Canım Kirke

YAZARLAR, köşe yazılarının içine, zaman zaman alıntılar yerleştirirler. Iskalanmasın isterlerse tırnak içine alır, eğer mutlaka görülsün telaşı duyulursa, koyu renkte vitrinlerler bu alıntıyı...

Haberin Devamı

 

Hem tırnak içine alınmış, hem koyu renkle vurgulanmış, hele bir de “selamlar gibi bir reveransla, hafif öne eğilerek” italik yazılmışsa alıntı; o zaman yazarın aklından geçenin, “bunu ben yazabilmiş olsaydım” keşkesi olduğunu anlamalısınız. En azından benim için böyle...
Serginin küratöründen bir “manifesto” geldi ki, hem iç geçirdim, hem de yukarıdaki paragrafta aklımdan geçeni, saklamadan, sakınmadan paylaşıvereyim okuyucuyla diye zevk ettim. Adı, “Kirke Paradoksu” diye üflenmiş sergi açıldı; ‘Galeri A’nın butik, büyülü, buğulu beyazında, 8 Temmuz’a kadar sanatseverlerin ziyaretine açık... ‘Şule Yiğit, Tülin Yiğit Akgül, Fatma İlgün ve Orçun Masatçı’nın tematik dokunuşları sergileniyor. Hem içerik, hem de sergi parkuru daha yeni çiziliyor; genleşiyor, genişliyor...

Haberin Devamı

OKUYUNCA GİDECEKSİNİZ
‘Turpun büyüğü heybede!’ Bu sergiyi, başka salonlarda, bir daha bu haliyle göremeyeceksiniz. Başkaca bir şey yazmayacağım! Sizleri ‘İlkyaz Mumcu’nun satırlarıyla baş başa bırakacağım. Hanımlar, beyler; okuduktan sonra ayaklarınız sizi zaten sergiye götürecek.
“... Kadınların erkekler tarafından anlatıldığı bu dünyanın tuzağından fısıldıyor bizlere hikayesini. Homeros’un anlatımı ile arada kalmış sönük, Odysseus’un gücüne karşı koyamayan boyun eğen Kirke. Oysa bir kadın ozan anlatsaydı bizlere İlyada’yı ya da Odysseria’yı. Kadınları kadınlardan dinleme zamanı geldi artık!
Kirke, şımarık ve kötü kalpli bir cadı tanrıça değil, açgözlülüğü cezalandıran bütün tanrısal güçlerini bir kenara itip ‘ol’ deyince olduran kolaylığına kaçmayan bir kadın. İçinde yaşadığı doğa ile bütünleşen, efsunlarını toprakta yetişen bitkilerden elde eden, en yakınlarını insanoğlunun vahşi adını verdiği canlılardan seçen, sevgisini ve şefkatini dağıtan ama asla da zayıf olmayan bir kadın. Hem tanrıça hem cadı, yüce Zeus’u bile yenebilecek kudretteyken kendi olma sadeliğini seçen bir kadın. Büyü emek ister, irade ister, farkındalık ister, içgörü ister. Sonuç alana kadar defalarca denemektir büyü, pes etmemek, düşüp yeniden kalkmak. Söz de büyüdür biraz işledi mi içinize?

Haberin Devamı

YOL HİKAYESİNİN KAHRAMANI
Kirke, bir varlığın yaşayabileceği en cesur yol hikayesinin kahramanıdır. Kendi içine doğru uzun bir yola çıkar... İçindeki karanlığı da bilir, aydınlığı da. Dünyayı kapkara yapıp korkudan titretmeyi de bilir bilmesine de, antik çağlardan kalma tapınaklarda, Kirke adına yapılanı göremezsiniz. Büyük orduları yönetip kan dökülen savaş hikâyelerinin arkasındaki güç değildir; bu yüzden uğruna tapınaklar yapılmaz, adaklar adanmaz, evlatlar kurban verilmez. İnsanlara kurulan tuzaklarla ilgilenmeyecek kadar yücedir o, onlarla oynamaz. Kirke’nin tek derdi kendisidir. Benmerkezci olduğundan değil kendini bilme isteğinden. Kendini dener, gücünün kaynağını, sınırlarını neye dönüşeceğini özünü merak eder.

GÜCÜMÜZ CESARETİMİZDE
Kendini bilmek ister Kirke! Biz kadınlar, her birimiz kendi içimize doğru bir yolculuğa çıkma cesareti gösterebilirsek eğer fark edeceğiz gücümüzü. ‘Bu sergi tam da bu yüzden kız kardeşlerimize kendini bilme yolculuğunda ilham olabilmesi adına bir araya getirildi. Erkek kardeşlerimiz takdir edebilir, gezebilir ama özünü göremez. Çünkü bu topraklarda hayat bulan Kybele ve Artemis’tir Kirke, Gılgamış Destanında ki Siduri ve İştar... Biziz Kirke! Yakamadığınız cadıların torunlarıyız!’ Ve eğer kendi gücümüzü fark eder hale gelip, kendimizin en iyi haline dönüşebilirsek eğer, başka bir dünyada yaratabileceğiz hep birlikte

Yazarın Tüm Yazıları