Nil Karaibrahimgil

Kendime sarıldığım fotoğraf

17 Temmuz 2023
Üzerimden tren gibi bir şey geçmişti.

Sanki bir kamyonun lastiği bütün gücüyle göğüs kafesime bastırmış, beni nefessiz ve hareketsiz bırakmıştı. Öyle bir zamandı.

İnişleri çıkışları, kuyuları ve tepeleri olan hayat coğrafyasının karanlık bir mağarasındaydım.

Yüzeye çıkmak için ayaklarımı var gücümle çırpıyordum. Mecburdum. Mecbur değildim de öyle biriydim.

Düştüğü çukurdan başını kaldırıp, yıldızlara bakanlardandım. Güneş kapandıysa, bulut gelmiştir, bulut da gelip geçecektir diyenlerden.

Güneşi hafızasında tutanlardan. Nefesini tutup bekleyenlerden. Nefes alıp vermeye devam edenlerden.

Yine de gücüm yoktu. Olan tek gücümü ayaklarımı çırpmaya vermiştim.

O günlerden bir gün, Serdar’la birbirimize birer hediye yapmıştık.

Yazının Devamını Oku

Özkan Abi’nin ardından

10 Temmuz 2023
Şimdi düşünüyorum da, keşke yaşarken sana bunları söyleseymişim...

Yani ne kadar önemli olduğunu bu topraklarda çalan müzik için.

Senin, MFÖ’nün peşinden durdurulamayan bir nehir gibi sürüklendiğimizi...

Ele güne karşı yapayalnız kaldığımızı, mazeretimiz olduğunu, zincirin kopuk olduğunu ve olduramadığımızı...

Bu kelimenin her zaman sana ait olacağını.

Yani içinde durmadan çalan ritme, sesinden, bedeninden fışkıran o enerjik davete, bir gün bile sessiz kalamadığımızı.

Senin yanında fişe takıldığımızı, akıma kapıldığımızı, yeniden yapıldığımızı, şarj olduğumuzu, hayran olduğumuzu...

Yani Mazhar Abi’nin evinde, hep telefondaki ekrandayken sen, onun ne şanslı olduğunu düşündüğümü...

Senin de ne şanslı olduğunu düşündüğümü.

Yazının Devamını Oku

İçimizde bir harita

3 Temmuz 2023
Şayet bir şeye gereğinden fazla tepki veriyorsanız bu, sizde o şeyden bol miktarda olduğunun habercisi olabilir.

Bazen, fırtına dindikten sonra, “Yahu neden ben buna bu kadar bağırdım çağırdım alındım, kaskatı kesildim” dediğim oluyor.

Gerçi ben pek bağırıp çağırmam ama sessiz kaskatılığı iyi beceririm.

Biri hakkında yargılama yapıldığında, “O zaten şöyle biri” denildiğinde, “Onun bu huyundan nefret ediyorum” denildiğinde...

Dedikodunun en dikenli yerlerinde.

Ya da beklenmedik bir anda garsona, bekçiye, yandaki şoföre sesimiz yükseldiğinde.

Sahi neden bazı şeyler, bizi diğerlerinden fazla tetikler düşündünüz mü?

“Kim olsa böyle tepki verir” demeyin. Vermiyor herkes.

Nefes alıp sakinleşeni var. O lafları etmeyeni ya da sizi kıran, delirten, çileden çıkaran şeyi görmeyeni, duymayanı, konuşmayanı var.

Yazının Devamını Oku

Son 3 günde biraz değiştim ben

26 Haziran 2023
Çok da olup biten bir şey yok aslında. Tek başıma bir seyahate çıktım.

Hiç çıkmazmışım. Uzun zamandır izlemek istediğim iki konsere gittim.
Florence and the Machine ve Rosalia. İkisinin Milano’da, perşembe ve cuma peş peşe konser vereceğini duyunca, bunun bana gönderilmiş bir davetiye olduğunu düşündüm.
Hayatın bizimle konuştuğunu hissediyorum. Davetiyeler yolladığını. Bazen duyuyoruz, nadiren dinliyoruz. Dinleyeyim bu sefer dedim.
Kendime bir hediye verdim.
Bu aralar kendimize hediyeler, zamanlar, alanlar, amaçsız baş başa gezinmeler vermemiz gerektiğini düşünür oldum.
Bazen neden sadece kendimi düşünmeyeyim? Neden bazen sadece benim anlayacağım bir şeyle, yan yana durmayayım? Sırf benim zevkim ve eğlencem olacak bir şeyi neden yaşamayayım?
Kadınlar kendilerine böyle şeyler yaşatmayı, çağlar boyu ‘bencillik, sorumsuzluk’ hatta ‘uygunsuzluk’ saymış.

Yazının Devamını Oku

Babalar ve hazineleri

19 Haziran 2023
Hayatımda iki baba gibi baba tanıdım.

Biri babam, biri de oğlumun babası.
Dün Babalar Günü’ydü ve 2016’da yazdığım bu yazıyı buldum.
Sizinle ve tüm babalarla tekrar paylaşmak istedim.
Babalar Günü’nüz kutlu olsun.
İşte babalar ve hazineleri...
Bize bir gün bir hastane odasında rastladılar.
Pek romantik sayılmazdı ilk buluşmamız.

Yazının Devamını Oku

Kendime açtığım savaşlar

12 Haziran 2023
Reklamcı bir arkadaşım ChatGPT’ye ismini yazıp, kendisiyle ilgili ne söyleyecek bakalım diye merak edince, ChatGPT ona üçüncü albümünün adı “Kendime Açtığım Savaşlar” olan bir müzisyen olduğunu söylemiş.

Yaptığı müzik elektronik diye adlandırılabilirmiş ve ikinci albümü “Aşk Yarası” sonrası dört sene, ‘bilinmeyen bir nedenle’ uzun bir ara vermiş.
Sonrasını biliyorsunuz: Kendime Açtığım Savaşlar...
ChatGPT’nin büyük ve okkalı bir yalan attığını düşünürsek, romantik bir yaklaşım.
İnsan aşk acılarıyla geçen dört yıl sonrası, kendine savaş açmaya karar verebilir...
ChatGPT’nin bazen ne kadar uydurukçu olabileceğini ve AI’lar kaypak çıktı filan gibi yarı şaka yarı ciddi yorumları bir kenara bırakırsak, ne güzel albüm ismi diye düşündüm.
İnsan kendine hiç savaş açmazmış ve açmamalıymış, hep şefkatle sarıp sarmalamalı, pamuklara sarmalıymış diye okuyup dururken, bu cephe benim hoşuma gitti. Savaş kelimesini sevmememe rağmen.
Hele savaş açmayı hiç sevmememe rağmen.

Yazının Devamını Oku

Umut dolu bir yazı daha

29 Mayıs 2023
Bu yazıyı, 2014’te, oğlum doğmadan 1 ay önce, yine nasıl olacağını bilmediğim ama umudu da kaybetmediğim bir pazartesiye yollamışım.

Okuyunca, bu pazartesiden beklentimin de, dileklerimin de hâlâ aynı olduğunu gördüm.

Gördüm ki, umut hep vardı ve hep var olacak.

İşte 31 mart 2014’te yazdığım yazı:

Kötümser olamıyorum.

Beynimde kötümser düşünceleri oluşturacak ağlar, doğuştan kurulmamış.

Hiç su vermemişim o dikenli düşünce bitkilerine.

Bu yazıyı cumartesi gecesi yazıyorum.

Pazartesi bu köşede olabilmesi için, en geç pazar sabahı yollamış olmam gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Dışarısı ya da içerisi

1 Mayıs 2023
Hayatta iki güzel yer buldum.

Biri dışarısı.

Doğanın ortası. Çağlayan bir nehrin yanı.

Bir çınarın gölgesi. Kuş seslerinin duyulduğu bir sabah.

Sabah çimenlerde çiy. Çıplak ayakla basılan toprak. Yağmurun altı. Dağın tepesi.

Batan güneşe doğru giden çamurlu yol.

Denizin kıyısı, denizin içi, denizin üstü.

Rüzgarın estiği bahçe. Ateşin yandığı kıyı. Çakıllar. Balıklar.

Hem dünyadaki herkese hem de hiç kimseye ait olan şeyler.

Yazının Devamını Oku