Pınar Reyhan

Dilek Gecesi

8 Mayıs 2010
Emo’nun dileği... 5 Mayıs akşamı Emo’ya Hıdrellez olayını anlattık.

O akşamı da dilek gecesi ilan ettik. “Bu akşam dileklerin kabul olabilir; ister yaz, ister çiz, ister boya ama aklından geçeni yap” dedik...
Bir kağıt aldı, 1 dakika sonra yazısının bittiğini söyledi ve zarfa koydu mektubunu.
Mektubu gül ağacı altına koymak için bahçeye çıkarken, açıp okumak istedim ne yazdığını. Cümle aynen şöyle “Allahım lütfen şevval bana aşık olsun...”
Güleyim mi ağlayayım mı, ne yapayım bilemedim. Kitlendim kaldım.
şevval sınıf arkadaşı, Emre’nin ders kitaplarının arasına da notlar yazıyor bir süredir; “Seviyorum Emre seni”, “Emre çok tatlısın” gibi...
Bulduğumda sordum “Oğlum bunlar ne” diye. “Yaaa anne, kızlar işte” dedi ve geçiştirdi beni. Ama biz kardeşimle birlikte o notları topladık, kırmızı bir kutu yapıp, üzerine tarihleri de atıp sakladık.
Emo o zaman reddetti olayı, utandı belki, ilgilenmiyor gibi yaptı bize. Ama durum öyle değilmiş. Minik oğluşum, 8’inci yaş gününü 15 Mayıs’ta kutlayacağımız bebeğim meğer aşıkmış.

Yazının Devamını Oku

Bi tek annem olsun!

7 Mayıs 2010
Çantasını temizlerken buldum.

Okul kitaplarının arasında minicik bir kağıt, kitap ayracı niyetine yapılmış. Arkasında da onun kadar bir başka kağıt, katlanıp üzerine yapıştırılmış.
Üzerinde el yazısı ile şunlar yazıyor:
* * *
“Annedir yüreği fazla dayanmaz
Herkes bıksa benden annem bana doymaz
Öper besler beni unutur kalbinde
Annem burada olsun bana bir şey olmaz

Yazının Devamını Oku

Buuuuuu!

1 Mayıs 2010
Ne hikmetse her iki çocuğumun da söylediği (bu sayede isteğini net ve anlaşılır şekilde beyan ettiği) ilk kelime “buuuuu”, yani SU.

Hani bebeklere “anne sütü alırken su vermeyin” derler ya...
Biz yedi göbek su manyağı bir aile olarak, Emo doğduktan birkaç gün sonra annemle göz göze gelmiştik. Bunlar “Ya çocuk susadıysa...” diye soran bakışlardı.
ıtiraf ediyorum; sadece kendimizi rahatlatmak için oğluma da kızıma da günde bir iki çay kaşığı ile başlayarak verdik suyu. Yaz bebeği bunlar diye...
Süt verirken yiyorsun baklavaları, tatlıları; o süt akarsa bir yerine veya yere, basarsan üstüne, görüyorsun ki yapış yapış, uhu kadar kuvvetli. Ve benim sütüm -şaka gibi ama- resmen içine şeker katılmış gibi. Neyse...
Su ile daha bebecikken tanıştırdığımız için midir nedir bilemiyorum ama, benim çocukların şöyle bir kendilerine geldikleri anda ilk dertleri ve doğal olarak kelimeleri “su” oluyor.
Emo halen yemekte, kahvaltıda daima su içer. Hem de yaz kış demeden soğuk soğuk içer. Biz de öyleyiz, hepimiz hem de...
Evin üç ayrı yerinde -ki biri bizim yatak odasında olmak üzere- üzerine damacanayı ters çevirdiğin, suyu soğutan veya ısıtan makineler, onun üzerinde de bardak stokları var. Gece, gündüz, banyodan çıkınca, tv izlerken veya ne zaman susadıysak pıt diye içiverelim diye...

Yazının Devamını Oku

Çirkin hikayeler

24 Nisan 2010
Düşünün...<br><br>Kocamın, erkek kardeşinin oğlu ile aynı evdeyiz ve ben ona aşık oluyor, dahası ilişki yaşıyorum. Hatta kendi evimizde gizli gizli sevişiyoruz. Annemi bu oyuna dahil ettiğim gibi birçok farklı insanı da keyif alarak yok sayıyor, hayatları üzerine oyun oynuyorum... (Bakınız: Aşk-ı Memnu)
Düşünün...
Bir adamdan hamile kaldım, gizledim. Sonra o başkası ile evlenmek üzereyken gidip “aslında çocuk senin” dedim. Olay yarattım. Gerçi çocuğumun babası da normal değil, dengesiz bir akademisyen. Sonra sırf parası var ve beni seviyor diye iyi kalpli bir adamla evlendim; diğerine inat için. Aynı apartmanda alt alta, üst üste oturuyoruz ve ben canım ne zaman kime isterse ona gidiyorum... (Bakınız: Melekler Korusun)
Düşünün...
Yokluğu, çaresizliği, evsizliği, yalnızlığı paylaştığım en yakın kız arkadaşımın eski sevgilisi ile -ki halen arkadaşım ona aşık- bir ilişki yaşıyorum... (Bakınız: Yine Melekler Korusun)
Düşünün...
Kız kardeşimin eski nişanlısına aşık oldum ve birlikteyiz. Birbirimizi çok ama çok seviyoruz... (Bakınız: Canım Ailem)
Düşünün...
Kız kardeşimin nişanlısından çocuk doğurdum... (Bakınız: Unutulmaz)
Şimdi bu hikayelerin evimizde, çevremizde olduğunu düşünün. Kocasının yeğeni ile ilişki yaşayan bir kadın; kardeşinin nişanlısından çocuk doğuran biri; en yakın arkadaşının sevgilisi ile beraber olan biri...
Oysa biz, Selçuk Yöntem’i dışarıda bir organizasyonda gördüğümüzde avucunun içine “Karın seni aldatıyor” notu sıkıştıracak kadar saf ve temiz kalpli bir toplumuz aslında!
Dört genç kız aynı masada otururken, uzaktan gelen yakışıklıya içlerinden hangisi ilk “Ahh ya bayıldım, gidip tanışayım” derse, diğer üçünün “Zeynep ondan hoşlanıyor, benim için bir şey olamaz” dediği, diyeceği bir toplumuz.
Arkadaşının sevgilisine, karısına “bacım” diye bakan, “yenge” diyen, sahip çıkan, koruyup kollayan...
şimdi bu dizileri izleyen gencecik kızların aklından, yarın öbür gün kardeşinin nişanlısına baktığında “Belki bir gün ayrılırlar ve ben birlikte olurum” diye geçmez mi? O kadar uzak ihtimal mi?
Amcasının karısına bakıp iç çekmeye başlamaz mı Behlül gibi biri?
İnsanları yozlaşmaya ve sınırları aşmaya itmiyor mu bu hikayeler?
Şiddet, silah, kavga, dövüş, erotik görüntüler, küfür ve kötü sözler mi sadece kontrol altında tutulması, dikkat edilmesi gerekenler?
En tehlikelisi ise artık bu hikayeleri “normal” olarak algılamaya başlamamız...
Çok yakında ensest hikayeleri de doğal karşılamaya, baba-kız, anne-oğul ilişkilerini izlemeye başlarsak, hatta hak verip reyting kazandırırsak şaşırmayacağım!

Rahat bir nefesle yeniden doğmak

Burundan nefes alma problemi, toplumumuzda her 40 kişiden birinde görülüyor. Bu sorunun temelinde ise burun yapısındaki anotomik bozukluk var. Kulak-Burun-Boğaz, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Hamdi Önay, her iki burun deliğini birbirinden ayıran septum denilen bölmenin düzgün olmamasının tıp dilinde deviasyon olarak ifade edildiğini, nefes alma güçlüğünü de işte bu durumun yarattığını söyledi.

Deviasyon ciddi sorunlar yaratır

Deviasyonun sık karşılaşılan bir sorun olduğunu belirten Op. Dr. Ahmet Hamdi Önay, “Burun eti dediğimiz, konka olarak ifade edilen etlerin büyük olması da burundan nefes almayı etkileyen fonksiyonel ve anotomik bozuklukların başında gelir” diyor ve devam ediyor.
“Burundan nefes alamayan insan, oksijetasyonunun yeterli olamayışı, akciğer fonksiyon kapasitesindeki yetersizlik, ağız solunumunun kullanılması nedeniyle kronik horlama ve uyku apnesi gibi sorunlar yaşar. Verimsiz uyku da koşmaktan konsantrasyona hatta cinsel hayata kadar her konuda kişiyi olumsuz etkiler.”

Tampon ve büyük alçı gereksiz

Burnun içindeki konka dediğimiz yapılar, mevsimlere, ortamın basıncına ve ısısına göre sürekli şekil değiştirir. Burnun içindeki yapılar ve burun cildi altında kalan kısım, kan damarı yumaklarından son derece zengin olduğundan, cerrahi müdahaleler sırasında özenle korunmalıdır.
Bu damarlara zarar vermemek ve kanamayı en aza indirgemek amacı ile başvurulan özel estetik cerrahi teknikleri sayesinde, ameliyat sonrasında görülen yüzde ve gözaltlarında şişmeler, morluklar minumuma çekilmiştir. Böylece ameliyat sonrasında hastalar ağrı duymamakta, gözlerinin altı ve burun çevresi morarmamaktadır.

Hastalar ameliyattan dört saat sonra ayağa kalkar ve 10 saat içinde günlük işlerini yapabilecek duruma gelir. 48 saat gibi bir sürede iş hayatına dönmesi de mümkün olur.
Uygulanan tekniğin mikrocerrahi, noninvazif, rinolojik prosedür oluşu, ameliyatta burun tamponu kullanılmaması, doğal anatominin bozulmamasını ve hastalığın nüksetmemesini sağlar.
Endeskopik cerrahi ve kibar mikro cerrahinin burunda kullanılması, büyük alçı ve burun içine konan tampon ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Sadece küçük bir plastik alçı burun üzerine konulmakta, bazen küçük bir tampona bile gerek duyulmamaktadır.

Kronik yorgunluk ortadan kalkıyor

Ameliyat sonrası burundan nefes almaya başlayan hastaların çoğu yeniden doğduklarını ifade eder. Sabah yorgun kalkmadıdığını, iş hayatındaki performanslarının dahi arttığını söyleyen çoktur. Hekim olarak ameliyat öncesinde nefes alamayan hastaların cinsel yaşamları veya performansları ile ilgili sorgulama yapılmaz. Ameliyat sonrasında hastaya garanti edilen tek şey burundan rahat nefes alacağı ve buna bağlı olarak yaşam kalitesinin artacağıdır.

Deniz feneri bekçisinin maceraları
İş Bankası Kültür Yayınları, küçük okuyucularına bir solukta okuyabilecekleri iki eğlenceli deniz hikayesi sunuyor. “Deniz Hikayeleri” ve “Deniz Hikayeleri-Yeni Arkadaş” adını taşıyan çocuk kitapları, eğlenceli öykülerden oluşuyor. Ronda ve David Armitage’in kaleme aldığı bu öykülerde, deniz feneri bekçisi ırfan Amca ile karısı Canan Teyze’nin maceraları anlatılıyor.

Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?
“Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?”, Vikingler ile vahşi ejderhaların mücadelesini konu alan bir aksiyon komedi filmi... Ejderha öldürmeyi kahramanlıkla bir tutan kabile geleneğine pek de uymayan Hıçkıdık’ın hikâyesi anlatan filde; Hıçkıdık dünyaya farklı açıdan bakmasını sağlayan bir ejderhayla karşılaşıyor ve dünyası bir anda altüst oluyor. Film dün vizyona girdi. şimdiden iyi seyirler.

Macera Başlasın!
Annesiyle tartıştıktan sonra evini terk ederek deniz kıyısındaki bir ormana kaçan dokuz yaşındaki Max, tüylü dev canavarların harikulade ülkesine kral olur. Ancak kral olmak göründüğü kadar eğlenceli değildir! Ünlü filmci Spike Jonze’un yönettiği, Maurice Sandak’ın romanından uyarlanan “Arkadaşım Canavar” sayesinde çocukluğunuzun eğlenceli, çılgın ve şamatalı zamanlarını yeniden hatırlayacaksınız.

İkizleriniz keyifle uyusunlar
Çocukların gündüz ve gece uykuları konusunda ABD’nin en güvenilir uzmanlarından biri kabul edilen Dr. Marc Weissbluth’un yazdığı “Mışıl Mışıl Uyuyan ıkizler, Mutlu Aileler”, anne-babalar için önemli bir başvuru kitabı...
Gün yayıncılık

Ben Kimim? Peer Gynt
Ibsen’in “Ben Kimim? Peer Gynt” adlı klasiği, ünlü besteci Grieg’in müzikleri eşliğinde çocuklar için sahnede. Yaprak Sandalcı’nın “oyunlu klasik müzik konseri” olarak uyarladığı gösteri, 25 Nisan’da ış Sanat’ta sahnelenecek. Işın Kasapoğlu’nun yönettiği, Semaver Kumpanya ve Çıplak Ayaklar Kumpanyası’ndan oyuncular ile ıstanbul Klarnet Korosu ve Ayla Algan’ın yer aldığı gösteri, çocuklar için ilk Ibsen uyarlaması...
Tel: (0212) 316 10 83

Swissotel’de karnaval zamanı
Swissotel The Bosphorus ıstanbul’da her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Çocuk Karnavalı”, bu yıl 25 Nisan günü gerçekleşiyor. Otelin Fuji Balo Salonu’nda 12:00-17:00 saatleri arasında düzenlenecek karnaval, çocuklara ve ailelerine bir çok eğlence alternatifi sunuyor. Brunch ile başlayacak etkinlikte, çocuklar hed yıl olduğu gibi yine birbirinden değişik oyuncaklarla oynayabilecek, farklı aktivitelere katılabilecek ve sürpriz sanatçılarla bir araya gelebilecek. Biz de Anneyiz.Biz ekibi olarak “Çocuk Karnavalı” boyunca sizlerle birlikte olacağız. Gelin hem çocuklarınızla eğlenmenin keyfine varın hem de AÇEV’in çalışmalarına katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşayın.
Tel: (0212) 326 11 00
Yazının Devamını Oku

Of deme bana!

17 Nisan 2010
Söz konusu şarkı: Fatih ERKOÇ, Seher Yeli albümü, Of Deme Bana şarkısı... Dinleyin. Dinleyin de...
Hayat planlarınızı aniden değiştirme kararı aldırsın bu şarkı size. Hem de sinir bozucu halde!
Toparlanıp hemen şu anda Urla’ya kaçasım var. Zeytinyağlı fasulye ve kabak çiçeği dolması yapıp, beyaza boyanmış yağ tenekelerine dikilmiş fesleğenleri sulayasım var.
Tozun, toprağın, çamurun arasında; çocuklarımı yerlerde yuvarlayasım var...
Minicik siyaha çalan kırmızı üzümleri ellerim ve tırnaklarımın içi simsiyah oluncaya kadar toplayasım, koklayasım var.
Dalgaların bahçesine vurduğu masmavi evimizin önünde, denizden gelen o kokuyu (küçükken “yosun kokusu” sandığım o insanın genzini yakan koku var ya, işte onu) derin derin, uzun uzun içime çekesim var.
Derdim komşumun bahçesindeki domatesler, sıkıntım lavantalarımın neden bu yıl daha çiçekli olduğu, cevabını aradığım soru üzümleri böceklerden korumak için organik neler yapabileceğim, korkum ise böcek falan olsa...
Kendi asma yapraklarım ile dolma yapsam, balık tutsam, kekik, nane, maydanoz, dereotu yetiştirsem.
Zamanın bir türlü bitmek bilmediği o kocaman gün içinde çiçekli rengarenk elbiseler giysem, müziğimi sonuna kadar açsam. İstediğim kitabı istediğim kadar okuyabilecek vaktim de olsa; kapının önüne kurduğum uzun sedir üzerinde döne döne, yayıla yayıla okusam.
Akşam kendi yaptığımız şaraplardan birini açsak, en sevdiğimiz yassı karafımızın içinde, koca yürekli adamımla ortamıza alsak o sedir üzerinde. Elimizde elle yapılmış kadehlerimiz ile...
Çocuklarımızdan gelen sesleri dinlesek (belki de büyümüşlerdir gelen sesler) ve haberleri konuşsak. Nasıl da büyüdüklerini, dört tane kocaman insan olduklarını, ne de güzel insanlar olduklarını...
Çok zor zamanlar geçirip yorulduğumuzu ama ne kadar da bu emeğe değdiğini...
“ıyi ki yapmışız” desek birbirimize baka baka...
Sonra yatsam ben onun kucağına, sıcacık bacağına, denize vuran dalga sesleri ve o geniz yakan kokuya karışan kekik kokusu arasında...
Pınar ben
Emre Berent’in, Kaila Sim’in, Rüzgar Ege’nin ve bir yerde onu bulup almamızı bekleyen, kimsesiz, yeni doğmuş minicik kız bebeğimiz Maya Mis’in annesi...
Sevinçten gözlerinizi dolduracak, içinizi bahar güneşi gibi sımsıcak ısıtacak, mutluluktan havalara zıplayacağınız bir hafta sonu dilerim...
Yazının Devamını Oku

Çocuklarda orta kulak iltihabına dikkat!

10 Nisan 2010
Çocuklarda orta kulak iltihaplarının tamamı tedavi edilebilir.

KBB, Baş ve Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Hamdi Önay “Çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonundan sonra en sık görülen hastalık orta kulak iltihabıdır” diyor.

Özellikle boğaz enfeksiyonları ve sinüzit tedavisinin yetersiz olması sonucunda, östaki borusu vasıtasıyla enfeksiyon etkeni bakteriler, orta kulağa yolculuk yaparak Otit Media’ya (orta kulak iltihabına) neden olurlar. Yetişkinlere nazaran çocuklarda Otit Media’nın sık görülmesinin temel nedeni tamamıyla anatomiktir. Östaki borusu çocuklarda yatay durumdadır. Bu yüzden boğaz enfeksiyonuna neden olan bakteriler rahatlıkla orta kulağa yerleşirler. Çocukta yaş ilerledikçe östaki borusu dikey pozisyona geçer ve orta kulak iltihaplarının sıklığı giderek azalır.
Bazı çocuklarda Otit Media’ya yakalanma sıklığı çok yüksektir. Her yıl 2-3 kez Otit Media atakları geçirirler. Burada önemli olan teşhisin zamanında yapılıp, tedavinin de buna göre planlanmasıdır. Aksi takdirde bu çocuklar, geleceğin yetişkini kronik kulak hastası olarak toplumda yer edinirler.
KBB, Baş ve Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Hamdi Önay orta kulak iltihabının nasıl oluştuğu ve tedavi şekli hakkında bilgi verdi.
? Orta kulak iltihabı nasıl oluşur?
- Orta kulak iltihapları sonucunda orta kulak boşluğunda iltihabi sıvı birikir. Bu sıvı örs, çekiç, üzengi kemiklerine uzun sürede zarar vererek kalıcı işitme bozukluklarına yol açar. Tedavide geç kalınırsa kulak zarında yırtılmaya neden olarak kalıcı kulak zarı hasarı oluşturur. ıleri yaşlarda kulak zarının veya zarar gören orta kulak kemikçiklerinin onarım ameliyatı zorunlu hale gelir. Ama zamanında tanı ve tedavilerle bu komplikasyonları uzaklaştırmak mümkündür.
? Hastalığın tedavisi nasıl yapılır?

Yazının Devamını Oku

Sayenizde Hilal artık duyuyor!

3 Nisan 2010
Mustafa aradığında, kendimi heyecandan ayakta buldum bir anda... “Pınar senin çok emeğin var, bu haberi duyman lazım” dedi. “Ne o?” dedim. “Hilal var ya...” dedi, “Duymayı bırak artık konuşmaya başladı sen ve okurların sayesinde. İşte haber bu. Resimler yapıyor, yaptığı resimlerde ne çizdiğini açıklıyor, bu resimlere göre artık gözlerinin içi gülüyor”...

Sevinçten ne diyeceğimi şaşırdım, tüylerim diken diken oldu. Yanımdakiler ağlayacağım sanmışlar... Gözlerim doldu, kanım dondu adeta...

Bizim Hilal bu!

Hani “Pil kardeşliği” başlıklı bir yazı yazmıştım. “Kendinizi, duymak için bir pile ihtiyacı olan Hilal’in ve bu pili sürekli alabilecek durumda olamayan ailesinin, annesinin yerine koyun” demiştim. “Annesi ‘Seni seviyorum bebeğim’ diyor bebeğine, ama o duyamıyor, ne fena” demiştim.

Hani siz de boş durmamış, duyarsız kalmamış, pil yağmuruna tutmuştunuz Hilal’i...

Konumuz bu, güzel haberimiz ise şu: Hilal sizin gönderdiğiniz, bizim topladığımız piller sayesinde artık duyma egzersizini sınırlı zamanlarda yapmak zorunda kalmadığı için duymayı bırakın konuşmaya başlamış, cevap vermeye çalışıyor, şu günlerde yepyeni bir yaşamı keşfediyor...

Bir süredir başka bir hayal kuruyoruz!

Sayenizde güzel dostlarım, hepsi sizin sayenizde... Bakın, dünyada kötü şeyler çok olsa da; gazeteler, televizyon kanalları acı haberlerden bahsediyor olsa da, iyi şeyler de var yapılan. Güzel, kocaman yürekli insanlar da var yaşayan.

İşte bizim örneğimiz... Bir tanecik pil ile bile olsa destek veren herkese çok teşekkür ediyorum.

Ekibimle birlikte Cerrahpaşa Kadın Doğum Kliniği’ni yenilemek için çalışıyoruz...

Ekip arkadaşlarım ve Bora’cığım ile yola çıktık. Çok büyük bir “sosyal sorumluluk” hayali kurduk ve şimdi onu gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Prof. Dr. Rıza Madazlı ile birlikte Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ni yenilemek üzere yola çıktık. Bunun için can havliyle çalışmaya başladık. Duvarlar, yerler, tavanlar, yataklar, ameliyathaneler; hepsini yenilemek istiyoruz. Destek olmak isteyen herkesten de yardım bekliyoruz.
“Ben ne yapabilirim?” sorusunu soran herkesi bize ulaşmaya davet ediyorum. Duvar boyasından lavaboya, perde, nevresim ve çarşaftan battaniyeye, tuvalet kağıdından peçeteye, her şeye ihtiyacımız var. Her şeye...

Biz sadece nezle olduğumuzda bile otel gibi pırıl pırıl hastanelere gidip, bin tane testten geçip ilaç alırken, kadınlar ülkemizin en iyi doktorlarının yetiştiği ve halen içinde olduğu bu hastanede inanılmaz şartlar altında doğum yapıyor, bebeğini kucağına alıyor.

Hayalimiz azıcık bile olsa fırsat eşitliği yaratabilmek... ışte bunun için ekip olarak herkesten, her kurumdan yardım bekliyoruz...

Pınar Anne

Çooook mutlu, içi umut dolu!

Bize ulaşmak için pinar@hurriyet.com.tr adresine yazabilir, (0212) 449 62 32 no’lu telefonu arayabilirsiniz.

Cerrahpaşa’nın şu anki haline ve ihtiyaçlarımıza göz atmak içinse www.anneyiz.biz/cerrahpasa adresine tıklayabilirsiniz. Gördükten sonra bakalım neler hissedeceksiniz?

Komedide Hitchcock boyutu

John Buchan’nın romanından Patrick Barlow’un sahneye uyguladığı “39 Basamak”, ıngilizler’in “hillarious” dedikleri türden bir komedi... Mehmet Ergen’in Kent Oyuncuları için Türkçe’ye çevirdiği oyunda, Kenter Tiyatrosu’nun oyuncuları Hakan Gerçek, Demet Evgar, Bülent şakrak ve Okan Yalabık rol alıyor. Konusuna gelince: “1935 Ağustos’u... Richard Hannay, can sıkıntısını dağıtmak üzere bir tiyatro oyununa gitmeye karar verir. Hannay, o gece tiyatroda gizemli güzel Annabella’yla tanışır ve kendini Londra’dan ıskoçya’ya uzanan çok komik, heyecanlı, hareketli, çılgın bir casusluk serüveninin ortasında bulur...” Oyunu bugün ve yarın Kenter Tiyatrosu’nda izleyebilirsiniz.
Tel: (0212) 246 35 89

Oyunculuk dersleri

Usta oyuncu Ayla Algan hem sahne ve beyazperde tecrübesini hem de güçlü bir eğitimci olarak birikimini, Plato Film Okulu çatısı altında yeni oyuncu adaylarıyla paylaşmaya devam ediyor. 3 Nisan-6 Haziran tarihleri arasında yapılacak atölye, Alper Yakıcı, Sevi Algan ve Mehmet Selçuk Bilge’nin de eğitmen olarak katıldığı toplam 144 saatlik bir ders programıyla, öncelikli olarak sinema-televizyon oyunculuğuna yönelik bir eğitim vermeyi amaçlıyor. Atölye çalışmaları, cumartesi ve pazar günleri yapılacak derslerle 12 hafta devam ediyor.
Tel: (0212) 292 63 02

Meraklı çocuklar için

“Her Güne Bir Masal”, “Her Güne Bir Oyun”, “Her Güne Bir Ninni” ve “Her Güne Bir Yemek” kitaplarının ardından Yapı Kredi Yayınları, bu kez de “Her Güne Bir Soru” kitabını yayımladı. Kitap hem eğlenceli çizimleri hem de dinamik içeriği ile çocukların ilgisini çekecek türden... Ayrıca çocukların ilgi duydukları konular hakkında fikir sahibi olmalarını sağlarken, çevreleriyle etkileşime girmelerine de vesile oluyor, öğrendiklerini paylaşmaya özendiriyor.
Yazan: Alexandra Pasteris
Çeviren: Mehmet Demirtaş

Evi uzaylılar istila ederse

İşte ailece izleyebileceğiniz keyifli bir animasyon... Pearson ailesi tatil için Maine şehrine gider. Fakat eve vardıklarında, orada yalnız olmadıklarını fark ederler. Dost bir uzaylı o evi önceden keşfetmiştir ama yanındaki arkadaşları onun kadar iyi değildir ve evi istila etmek istemektedirler. Çocuklar tüm güçleriyle evi korumak zorundadır. Aksi takdirde yaratıklar onları uzaya gönderecek ve dünyayı ele geçirecektir. TIGLON

Music Together

1987’de Amerika’da kurulan aile müzik programı “Music Together”, ıstanbul-Caddebostan’daki merkeziyle artık Türkiye’de... 0-5 yaş arası bebekler, çocuklar ve onların aileleri için hazırlanmış program, birçok ülkede okul öncesi eğitim sistemine de dahil edilmiş durumda. Çocuğunuzla müzik yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu merak ediyorsanız, 1 Nisan-12 Haziran döneminde bu programa katılın.
Yer: Salon Sanat, Sarıgül Sk. No: 1/1 Yaprak Apt. D: 1 Caddebostan/ ıstanbul
Tel: 0532 455 39 88

Bir köpek, müzikalde başrolde!

Bir dönem çocukların büyük ilgiyle izledikleri, Türk televizyonlarının ilk köpek kahramanı Pulsar, maceralarına şimdi de tiyatro sahnesinde devam ediyor. Çocuklar, bu kez Pulsar’ı danslı şarkılı, çok renkli bir sahne gösterisinde “canlı canlı” izleyecekler. Bu çok farklı ve eğlenceli oyun, Kıraç’ın ve sanatçı eşi Ayşe şule Bilgiç’in yapımcılığında, Bakırköy’de yeni açtıkları “Hayal Dünyası-Büyülü Sahne”de sergileniyor. Tel: (0212) 572 04 44
Yazının Devamını Oku

İşte Nimet Çubukçu farkı...

20 Mart 2010
Günlerdir okullarda çalışan kantincilerin haberlerini dinlerken tüylerim diken diken oluyor. Nimet Çubukçu’nun yeni görevi teslim aldığından beri yapılanlara göz atarsak eğer, şu soru da insanı son derece rahatsız ediyor: “Neden daha önce kimsenin aklına gelmedi? Nimet Hanım’dan önce bunlar nasıl kontrol edilmedi?”
6 sübyancı, 12 katil, 13 uyuşturucu satıcısı!
Çocuklarımızı emanet ettiğimiz okulların kantinlerinde çalışanlar hakkında yapılan GBT taramalarında çıkan sonuçlar ortada. Bir iki tanesi var ki aklımdan çıkmıyor. “Cinsel istismar” suçu olan bir insan düşünün, bunların içinde “sübyancılık” olarak tanımlananları da var. Çocuklarımızın okulunda kantinde çalışıyordu bu insan daha düne kadar veya diğeri, yani “uyuşturucu satıcısı” olan.
İnanılır gibi değil, şaka gibi hatta, bir anne olarak teşekkür ediyorum Nimet Çubukçu ve tüm ekibine...
İçler acıtan magazin haberi...
Geçen pazar sabahı, kahvaltı zamanı nasıl olduysa mutfakta bir magazin kanalı açık. Muhabir alkol tedavisi görmüş ama kendini kaybetmiş çok ama çok kötü halde bir manken ile röportaj yapıyor. Evine gitmiş ve konuk olduğu evi geziyor. Kızın açıklarını, yaşadıklarını, alkol sorunu olan ve muhtemelen yatıştırıcı ilaçlarla aşırı sakinleşmiş olan birini kurcalıyor. Yatağı yok, eşyası yok, sürekli dua eder halde, tek başına, kendi başına kalmış.
Haberi yapan tüm bunları izleyici gözüne özellikle soktuğu gibi, lavabonun altındaki içki şişesini bulup gösteriyor, ailesini sorguluyor. “Anne” dendiğinde kız ağlamaya başlıyor, “Sildim ailemi” diye ağlayarak kendini tuvalete kapatıyor...
O kadar sinirlendim, o kadar hırslandım ve o kadar acıdım ki bu haber üzerine o zavallı kızın durumuna... Ve o kadar kızdım ki bu işi yapan o muhabirden başlayarak, o haberi yayınlayan, montajını-kurgusunu yapan herkese. Hüngür hüngür ağladım üzüntüden.
Gidip Tarlabaşı’na, evinden alıp kızı bizim eve getiresim, bakasım, yardım edesim geldi. Kanala ise son derece kızgınım, yönetimin cidden kamu davasına neden olacak kadar kötü bir magazin haberi yaptığını düşünüyorum. ıçim acıdı resmen. Özellikle bu tip haberler yaparken, insanın vicdanını sorgulaması gerekiyor, bilinci yerinde olmayan bir insan nasıl böyle bir haberle kullanılabiliyor...

Çocuklarda obezite

Hem aşırı zayıflık hem de obezite, çocuk hekimlerinin sık karşılaştıkları ve önemle takip ettikleri ciddi sağlık sorunlarıdır. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yard. Doç. Dr. Seydi Battal Gölgeli, çocuklarda obezite konusunda merak ettiklerinizin altını çizdi.

ınsanları ağırlıklarına göre zayıftan şişmana doğru sıralayacak olursak; çok zayıf, zayıf, narin, normal, toplu, şişman ve aşırı şişman şeklinde gruplamalar yapabiliriz. Ağırlık cetvelinin bir ucunda aşırı zayıflık yer alırken diğer ucunda obezite bulunmaktadır.
Obezite, vücutta aşırı yağ depolanması sonucunda ortaya çıkan önemli bir sağlık sorunu olup çok ciddi problemlere yol açabilir. Obezite tanısı konulurken en çok kullanılan ölçü, vücut kitle indeksidir (VKı). VKı; kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile elde edilir. VKı, yüzde 5’in altında ise aşırı zayıflık; yüzde 85-95 arasında ise obezite tehlikesi; yüzde 95’in üzerinde ise obezite vardır.
6-18 yaş arasındaki çocukların yaklaşık yüzde 18’inde görülen obezite, son 20 yılda 2-3 kat daha artmıştır. Bundan dolayı son yılların giderek daha sık karşılaşılan sağlık sorunları arasına girmiştir.
Çocukluk çağında başlayan obezite, ne yazık ki erişkinlik döneminde de devam etmektedir. 6-9 yaşlarındaki obez çocukların yüzde 69’u; 10-14 yaşlarındaki obez çocukların yüzde 83’ü, erişkinliklerinde de obez kalmaktadır.
Obezitenin önlenmesi
Obeziteyi önlemek için, ailelerin sağlıklı bir beslenme düzeni olması ve yüksek enerji taşıyan gıdalardan uzak durmaları gereklidir. Alınan gıdaların yağa çevrilerek depolanmaması için günlük hareketlilik artırılmalıdır.
Okul çocuklarında televizyon izleme süresinin 2 saatten ve bilgisayar kullanma süresinin ise 1 saatten fazla olması obeziteye zemin hazırlar.
Bu zararlı alışkanlıklar, önlenmelidir. Düzenli olarak her gün yürüyüş ve spor yapmak, obezitenin önlenmesinde ve sağlıklı bir vücut yapısının korunmasında önem taşır.
Obezitenin tedavisi
Obezitenin tedavisi, çok yönlü ve sabır gerektiren bir iştir. Hedefe ulaşabilmek için hasta ve aile; çocuk doktoru, diyetisyen ve bazen de bir psikologla işbirliği yapmalıdır. Tedaviden sonuç alınabilmesi için aile, mutlaka çocuğa destek ve yardımcı olmalıdır.
Bazen obez anne ve babalar, savunmacı bir davranış göstererek çocuklarının obez olduğunu kabul etmez, bazı durumlarda da tedaviyi reddederler. Bu durum, çocukta çok daha aşırı bir şişmanlık türü olan “öldürücü şişmanlık” tablosunun ortaya çıkmasına yol açabilir.
Eğer obezite bir hormon bozukluğuna bağlı ise bu nedene uygun bir tedavi uygulanmalıdır. Böyle bir durumda çocuk doktoru ve hormon hastalıkları doktoru yakın işbirliği içinde olmalıdır.
Obezite dış nedenlere bağlı ise bu nedenler düzeltilmeye çalışılır. Beslenme düzeninden kızarmış ve yağlı yiyecekler, etlerin yağlı kısımları, kaymak, yağlı peynir, yağlı kuruyemişler, şekerli gıdalar çıkarılır. Her öğünde sebze ve salata yenilmesi, bol miktarda meyve tüketilmesi, meyvelerin kabuklu yenilmesi önemlidir. Gazoz ve kola gibi şekerli içeceklerden uzak durulmalıdır. Ayrıca çay, kahve ve süt gibi içeceklere şeker koymaktan vazgeçilmelidir.
Sağlıklı ve dengeli beslenme ile birlikte günlük hareketliliğin artırılması, düzenli yürüyüş ve spor, elde edilen ideal kilonun korunması için gereklidir. Eğer dengeli beslenmede ve sporda devamlılık olmazsa obezite tekrar kendini gösterir.
ılaç tedavisi, 18 yaş altı için önerilmemektedir. Çocuklarda ilaç tedavisi, yalnızca öldürücü obeziteye sahip olanlarda uygulanabilir.
Hipnoterapi yani hipnoz tedavisi; seçilmiş obez hastalarda uygulanırsa çok olumlu sonuç verebilen tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir.
Ergenlik obezitesinde diğer tedavi yöntemleri yetersiz kalırsa cerrahi yöntemlere başvurularak mideye band konulabilir.

Bizim Çocuklar

Emre Berent / Mayıs sonunda 8 yaşında
Oğlum ikinci kardeşine hazırlanıyor. Biz “Rüzgar” diyoruz, o “Ege” diyor. Biz “Haziran ayında doğacak” diyoruz, o kendi doğum gününde yani 27 Mayıs’ta geleceğine inanıyor. Heyecanımı paylaşıyor, alışverişlere yardım ediyor, fikir veriyor, kendi eski oyuncaklarını ona saklıyor ve artık küçülen giysilerinden en sevdiklerini “Bunlar Ege’nin” diyerek başkasına vermeme engel oluyor.

Kaila Sim / 8,5 aylık
Öyle güzel oldu ki kızım, her geçen gün gözüme daha başka gözüküyor. Değişik şekillerde yatıyor, uyuyor, müzik dinlemeye bayılıyor, bir ritm duyduğu anda alkış yapmaya başlıyor, çok eğleniyor ve bizi de çok eğlendiriyor. “Baba” diyor gözlerinin içi gülerek... Uyurken su istediğinde de, ağlarken de “baba” diye ağlıyor. “Bozuluyorum” diyorum şakayla, evdeki herkes ben üzülüyorum diye panik oluyor, beni rahatlatmaya çalışıyor.

Rüzgar Ege / Annesinin karnında 26 haftalık
Büyüyor bebişim, benim en minik erkeğim. Onun da eksiklerini tamamladık sayılır. Haftaya yatağımız da gelip kurulacak. Kaila’nın bebeklik pusetini ve araç koltuğunu o kullanacak, biz Kaila’ya kolay katlanır yeni bir puset ile daha büyük bir oto koltuğu alacağız. Peş peşe olan bebeklerin avantajı işte bu, birbirlerinin yepyeni eşyalarını, giysilerini olmasa bile maliyetleri yüksek ürünleri kullanabiliyorlar.

İllüzyonda Harikalar
Dünün ve günün çocukları, bu hafta sonu Türkiye’nin büyük illüzyonisti Sermet Erkin’in ıllüzyonda Harikalar adlı gösterisinde buluşuyor. Sermet Erkin, gösterisinde yine her yaştan çocuğu sihirli dünyasına götürerek eğlendirirken eğitiyor, güldürürken düşündürüyor, şaşırtırken heyecanlandırıyor. Her yaştan çocukla birlikte büyükleri de eğlendirebilme başarısını sergileyen gösteride Sermet Erkin’in yanı sıra yine Nuray Erkin, Palyaço Koko, Kadir Akmaca ve Erdem Çınar çocuklarla birlikte oluyor.
Yer: Profilo Alışveriş Merkezi
Yazının Devamını Oku