Fuat Bol

DEM Parti CHP’yi parmağında oynatıyor

24 Ocak 2024
Önceki Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP’yi şirazesinden çıkarmıştı. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için vermediği ödün kalmamıştı.

Ekrem İmamoğlu ise,  Kılıçdaroğlu’ndan da baskın çıkarak CHP’yi bölücü partinin yörüngesine soktu. Hırsı öylesine aklını örttü ki; Türkiye’nin kurucu partisini, DEM Parti’ye peşkeş çekmekte en ufak bir beis görmüyor.

Bu durumu fırsat bilen DEM Parti de CHP’yi parmağında oynatıyor.

Dağdaki teröristlerin emrinde siyaset yapan DEM Partilinin şu hezeyanına bakar mısınız; ‘Türkiye’de ve Kürdistan’da adaylarımızı belirliyoruz!’
İşte CHP ile DEM Parti’nin birlikte yapmış oldukları seçim işbirliğinin özeti.
CHP’nin iplerini ele geçiren DEM Parti bununla da yetinmeyip bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını da CHP’ye dayatıyor.

Partinin dümen suyuna giren CHP, teröristleri inlerinde vurmak için hazırlanan tezkerelere Meclis’te ‘Hayır’ diyor ve terörü ve teröristleri lanetleyen ortak bildiriye imza atmıyor.

Bütün bu aymazlıkları DEM’i küstürmemek adına yapıyor.

CHP, İYİ Parti kadar bile olamıyor;  zira İYİ Parti kendine güveniyor ve üçüncü bir yol arayışına tek başına giriyor.

Yazının Devamını Oku

Partiler ve adaylar

22 Ocak 2024
Demokrasinin olmazsa olmazı seçimdir.

Eskiden siyasi partiler adaylarını önseçimle belirlerdi. Katılımcı demokrasi açısından en sağlıklısı da önseçimle adayları belirlemektir.

Aksi halde birçok sıkıntı doğuyor ve aynı parti içinde belirlenmeyen aday adayları, yakınları ve çevreleri küstürülüyor.

Partiler bu sıkıntılı süreci atlatabilmek için çeşitli yol ve yöntemleri deniyorlar. Anket düzenlemek, temayül yoklaması yapmak, kanaat önderleriyle istişareler yapmak vb. gibi.

AK Parti ile MHP bu süreci en az sıkıntıyla atlatan partiler oldu. Özellikle de İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde tabanın beklediği adayların belirlenmesi herkesi rahatlattı.

Erdoğan, siyasette tabandan tırnaklarıyla kazıyarak geldiği için teşkilatlara gerekli önemi veriyor. Zira seçimi teşkilatlar kazanıyor. Onlar koşturunca oluyor; küsüp, yan gelip yatınca olmuyor.

CHP ile İYİ Parti ise bu süreci sıkıntılı geçiriyor. CHP’deki çift başlılık ve hatta üç başlılık (Kılıçdaroğlu ekibi de var) adayları belirlemede gerilimlere, kavgalara ve küsmelere sebep oluyor.

Düşünün; CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayını, Ekrem İmamoğlu yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı belirliyor! Ve üstelik kimseye müdara etmeden, kibir ve kendini beğenmişlik ve makamını küçümser bir hava içinde adaylığını açıklıyor. Çünkü mahut kişinin gözü cumhurbaşkanlığı makamında. İstanbul’u sıçrama taşı olarak görüyor ve sadece sıçramakla yetinip, İstanbul’a ve İstanbullu’ya en ufak bir hizmetten kaçıyor.

AK Parti adayı

Yazının Devamını Oku

Ya yanımızdasınız ya karşımızda

20 Ocak 2024
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı emperyalistlerin, bölgemizde ekmiş oldukları asırlık fitne tohumları, zehirli meyvelerini vermeye başladı.

Osmanlıdan koparıp Araplara kurdurdukları devletçiklere hiçbir zaman gerçek devlet gözüyle bakmadılar. Zaten onların da devlet olma gibi bir dertleri olmadı.

Emperyalistlerin mabatlarına kene gibi yapışıp, alçak sürünmeyi yeğlediler ve işin tuhafı bu durumu devlet olmak zannettiler. Bir avuç İsrailliye yenilmenin zilleti içinde yaşadılar. Sonunda, kendilerine göre kurtuluşu nerede buldular dersiniz?

İsrail’le ittifak yapıp, Filistinlileri inkâr etmekle kurtuluşa ereceklerini zannettiler (İbrahimi antlaşmalar).

Halbuki daha sıra Filistin’e gelmeden birçoğunun tacı-tahtı başlarına yıkıldı, ülkeleri paramparça edildi.

Artık ne Saddam’ın Irak’ından ne Kaddafi’nin Libya’sından ne de Hafız Esed’in Suriye’sinden, devlet olarak bahsedilemiyor. Zira her birinin yerinde yeller esiyor!

Paramparça ettikleri bu devletçiklerde, yine kendilerinin kurup, geliştirdikleri terör örgütleri kol geziyor.

Vaktiyle Arapların böğrüne hançer misali sapladıkları İsrail devleti, emperyalistlerin gökte arayıp yerde buldukları bir maniveladır. Onu bir maden gibi işletip; kazan-kazan metoduyla emellerini gerçekleştiriyorlar.

Artık İsrail mi Batılıları kullanıyor, Batılılar mı İsrail’i kullanıyor; daha açık ifadesiyle bu bilek güreşinden kimlerin galip çıkacağı şimdilik meçhul.

Yazının Devamını Oku

Asıl teröristler içeride

17 Ocak 2024
Düşmanı boşuna dışarıda arıyoruz; zira asıl düşman en kahpeleriyle içimizdeler.

Dışarıdaki malum düşmanlar da bu içimizdekilerden güç-kuvvet ve cesaret alarak melanetlerini icra edebiliyorlar.

Attilâ İlhan vaktiyle “Bu ülkede yaşayan hainlerin oranı % 10 mesabesindedir” deyince hem hop oturup hop kalkmış hem de doğrusu bu kadar büyük bir oranı çok abartılı bulmuştuk.
Meğerse az bile söylemiş!

Sınır ötesinden şehit haberi geldikçe sevinenler var ve üstelik alçakça bu yaklaşımlarını gizlemeden söyleyebiliyorlar.
Dikkat ediyoruz da bu ülkenin hainleri hep okumuş, yazmış, kariyer yapmış ya da üst düzey görevlerde bulunmuş anlı-sanlı bürokratlardan çıkıyor.

Ne zaman bir şehit haberi gelse kendilerini ve hadlerini bilmez birileri derhal terör uzmanı kesiliveriyorlar. Utanmadan o televizyon senin, bu televizyon benim diyerek ellerindeki sopalarla ekranlarda arzı endam ediyorlar.

Kırk yıldır o bölgeleri hallaç pamuğu gibi atan, her karış toprağında ter döken ve dağlardaki tüm mağaraları teröristlere dar eden kurmay aklı bilmiyor da bu hadsizler biliyor; öyle mi?

Bu denli nadanlar arasında bir de önceki asırdan kalmış asker eskileri var; onlar da

Yazının Devamını Oku

Türkiye güçlendikçe

15 Ocak 2024
Pençe-Kilit Harekât bölgesindeki askeri üssümüze yine bir terör saldırısı oldu ve 9 canımızı bizden kopardı, 16 Mehmetçiğimiz de yaralandı.

Aziz şehitlerimize engin mağfiretler ile yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.

Coğrafya kaderdir diye boşuna dememişler. Zira bu coğrafyanın asırlara baliğ olan kaderi ta Osmanlı’nın gününden beri terörle boğuşmaktır. O gün de mahut terör örgütlerinin (Bulgar, Rum, Sırp, Makedon çeteleri, Taşnak ve Hınçak-Ermeni terör örgütleri vb.) arkasında emperyalist güçler vardı; bugün de PKK/YPG/PYD, DEAŞ, FETÖ, DHKP-C vb. gibi envai çeşit terör örgütlerinin arkasında aynı emperyalist güçler var.

Bir farkla dünkü düşmanlarımız karşımızda idi, bugünküler ise ‘dost ve müttefik-NATO’ görünmek suretiyle içimizdeler.

Dünküler de bize karşı el ele vermişlerdi, bugünküler de.

Bunca düşmanı bir araya getiren, bizdeki ‘tılsım’ın ne olduğunu biliyor musunuz?

Bunca düşmanın uykularını kaçıran ve her geceki rüyalarından korkuyla kalkmalarına sebep olan nedir biliyor musunuz?

Türkün şahlanışı ve tam bağımsız Türkiye!

Onların istedikleri tek şey; Türk asla güçlü olmasın ve Türkiye ilelebet bağımsız olmasın!

Yazının Devamını Oku

Türkiye ekseni

13 Ocak 2024
Şaşkın muhalefet, Türkiye’de olup bitenlerden habersiz bir şekilde, ülkemizin eksen kaymasına uğratıldığını ve bundan dolayı da hemen her bakımımdan tehlikeye atıldığını iddia ediyor.

Yani demek istiyorlar ki, AK Parti iktidarlarından önceki yıllarda Türkiye’nin ekseni sağlamdı, güvenlikliydi; AK Parti’nin politikaları yüzünden ülkemiz eksenini kaybetti ve dolayısıyla güvensiz bir ülke halini geldi.

Bir kere; AK Parti iktidarlarından önce Türkiye’nin kendi ekseni yoktu; zira ABD eksenli bir dünyanın ‘zoraki’ uydusu yapılmıştı. Bu durum, 1945 yılından beri devam etmekteydi.

Gelip geçen onca sivil ve askeri yönetimlerin hiç birisi, bu sargıdan çıkmadı/çıkamadı.

Adnan Menderes, Türkiye’yi ‘Küçük Amerika’ yapacaktı, çok geçmeden kazın ayağının öyle olmadığını gördü. ABD’den istediği krediyi alamayınca Sovyet Rusya’ya yöneldi. Ve tabiatıyla son gidişi oldu; iktidarı başına yıkıldı ve dar ağacında sallandırıldı.

Suçu, ABD yörüngesinden, bir anlığına çıkmaya teşebbüs etmekti.

Menderes’le başlayan bu trajik serüven, gelip geçen tüm başbakanlar boyunca devam etmiştir. İnönü, Demirel, Ecevit, Erbakan, Özal, Çiller ve Erdoğan ABD’ye rağmen yapmak istedikleri karşısında bedel ödemek zorunda kalmış ve hemen hepsi iktidardan uzaklaştırılmışlardır.

ABD’ye göre Türkiye’nin en güzel yönetimi, kendilerinin ‘Bizim çocuklar başardı’ dedikleri askeri darbe yönetimleridir. Zira bir tek General Kenan Evren’le, tüm bir ülke, bütün kurum ve kuruluşlarıyla sütliman bir şekilde idare edilmektedir.

Tüm bu başbakanlar arasında, en çetin ceviz çıkan ve en uzun süre ABD’ye direnebilen başbakan/cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Erdoğan’a karşı da onca darbe teşebbüsü yapıldı ve sayısız suikastlar düzenlendi.

Yazının Devamını Oku

Aranan kan bulundu

10 Ocak 2024
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayını açıkladı: Murat Kurum.

Genç, dinamik, mesaisinde gecesi gündüzü olmayan, işinin ehli, halkın adamı olan Sayın Murat Kurum İstanbul için ‘acil’ kaydıyla aranan kandı ve o kan, nihayet bulundu.

Malum, İstanbul’umuz kelimenin tam anlamıyla ‘fetret devri’ni yaşadı; koca beş yıl boşa harcandı. Halbuki bu mega kentin bir saniye boşa geçirecek zamanı olmamalı.

İstanbul’un başına kâbus gibi çöken Ekrem İmamoğlu, göreve geldiği günden beri, İstanbul’un sorunlarının dışında her işle ilgilendi; kendi partisinin genel başkanını değiştirdi ve oraya emanetçi bir genel başkan getirtti.

Bir gün olsun İstanbul Büyükşehir Başkanlığı makamını benimsemedi, felaket anlarında bile İstanbulluları yüzüstü bıraktı. Millet, karla tipiyle ölümle boğuşurken o, yabancı bir ülkenin sefiriyle Boğaz’da balık sefasındaydı. İstanbul doğal felaketi yaşarken o, Bodrum’da tatildeydi ve lütfedip tatilini kesip, şehre dönmedi, adeta İstanbullulara ‘Ne haliniz varsa görün!’ demek istedi.

İstanbul’a değil yeni bir proje yapmak, AK Parti döneminde başlamış projeleri bile durdurdu; devam eden metro inşaatlarının girişlerini molozlarla doldurdu.

İstanbul’un en hayati konusu olan ve halkı can ve mal güvenliği bakımından direkt ilgilendiren kentsel dönüşüm projelerini ise, ‘Rantsal dönüşüm’ diyerek engelledi.

Ekrem İmamoğlu’na rağmen kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştiren AK Partili ilçe başkanlarını mahkemeye verdi.

İstanbul’a hizmet yerine, İstanbul’a yapılmak istenen hizmetleri engellemek için çırpındı. Ona rağmen AK Partili ilçe belediyeleri Büyükşehirden çok daha fazla kentsel dönüşüm gerçekleştirdi.

Yazının Devamını Oku

Örtülü savaş

8 Ocak 2024
Dün Osmanlı istenmiyordu, bugün de Türkiye istenmiyor.

Varlığına tahammül edemedikleri Osmanlıyı, birlik olup yok ettiler. Belli ki, Osmanlının külleri üzerinde kurulan Türkiye’ye de rahat yüzü göstermeyecekler.

Zira Türkiye Devleti kurulduğu günden beri, düşmanların hedef tahtasındadır. Açıktan, mertçe savaşmayı göze alamadıkları Türkiye ile örtülü savaşı yeğlediler ve bunun için de ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Türkiye’ye karşı olmalarının sebebi, Türklerin tarihidir, tarihteki rolleridir.

Zira bütün dünya çok iyi bilmektedir ki, Türkler haksızlık karşısında susmaz, susamaz; imanlarından aldığı güçle hakkı tutar kaldırır ve haykırırlar. Gücü oranında ya fiili olarak müdahale eder (ve hesabının sorar) ya diliyle kınayıp lanetler ya da kalbiyle buğzeder (nefret eder).

Diğer bir deyişle Türk’ün tarihteki misyonu, Yunus Emre’nin şiirlerinde vurgu yaptığı Molla Kasım rolüdür. ‘Kasım’ taksim eden, adaleti sağlayan, haklının hakkını teslim eden, haksıza haddini bildiren...

Bu durumun da olamazsa olmaz şartı güçlü olmaktır. Zira kuralı güçlü olan koyar ve uygular.
Şu anda dünya üzerindeki güçlüler, emperyalistler olup koydukları kuralları istedikleri gibi eğip bükmekte, isterlerse uymakta istemezlerse uymamaktadırlar. Bu halin tipik örneği de BMGK’nın yapısı ve yetkileridir. Bütün dünya ülkelerinin ‘evet’ dediğine, BMGK üyesi bir tek ülke ‘hayır’ derse, o bir tek ülkenin dediği oluyor.

Bu denli kurt taksiminin önüne geçebilmenin yegâne yolu güçlü olmaktan geçiyor.

Yazının Devamını Oku