Trump görüşmesinden ne çıkacak?

TÜRKİYE dış politikada yeni bir hamleye hazırlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen haftaki Hindistan ve Rusya ziyaretlerini şimdi Kuveyt, Çin, ABD ve Brüksel izleyecek.

Haberin Devamı

Ankara bu yeni dış politika perspektifine de, “360 dereceli politika” diyor. Yani “ya Batı ya Asya” demeden, tüm kampları kapsayan bir denge politikası uygulamaya başlıyor. Bunun bir ayağının Asya’ya açılım olduğunu bir önceki yazımda yazdım. İkinci ayağı ise AB ve ABD.

Erdoğan-Trump görüşmesi

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın 16 Mayıs’ta Trump’la yapacağı görüşme, Ankara için kritik önemde. Çünkü Türkiye için beka meselesi olan Kuzey Suriye’deki YPG/PYD varlığı, ABD ile doğrudan ilişkili. Washington’ın YPG’ye verdiği destek, ziyaret gündeminin en tepesinde. Bununla birlikte, Türkiye-ABD ilişkilerini de doğrudan etkileyecek önemde. Erdoğan’ın Hindistan dönüşünde, “Böyle devam ederse, ABD ile uzlaşma içinde olmamız mümkün değil” demesi, bunun göstergesi.

Haberin Devamı

Ne var ki Trump’ın, selefi Obama’dan devraldığı Suriye stratejisini değiştirme ihtimali oldukça zayıf.

Çünkü dış politikada büyük bir değişim olabilmesi için, her şeyden önce altyapı gerekiyor. Oysaki Trump geçen hafta başkanlıkta 100 gününü doldurmuş olmasına rağmen, henüz istediği birçok atamayı bile yapamadı. Dolayısıyla kendi ekibini oluşturabilmiş değil. Kendisine direnç gösteren yerleşik düzene karşı mücadelesi de hâlâ devam ediyor.

Dahası, hem Beyaz Saray’da hem Pentagon’da alt kadrolar Obama döneminden yadigar. Bu da aynı politikaların devamı demek.

Ankara da Trump’ın kararlarını asıl alt kadroların belirlediğini biliyor. Bu yüzden ziyaret öncesi bu seviyedeki temasları artırmış durumda. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, bu yüzden Washington’da.

*

Trump’ın Suriye stratejisini değiştirme ihtimalini daha da zayıflatan ise Suriye’deki muhaliflere bakışı. ABD Başkanı için Ankara’nın desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi “ılımlı” gruplarla, DEAŞ ve Nusra gibi radikal örgütlerin bir farkı yok. Dolayısıyla Türkiye’nin “DEAŞ’a karşı YPG yerine ÖSO savaşsın” önerisini kabul etmesi zor görünüyor.

Bu nedenle önümüzdeki dönemde Ankara’yı zor bir süreç bekliyor. ABD’nin mevcut politikasını sürdürmesi durumunda, gerilimi tırmandırmak ise çözüm değil. Onun yerine, Bu konuda ABD’den işbirliği beklemektense, bölge ülkelerinden ve Rusya’dan YPG’ye karşı destek almaya çalışmak en makul yol. Bu aynı zamanda, Türkiye-ABD ilişkilerini sadece bu meseleye endekslemekten de bizi kurtarır.

Haberin Devamı

AVRUPA’YLA YENİ SAYFA MI?

GELELİM Avrupa ayağına... Ankara 16 Nisan referandumu sonrası, AB’ye kapılarını aralıyor. “AB irade gösterirse, karşılıksız bırakmayız. Biz de süreci hızlandırırız” tutumunda.

Evvelki hafta Malta’da toplanan AB Dışişleri Bakanları’nın Türkiye’ye verdiği olumlu mesajlar da, bu havayı besliyor. Bununla birlikte şu anda Fransa, seçim sonrası geçiş sürecinde. Almanya da eylül seçimlerini bekliyor. Bu da Avrupa’nın bu en önemli iki ayağının, Türkiye aleyhine tavır almasını engelliyor. AB’nin Ankara ile imzaladığı mülteci anlaşmasına duyduğu ihtiyaç da, lehimize.

Yalnız sorun şu ki, Türkiye ilk adımı Avrupa’dan bekliyor. Oysaki AB de aynı şekilde önce Türkiye’nin adım atmasını istiyor. Geçen hafta AB Dışişleri ve Güvenlik Temsilcisi Mogherini’nin “Sürecin devamı için Türkiye’nin şartları yerine getirmesi lazım” demesi, bunun göstergesi. Geçtiğimiz Kasım’da Avrupa Parlamentosu Türkiye ile müzakereleri dondurma kararı aldığında da, bunu vurgulamıştı. “Bugünkü şartlarda fasıllar yeniden açılmayacak” diyerek.

*

Haberin Devamı

EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi) Başkanı Sinan Ülgen, bu yüzden Türkiye’nin AB üyeliğini stratejik bir öncelik olarak gördüğüne dair güçlü işaret vermesi gerektiğini söylüyor. AB Daimi Temsilciliğimizi de yapmış olan Ülgen, Brüksel kulislerine hakim. Türkiye adım atmadan, AB’nin adım atmasının imkansız olduğu görüşünde.

“Ankara şu anda AB ile ekonomi ağırlıklı bir işbirliği kurmaya öncelik vermiş durumda” diyor. Bu yüzden şu anda iki taraf arasındaki en “alevli” tartışmanın da, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi olduğunu söylüyor. Ancak Ülgen’e göre, böyle bir ilişki modeli için bile AB Türkiye’den bazı siyasi kriterleri yerine getirmesini bekliyor. OHAL’in en yakın zamanda kaldırılması, KHK’larla işten atılmış kişilerin şikayetleri için kurulan mekanizmanın daha hızlı ve bağımsız hale getirilmesi ve kamu vicdanını rahatsız eden tutuklamalara (Cumhuriyet yazarları gibi) son verip tutuksuz yargılama yoluna gidilmesi... Bunlar sürece bir anda ivme kazandıracak en güçlü işaretler olacaktır.

Haberin Devamı

Rüzgâr lehimize. Ve bir daha aynı yönde esmeyebilir. Kaçırmayalım.

Yazarın Tüm Yazıları