ameliyat konumuna gelmeden tedavi edilebilir.

Boyun fıtığının belirtisi direkt olarak ağrı ile başlar. Yine boynum tutuldu şikayeti sıkça yaşanıyorsa belirtilerden bir tanesi olabilir. Başta dönme, kolda uyuşma ve güç kaybı, çabuk yorulma, kulak çınlaması problemi de belirtilerdendir. Fıtık omuzlar arasındaki disklerin zarar görmesi nedeniyle meydana gelir. Hastalık ileri derecelere ulaşmadığı takdirde 10 vakadan 8-9’u ameliyata gerek kalmaksızın tedavi edilebilir. 

Disklerde fıtığa neden olabilecek durumlar şöyle sıralanabilir: Ağır kaldırmak, eğilip doğrulmada ani ve kontrolsüz hareketler, zıplama eylemi, masa başı işlerde uzun saatler boyunca uygun olmayan duruş ile çalışmak, travma…

Tedavi için uzman hekim tarafından muayene edildikten sonra kişiye özel olarak tedavi programı belirlenmelidir. Tedavi kapsamında manuel terapi, nöral terapi, ağrı bandı uygulaması, akupunktur, ozon tedavisi, şok dalga tedavisi, hacamat gibi geleneksel tamamlayıcı tıp yöntemleri modern tıp yöntemleri ile kombine bir şekilde uygulanabilir.

• Ağır yük taşınmamalı.
• Masa başı işlerde belirli aralıklarla mola verilmeli.
• Yatak ve yastık seçimi doğru yapılmalı.
• Stresten uzak durulmalı.

Yazının Devamını Oku

Proloterapi tedavisi nedir?

28 Şubat 2020
Proloterapi tedavisi ile iyileşme mekanizması uyarılarak ameliyat yapılmaksızın bir ağrı tedavisi uygulanır. Bu tedavi cerrahi dışı bağ ve ‘tendon rekonstrüksiyonu’ ya da ‘yenilenme tedavisi’ olarak bilinir. Yaralanan kas ve iskelet dokularını tedavi etmek için vücudun doğal mekanizmasını uyarır.

Proloterapi uygulanırken uyarıyı sağlayabilmek için enjeksiyonlu bir yöntem kullanılır. Proloterapinin çıkışı kendini tedavi etmeyi hedefleyen Dr. Earl Gedney’a, 1930 yıllara dayanmaktadır. Baş parmağındaki ağrıyı tedavi etme amacındaki doktor, fıtık tedavisini enfeksiyon oluşturarak tedavi etmeye çalışan bir grup bilim insanından etkilenerek başlatmıştır. Bu süreci diz ağrısı ve bel ağrısı olan hastaların proloterapi ile tedavi edilmesi ile devam etmiştir.

Proloterapide iyileşmeyi tetikleyecek çeşitli solüsyonlar kullanılabilmektedir. Günümüz tıbbında bu tetiklemeyi yapması için şeker içerikli serum kullanılmaktadır. Bu tedavi ülkemizde ve dünya üzerinde modern ülkeler hekimlerin kullandıkları bir yöntemdir.

Proloterapi yöntemi ile tedavi edilebilecek durumlara bakacak olursak;

• Tenisçi dirseği
• Bel, boyun, diz, omuz, ayak bileği ağrıları
• Bağ yaralanmaları
• Topuk dikeni

Yazının Devamını Oku

Refleksoloji nedir, yararları nelerdir?

19 Şubat 2020
Refleksoloji, ayaklarımızdaki belirli noktalara basınç uygulayarak rahatsızlık yaşadığımız bölgede rahatlama hissi ve gerilimi azaltmak amacıyla uzman kişi tarafından uygulanan bilimsel bir yöntemdir.

Basınç uygulanan bu noktalar vücudumuzdaki organları ve sistemleri temsil eder ve o noktaya yapılan basınç, o organı ya da sistemi etkiler.

Refleksoloji uygulayan kişiler arasında genellikle fizik tedavi alanındaki doktorlar, manuel terapi uzmanları, masaj terapisi yapan kişiler ve fizyoterapistler bulunmaktadır. Refleksoloji yapan kişiler basınç uygulayacakları noktaları tespit etmek için çeşitli ayak grafikleri kullanır. Basınç uygularken el kullanılırken bazı durumlarda uzman tarafından yardımcı nitelikteki kauçuk bilya, lastik bant, tahta sopa tarzında cisimler de kullanılabilir.

• Refleksoloji sayesinde depresyon, kaygı ve endişe durumlarında olumlu cevaplar alınabilir.
• Kanser hastalığının palyatif bakım sürecinde de pozitif katkıları olabilir.
• Diyabet rahatsızlığı olanlar için de etkilidir.
• Astım rahatsızlığı taşıyanları da rahatlatabilir.
• Baş ağrıları için oldukça etkili bir sakinleştirici yöntemdir. Başta sinüsle alakalı durumlar için de kullanılır.

Yazının Devamını Oku

Kronik ağrılı hastaya müdahale nasıl olmalı?

11 Şubat 2020
Ağrı fiziksel ve psikolojik etkenlerin oluşturduğu bir durumdur. Ağrının meydana gelişi ve kişinin bu durumu algılaması nörolojik, biyokimyasal ve duygusal reaksiyonların etkisiyle olur. Ağrıyı ölçerken nesnel bir yöntem bulunmamaktadır. Akut ağrı ve kronik ağrı durumlarına bakıldığı zaman farklı yönlerden etkin şekilde farklar görülmektedir. Ağrınızı tedavi edecek doktorun akut ağrı ve kronik ağrıyı tedavi ederken bunların ayrımını yapacağı psiko-sosyal farklılıkları da gözden geçirmesi gerekir. Kronik ağrı konusu akut yumuşak doku hasarı ile karıştırılabilmektedir.

KRONİK AĞRI TEDAVİSİ NASI YAPILIR?

Hastanın tedavisi değerlendirilirken kronik ağrıya neden olabilecek konuların tespiti önemlidir. Tedavi yapılırken hedef ağrının ortadan kaldırılmasıyla birlikte fiziksel ve psiko-sosyal fonksiyonun yeniden kazandırılması da önemlidir. Kronik ağrı, bozulan fonksiyonun tanısı patolojik bir tanı değildir, daha çok bozulan fonksiyonun tanısıdır. Ağrı, spesifik doku hasarı ile başlayabilir, ancak gözlenebilen ağrı davranışları ve ilişkili özürlülük, fiziksel bozukluk derecesinden beklenenden daha fazladır. Akut ağrıdan kronik ağrıya geçiş önemli bir çalışma alanı olmuştur, hekimler bunun nasıl olduğunu belirlemeye çalışmaktadır.

Aynı ölçekteki durumlar bazı kişilere hafif atlatılırken bazıların da ise daha şiddetli ağrılara neden olabilmektedir. Bu konunu cevabı hala araştırılmaktadır.

Akut ağrının kronik ağrıya dönüşümü kişinin mesleki, sosyal yapısı ve psikolojik durumları ile de alakalıdır. Duygusal etmenlerde oldukça önemlidir. Bu duygusal faktörler depresyon, anksiyete gibi durumlardır.

Bilişsel ve davranışsal faktörlerin de ağrı durumunun gelişiminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir. Bunlar pasif başa çıkma tarzı, aşırı abartma, felaket haline dönüştürme ve korku-kaçınma inançlarıdır.

Tedavi stresle mücadele etmeyi ve gevşeme yöntemlerini öğrenmeyi gerektirir. Sosyal hayattaki olumsuz durumlar tedaviyi olumsuz etkileyebilmektedir.

Hastanın tedavisi değerlendirilirken kronik ağrıya neden olabilecek konuların tespiti önemlidir. Tedavi yapılırken hedef ağrının ortadan kaldırılmasıyla birlikte fiziksel ve psiko-sosyal fonksiyonun yeniden kazandırılması da önemlidir. Kronik ağrı, bozulan fonksiyonun tanısı patolojik bir tanı değildir, daha çok bozulan fonksiyonun tanısıdır. Ağrı, spesifik doku hasarı ile başlayabilir, ancak gözlenebilen ağrı davranışları ve ilişkili özürlülük, fiziksel bozukluk derecesinden beklenenden daha fazladır. Akut ağrıdan kronik ağrıya geçiş önemli bir çalışma alanı olmuştur, hekimler bunun nasıl olduğunu belirlemeye çalışmaktadır.

Aynı ölçekteki durumlar bazı kişilere hafif atlatılırken bazıların da ise daha şiddetli ağrılara neden olabilmektedir. Bu konunu cevabı hala araştırılmaktadır.

Akut ağrının kronik ağrıya dönüşümü kişinin mesleki, sosyal yapısı ve psikolojik durumları ile de alakalıdır. Duygusal etmenlerde oldukça önemlidir. Bu duygusal faktörler depresyon, anksiyete gibi durumlardır.

Bilişsel ve davranışsal faktörlerin de ağrı durumunun gelişiminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir. Bunlar pasif başa çıkma tarzı, aşırı abartma, felaket haline dönüştürme ve korku-kaçınma inançlarıdır.

Tedavi stresle mücadele etmeyi ve gevşeme yöntemlerini öğrenmeyi gerektirir. Sosyal hayattaki olumsuz durumlar tedaviyi olumsuz etkileyebilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Bel fıtığı tedavisi nasıl yapılır?

4 Şubat 2020
Omurga yapısı kapsamında omur adı verilen kemiklerin arasında bulunan ve disk olarak adlandırılan fizyolojik oluşumlar mevcuttur. Dikler fiziksel yapının ana elemanlarındandır ve çekirdek ve bir bu çekirdeği çevreleyen bir kılıftan oluşur. Fıtık denilen oluşum bu çekirdeğin etrafındaki kılıf yapısından dışarıya doğru çıkması olayıdır.

Fıtık oluşumu oluştuğu yere göre rahatsızlığa isim verir. Yani bel aralığında olursa bel fıtığı, boyun kısmında görülürse boyun fıtığı adı verilir. Bel bölgesindeki fıtıklarının tedavisi için %10 oranında ameliyat gerekebilirken kalan %90 kısım tedavisi için ameliyatsız tedavi yöntemleri uygundur. Bu tedavi yöntemleri arasında Geleneksel tamamlayıcı tıp metotları oldukça sık şekilde kullanılmaktadır.
En sık görülme yaş aralığını 30 ila 50 yaşlar arasında gösterebiliriz.

Disk olarak bahsettiğimiz yapıda biyokimyasal bir değişimin olmasıyla birlikte başlayabilir. Kişinin yaşında ilerleme ile diskte bulunan kollajenin tipinde değişiklik meydana gelir. Bu değişimler üzerine travmatik bir durumun da olmasıyla birlikte disk dejenerasyonu hızı artar. Annulus fibrozusta küçük yırtıklar oluşur. Tekrar eden rotasyonal durumlar bu yırtıkların birleşerek büyümesine neden olur. Bu yırtıklardan dışarı doğru çıkış yapan çekirdek fıtıklaşır. Hareketliliğin azalması ve tek bir seviyede oluşan bu fıtıkla mekanik denge bozulur ve komşu omurların üzerine daha fazla yük binmesine neden olur. Bir üst veya alttaki disklerde dejeneratif değişiklikler oluşmaya başlar.

Bel fıtığı ağrısı bacaklarda ve belde hissedilir. Bel fıtığı ağrısı kişi öksürdüğünde ya da benzeri bir hareket yaptığında kişiyi rahatsız hissettirecek ağrı oluşturabilir.

Bazı durumlarda bel fıtığından farklı rahatsızlıklarda söz konusu olabilir, bu durumları doktorunuza belirterek farklı bir sıkıntı varsa çözülmesini sağlamalısınız. Bu durumlar;

Bel ağrısı şikayetinin 20 yaş altı 55 yaş üstü kişilerde ciddi hissedilmesi, şiddetli bir travma geçirilmesi, gece ağrılarında sürekli artış, sırtta ağrı, kanser niteliğinde hastalık öyküsü, açıklanamayan kilo kaybı, eşlik eden ateş, Sistemik hastalıklar, yapısal bozulma, harekette aşırı kısıtlılık, idrar yapma güçlüğü, yürüyüş bozukluğu olarak sıralanabilir.

Yazının Devamını Oku