Yakup Yıldırım

Ayak bileği kıkırdak problemleri

4 Ekim 2019
Ayak bilek kıkırdak problemlerinin büyük bölümü travmaya bağlı gelişir. Bu travmanın en sık sebebi ise ayak bilek burkulmalarıdır. Klasik bir ayak bilek burkulması sonrasında, %95 oranla tama yakın iyileşme gerçekleşirken, geriye kalan bölümünde ise tekrarlayan burkulmalar veya kıkırdak problemlerine bağlı uzun süreli ağrılar ortaya çıkabilir.

Ayak bilek burkulması sonrasında ortalama 3-4 hafta içerisinde ağrıda belirgin derecede iyileşme olur. Bu süreden daha fazla devam eden ayak bilek ağrılarında kıkırdak problemleri düşünülebilir. Bazı durumlarda, burkulma veya travma olmadan da ayak bilek kıkırdak problemleri olabilir fakat bu durum nadirdir.

Tüm kıkırdak hasarlarında olduğu gibi, ayak bilek kıkırdak sorunları da uğraşması ve tedavisi zor olan problemlerdir. Kıkırdak hasarının kendi kendine iyileşme potansiyeli sınırlı olarak ancak 15-16 yaş altında olabilir. Ergenlik öncesinde olan ayak bilek kıkırdak hasarlarında alçı ve diğer hareketsiz bırakma yöntemleriyle kıkırdakta belli bir dereceye kadar iyileşme olabilir fakat bu yaş grubunun üzerinde alçı veya üzerine yük vermeme yöntemlerinin kıkırdak hasarının iyileşmesi üzerine etkisi yoktur.

Ayak bilek kıkırdak hasarında tedavi ancak cerrahi yöntemlerle mümkündür. Fakat her kıkırdak hasarının tedaviye ihtiyacı olmayabilir. Burada en belirleyici etken kıkırdak hasarının oluşturduğu şikayettir. Bazı hastalarda kronik ağrı veya aralıklı da olsa takılmanın meydana gelmesi cerrahi gereklilik sebeplerindendir. Kıkırdak probleminde ağrının derecesi farklı olabilir. Burada da belirleyici etkenler kıkırdak hasarının boyutu, derinliği ve yerleşimidir. Boyutu geniş ve derin hasarlar fazla şikayet oluştururlar. Ayrıca kenarda yerleşimli hasarlar, orta yerleşimli hasarlara göre daha fazla şikayet oluşturabilirler. Kıkırdak hasarının ana parçadan ayrılma derecesi de şikayeti, dolayısıyla cerrahi tercihi belirleyici faktörlerdendir.

Şiddetli ve kronik ağrının olmadığı kıkırdak hasarlarında fizik tedavi, ayak bilek güçlendirme hareketleri önerilebilir. Bunların iyileşme üzerinde etkisi olmasa da, ağrının azaltılmasında faydası olabilir. Ağrının fazla olduğu veya takılma gibi mekanik sorunların olduğu durumlarda cerrahi gerekebilir. Cerrahi yöntemler, kapalı yöntemle (artroskopi) kıkırdak canlandırma, kıkırdak nakli, kıkırdak üretimi sonrasında kıkırdak nakli gibi yöntemler bulunmaktadır. Bu cerrahi yöntemlerin seçiminde hastanın yaşı, hasarın boyutu ve yeri, hasardan sonra geçen süre gibi birçok belirleyici faktör vardır. 

Yazının Devamını Oku

Omurga eğriliği (Skolyoz) nedir?

30 Eylül 2019
Omurgamız ana taşıyıcı iskelet yapılarından birisidir ve hareketli bölümünü 24 omur kemiği oluşturur. Bu kemiklerin oluşturduğu eksenin ortasından merkezi sinir sistemi olan omurilik geçer.

Skolyoz toplumda %2-4 oranında, kısmen sık olarak görülen bir deformitedir. Kadınlarda, erkeklere göre görülme sıklığı 8-10 kata kadar çıkmaktadır. Herhangi bir genetik veya ailesel geçişi bilinmemektedir. 

Skolyozun farklı tipleri bulunmaktadır. Bunlar arasında en sık görüleni, hızlı büyümenin olduğu ergenlik dönemindeki “adolesan idiopatik skolyoz” denilen tipidir. Bu skolyoz tipinde altta yatan bir sebep bulunmamaktadır ve 10-16 yaş aralığında sıklıkla görülmektedir. Hızlı büyümenin olduğu bu dönemde tespit edilen skolyozun yakından takip edilmesi ve gerekirse tedavi edilmesi gerekir çünkü büyümeyle birlikte skolyozda da artışlar sık görülmektedir.

Diğer bir skolyoz tipi ise serebral palsi gibi sinir sistemi hastalıklarıyla beraber görülen “nöromüsküler skolyoz”dur.

Bir diğer skolyoz tipi ise doğuştan görülen “konjenital skolyoz”dur. Bu skolyoz tipinde omurgada ciddi yapısal problemler bulunur ve hızlı ilerlemesi nedeniyle çok erken müdahaleye ihtiyaç duyabilen bir skolyoz tipidir.

Ergenlik döneminde görülen skolyoz tüm skolyozların yaklaşık %90’ını oluşturmaktadır. Bu skolyoz tipinde deformite, ayna karşısında ergen tarafından veya ailesi tarafından fark edilmektedir. Dik durma sırasında omuzlarda seviye farkı veya eğilme sırasında kürek kemiklerindeki asimetrik görünüm dikkat çekicidir ve genelde doktora getiren sebeplerdendir. Sanılanın aksine, skolyozun bel ve sırt ağrısı yapması son derece nadirdir. Bu nedenle, ağrısı olmayan ve asimetrik duruşu bulunan bir ergeni dikkate almamak yanlıştır.

Skolyoz her ne kadar sık görülen bir problem olsa da, cerrahi tedaviye ihtiyaç ancak %10’luk bölümünde görülmektedir. Ergenlik döneminde tespit edilen skolyozlarda hızı artış olabileceği için yakın takip gereklidir. 25 derece altındaki skolyozda ergenlik dönemi bitene kadar 3-6 aylık film takipleri gereklidir. Bu dönemde yapılan yüzme, sportif faaliyetler ve fizik tedavi egzersizleri oldukça önemlidir. 25-45 derece arasında korse kullanımı önerilmektedir. Korse kullanımı sırasında da yine egzersiz programlarının takibi tedavide önemli yer tutmaktadır. 45 derecenin üzerindeki skolyozda cerrahi tedavi gerekebilir. Bu tedavi yöntemlerinin sınırları keskin değildir ve hastadan hastaya farklılık gösterebilir. 

Yazının Devamını Oku

Aşil tendon yaralanması nasıl tedavi edilir?

18 Eylül 2019
Aşil tendonu, vücudun en güçlü kas kompleksi olan gastrosoleus’u topuk kemiğine bağlayan tendondur. Temel görevi vücudu parmak ucunda yükseltmek ve yürüme-koşma sırasında vücudun öne doğru ivmelenmesini sağlamaktır.

AŞİL TENDON YIRTIĞI NASIL OLUŞUR?

Aşil tendonu oldukça dirençli olmasına rağmen bazı ani yüklenmeler sırasında kopabilir. Bu kopmaların büyük bir bölümü spor aktiviteleri sırasında 30 yaş üzeri bireylerde olmaktadır. Özellikle amatör sporla uğraşanlarda daha sık aşil tendon yırtığı görülmektedir. Bunda en önemli etken de, spor öncesinde gerekli ısınma ve germe hareketleri yapmadan spor aktivitesine başlanılmasıdır. Halı sahada yapılan futbol aktivitesi bunun tipik bir örneğidir. Genellikle haftada bir defa antrenmansız yapılması aşil tendon yırtığına zemin hazırlayan faktörlerdendir.

Tendon yırtığı çoğunlukla karşılaşmanın başlangıcında oluşur ve direkt travma yoktur. Koşma sırasında ani bir patlama sesi hissedilir ve bazen yanındakiler bile duyabilir. Aşil tendonu kopan ısrarla arkadan tekme geldiğini veya taş atıldığını söylese de, aslında böyle bir şey yoktur. Hissettiği çarpma duygusu kopma sırasında aşil tendonun çevreye verdiği balistik duygudur. 

Kopma sonrasında ağrı olur fakat çok şiddetli değildir. Baldırda ani boşalma olduğu için yürüme oldukça zor olur fakat bazı hastalar hastaneye yürüyerek gelebilirler. Bu nedenle yürüyebilmek aşil tendonunun kopmadığı anlamına gelmeyebilir.

AŞİL TENDON YIRTIĞINA MÜDAHALE NASIL YAPILIR?

İlk müdahale buz uygulaması, bandaj sarılması ve yüksekte tutma şeklinde olmalıdır. Hastanın rahatı için hareketsiz bırakmak amacıyla geçici atel uygulaması yapılır. Aşil tendon kopmasının standart tedavisi cerrahi yöntemlerle tendonun dikilmesidir. Bazı nadir durumlarda alçı ile tedavi yapılabilse de, tercih edilen bir yöntem değildir.

Ameliyat sonrasında cerrahın tercihine bağlı olarak alçı veya bot kullanımı gerekebilir. Her ne kadar erken dönemde üzerine yük verdirenler varsa da, iyileşme döneminde tendonun hassas olduğu ve çok fazla yük taşıdığı düşünülürse, cerrahi sonrasında bir müddet hareketsiz bırakma ve üzerine yük verdirmeme güvenlik açısından her zaman daha avantajlıdır. Tendonun iyileştiğinden emin olduktan sonra fizik tedavinin başlanması, hareketsizlik sırasında kaybedilen kas gücünün kazanılması açısından çok önemlidir.

Aşil tendonu oldukça dirençli olmasına rağmen bazı ani yüklenmeler sırasında kopabilir. Bu kopmaların büyük bir bölümü spor aktiviteleri sırasında 30 yaş üzeri bireylerde olmaktadır. Özellikle amatör sporla uğraşanlarda daha sık aşil tendon yırtığı görülmektedir. Bunda en önemli etken de, spor öncesinde gerekli ısınma ve germe hareketleri yapmadan spor aktivitesine başlanılmasıdır. Halı sahada yapılan futbol aktivitesi bunun tipik bir örneğidir. Genellikle haftada bir defa antrenmansız yapılması aşil tendon yırtığına zemin hazırlayan faktörlerdendir.

Tendon yırtığı çoğunlukla karşılaşmanın başlangıcında oluşur ve direkt travma yoktur. Koşma sırasında ani bir patlama sesi hissedilir ve bazen yanındakiler bile duyabilir. Aşil tendonu kopan ısrarla arkadan tekme geldiğini veya taş atıldığını söylese de, aslında böyle bir şey yoktur. Hissettiği çarpma duygusu kopma sırasında aşil tendonun çevreye verdiği balistik duygudur. 

Kopma sonrasında ağrı olur fakat çok şiddetli değildir. Baldırda ani boşalma olduğu için yürüme oldukça zor olur fakat bazı hastalar hastaneye yürüyerek gelebilirler. Bu nedenle yürüyebilmek aşil tendonunun kopmadığı anlamına gelmeyebilir.

İlk müdahale buz uygulaması, bandaj sarılması ve yüksekte tutma şeklinde olmalıdır. Hastanın rahatı için hareketsiz bırakmak amacıyla geçici atel uygulaması yapılır. Aşil tendon kopmasının standart tedavisi cerrahi yöntemlerle tendonun dikilmesidir. Bazı nadir durumlarda alçı ile tedavi yapılabilse de, tercih edilen bir yöntem değildir.

Ameliyat sonrasında cerrahın tercihine bağlı olarak alçı veya bot kullanımı gerekebilir. Her ne kadar erken dönemde üzerine yük verdirenler varsa da, iyileşme döneminde tendonun hassas olduğu ve çok fazla yük taşıdığı düşünülürse, cerrahi sonrasında bir müddet hareketsiz bırakma ve üzerine yük verdirmeme güvenlik açısından her zaman daha avantajlıdır. Tendonun iyileştiğinden emin olduktan sonra fizik tedavinin başlanması, hareketsizlik sırasında kaybedilen kas gücünün kazanılması açısından çok önemlidir.

Yazının Devamını Oku

Diz kapağı çıkığı neden olur, nasıl tedavi edilir?

12 Eylül 2019
Diz kapağı çıkığı kendiliğinden veya travmatik olsun fark etmez, mutlaka tedavi edilmelidir çünkü tedavi edilmeden bırakılan ve takip edilmeyen durumlarda tekrarlamalar olabilir. Bu da kısa ve orta dönemde geriye dönüşümsüz kıkırdak hasarına yol açabilir.

Dizde iki eklem bulunur. Bunlardan asıl yük taşıyan diz ana eklemidir. Özellikle merdiven inip çıkma, diz bükme gibi hareketlerde yükü aktaran diz kapağı eklemi vardır. Diz kapağı eklemi oldukça hareketli ve esnektir. Bunda en büyük etken ise eklemin sabitliğinin kemik dokudan ziyade, temel olarak bağlar tarafından sağlanıyor olmasıdır. Daha esnek yapıya sahip bağlar sayesinde diz kapağı hareketli bir yapıya sahiptir. Bu esneklik ve hareketlilik günlük aktiviteler sırasında dizin fonksiyonu için son derece önemlidir. Bazı durumlarda bu kadar hareketli olan bir eklem yerinden çıkarak problem oluşturabilir.

Diz kapağı çıkığı çok nadir bir durum değildir. Çıkık genelde iki başlık altında incelenebilir. Bunlar kendiliğinden olan çıkıklar ve travmaya bağlı olan çıkıklardır. Kendiliğinden olan çıkıklarda genelde altta yatan anatomik bir bozukluk vardır. Diz kapağının oturduğu oluğun sığ olması, diz kapağının yukarı yerleşimli olması buna örnek olarak verilebilir. Bu tip çıkık genellikle 15-20 yaş civarında kadınları daha çok etkileyen bir çıkıktır. Günlük aktivite sırasında bir ters hareket sonrasında olabilir. Şiddetli bir ağrı ve dizde deformasyonun görülmesi tipiktir. Çoğu kişi gayri ihtiyari olarak çıkık diz kapağını eliyle yerine oturttuktan sonra doktora başvurur. Hastanın hikayesinden, fizik muayene bulgularıyla ve MR incelemesiyle tanı koymak mümkündür.

Travmaya bağlı olan diz kapağı çıkığı daha nadirdir ve direkt darbe sonrasında olur. Bu tipte anatomik bir bozukluktan ziyade direkt darbenin etkisine bağlı bağlarda yırtılma ve eklemin çıkması söz konusudur. Bulgular kendiliğinden olan diz kapağı çıkığıyla hemen hemen aynıdır, sadece travmaya bağlı olan diz kapağı çıkığında kıkırdak hasarının olma ihtimali daha yüksek olduğu için ağrı ve dizde şişlik daha belirgin olabilir.

Diz kapağı çıkığı kendiliğinden veya travmatik olsun fark etmez, mutlaka tedavi edilmelidir çünkü tedavi edilmeden bırakılan ve takip edilmeyen durumlarda tekrarlamalar olabilir. Bu da kısa ve orta dönemde geriye dönüşümsüz kıkırdak hasarına yol açabilir. Tedavide belirleyici olan olayın ilk olup olmamasıdır. Eğer ilk çıkıksa ve kıkırdak hasarı yoksa, genelde tedavi dizlik ve kas güçlendirici fizik tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdır. İlk çıkma olmasına rağmen eğer kıkırdak hasarı oluşmuşsa, kıkırdağın onarımına yönelik cerrahi tedavi gerekebilir. Birden fazla olan çıkıklarda ise cerrahi yöntemler ön plana çıkmaktadır. Bunlar bağ onarımı, diz kapağının yönünün ve yüksekliğinin ayarlanması gibi anatomik değişikliklere yol açacak cerrahi yöntemlerdir. Çok farklı yöntemler olması nedeniyle seçilecek cerrahi işlem hastada bulunan soruna göre farklılık göstermektedir.

Yazının Devamını Oku

Tırnak batması neden olur? Nasıl tedavi edilir?

5 Eylül 2019
Tırnak batması en sık ayak baş parmağında görülen bir problemdir. Tırnak batmasının farklı sebepleri olabilir. Dar ayakkabı kullanımı, uzun süre ayakta kalmaya bağlı parmakta şişlik oluşması ve buna bağlı tırnağın içeriye doğru gömülmesi, kesme sırasında tırnakla fazlaca uğraşılıp enfeksiyon oluşması ve buna bağlı batmanın gelişmesi bazı sık karşılaşılan sebeplerdendir. Fakat bazı bireylerde bu sebeplerin hiçbirisi olmadan da tırnak batması olabilir. Bunlarda en sık etmen ise tırnak kökündeki deformasyona bağlı olarak tırnağın büyürken kökünden itibaren uca doğru batarak gelmesidir.

Her tırnak batması aynı seviyede değildir. Bazılarında sadece batmaya bağlı ağrı olurken, bazılarında ise enfeksiyon hatta ileri durumlarda ciddi ölü doku oluşumu ve akıntı olabilir. Hangi seviyede olursa olsun, bilinmelidir ki, tırnak batması hafif düzeyden başlayıp tedavisi zaman alıcı probleme dönüşebilir.

Batmanın ilk aşamasında özellikle dar ve sıkı ayakkabı giyimine bağlı batan bölgede ağrı oluşur. İlk başlarda dış görünüşte bir problem yokken, ilerleyen dönemde kenarda kızarıklık oluşmaya başlar. Tedavi edilmeyen durumlarda batma ilerleyerek cilt bütünlüğünü bozarak enfeksiyona yol açar. Zaman içerisinde enfeksiyon ilerler ve “granülasyon” denilen ölü doku oluşumuyla antibiyotik geçişini engelleyecek bir ortam oluşturarak tedavide güçlüklere yol açar.

Yazının Devamını Oku

Diz kapağı ağrısı neden olur, nasıl tedavi edilir?

28 Ağustos 2019
Diz çevresinde ağrıya yol açabilecek birçok problem vardır. Bunlar menisküs yırtığı, bağ yaralanmaları, kıkırdak sorunları gibi farklı problemlerdir. Diz bölgesinde en fazla ağrı sebebi olan problem diz kapağı ağrısı, “kondromalazi patella”dır.

Diz çevresindeki ağrıya neden olan diğer problemlerin spor yaralanması, travma gibi genel sebepleri varken, diz kapağı ağrısı günlük yaşantı sırasında yapılan işlerle zaman içerisinde ortaya çıkar. Dizde iki eklem vardır. Bunlardan asıl eklem olan diz eklemi, yük taşıyan eklemdir. Diğer eklem olan diz kapağı eklemi ise yükü aktaran, makara görevi gören eklemdir. Bu nedenle diz kapağı eklemi düz yürüme veya ayakta durma sırasında yük taşımaz fakat merdiven inip çıkma gibi ya da diz çökmeler sırasında üzerine bazen vücut ağırlığının 3 katına kadar artan ciddi yükler binmeye başlar. Üzerine binen yükün derecesi ve süresiyle orantılı olarak, diz kapağı kıkırdağında aşınmalar ve kayıplar oluşabilir. Bu da diz çevresi ağrılarının en sık sebebi, diz kapağı kıkırdak yumuşaması ve aşınması olan “kondromalazi patella”ya neden olur.

Diz kapağı ağrısı her yaşta görülebilir fakat en sık aktif yaşantının yoğun olduğu 30-50 yaş aralığında rastlanır. Bazı insanların diz kapağında yapısal farklılıklar ve açı problemleri vardır. Bu farklılıklara bağlı olarak diz kapağındaki kıkırdak sürtünmesi fazla olabilir ve erken yaşta aşınmalar olabilir. Fakat diz kapağı ağrısı olan hastaların birçoğunda sebep, açısal problemler değil günlük yaşantıda yapılan işlerdir. Diz eklemi bükülmüş ve özellikle üzerinde yük varken yapılan her işlem diz kapağı kıkırdağında aşınmaya yol açabilir. Bunlar içerisinde uzun süre merdiven inip çıkma, diz çökerek yer silme, uzun süre hareketsiz olarak ofis ortamında dar alanda oturma, gün içerisinde uzun süreli araba kullanımı gibi işler vardır. Ayrıca diz çökmenin yapıldığı squat veya leg-press gibi zorlayıcı diz bükme hareketlerinin bulunduğu egzersizlerin de kıkırdak üzerine olumsuz etkileri olabilir.

Diz kapağı kıkırdak aşınmasında nokta bir ağrı bölgesi yoktur. Ağrı tüm diz bölgesini ve hatta diz altı kaval kemiğine yayılan derecede bölgesel bir ağrıdır. Hastalar ağrıyı tarif etmekte zorlanılırlar ve batma şeklinde bir ağrıdan ziyade yanma ve sızlama şeklinde yaygın bir ağrıdır. Diz bükme sırasında ağrı artarken, genellikle düz yürüyüşler sırasında ciddi şikayet oluşturmaz. Soğuk havalarda ağrıda tipik olarak artış gözlenir.

Tedavide öncelikle diz bükme hareketlerinin mümkün olduğunca engellenmesi son derece önemlidir. Diz çevresi kaslarının güçlendirilmesi diz kapağını yukarı çekeceği için sürtünmenin azaltılması açısından son derece önemlidir. Etkisi tam kanıtlanmamış olsa da glucosamine chondroitin (kondroitin sülfat) içeren ilaçlar tavsiye edilmektedir. Tüm tedavi yöntemlerine rağmen az sayıdaki inatçı vakalarda diz kapağını yükseltici ve yön değiştirici cerrahi tedaviler yapılabilmektedir. 

Yazının Devamını Oku

Fibromiyalji nedir? Fibromiyalji belirtileri nelerdir?

21 Ağustos 2019
Halk arasında kulunç olarak da bilinen fibromiyalji, yaygın kas ağrılarının olduğu bir rahatsızlıktır. Vücutta 13-14 tetik noktası olduğu bilinen fibromiyalji, en sık sırt ve kalça arkasındaki bölgeleri etkiler.

FİBROMİYALJİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Fibromiyalji sorununda kas ağrısı bölgesel ve yaygın olabilir. Etkilediği bölgede değişik şiddetlerde kas ağrılarına sebep olur. Bu ağrılar hafif kas spazmından, gece uykusunu bozabilecek şiddetli ağrılara kadar değişiklik gösterebilir. En sık etkilediği bölgeler; her iki kürek kemiğinin iç tarafı, omuz çevresi ve kalça arkasında belin yan taraflardır. Kas ağrısının şiddetli olduğu özellikle sırt bölgesinde, ele düğüm şeklinde gelen sertlikler tipik bulgulardandır. Bu sertlikler kısmen hareketli ve ağrılıdırlar. Fibromiyalji sertlikleri kalça arkasındaki bölümde daha büyük boyutta olup, limon büyüklüğüne ulaşabilirler. Bu sertlikler kitle değil, kasın sertleşmesinden meydana gelen yapılardır. Bu nedenle MR çekilse bile normal olarak bulunacaktır.

FİBROMİYALJİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Fibromiyaljinin kesin bir sebebi yoktur fakat bazı tetikleyici sebepler olabilir. Bunlar arasında spor sırasında ani kas zorlamaları, klima veya rüzgar gibi bölgesel direkt soğuğa maruz kalma gibi dış etkenler bulunmaktadır. Fibromiyaljinin ruhsal durumla da yakın bağlantısı vardır. Kadınlarda adet şiddetini arttırabilir, sıkıntılı ve zorlu çalışma şartları da fibromiyaljinin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Fibromiyaljinin teşhisinde özel bir inceleme yöntemi yoktur. Kan tahlilleri ve görüntüleme yöntemleri normal sınırlar içerisindedir. Bu nedenle fibromiyalji tanısı ancak muayene ve diğer sebeplerin ayrılmasıyla konulabilmektedir. 

FİBROMİYALJİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Fibromiyalji bir kas rahatsızlığı olduğu için tedavisinde kas gevşeticiler ve ağrı kesiciler önemli yer tutmaktadır. Etkilenen bölgedeki spazmı çözmek için hafif masaj ve sıcak uygulaması da faydalı yöntemlerdendir. Fibromiyaljinin özellikle ruhsal sıkıntılı dönemlerde ortaya çıktığı göz önüne alındığında, uzun süren ve kas gevşetici tedaviye dirençli durumlarda anti-depresan ilaç tedavisi faydalı sonuçlar vermektedir.

İlaç tedavisinin yanında fizik tedavi, spazmı çözmek için kuru iğne tedavisi etkili yöntemlerdendir. Dirençli durumlarda ağrının yoğun olduğu ve sertliklerin bulunduğu noktalara kortizon enjeksiyonu fayda sağlayabilir.

Fibromiyalji sorununda kas ağrısı bölgesel ve yaygın olabilir. Etkilediği bölgede değişik şiddetlerde kas ağrılarına sebep olur. Bu ağrılar hafif kas spazmından, gece uykusunu bozabilecek şiddetli ağrılara kadar değişiklik gösterebilir. En sık etkilediği bölgeler; her iki kürek kemiğinin iç tarafı, omuz çevresi ve kalça arkasında belin yan taraflardır. Kas ağrısının şiddetli olduğu özellikle sırt bölgesinde, ele düğüm şeklinde gelen sertlikler tipik bulgulardandır. Bu sertlikler kısmen hareketli ve ağrılıdırlar. Fibromiyalji sertlikleri kalça arkasındaki bölümde daha büyük boyutta olup, limon büyüklüğüne ulaşabilirler. Bu sertlikler kitle değil, kasın sertleşmesinden meydana gelen yapılardır. Bu nedenle MR çekilse bile normal olarak bulunacaktır.

Fibromiyaljinin kesin bir sebebi yoktur fakat bazı tetikleyici sebepler olabilir. Bunlar arasında spor sırasında ani kas zorlamaları, klima veya rüzgar gibi bölgesel direkt soğuğa maruz kalma gibi dış etkenler bulunmaktadır. Fibromiyaljinin ruhsal durumla da yakın bağlantısı vardır. Kadınlarda adet şiddetini arttırabilir, sıkıntılı ve zorlu çalışma şartları da fibromiyaljinin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Fibromiyaljinin teşhisinde özel bir inceleme yöntemi yoktur. Kan tahlilleri ve görüntüleme yöntemleri normal sınırlar içerisindedir. Bu nedenle fibromiyalji tanısı ancak muayene ve diğer sebeplerin ayrılmasıyla konulabilmektedir. 

Fibromiyalji bir kas rahatsızlığı olduğu için tedavisinde kas gevşeticiler ve ağrı kesiciler önemli yer tutmaktadır. Etkilenen bölgedeki spazmı çözmek için hafif masaj ve sıcak uygulaması da faydalı yöntemlerdendir. Fibromiyaljinin özellikle ruhsal sıkıntılı dönemlerde ortaya çıktığı göz önüne alındığında, uzun süren ve kas gevşetici tedaviye dirençli durumlarda anti-depresan ilaç tedavisi faydalı sonuçlar vermektedir.

İlaç tedavisinin yanında fizik tedavi, spazmı çözmek için kuru iğne tedavisi etkili yöntemlerdendir. Dirençli durumlarda ağrının yoğun olduğu ve sertliklerin bulunduğu noktalara kortizon enjeksiyonu fayda sağlayabilir.

Yazının Devamını Oku

Ayaktaki nasırlar nasıl tedavi edilir?

14 Ağustos 2019
Ayakta nasır oluşumu son derece sık görülen ağrılı ve can sıkıcı bir problemdir. Ayakta nasır oluşumunun temel nedeni, olmaması gereken yerde fazla basınç oluşumudur. Bunun da en sık nedeni ayakkabı vurmasıdır fakat her nasır ayakkabı vurmasından dolayı oluşmaz. Bazen ayak parmak kemiklerindeki çok küçük çıkıntılar ve fazlalıklar bile ciddi nasır oluşumuna sebep olurlar.

AYAKTA NASIL NASIL OLUŞUR?

Ayakta nasırlar mutlaka yük taşıyan ve basıya maruz kalan yerlerde oluşurlar. Bazen siğiller nasırlarla karıştırılabilir. Siğiller genelde yük taşıyan yerlerde oluşmazlar ve çoğunlukla ağrılı değillerdir. Siğillerin büyük bölümü virüslerle bağlantılıdır ve cildiye bölümünün alanına girmektedir ve tedavileri nasırlardan tamamen farklıdır. 

Ayak nasırlarının büyük bölümü parmaklarda oluşur. Bunlar sert ve yumuşak nasırlar olarak ikiye ayrılır. Sert nasırlar ayak parmaklarının ayakkabıyla temas eden dış bölümlerinde oluşur ve en sık görülen nasır tipidir. Bu nasır tipinde ayakkabının vurma rolü büyüktür fakat altta yine de bir kemik problemi mutlaka araştırılmalıdır. Yumuşak nasır ise parmak aralarında olur ve bunda da sorumlu nasırın tam karşısındaki parmaktaki kemik çıkıntıdır. Komşu parmaktaki kemik çıkıntı nedeniyle karşı tarafta bası oluşmakta ve ayakkabının sıkıştırmasıyla nasır oluşmaktadır.

NASIR NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Nasırın tedavisinde amatörce yapılan nasır bandı uygulamalarının veya jiletle kazıma gibi yöntemlerin ciddi olumsuz sonuçları olabilir. Bu yöntemler kısa dönemde etkili olsa da, çok erken dönemde nasırın tekrarlamasıyla sonuçlanırlar. Ayrıca yara enfeksiyonu veya bölgesel doku kaybı gibi problemlere yol açma ihtimalleri bulunmaktadır.

Nasır tedavisinde 2 yöntem bulunmaktadır. Aslında 2 yöntem de basıyı kaldırmaya yöneliktir. Bunlardan cerrahi dışı yöntemde nasırı basıdan korumak için silikondan yapılmış parmak tüpleri kullanılmaktadır. Bu yumuşak tüpler sayesinde nasırın direkt basıya maruz kalması engellenmektedir. Bu yöntemin etkili olması için her ayakkabı kullanımında bu tüplerin düzenli kullanılması gereklidir. Bu yöntem orta vadede etkilidir fakat maalesef geçicidir çünkü tüplerin kullanımının sonlandırılmasıyla nasırda tekrarlar görülebilmektedir. 

Diğer yöntem ise nasırın cerrahi tedavisidir. Bu yöntemde nasırın alınması tam sonuç vermeyebilir. Bu nedenle sert nasırda alttaki kemik dokunun da tıraşlanması gereklidir. Parmak arasında oluşan yumuşak nasırda ise, hem nasır alınmalı hem de karşı komşu parmaktaki kemik çıkıntı tıraşlanmalıdır. Aksi durumda nasır tekrarlayabilir.

Ayakta nasırlar mutlaka yük taşıyan ve basıya maruz kalan yerlerde oluşurlar. Bazen siğiller nasırlarla karıştırılabilir. Siğiller genelde yük taşıyan yerlerde oluşmazlar ve çoğunlukla ağrılı değillerdir. Siğillerin büyük bölümü virüslerle bağlantılıdır ve cildiye bölümünün alanına girmektedir ve tedavileri nasırlardan tamamen farklıdır. 

Ayak nasırlarının büyük bölümü parmaklarda oluşur. Bunlar sert ve yumuşak nasırlar olarak ikiye ayrılır. Sert nasırlar ayak parmaklarının ayakkabıyla temas eden dış bölümlerinde oluşur ve en sık görülen nasır tipidir. Bu nasır tipinde ayakkabının vurma rolü büyüktür fakat altta yine de bir kemik problemi mutlaka araştırılmalıdır. Yumuşak nasır ise parmak aralarında olur ve bunda da sorumlu nasırın tam karşısındaki parmaktaki kemik çıkıntıdır. Komşu parmaktaki kemik çıkıntı nedeniyle karşı tarafta bası oluşmakta ve ayakkabının sıkıştırmasıyla nasır oluşmaktadır.

Nasırın tedavisinde amatörce yapılan nasır bandı uygulamalarının veya jiletle kazıma gibi yöntemlerin ciddi olumsuz sonuçları olabilir. Bu yöntemler kısa dönemde etkili olsa da, çok erken dönemde nasırın tekrarlamasıyla sonuçlanırlar. Ayrıca yara enfeksiyonu veya bölgesel doku kaybı gibi problemlere yol açma ihtimalleri bulunmaktadır.

Nasır tedavisinde 2 yöntem bulunmaktadır. Aslında 2 yöntem de basıyı kaldırmaya yöneliktir. Bunlardan cerrahi dışı yöntemde nasırı basıdan korumak için silikondan yapılmış parmak tüpleri kullanılmaktadır. Bu yumuşak tüpler sayesinde nasırın direkt basıya maruz kalması engellenmektedir. Bu yöntemin etkili olması için her ayakkabı kullanımında bu tüplerin düzenli kullanılması gereklidir. Bu yöntem orta vadede etkilidir fakat maalesef geçicidir çünkü tüplerin kullanımının sonlandırılmasıyla nasırda tekrarlar görülebilmektedir. 

Diğer yöntem ise nasırın cerrahi tedavisidir. Bu yöntemde nasırın alınması tam sonuç vermeyebilir. Bu nedenle sert nasırda alttaki kemik dokunun da tıraşlanması gereklidir. Parmak arasında oluşan yumuşak nasırda ise, hem nasır alınmalı hem de karşı komşu parmaktaki kemik çıkıntı tıraşlanmalıdır. Aksi durumda nasır tekrarlayabilir.

Yazının Devamını Oku