Sinan Aliş

NASA-SpaceX İşbirliğiyle Astronotlar Yeniden ABD'den Uzaya Gönderiliyor

27 Mayıs 2020
İnsanın Dünya'yı uzaydan görme macerası 1961'de Yuri Gagarin'le başladı. Şimdiye kadar 566 kişi Dünya'yı uzaydan görme şansını yakaladı. 

Soğuk Savaş'la birlikte ortaya çıkan "uzay yarışı"nda Sovyetler Birliği ilk yapay uyduyu 1957 yılında uzaya göndererek önemli bir başarı elde etmişti. Sovyetler Birliği daha sonra, 12 Nisan 1961'de Yuri Gagarin'in Dünya çevresinde bir yörünge tamamlayıp, başarılı bir şekilde geri gelmesiyle ikinci önemli başarıyı da elde etmiş oldu.

 

1961'den bugüne kadar uzaya çıkan, Dünya çevresinde yörüngede kalan veya Ay'a giden insan sayısı 566'yı buldu.

 

Her ne kadar ABD, başlangıçta ilkleri Sovyetler Birliği'ne kaptırmış olsa da, önce Ay'a yapılan ilk insanlı yolculuklar ve sonrasında da hızla gelişen uzay çalışmaları ile önemli bir ivme kazandı.

 

Uzay Mekiği Göreve Başlıyor

 

Yazının Devamını Oku

Doğru Aydınlatma ile Gökyüzünün Karanlığını Korumak Mümkün

17 Mayıs 2020
2014 Nobel Fizik Ödülü günümüzün aydınlatma uygulamalarını başta aşağı değiştiren ve dönüştüren buluşları nedeniyle üç Japon bilim insanına verildi. Isamu Akasaki, Hiroshi Amano ve Shuji Nakamura bugün LED olarak adlandırdığımız teknolojiyi 1990'lı yıllarda geliştirdiler.

Edison'la özdeşleştirilen ve 1878'de geliştirilen klasik ampüller yerlerini çok hızlı bir şekilde LED ışıklara bırakmaya başladı. Bunun en temel nedeni, LED'lerin elektrik enerjisini doğrudan ışığa dönüştürmesiydi. Halbuki klasik ampüller elektrik enerjisinin önce ısıya sonra ışığa dönüştürülmesi esasına dayanıyordu. Yine 1990'larda yaygın olarak kullanılmaya başlanan floresan ampüller de içerdikleri civa nedeniyle giderek daha az tercih ediliyorlar. 

Dahası, birçok ülke başlangıçta resmi kurumlara ait binalarda ve yerleşkelerde LED ampüllerin kullanılmasını zorunlu hale getiriyor. LED'lerin enerji verimliliği o kadar fazla ki, klasik ampüllerin harcadığı elektrik ile 100 kat daha fazla ışık elde edilebiliyor. 

Uluslararası Işık Günü

Birleşmiş Milletler, 2014 Nobel Fizik Ödülü'nün de etkisiyle, 2015 yılını Uluslararası Işık Yılı (IYL) ilan etti ve ışık temelli teknolojiler ve ışığın hayatımızdaki yeri hakkında geniş kapsamlı etkinlikler yapıldı. Ayrıca 2018'ten beri her yıl 16 Mayıs günü Uluslararası Işık Günü (IDL) olarak kutlanmaya devam ediyor. 

Işık Günü yalnızca ışık teknolojilerinin faydaları ile ilgili değil. Işığın hayatımıza kattıkları, gereksiz ve yanlış aydınlatmanın canlılar ve bitkiler üzerindeki etkileri ve elbette yanlış aydınlatma sonucunda giderek kaybettiğimiz karanlık gökyüzü de ışık günü kapsamında dikkat çekilen konulardan. 

Karanlık gökyüzü insanlığın ortak kültürel mirasıdır. Bir doğal güzelliktir. Bu güzellik, tıpkı doğa ve tabiat parkları gibi korunmalı. Nasıl bir doğal veya tarihi güzelliği korumak için yoğun çaba harcıyorsak, koruma kurulları oluşturuyorsak, bir doğal güzellik olan gökyüzünün karanlığını da korumak için çaba harcamalıyız.

Işık Kirliliği Nedir? 

Basitçe; yanlış yerde, yanlış zamanda ve yanlış biçimde uygulanan aydınlatmaya "ışık kirliliği" denir. Işık kirliliğini yaratan birden fazla kaynak vardır. Astronomları en çok etkileyen uzaya kaçan ışık da diyebileceğimiz, gereksiz biçimde gökyüzüne doğru yöneltilmiş ışık kaynaklarıdır. Şehir aydınlatmasında kullanılan armatürlerin çoğu, halk arasında karpuz denilen türdendir. Bu armatürler, ışığın yukarı doğru (uzaya) kaçmasına neden olurlar. Gökyüzü aydınlanınca da astronomlar, astronomi meraklıları, amatör astronomlar ve astrofotoğrafçılar gökcisimlerini incelemekte ve görüntülemekte güçlük çekerler. Perdeli armatürler kullanılarak bu önlenebilir.

Yazının Devamını Oku

En Sevilen Uzay Teleskobu 30 Yaşında  

6 Mayıs 2020
Bilimsel araştırmalar için uzaya gönderilen onlarca uzay teleskobu içinde tartışmasız en çok sevilen, bilimsel gelişmelere en çok etki eden ve ufkumuzu genişleten Hubble Uzay Teleskobu 30. yaşını kutluyor.

 

Dünya atmosferi gökcisimlerinden gelen ışınımı gama-ışını, X-ışını, morötesi ve kırmızıötesi dalgaboylarında tamamen engellerken, diğer dalgaboylarında gelen ışınımlar da yoğun bir sönükleştirme etkisine maruz kalır. Daha da önemlisi, bu ışınlar atmosferin yoğun katmanları tarafından kırılmaya ve saçılmaya uğrarlar. Tüm bu etkenler, yer tabanlı teleskoplarla gözlem yaparken bilim insanlarının işlerini zorlaştırır, görüntü kalitesini bozar.

 

Amerikalı astrofizikçi Lyman Spitzer 1946 yılında bu etkilerden kurtulmak için uzaya bir teleskop yerleştirilebileceğini önerdi. 1957 yılında Sovyetler Birliği'nin Sputnik'i yörüngeye oturtabilmesi, uzay yarışını hızlandırmanın yanı sıra, evreni anlama çalışmalarında yeni bir pencerenin de açılmasını sağladı. Spitzer'in düşüncesi gerçekleşebilecekti.

 

ABD Başkanı John F. Kennedy 12 Eylül 1962'de Houston'da yaptığı ünlü konuşmasında, ABD'nin Ay'a insanlı yolculuğu hedeflediğini "... kolay olduğu için değil, zor olduğu için yapıyoruz" diyerek tüm dünyaya duyurmuştu. Bu zor görevin 1960'lar bitmeden, 7 yıl gibi kısa sürede gerçekleşebilmesi için NASA'ya müthiş bir insan gücü ve maddi kaynak ayrıldı.

 

Bununla birlikte, Apollo programı ile 20 Temmuz 1969 günü ilk insanın Ay'a inmesinin ardından, halkın ilgisi azalmaya başladı. Başlangıçta tüm televizyon kanallarının canlı yayınladığı kalkış anları artık yayınlanmaz oldu ve gazeteler eskisi kadar bu haberleri manşete taşımamaya başladı. Bu sürecin sonucunda da NASA'nın bütçesinde kesintiler meydana geldi.

Yazının Devamını Oku

Yörüngede Birlikte Gezen Uydular

22 Nisan 2020
İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biridir ve milyonlarca insanın hayatını etkilemiştir. Bununla birlikte, savaş sırasında geliştirilen teknolojiler uzay araştırmalarının hızlanmasını sağlamıştır. Özellikle Almanya'da 20 bin bilim insanı, Almanya'nın savaşta İngiltere'ye üstün gelebilmesi için çalışmış ve roket teknolojisinde önemli gelişmelerin önünü açmıştır. Bu gelişmelerden en önemlisi V-2 adındaki uzun menzilli roketlerin üretilmesi ve hedeflenmelerinin hassasiyetle kontrol edilebilmesidir. Bu roketler ilerleyen yıllarda uzaya gönderilecek insanlı veya insansız uzay araçlarını taşıyacak roketlerin ilk halleridir. 

Savaşın hemen sonrasında ABD, bu teknolojik gelişmelerden yararlanmak amacıyla birçok Alman bilim insanının ülkeye göçmesine izin verdi. Her ne kadar o dönemin ABD Başkanı Harry Truman bu konuda çok kesin bir emir vererek, herhangi bir şekilde Nazilerle ilişkisi olan veya onlar için çalışan kimsenin getirilmemesini emretmiş olsa da, bu programı yürüten istihbarat ajansları Truman'ın emrinin dışına çıkarak, ülkenin teknolojik gelişimini gözeterek 1600 bilim insanını ABD'ye getirmiştir. Bu bilim insanları içinde, Almanya'nın V-2 roketlerini geliştiren roketbilimci Wernher von Braun ve ekibi de vardır.

"Ataç Operasyonu" olarak da bilinen bu program aslında bugün ABD'nin uzay yarışındaki başarısının esas nedenidir. von Braun ve ekibi daha sonra 1958'de kurulan NASA çatısı altında ABD'nin uzay programı için çalıştılar. Ay'a ilk insanı götüren Apollo uzay araçlarının fırlatılmasında kullanılan Saturn-V roketini de von Braun'un başını çektiği bir ekip geliştirdi. ABD'nin von Braun'a güveni o kadar fazlaydı ki, kurulduktan sonra NASA'ya bağlanan Marshall Uzay Uçuş Merkezi'nin müdürlüğüne getirildi.

Savaş sonrasında başlayan ve "soğuk savaş" olarak adlandırılan dönemde ABD ve Sovyetler Birliği büyük bir çekişme içindeydi. Bu dönem ayrıca "uzay yarışı"nın da başlangıcını oluşturur.

4 Ekim 1957'de Sovyetler Birliği ilk yapay uyduyu yörüngeye oturtmayı başarır. Rusça'da gezgin anlamına gelen Sputnik uydusu aslında küçük bir top büyüklüğündedir ve yaptığı sadece Dünya'ya sabit bir sinyal göndermektir. Ancak Sputnik tarihe bir ilk olarak kazınır. Yıllar sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1999'da, yörüngeye oturtulan ilk uydu Sputnik'e ithafen her yıl 4-10 Ekim tarihlerinin Dünya Uzay Haftası olarak kutlanmasına karar verdi.

 

Uyduların Dönemi Başlıyor

1957'de Sputnik'in uzaya gönderilmesinden bugüne kadar 9386 uydu uzaya gönderildi. Gönderilen uyduların görevleri çok çeşitli. Ancak en çok iletişim, askeri, yer gözlem ve küresel konumlandırma uyduları bulunmakta. Ayrıca birçok bilimsel uydu da Dünya yörüngesinde çalışmaya devam ediyor. Özellikle astronomi alanında çalışan çok sayıda uydu teleskop var. Dünya atmosferi gama, X, morötesi ve uzak kırmızıötesi dalgaboylarında geçirgen değil. O nedenle gökcisimlerinden gelen ışınımları alabilmemizin tek yolu atmosfer dışında, uzayda, gözlem yapmak.

Şimdiye kadar uzaya gönderilen uyduların 2218'i hala çalışır durumda. Geriye kalanların bir kısmı görev sürelerinin sonunda Dünya'ya düştü veya kontrollü olarak düşürüldü. Ancak çok önemli bir kısmı

Yazının Devamını Oku

Covid-19 Günlerinde Evden Astronomi

15 Nisan 2020
2019'un sonuna doğru ortaya çıkan "yeni koronavirüs" salgını nedeniyle 16 Mart'tan beri Türkiye'de tüm seviyede öğrenciler için öğretim evlerden yürütülüyor. Tüm Türkiye bir açık öğretim fakültesine dönüşmüş durumda. Dünyanın geri kalanı için de durum bundan çok farklı değil.

 

İnsanların evde kalmak zorunda olduğu bugünlerde kültür, sanat, eğitim gibi farklı alanlarda internet üzerinden etkinlikler yapılıyor veya performanslar sergileniyor. Özellikle İtalya'da başlayan balkonlardan şarkı söyleme etkinlikleri, ülkemizde de birçok sanatçının dinleti vermesi veya konser yapması şeklinde devam ediyor.

Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Yükseköğretim Kurulu eğitim-öğretim faaliyetlerinin uzaktan yapılabilmesi için yönergeler hazırladı ve uygulamaya koydu. MEB'e bağlı EBA platformu ile devlet televizyon kanalları ilköğretim-lise düzeyindeki öğretim için kullanılırken, üniversiteler internet üzerinden canlı ders yapılmasına olanak tanıyan "sanal sınıf" uygulamalarını tercih ediyor.

 

Evden Astronomi Söyleşileri

Bu etkinliklere destek olmak ve farklı bir soluk getirmek için, Türk Astronomi Derneği (TAD) #EvdeKal çağrısından hareketle internet üzerinden canlı yayınlanan astronomi söyleşileri başlattı. Bu söyleşilerde Türkiye'deki astronomi çalışmalarından ötegezegenlere, kara deliklerden uzay çalışmalarına farklı konular ele alınıyor. TAD'ın resmi YouTube kanalından canlı olarak yayınlanan söyleşiler her Salı ve Perşembe akşamları 20:00-21:30 saatleri arasında gerçekleşiyor. Söyleşiler Nisan ayında başladı ve #EvdeKal çağrısı devam ettiği sürece devam edecek. Astronomi meraklıları canlı yayın sırasında konuklara internet aracılığı ile soru sorabiliyorlar. Bütün söyleşilere, yayın bittikten sonra da aynı platformdan ulaşılabilir.

TAD'ın düzenlediği Evden Astronomi Söyleşileri yanı sıra, aynı zamanda TAD'ın Bilim-Toplum Komisyonu olan AstroBilgi ekibi de "AstroBilgi Evde" adıyla özellikle ilköğretimdeki öğretmenlere yönelik canlı astronomi eğitimleri düzenliyor. AstroBilgi ekibi çoğunluğu astronomi ve uzay bilimleri bölümü öğretim üyelerinden ve astronomi eğitimi konusunda uzmanlaşmış öğretmenlerden oluşuyor ve ilköğretim-lise düzeyindeki fen bilimleri, coğrafya ve fizik branşlarındaki öğretmenlerimizin astronomi ve uzay bilimleri konularındaki eksiklerinin giderilmesine çalışıyor.

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretmen Akademisi de yakında öğretmenlere yönelik astronomi seminerlerini başlatacak. Bu seminerler yine Türk Astronomi Derneği üyeleri ve AstroBilgi ekibi tarafından gerçekleştirilecek ve MEB'e bağlı internet platformlarından ulaşılabilecek.

Yazının Devamını Oku

Soluk Mavi Nokta: Evrende Neredeyiz?  

11 Nisan 2020
1977 yılında fırlatılan uzay araçları Voyager 1 ve 2 insanoğlunun şimdiye kadar ulaştığı en büyük uzaklıklarda yolculuklarına devam ediyorlar. 

Voyager 1 ve 2 adlı uzay araçları NASA'nın Jüpiter ve Satürn sistemlerini yakından incelemek üzere geliştirdiği uzay sondalarıydı. 1977 yazında önce Voyager 2, ardından da Voyager 1 uzaya gönderildi. Daha kısa olan yörüngesi nedeniyle, sonradan fırlatılan Voyager 1 Jüpiter'e ilk olarak vardı. 1979 sonunda iki uzay aracı da Jüpiter'e ulaşmış ve Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeninin uyduları, halka sistemi ve manyetik alanı hakkında daha önce bilmediğimiz bilgileri Dünya'ya ulaştırmıştı. Bu ikili 1980 yılında da Satürn'e ulaştılar ve benzer şekilde o tarihe kadar o kadar ayrıntılı göremediğimiz Satürn sisteminin yakından görüntülerini ilettiler.

 

Uzay araçlarının başarısı nedeniyle, yerdeki Voyager ekibi onları dış Güneş Sistemi'ne göndermek, Uranüs ve Neptün'ü de yakından incelemek istediler. Başlangıçta böyle planlanmamış olmasına rağmen bu çekici fikre kimse karşı koyamadı. Ancak iki uzay aracının bundan sonraki yolları ayrılıyordu. Voyager 1 Satürn'den sonra Güneş Sistemi'ni terkedecek bir yörünge izledi, böylece gezegenlerarası uzayı incelerken, bir yandan da Güneş Sistemi'nin dışına doğru ilerliyordu. Voyager 2 ise yolculuğuna Uranüs ve Neptün'ü inceleyecek şekilde devam etti. Böylece başlangıçta öngörülen görev süreleri olan 5 yıl şimdi 12 yıla çıkmış oluyordu.

 

Tüm bunlar olurken, Voyager projesinde çalışan ve çok önemli katkılar veren gökbilimci Carl Sagan, Voyager 1'in bulunduğu yerden gezegenimize dönüp Dünya'yı görüntülemesini istedi. Bulunduğu uzaklıkta bu komutu Voyager 1'e göndermek ve sondanın hareket planını değiştirerek bu manevrayı yapmasını sağlamak ekibin çoğunluğu tarafından bir risk olarak görüldü. Carl Sagan deyim yerindeyse bir kampanya başlatarak Voyager 1'in gezegenimizi görüntülemesi için kamuoyu yaratmaya çalıştı. Sonunda Voyager 1, 14 Şubat 1990'da yaklaşık 6.5 milyar km uzaklıktayken dönüp son bir kez Dünya'ya baktı. Voyager 1'in çektiği fotoğrafta Dünya o kadar küçük ve soluk görünüyordu ki, işte bu tarihi kare soluk mavi nokta olarak adlandırıldı. Soluk mavi nokta bize ne kadar küçük ve önemsiz olduğumuzu anlatan bir fotoğraf oldu. Bu isim tamlaması daha sonra Carl Sagan'ın kitabının da ismi oldu.

 

İşte bu tarihi görüntünün elde edilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) 2019'dan beri kutlanmakta olan 100. kuruluş yılı etkinliklerinin kapanışı olarak soluk mavi noktayı tema olarak belirledi. Türkiye'de ve dünyada bu temayla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bu ve daha fazlası için etkinlikleri Türkiye'de koordine eden Türk Astronomi Derneği'nin iau100.tad.org.tr sayfasını ve sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz. Dünya genelindeki etkinlikler için iau-100.org sayfası ziyaret edilebilir.

 

Yazının Devamını Oku