Fulya Soybaş

Yapay zekâ ile dijital psikoterapi

12 Nisan 2024
Yapay zekâ bu kez psikoterapiye el attı. Hatırlarsanız, pandemi döneminde dijital sağlık sektörü hızlı büyümüş, platformlar üzerinden online terapi de mümkün hale gelmişti. Zamandan ve mekândan fayda sağlayan online terapiler, terapi almaktan çekinen, bir psikoloğun ofisinde görünmek istemeyenler için de iyi bir seçenek olmuştu. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ise online terapiyi bir üst seviyeye taşıdı ve çok konuşulacak bir karara imza attı. Depresyon tedavisinde antidepresan kullanımına ek olarak psikoterapi aplikasyonu kullanılmasına onay verdi. Hem de reçeteli. Peki, neden? Türkiye’de böyle bir metot mümkün mü? ‘Rejoyn’ uygulaması nedir? Ankara Üniversitesi, Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Berker Duman anlattı.

DÜNYANIN İLK REÇETELİ DEPRESYON APLİKASYONU

- FDA’nın depresyonda antidepresan tedaviye ek olarak kullanılmak üzere onay verdiği Rejoyn dijital psikoterapi uygulaması nedir?

Bu, aslında 6 haftalık bir tedavi destek programı ve duyguların bilişsel (düşünme, hissetme, öğrenme, anımsama, karar verme, problem çözme, yargılama gibi) kontrolünü artırmayı hedefliyor. İçeriğinde, bilişsel ve duygusal egzersizler ile kısa, tedavi edici eğitimler var.

- İyi de insan telefona bakarak nasıl iyileşir? Hangi açılardan tedavi ediyor bu uygulama?

Bu uygulama depresyon rahatsızlığı olan kişilerin beyinlerinde bazı aksayan noktaları hedef alıyor. Depresyonda bilişsel süreçlerle, duygu tanıma ve işleme merkezleri arasında yeterli iletişim kurmak mümkün olmuyor. Duyguların düzenlenmesinde yetersizlikler söz konusu oluyor. Daha iyi anlaşılması için şu örneği vereyim: Diyelim hastanın ayağında kırık var. Tedavi sonrasında bu hastaya kaslarının güçlenmesi için nasıl fizik tedavi gerekiyorsa, bu uygulamada, kırık sonrası iyileşmede fizik tedavinin yaptığına benzer şekilde, beyin bölgeleri arasındaki iletişimi kuvvetlendiriyor.
3 ana bileşeni var.

1-

Yazının Devamını Oku

İlk güneşe dikkat: Kademeli güneşlenin kremsiz çıkmayın

11 Nisan 2024
Ege ve Akdeniz sahillerinde bayram bereketi yaşanıyor.

İzmir ve Antalya’da sıcaklıklar 28 dereceyi gördü. Sahiller tıklım tıklım. Güneye inemeyenlerse kışın rehavetini biraz olsun atmak için boğaz kıyısında aldı soluğu. Ama dikkat! Güneş eski dost değil. Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre iklim değişikliğiyle birlikte cilt kanserinde hem yaş ortalaması düştü hem de vakalar belirgin şekilde artmakta. Türk Dermotoloji Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ertan Yılmaz da “D vitamini alacağım diye güneş altında sere serpe yatmanın hiçbir manası yok” diyor ve ekliyor: “Güneşlenme süresi en fazla 30 dakika olmalı.” Bir diğer önemli konu da güneş kremi kullanımı. Hangisi seçilmeli? En doğru kullanma şekli nedir? Onu da Estetisyen Pervin Dinçer yanıtladı.

GÜNDE EN FAZLA YARIM SAAT GÜNEŞ YETERLİ

“Küresel bir iklim krizi yaşıyoruz ve unutmayalım ki güneş, iyi tanıdığımız ve güvendiğimiz bir dost değil artık” uyarısını yaparak giriyor söze Türk Dermotoloji Derneği Genel Başkanı, Prof. Dr. Ertan Yılmaz ve ekliyor: “Güneşin altında ne kadar yatarsak o kadar çok bağışıklığımızın güçleneceğine dair yanlış bir inanış var. Oysa çalışmalar gösterdi ki dirsekten itibaren kolların yarım saat güneş görmesi D vitamini ihtiyacını karşılamak için yeterli.”

BİRİKME ETKİSİ VAR

Her iki cinste de sık görülen kanser türlerinden birinin cilt kanseri ve bunun da sebebinin yüzde 90 oranında ultraviyole ışınları olduğunun altını çizen Prof. Dr. Yılmaz, “Elbet kanser bugünden yarına oluşmuyor. Ancak güneşin birikme etkisi var. Güneş, zamanla deri içinde birikerek hücrelerin DNA’sını bozar. Bu da ortalama 40 sene içinde kendini göstermeye başlar” yorumunu yapıyor.

YANIKLARA DİKKAT

Yazının Devamını Oku

Bayram sofrasına dikkat... Bir kilo daha alacak yerimiz yok

9 Nisan 2024
Bayram demek kimi için tatil kimi için de baklavalar, dolmalar, sarmalar, el açması börekler, aynı masa etrafında buluşulan bir bayram sofrası demek. Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği de bir açıklama yapmış ve demiş ki: “Bu bayram 6 bin ton baklava tüketilmesi bekleniyor.” E, saydıklarımı da ekleyin. Bu bayram yine fena halde kilo alacağız. “Oysa Türkiye’de obezite pandemisi var” diyor Türk Obezite Cerrahisi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Oktay Banlı ve ekliyor: “Bir kilo daha alacak yerimiz yok!” Türkiye son 10 yıldır Dünya Sağlık Örgütü listesinde Avrupa’nın en şişman ülkesi olarak 1’inci sırada. Gelin hem obezite meselesi hem de bayram beslenmesinin altın kurallarına bakalım..

OBEZİTE PANDEMİSİ VAR

Ülkece yemeyi seviyoruz ama yedirmeyi daha çok seviyoruz. “Allah aşkına” ile başlayan ısrar kimi zaman sırf sofraya konulanın tadına bakılmadı diye gönül koymaya kadar gidiyor. Hele bayramlarda. Günlük yaşamımızda tükettiğimizden fazlasını, hatta en ağır yiyecekleri koyuyoruz soframıza. Çünkü gelenek, göreneğimiz böyle. Adı üzerinde ‘şeker’ bayramı. En çok da tatlı tüketilecek. Ama dikkat! Zira ülkece başımız zaten obezite ile dertte. Türkiye, son 10 yıldır obezitede Avrupa’da ilk sırada. Türk Obezite Cerrahisi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Oktay Banlı, Türkiye’de 3 yetişkin ve 10 çocuktan birinin obezite ile mücadele ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Her 100 kişiden 15’i diyabetik. Ülkemizde obezite pandemisi yaşanıyor. Böyle giderse 20 yıl sonra nüfusun yüzde 50’den fazlası obez olacak.”

TOPYEKÛN SEFERBERLİK OLMALI

Peki ne yapmalı? Yanıtı net: “Öncelikle bu konuya bakışımızı değiştirmeliyiz. Okullardan başlayarak topyekûn bir seferberlik ilan edilmeli. Daha çocukluktan dengeli beslenmeyi ve bedenine uygun bir spor alışkanlığı edinmeyi ve bunu da devam ettirebilmeyi öğretmeliyiz yeni nesle.”

ŞEKER VE KARBONHİDRAT

“Bayram özelinde öneriniz olur mu?” soruma ise şu cevabı veriyor Prof. Dr. Banlı: “Bayram rehaveti çoktan başladı. Tatlılar, börekler masaya çoktan kondu. Hadi bayramın ilk günü sofranın hakkını verdiniz diyelim ama sonrasında şeker ve karbonhidrattan uzak durun lütfen. Bu yediklerinizin vücutta yağ olarak biriktiği; karaciğerde yağlanma, kalpte problemler, diyabet ve obeziteye yol açtığını ve obezitenin de hipertansiyon, uyku apnesi, diz-bel ağrısı ve psiko-sosyal bozukluklara sebep olduğunu unutmayın. Dolayısıyla ‘ama tatil’, ‘ama bayram, ‘ama anam elleri ile yapmış’ demeden obeziteye yol açabilecek beslenme alışkanlıklarından bir an önce vazgeçmeliyiz.

Prof. Dr. Oktay Banlı

Yazının Devamını Oku

Biraz yavaş ‘no’ telaş... Bu tatil yollar kana bulanmasın: İşte 7 tavsiye

8 Nisan 2024
9 günlük bayram tatili başladı ama yollardaki hareketlilik henüz bitmedi.

Yaklaşık 35 milyon insanımızın tatil sebebiyle yer değiştirdiği düşünülürse trafiğin birkaç gün daha yoğun olması olası. Gelin görün ki daha tatilin ilk gününden bilanço ağır!

650’den fazla trafik kazasında 9 vatandaşımız hayatını kaybetti, binden fazla yaralı var. Dolayısıyla yol ve sürüş güvenliği uzmanı Ethem Genim ile kafa kafaya verdik ve size 7 maddede güvenli sürüş rehberi hazırladık. “Ben biliyorum” demeyin, okumadan yola çıkmayın!

1) MARŞA BASMADAN ÖNCE TÜM HAZIRLIKLAR TAMAM OLSUN

“Yine düştük yollara, yollara, yollara

Yine aştık dağları, dağları, dağları

Ayağım gaz pedalında

Ardımda fırtına.

Yazının Devamını Oku

Hikâyesi en çok merak edilen Başkan Hürriyet’e konuştu: Sadece kadın olduğum için burada değilim

4 Nisan 2024
Seçimden sonraki ilk gün yazmıştım.

Bu seçime- parti ayrımı yapmaksızın söylüyorum- kadınlar damga vurdu. 2019 yerel seçimlerinde il ve ilçe belediyeleri yöneten kadın sayısı 37 iken, bu sayı- resmi olmayan sonuçlara göre- yüzde 108 arttı, 77’ye yükseldi. O kadınlardan biri de Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş.

Seçimlerin ardından en çok konuşulan, hikâyesi en merak edilenlerden oldu. İstanbul’un tarihi anlamda en önemli yerleşimlerinden olan Üsküdar’a 35 yıl sonra başkan olan bir sosyal demokrat ve erkek egemen olduğu kabul edilen bir mesleği olması dolayısıyla sosyal medyada hakkında binlerce yorum yapıldı. Dedetaş ile kadın bakış açısı ile özel bir röportaj yaptım. İşte hakkında tüm merak ettikleriniz.

ÇOK BAHSEDİLEN O CAM TAVANI ASIL KADINLAR YIKTI

-Öncelikle çok tebrik ederim. Yerel yönetimlerde kadının sesi artık daha gür çıkacak. Pozitif ayrımcılığa inanır mısınız? Kadınların bu başarısı ilerisi için umut verdi mi?

Gençlik ve üniversite yıllarımda ‘pozitif ayrımcılık’ lafına hep mesafeliydim. Çünkü ailemde ‘Bu kadın işi, bu erkek işi’ gibi bir ayrım görmedim. Dolayısıyla üniversitedeki Sinem, ‘rol model olmak’, ‘pozitif ayrımcılık’ gibi klişelere inanmıyordu. Ama gerçeklerle temas ettikçe, her kesimden kadının kamu, özel sektör ve sosyal hayatta yaşadığı baskıları görünce, hele de iş hayatına girdikten sonra, gemi mühendisi de olduğum için sürekli erkek egemen ortamlarda bulununca fark ettim ki kadınların gerçekten de ‘erkek- kadın dengesi’ sağlanana kadar pozitif ayrımcılığa ihtiyaçları var. Ben, ailemde eşitsizlik görseydim ya da kırılgan zihinsel bir yapıya sahip olsaydım belki bugünlere gelemezdim. Ama sırf bu sebeple birçok kadının bu yolda elendiğine şahit oldum. Dolayısıyla pozitif ayrımcılık ve iyi bir rol model olmaya uzun süredir çok inanıyorum.

-O zaman hem Üsküdar Belediyesi hem de ilçede kadın istihdamında fırsat eşitliği olacak...

Yazının Devamını Oku

Yerel yönetimde kadının sesi daha gür çıkacak

2 Nisan 2024
2024 yerel seçimlerinin önümüzdeki günler ve hatta yıllarda birçok farklı açıdan konuşulmaya devam edeceği aşikâr.

Ancak bence bu seçimlerde hepsinin üstünde önemli bir konu var. Kadınların zaferi! Partiler üstü bir zihniyetle bakıyorum siyasette kadın meselesine. Dolayısıyla önceki seçime kıyasla kadın belediye başkanı sayısının neredeyse üç katına, 11’e çıkmış olmasına pek sevindim. Çünkü biliyorum ki kadın eli değen yerler güzelleşiyor. Peki, daha çok kadının siyasete girmesi ve var olanların da erkek egemen bir ortamda yerini koruması nasıl mümkün? İşte yorumlar...

ERKEK EGEMEN ZİHNİYETİ KIRABİLİRSEK KADIN TEMSİLİYETİ DAHA DA ARTAR

Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) Genel Başkanı Nuray Karaoğlu, 2019’da büyükşehir, il, ilçe bazında seçilen kadın siyasetçi sayısının sadece 23 olduğunu söylüyor. Bu seçimde ise- henüz resmi olmayan sonuçlara göre- büyükşehir ve il bazında (ilçeler dahil değil) bu sayı 75’e yükseldi. Bunun hiç de azımsanmayacak bir başarı olduğu ve bundan da memnuniyet duyduklarını söylüyor Karaoğlu, “Ama” ile parantez açıyor ve soruyor: “Peki, yeterli mi?” Yanıtı şu: “Değil. Her ne kadar bu sayı geçtiğimiz seçime kıyasla artmış ve ayrımcı pratiklere karşı verdiğimiz mücadele sonuç vermiş olsa da kadının siyasetteki temsili henüz istenilen boyuta ulaşmadı. Zira biz kadınlar bize ayrılan kotalar dışında eşit temsil talep ediyoruz. Dolayısıyla da kadın aday sayısının arttırılması ve kadının siyasette daha çok görünür olması adına partiler daha iyi hamleler yapabilirdi. Ancak yapmadılar! Biliyoruz ki partilerin adaylaştırma komisyonlarında erkek egemen bir yapı var. Kimin aday olacağına karar veren günün sonunda erkekler. Eğer bu zihniyeti kırabilseydik bugün kadın temsili daha da yüksek olurdu. Ama umutluyuz! Kadın adayların güçlenmesi ve bu zihniyetin değişmesi adına son 2 yıldır 81 ilde eğitimler düzenliyoruz. Bu eğitimlere devam etmekte de kararlıyız. Ve umuyoruz ki siyasi partiler de kadınlar olmadan seçim kazanamayacaklarının farkına varmışlardır artık.


Nuray Karaoğlu

SÜREÇTE SIKINTILAR OLSA DA SONUÇ UMUT VERİCİ

Türkiye

Yazının Devamını Oku

5 soruda akıllı sperm teknolojisi: Tüp bebekte yapay zekâ devrimi

31 Mart 2024
Yapay zekâ ile üretilen sanat eserleri, resimler ve videolar dolandırıcılığın kapısını araladığı kadar, eserlerin kusursuzluğu da hiç şüphesiz sanatta çığır açıyor.

Komedyen Cem Yılmaz’ın son dönemde yapay zekâ ile yaptığı resimleri hayretle takip ediyorum mesela. Peki, yukarıdaki görsel gibi dijital yaşamın her alanında etkin şekilde kullanılan yapay zekâ teknolojisinin sadece sanata değil üreme tıbbına yön verdiğini duymuş muydunuz? Dünyada son 1-2 yıldır Türkiye’de ise yaklaşık 6 aydır uygulanan “Akıllı Sperm” teknolojisi ile kaliteli embriyo oluşturma şansı en yüksek spermi doktor değil yapay zekâ seçiyor. Bu sayede özellikle de birkaç kez başarısız tüp bebek denemesi olan çiftlerde ilk seferde gebelik ve kaliteli embriyo oluşumunu sağlamak artık daha mümkün. Tüm detayları 5 soruda Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek uzmanı Doç. Dr. Güvenç Karlıkaya ile konuştuk!

YAPAY ZEKÂ SAYESİNDE İLK SEFERDE GEBELİK ŞANSI DAHA YÜKSEK

1- Yapay zekâ teknolojilerinin embriyo seçimlerinde kullanıldığını okumuştum ama sperm seçiminde kullanıldığını ilk kez duydum. Bu nasıl mümkün ve dahası amacınız, amacı ne?

Sondan başlayayım. Bugün tüp bebek tedavilerinde tüm meslektaşlarımın amacı benzer: “Gebelik şansını arttırmak ve bunu hastayı fazla yormadan, ilk denemede başarmak, tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarını minimuma indirmek.” Bu noktada dünyada son 1-2 yıldır uygulanan yapay zekâ teknolojileri elimizi çok güçlendirmiş durumda. Klasik yöntemde ne yapıyorduk? Hastadan aldığımız sperm örneklerini birtakım işlemlerden geçiriyor ve mikroskop altında hangisinin en iyi embriyoyu oluşturmak için en hızlı, en kaliteli, en kuvvetli olduğu gibi parametrelere bakıyorduk. Bu klasik yöntem elbette kötü değildi, bugüne kadar müthiş başarılar aldık. Ancak bu yöntemin handikabı şuydu; en iyi, en hızlı, en kuvvetli vs. olanı gözle seçiyorduk. Yani seçtiğimiz spermin özelliklerine ancak gördüğümüz/ görebildiğimiz kadarı ile hakimdik. Detay yoktu! Halbuki bir spermin embriyo gelişimine en önemli etkisi pek tabii ki DNA’sıdır. Bebeğin oluşumunda DNA’nın yüzde 50’si yumurta yüzde 50’si spermdendir. Siz, en iyi spermi seçtiğinizi düşünseniz bile o spermin DNA’sı iyi olmayabilir ve bunun mikroskop altında olsa dahi gözle görülmesi mümkün değildir.

2- O zaman bu “Akıllı sperm” yöntemi bize tüm bu gözle görünmeyen detayları veriyor...

Evet, tam olarak öyle.

Yazının Devamını Oku

Failler serbest kalırsa çocuğa yönelik suçlar önlenebilir mi

28 Mart 2024
Geçen hafta, 196 yıl hapsi istenen ve süngerle kaplayarak ses izolasyonu sağladığı dükkânında mahallesindeki birçok çocuğa cinsel istismarda bulunduğu belirlenen 60 yaşındaki Metin Şenay’ın benzer bir suçlama ile 2009’da hâkim karşısına çıktığı ancak Yargıtay tarafından somut delil olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldığı anlaşılmıştı.

Hepimizin aklına aynı soru düştü: O zaman ceza alsaydı 15 yıl sonra başka çocukları istismar etmesi mümkün olur muydu? Önceki gün bir kez daha aynı soru ile sarsıldım.

Zira bu kez de sosyal medya üzerinden çocukları hedef aldığı yayınlarda cinsel içerikli söz ve davranışlarda bulunan Mehmet Akbulut, adli kontrolle serbest kaldı. Peki şimdi ne olacak? Bu failler serbest kalıp, aramızda dolaştığı sürece çocuk istismarı ve tacizini önlemek ne kadar mümkün? ABD’deki Megan Kanunu bizde de uygulanamaz mı?

AYARTMA VE TACİZ CİNSEL İSTİSMAR SAYILMALI

Çocuk ve ergen psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri, yıllardır benzeri davalara bakan bir çocuk- ergen psikiyatristi olarak mahkemelerin yanlış kararlar verdiğini söylüyor.

Ve diyor ki: “Çocuğun fiziksel temas olmaksızın istismar edilmesine cinsel taciz deniyor. Ancak tecrübe ile sabit ki mesele bir çocuğa dokunmaktan ötedir.

Yazının Devamını Oku