Sevemeyiz öyle hemen rakibimizi...
Zaten seversen bir üst mertebedesin demektir artık. Zeki Demirkubuz’la Nuri Bilge Ceylan kavgasına da böyle bakıyorum ben. ‘İnsanız, arada bir dengemiz şaşabilir’ diyorum.
Dünyaca ünlü iki ressam...
Biri Fransız Paul Gauguin diğeri Hollandalı Vincent van Gogh...
İki ressam 1800’lü yılların sonunda resimde estetik konusunda hayli ateşli bir tartışma yaşıyor. Birçok rivayet var, onlardan ilki Van Gogh’un Gauguin’e kızıp elindeki bıçakla ona saldırmak yerine kendi kulağını kestiği... Bir diğeri ise Gauguin’in kılıçla arkadaşı Van Gogh’un kulağını kestiği...
Bir diğer örnek ise Coco Chanel ve o dönem tek takibi olan Elsa...
1900’lü yılların ortalarında yaşanan olay Chanel’in Elsa’yı kıskanmasıyla başlıyor.
Müşterilerle, işletmecilerle, kısacası herkesle kavga etmiş.
Sonra dışarı atmışlar bunu.
Polislerle kavgaya tutuşmuş bu sefer.
Şimdi bak Atilla!
Ne kadar içtin bilmiyorum tabii ki...
Ama böyle içilmez.
Haydi içtin diyelim...
Hafta sonu birkaç yerde videoları da gördüm, haberleri de okudum.
Adam, “Eski eşim yasaklı madde kullanıyordu. Girdiği ortamlar kötüydü, kumar oynuyordu” diyor.
Eski eş, sevgili fark etmez.
Arkasından böyle konuşulmaz insanların!
Bu ne o çok dilinizde olan ‘erkekliğinize’ sığar ne de başka bir şeye.
Ne yaşadıysan yaşadın, susacaksın!
Başkalarının bilmemesi gerekenleri unutacaksın!
Astroloğu da “Maksimum nisan ayına kadar dışarı çıkacaksın. Şubat mart gibi yüzde 90 dışarıdasın” demiş.
Şimdi bakın!
Bu umut tacirliğidir...
Yahu geleceği böyle net bilemezsin sen!
Kimseyi de böyle süslü cümlelerle kandırıp, umut veremezsin, vermemelisin.
Hatırlayın seçim öncesinde bir astrolog çıkmış ve “Seçimden önce cumhurbaşkanı adaylarından biri hayatını kaybedecek” demişti.
Ne oldu?
“Zorunda mıyım” diyebilirsiniz...
“Bakıp geçerim kime ne kardeşim” diyebilirsiniz...
Ama bir yandan da bu platformun amacı etkileşim.
Eskiden ama çok eskiden bakıp yorum yapmamayı, beğenmemeyi ‘cool’ bir hareket sanırdım.
Zamanla fark ettim ki değilmiş.
Tabii her önüne geleni beğen, alev, ateş at demiyorum.
Ama dozunda ‘beğenme’, dozunda ‘yorum’ gereklidir bence.
Mabel Matiz geçmiş yıllarda kazandığı Altın Kelebek Ödülü’nü internetten satışa çıkardı hafta sonu.
5 liralık bir fiyat belirlemiş.
İlan açıklamasına da “Sadece bir kere ele alındı. Alındığı günden beri kolide duruyor, çiziği bile yok” yazmış.
Belli ki çok istiyormuş ödülü almayı. Belli ki alsaymış davulla zurnayla gelecekmiş törene. Tıpkı eski yıllarda yaptığı gibi ‘ödülü vererek beni onurlandırdınız’ cümleleri kuracakmış.
Duruşu olması lazım şov dünyasındaki insanların.
Mesela Mabel Matiz geçmiş yıllarda kazandığı ödülleri almasaydı, aynı tavırları gösterseydi alkışlardım.
Ama alınca canım cicim, alamayınca tribüne oynanan hareketler...
İşte zaman zaman kastettiğim tam olarak buydu. Adı şuursuzluk...
Son dönemdeki adı ise fenomen şuursuzluğu...
Bu kadar ağır sözler yazmak istemezdim ama kendi elleriyle kendi sonunu hazırlıyor Eylül Öztürk.
Gazetecileri tehdit ve hakaret etme aşamasına geçmiş.
“Ben ve diğer fenomenler sayesinde büyüyorsunuz. Beni konuşarak para kazanıyorsunuz” diyor.
Eylül üzgünüm ama sen hakkında konuşularak reyting aldıracak, senin tabirinle prim yapılacak biri değilsin.
Ne kattın bu ülkeye?
2023’e dolandırıcılar vurdu damgasını.
Bence senenin olayı sosyal medya kullanıcılarının uzun zamandır dolandırılması ve bunun farkında olmamasıydı.
İnanmaya çok meyilliyiz. Eminim ki Dilan-Engin Polat bugün serbest kalsa yarın takipçi sayısını da yaptığı satışları da ikiye katlar...
Mesela yurtdışına kaçan Var Böyle Tipler isimli sosyal medya fenomeni ve eşi bugün ülkeye dönse ve ‘şahane bir yol buldum, bize para verin, haftaya 2 katını alın dese’ hesaplarına para dolar.
Seçil Erzan mesela...
Dışarıya çıksa ve dese ki ‘ben futbolcularla yanlış bir yol yürüdüm.
Artık parası olmayana para kazandıracağım. Verin 5 alın 10’ dese... Ülkenin en zengin kadınlarından biri haline gelir kısa sürede.