Hakan Durgun

DİŞ DOSTU GIDA PEYNİR

28 Ocak 2014
Tüketilen yiyecek ve içeceklerden sonra şayet dişler fırça ile temizlenmez ise, ağız içi asit miktarında artış olur.

Bu asidik ortam, dişin mine tabakasının bozulmasına ve çürük oluşumuna sebebiyet verir. Yemeklerden sonra peynir tüketilmesi, ağızdaki asit oluşumunu önlemekte ve tükürük salgısını yapılan araştırmalar; peynir tüketiminin, ağız sağlığını yakından etkilediğini ortaya koymuştur. Yatmadan önce ve ara öğünlerden sonra tüketilen peynirin, dişlerin çürüğe karşı direncini arttırmaktadır. Peynirin tükürük salgısını arttırması nedeniyle de çürük oluşumunu önleyici etkisi vardır.

ASİT OLUŞUMUNU ÖNLÜYOR

Bir parça peynir, içeriğinde bulunan kalsiyum, fosfor mineralleri ve suda eriyen B2 maddesi aracılığıyla asit oluşumunu önleyerek, çürümeye karşı dişleri korur. Peynir tüketimini arttırarak, dişlerimizi koruyabilir, çürümeleri önleyebiliriz. Sağlıklı bir ağız, diş ve kemik yapısı için protein, kalsiyum gibi maddeleri içeren besinlerin yeterli alınması gerekir. Peynir, içinde barındırdığı bu maddeler nedeniyle iyi bir diş dostu gıdadır.

ÇOCUKLUKTAN İTİBAREN TÜKETİLMELİ

Kalsiyum, mineral, protein bakımından zengin olan peynir tüketimi, ağız ve diş sağlığını olumlu etkiler. Peynirin, çocuk yaşlardan itibaren düzenli tüketilen besinler arasında mutlaka yer alması gerekmektedir. Gün içinde ve ara öğünlerde tüketilen yiyeceklerden sonra, diş fırçalama olanağı her zaman olmayabilir. Bu durumda bir parça peynir yiyerek, diş çürümesi engellenebilir. Ayrıca peynir, diğer gıdaların sindirilmesine de yardımcı olur. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim.

Yazının Devamını Oku

DİŞ ÇÜRÜĞÜ KALBE VURABİLİR

20 Aralık 2013
Bilim dünyasında, diş eti rahatsızlığı ile kalp hastalıkları arasında sıkı bir bağlantı olduğu kanısı gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Kalp ve dişeti hastalıklarının gelişim mekanizmaları benzer olup; her iki hastalıkta sigara içen, yüksek tansiyonu olan erkeklerde ve stresli bireylerde daha sık ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar, ağzında iltihap olan kişilerin, sağlıklı bireylere göre; kalp krizi geçirmesi olasılığı, yüzde 30 daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.
Genellikle ağızdaki bakteriler, diş ve diş eti arasındaki ‘cep’ adı verilen bölgeye yerleşir. Bakterilerin bu alana birikmesi sonucu, dişetinde kanama olur. Kanayan dişeti odakları, kan ve lenf dolaşımına bakterilerin girmesi için; açık bir pencere oluşturur. Bakterilerin, kanamalı ve iltihabi dişeti bölgelerinden kan dolaşımına karışması sonucu, endokarditis adı verilen ölümcül kalp hastalığı gelişebilir.

KRİZ RİSKİNİ ARTIRIYOR

Diş ve diş eti iltihaplarına neden olan bakteriler, kan dolaşımı ile vücut geneline yayılır. Özellikle kalp ve böbrek gibi organlarda problemlere neden olur. Son 10 yıldır ABD ve Almanya’da yapılan çalışmalarda, kalp krizi geçiren erkeklerin, kalp dokusu kesitlerinde; diş eti hastalığına neden olan bakterilere rastlanmıştır. Diş çürüğüne yol açan bu tehlikeli bakteriler, kan dolaşımı yoluyla özellikle kalp kasına yerleşir. Hastanın genel durumu da yatkınsa kalp krizi riski artar.

KADINLARDA ERKEN DOĞUM

45-55 yaşları arasında kalp krizi geçiren erkek hastaların yüzde 70’inde, diş eti probleminin var olduğu tespit edilmiştir. Diş çürüğü ve sağlıksız dişetleri, kalp krizine yol açabileceği gibi, bağışıklık sisteminde bozukluğa da neden olabilir. Ağız kaynaklı zararlı bakteriler, ayrıca zatürreye, hamile kadınlarda erken doğumlara ve şeker hastalarının kan şeker değerlerinde bozulmalara neden olabilir. Bireylerin fiziksel sağlığı, ancak vücuttaki tüm organ ve dokuların sağlıklı olmasıyla mümkün olur. Yeni yılınızı kutlar. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim.

Yazının Devamını Oku

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DİŞ HEKİMLİĞİ

22 Kasım 2013
Diş hekimliğinin tarihi, M.Ö. 3000 yıllarında uygulanan diş tedavi yöntemlerine kadar uzanır.

M.Ö. 2750 yıllarına ait Mısır kalıntılarında, apseli bir dişin oyulduğuna ilişkin ve ilk diş hekimliği ameliyatını tasvir eden bir rapora rastlanmıştır. Diş hekimliğinin bağımsız bir meslek olarak ortaya çıkışı ise 18. yüzyıla rastlar. Ülkemizde bilimsel diş hekimliğinin temelleri 22 Kasım 1908’de atılmış ve 1996 yılında “Diş Hekimleri Günü” olarak kabul edilmiştir.
21-27 Kasım tarihlerini kapsayan Diş hekimliği haftasında; ağız ve diş sağlığının önemi; özellikle çocukluk çağından itibaren verilecek eğitimlerle, fırçalama alışkanlığının yeni nesillere kazandırılabilmesi için, ailelere ve topluma düşen görevler vurgulanır.

II. MAHMUT’UN DİŞ VAKASI

Yeniçeri ocağını ortadan kaldıran II. Mahmut, yaşadığı diş ağrısı yüzünden çaresiz kalmış; padişahın diş tedavisini yapacak hekim aranmaya başlanmıştır. Sonuçta Musevi olan Çelebi Abraham Bivaz bulunmuş ve padişahın dişini çeken Çelebi’ye bir ev ve 1.500 lira aylık bağlanmıştır.

MACUN TÜKETİMİ 110 GRAM

Türkiye, kişi başına düşen yıllık diş macunu tüketimi; 110 gram ile gelişmiş ülkelerin gerisinde bulunmaktadır. Ayrıca kişi başına düşen, yıllık diş fırçası kullanımı da 1 adetten (0,94) azdır. ABD’de ise kişi başına düşen yıllık diş fırçası kullanımı 1,8 adet, macun kullanımı ise yılda 400 gramdır.
ABD’de 2-6 yaş arasındaki çocuklarda diş çürüğü oranı yüzde 19’dur. Oysa ülkemizde diş çürüğü görülme sıklığı altı yaş grubu çocuklarda yüzde 88’dir.

Yazının Devamını Oku

DİŞ İMPLANTINDA MERAK EDİLENLER

6 Kasım 2013
Bu yazımda okuyuculardan sıkça gelen bazı soruları yanıtlamaya çalışacağım.

Diş implantı titanyumdan yapılmış yapay bir diş köküdür. Tedavi, yapay diş kökünün kemiğe yerleştirilmesi ve üzerine protez yapılması olmak üzere iki aşamalıdır.
* İmplant kemiğe nasıl tutunur? Bir dağ tırmanıcısının kayaya tutunması gibi implant da kemiğe tutunur. İmplant, üzerindeki yivler vasıtasıyla kemiğe bağlanır. İmplantla kemik arasında bağ oluşması(osteointegrasyon) için belli bir zamana ihtiyaç vardır. Bağlantı için gereken süre ise genellikle 3-6 aydır.
* İmplant dişin avantajları? İmplantın en önemli avantajı, doğal dişlere estetik ve işlevsellik açısından en yakın diş protezinin yapılması olanağını sunmasıdır. Diğer önemli üstünlüğü ise, implant uygulamasında yandaki dişlere herhangi bir müdahale ve inceltme yapılmadan eksik dişlerin tamamlanması olanağıdır. Böylece yandaki dişlerin bütünlülüğü korunacak, dişlere zarar verilmeden estetik görünüş sağlanmış olacaktır. Hareketli protez kullanan kişilerin yaşadığı; protezin oynaması, vuruklar, çiğneme esnasında oluşan sıkıntılar vb. problemlerden hastanın kurtulması için çözüm yolu gene implant destekli protezlerdir.
* Dikkat edilecek noktalar? Doğuştan bazı kan rahatsızlıkları, kontrol edilemeyen şeker hastalığı, yakın zamanda alınan ışın(şua) tedavisi gibi durumlar değerlendirilmelidir. Aşırı sigara ve içki tüketimi denetim altına alınmalıdır. İyi bir ağız bakımı ve implantların temizliği en önemli kriterdir. Bu hususlar göz ardı edilir ise implantın ömrü ya çok kısa olur veya tedavi başarısızlıkla sonuçlanır.
* Protezimi ne zaman takabilirim? Genellikle 3-6 ay beklenmektedir. Bazı koşullar uygunsa 2 gün içinde geçici bir implant üstü protez yapılabilir. Fakat hasta bu dönem içinde sıvı gıdalarla beslenmek zorundadır. Sert gıdalar tüketilirse tedavide başarısızlık kaçınılmaz olur.
* Tedavi planlaması nasıl yapılır? Öncelikle doktorunuz sizi muayene eder ve bilgilendir; sorularınızı cevaplar. Örnekler gösterir. Daha sonra gerekli röntgen ve tomografi çekimleri yapılır. Kemik ve diş etlerinizin durumu gözden geçirilir. Uygun implant seçimi yapılır.
* Çene kemiğim zayıf ise implant yapılabilir mi? Vakaların çoğunda kemik yetersizliğine rastlanır. Sentetik kemik zerrecikleri ve çenenin başka bölgesinden alınacak kemik bloklar ile implant yapılacak çene bölgesi güçlendirilir. Bu durumlarda süre uzar ve maliyet artar.

Yazının Devamını Oku

PRF ile hızlı tedavi

8 Ekim 2013
“Platelet rich plasma” trombosit hücrelerinden zenginleştirilmiş plazma uygulamasına verilen isimdir.

Kök hücreler, vücudumuzdaki tüm organ ve dokuların yapı taşını oluşturur. Kanımızda, kök hücresi vazifesi gören elementler mevcuttur. Kan içinde dolaşan bu hücreler (pıhtılaşma hücreleri), büyüme ve iyileşme sürecine de yardımcı olurlar. Pıhtılaşma hücresinin, bu özelliği ve gücü, estetik cerrahi başta olmak üzere birçok tıp alanında kullanılmaktadır. Bazı ortopedik sorunların(eklem hasarları vb.) çözümünde yararı olduğu gözlenmiştir. Yüz ve boyun bölgelerinde sıklıkla uygulanmaktadır. Diş hekimliği cerrahisinde; implant tedavilerinde, sinüs yükseltme operasyonlarında ve kemik bozukluklarının düzeltilmesinde, hastanın kendi kanından elde edilen plazmadan zengin fibrin (PRF) kullanılması son yıllarda yaygınlaşmıştır. Tedavinin temeli, kişinin işlemden geçirilmiş kendi kan hücrelerinin yara bölgesine enjekte edilmesi esasına dayanır.

PRF MATERYALİ NASIL YAPILIR?

PRF hastanın kendi kanından alınarak elde edildiği için doğal bir iyileştiricidir. PRF materyali yaratmak için öncelikle hastadan kan alınır. Tüpe aktarılan kan, özel bir santrifüj makinesi ile trombosit konsantrasyonu haline dönüştürülür. Bu trombosit konsantrasyonundan; beyaz kan hücreleri ve kan damarı büyütücü etken maddeler açısından zengin yapıların bulunduğu bir zar üretilir. Daha sonra bu zar, hastanın yara bölgesine yerleştirilir. PRF uygulanan operasyon bölgesinde, yaranın iyileşme süresi kısalır. Hastalar daha çabuk sağlıklarına kavuşurlar.

PRF MATERYALİ KULLANMANIN AVANTAJLARI

PRF enjeksiyonu, büyüme faktörleri yoluyla kök hücrelerin uyarılmasına yol açar. PRF’in içinde yara iyileşmesini ve kemik büyümesini hızlandıran birçok madde vardır. Bu yapılar, dokuların hızlı ve düzgün iyileşmesini sağlar. Greftin (suni kemik zerreciklerinin) ve implantın kemiğe daha iyi bağlanmasına yardımcı olur. İmplant cerrahisi yapılan bölgede yaranın iyileşmesi hızlanır. PRF’in herhangi bir toksik(zehirli) etkisi yoktur. Bağışıklık sisteminin reaksiyon göstermesi de söz konusu değildir.

PRF UYGULAMASININ AMACI

Trombosit hücreleri, kanın pıhtılaşmasını sağlayan, vücudumuzdaki hasarlı dokuları onaran ve içeriğinde büyüme faktörleri bulunan hücrelerdir. PRF uygulamasında amaç, içeriğinde çok daha fazla sayıda büyüme faktörleri olan hücreleri kan dolaşımı yoluyla hedef bölgeye ulaştırabilmektir. Sağlıklı ve aydınlık günler dileğiyle..

Yazının Devamını Oku

Reflü, diş çürüğüne neden olabilir

7 Eylül 2013
Reflü, genel anlamda bir organ içinde olması gereken sıvı içeriğinin, başka bir bölgeye geçmesine verilen isimdir.

İnsanlarda, yemek borusu ile mide arasında geçişi düzenleyen, karmaşık bir kapak sistemi vardır. Bu kapak, mide içerisinde bulunan gıdaların ve özellikle açlıkta oluşan asit ve safranın yemek borusuna kaçmasını önler.
En önemli belirtisi ağız içine acı su gelmesi olan reflü, diş çürüklerine uygun ortam hazırlar. Ağız içinde asidin yaptığı tahrişe bağlı olarak, diş eti iltihaplanmaları (gingivit), diş minesinde kayıp ve diş çürükleri oluşabilir. Reflü hastalarında diş çürüğü oranı, reflü hastalığı olmayanlardan yüksek bulunmuştur. Bu nedenle reflü belirtileri olup, ağız içi yakınmaları bulunan hastaların diş hekimi tarafından erken dönemde muayenelerinin yapılmasında yarar vardır.
YAŞAM TARZI DEĞİŞTİRİLMELİ Öncelikle hastanın yaşam tarzında düzenleyici önlemler alması ve diyet uygulanması; tedavinin temelini oluşturmaktadır. Şişman hastalar zayıflamalı, öğünler sık aralıklı ve az miktarda tüketilmeli, gıdalar iyi çiğnenmeli, akşam yemeği ile yatma arasındaki süre en az 2-3 saat olmalıdır. Gece reflüsü olanlarda, yatak baş tarafı yükseltilmelidir. İlaç tedavisine cevap vermeyen vakalarda, cerrahi tedavi yoluna gidilmelidir. Günümüzde reflü cerrahisi, laparaskopi denilen kapalı ameliyat yöntemiyle, kısa sürede ve etkin olarak uygulanabilmektedir.
DİŞ DOKUSUNDA MADDE KAYBIReflü, özellikle sabahları ağızda kötü koku ve tat oluşmasına yol açar. İlerleyen dönemde ağızdaki asit miktarının artması nedeniyle dişlerde aşınmalar meydana gelir. Ağızda yapılan cerrahi işlemler sonrasında iyileşme süresi uzar ve enfeksiyon (iltihaplanma) riski artar. Ağız dokularının uzun süre asitli ortama maruz kalması sonucu, diş etlerinde kanama, yanma ve ağızda geçmeyen yaralar oluşur. Hasta dişlerini temizlemek için sert fırça kullanılır ise minedeki aşınma oranı artar. Sabahları dişler, yumuşak diş fırçası ile diş ve dişetlerine fazla baskı uygulamadan fırçalanmalıdır.
İMPLANT TEDAVİSİNE DİKKAT EDİLMELİÖzellikle implant (diş ekimi) yapımı sırasında tek aşamalı cerrahi yerine, iki aşamalı cerrahi yönteminin seçilmesi gerekmektedir. Bu uygulama, hem implantın, hem de diş etinin daha sağlıklı olarak iyileşmesini sağlayacaktır. Reflü hastalığının, tedavisi ihmal edilirse, ağız ortamında oluşabilecek problemlerin yanı sıra; sindirim sisteminin uzun süre tahrişe maruz kalması nedeniyle bu organlarda, kanser oluşumu da gözlenebilir. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim.

Yazının Devamını Oku

Oruçluyken ağız kokusuna dikkat

20 Temmuz 2013
Ramazan ayında beslenme düzeninin değişmesi, gün içinde öğün sayısının ikiye inmesi, özellikle yaz aylarında sahur ve iftar arasındaki sürenin uzunluğu gibi etkenler; ağız sağlığı için tehlikeler oluşturabilir.

Oruçlu olunan günlerde yeme-içme işlevi yapılmadığı için, tükürük salgısı azalır. Tükürüğün, doğal temizleme kapasitesi zayıflar. Bu durum, ağızda bakterilerin üremesine ve diş çürüğü oluşumuna uygun ortam sağlar.
Oruç tutarken oluşan ağız kokusu, kişiyi ve sosyal çevresini rahatsız eder. Açlığa bağlı oluşan ağız kokusuna; çürük dişler, eskimiş protezler, dişeti rahatsızlıkları da eşlik etmesi durumunda, koku dayanılmaz boyutlara ulaşabilir. Oysa ki basit önlemler alarak ağız kokusu önlenebilir.
DİLİNİZİ FIRÇALAYIN

Sahur ve iftardan sonra dişler ve dil fırçalanmalı; ayrıca diş ipi kullanılmalıdır. Takma dişler çok iyi temizlenmelidir. Antiseptik gargaraların kullanılmasında büyük yarar vardır. Soğan, sarımsak, pastırma gibi baharatlı yiyecekler yerine; elma, domates, maydonoz gibi gıdalar tercih edilmelidir. Lokmaların uzun süre çiğneyerek yutulması, tükürük salgısını artırarak ağız kokusunu azaltır. Oruçluyken, macun kullanılmasa bile, gün içinde dişler fırçalanmalıdır. Sigara alışkanlığı minimuma indirilmelidir. İftarda ve sahurda yeterli miktarda su ve ayran tüketilmelidir. Düzenli olarak diş hekimi kontrollerine gidilmeli; diş ve dişetleri sağlıklı olmalıdır. Su ve kanı yutmadığınız takdirde, oruç tutarken de diş tedavisi yapılabilir.
YARDIMCI GIDALAR

Limon: Limonu keserek emebilirsiniz. Bulunduğunuz ortam bu davranışa uygun değilse, soda-limon içebilirsiniz. Limon ağız kokusunun giderilmesinde etkili bir yiyecektir.
Maydonoz ve biberiye: Taze maydanozun ve biberiyenin nefesi tazeleme özelliği bulunur. Elma, armut, havuç, turp gibi lifli gıdalar tükürüğü temizler, aynı zamanda damakta hoş bir tat bırakırlar.

Yazının Devamını Oku

DİŞ BEYAZLATMA TEDAVİSİ SAĞLIKLI MI?

29 Haziran 2013
Yaşlanma süreci, kahve, çay, sigara, gibi gıdaların tüketimi, hamilelik ve bebeklik çağında kullanılan antibiyotikler, süt dişi iltihapları, tedavi amaçlı yapılmış olan dolgular; dişlerimizde istemediğimiz renkleşmelere yol açabilmektedir.

 Bazı durumlarda genetik olarak dişlerin koyu renkte olması da mümkündür. Diş hekimi tarafından yapılacak olan diş beyazlatma uygulaması ile kısa bir sürede beyaz dişlere sahip olabilirsiniz.

DİŞ BEYAZLATMA NASIL YAPILIR

Diş beyazlatma, peroksid içerikli jeller yardımıyla, diş minesinde oluşan renklenmeleri ağartmak için yapılan işlemdir. Beyazlatma işlemine başlamadan önce, detaylı diş taşı temizliği yapılır. Dişetleri koruyucu bir tabakayla kapatılır. Dişlerin üzerine beyazlatma sağlayacak jel sürülür. Yaklaşık 20 dakika beyaz ışık verilir. Yeterli beyazlatma sağlanamazsa işlem birkaç kez tekrarlanır.
Beyazlatma işleminin dişlere zararı var mı? Diş hekimi kontrolünde yapılan beyazlatmanın, dişlere hiçbir zararı yoktur. Dişe zarar vermediğine dair çok sayıda araştırma mevcuttur. Bazı kişilerde beyazlatma tedavisi sonrası sıcak-soğuk hassasiyeti gelişebilir. Akılda bulundurulması gereken en önemli nokta; piyasada denetimsiz olarak satılan, içeriğinde dişlere zararlı maddeler olabilecek ürünlerin kullanılmaması gerektiğidir. Kontrolsüz kullanılan diş beyazlatma ürünleri, diş ve dişetlerinde yapısal bozukluklara neden olabilmektedir.
Kimlere uygulanabilir? Yetişkin herkese uygulanabilir. Ancak 18 yaşından küçüklerde, kanser tedavisi gören hastalarda, ciddi dişeti problemi olanlarda, dişin mine yüzeyinde defekt bulunan hastalarda, uygulanması sakıncalıdır. Hamilelik dönemindeki yapılması tavsiye edilmemektedir.
Tedavi sırasında dikkat edilmesi gereken durumlar nelerdir? Sigara, çay, kahve, kola, kırmızı şarap ve meyve suları gibi asitli ve renklendirici içeceklerden, tedavi boyunca kesinlikle uzak kalınmalıdır.
Beyazlık ne kadar kalıcıdır? Beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan renk değişimlerinde kişi aynı diyete devam ederse, beyazlatma işleminden sonra geri dönüş beklenir. Bu durumda tekrar kısa süreli bir beyazlatma işlemi uygulanır. Beyazlatma işlemi yapıldıktan 2 yıl sonra diş renginin tekrar koyulaşması mümkündür. Bu durumda pekiştirme seansları yapılır.

Yazının Devamını Oku