Ayşegül Ekinci

Tasarımlarıyla Hollywood’un ilgisini çeken Türk

22 Temmuz 2010
Takı takmayı seviyorum!!. Ufak bir küpe ya da ilginç bir kolye. Kimi zaman değişik ve karma karışık tasarımlar, kimi zaman sadece tek bir obje. Bazen de bir ritüelin değişmeyen parçası gibi her gün aynı ‘ şeyleri’ takıyorum. Takılarım, değişen enerji hallerimin en saf yoldaşları. Coşkuya kapılıp bir dolu şeyi bir arada kullanıp, gün içinde birer birer çıkardığım da olmuyor değil. Yerine göre fazla taktıklarımı azaltıyorum. Bir nevi denge meselesi.

aekinci@hurriyet.com.tr

 

TAKILARIYLA HOLLYWOOD'UN İLGİSİNİ ÇEKTİ

Kadınların, takıyla böyle garip bir ilişkisi var. Yaşına, fiziksel özelliklerine, toplumsal statüsüne, ekonomik durumuna bakmaksızın her kadının mutlaka  bir ‘vazgeçilmez takısı’ vardır. Aslında tarihe şöyle bir göz attığımızda takı takmanın bir çok medeniyetde hem erkek hem de kadın için bir statü göstergesi olduğunu görüyoruz.  

 

Ben takılarımla bu kadar haşır neşir olmuşken, özellikle röpörtaj yaptığım Hollywood ünlüleri de taktığım birbirinden ilginç tasarımları merak ediyor. Sadece kadınlar değil erkekler de. Sex and The City’nin vazgeçilmez yakışıklısı Chris Noth, boynumdaki kolyelerin anlamını çözemese de, ‘ erkeklere de ilginç şeyler tasarlanabilir’ diyor. Sahi, neden olmasın?

 

Yazının Devamını Oku

İngiliz halkı da değişime ‘ evet’ dedi

14 Mayıs 2010

‘Sözde’ demokrasiyi getirme uğruna girişilen Irak Savaşı, ne ABD eski Başkanı George W. Bush’a yaradı ne de İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’e. Binlerce kişinin katledildiği savaş sonrası bozulan politik dengeler, Amerikan ve İngiliz halkının, değişimi şiddetle ‘ istemesiyle’ yapılanmaya başladı. Önce, Amerikan halkı isyan etti. Sonra da İngiliz. İngiltere tam bir haftadır heyecan içinde. Gelecekleri  için sandık başına giden İngilizler, 13 yıllık İşci Partisi iktidarına ‘ son’ verdi.

Sandıktan, hiç bir parti hükümeti kuracak çoğunluğu çıkaramayınca, meclis ‘ askıda’ kaldı. Ve, günler süren sancılı bekleyiş sonrası, İngiltere 2’ci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk koalisyon hükümetini gördü..

Şimdi, İngiltere’de Muhafazakarlar ve LibDem(Liberal Demokratlar) zamanı.

Muhafazakar Parti Lideri ve Başbakan David Cameron ve LDP Lideri Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, şu günlerde dünya politikasının ‘çiçeği burnunda’ çifti. Başbakanlık Konutu 10 Downing Sokağı’nın bahçesinde verdikleri ortak basın toplantısı, bu ‘ ilişkinin’ başarılı olacağı sinyallerini verdi. Ülkeyi, nasıl iyi yöneteceklerini vurgulayan iki politikacı durmadan şakalaştı. Koalisyon Hükümetini’nin izleyeceği yolu açıklarken, İngiliz halkına ‘ çok şey’ vaat ettiklerini farketmediler.

İngiliz basını, Cameron-Clegg işbirliğini desteklerken bir yandan da ti’ye almadan duramadı. İngiltere, işsizliğin en fazla hissedildiği ülkelerden biri.  İstatistikler, 10.7 milyon İngiliz’in işsiz olduğunu gösterirken,  1994 yılından bu yana işsizlik oranının rekor seviyede olduğu anlaşılıyor. Hal böyle olunca, İngiliz basını da halkın sesinden ayar yapıp, çiçeği burnunda Cameron-Clegg ikilisi için ‘ Bize güneş ışığı getirin’ demekten geri kalmıyor.

Seçimler bitti. Bir haftadır süren politik pazarlıklar bitti. İşçi Partisi devri bitti. ‘ Make History- Tarih Yapalım’ sloganıyla, ‘ Modern Sosyal Demokrasi’ ve ‘ Üçüncü Yol’ kavramlarını politikalarının çatısı altına alan, çok sesli bir İngiltere yaratmak isteyen İşci Partisi, yaşadığı seçim hezimetiyle bir kenara çekildi.

- - - -

İngiltere’nin politik tarihinde yeni bir sayfa açıldı. Tüm dünyada esen değişim rüzgarları Britanya Adası’nı da vurdu. David Cameron ve Nick Clegg ikilisine çok iş düşüyor. Bekleyip görmek lazım. Peki, seçimler öncesine şöyle bir uzanırsak ne hatırlayacağız? 2010 İngiltere seçimleri, ülke tarihinin en kritik seçimlerinden biriydi. Sayıları 150’ye yakın milletvekili aday olmayacaklarını açıklarken, geçen yıl patlak veren harcama skandalının ardından pek çok milletvekilinin de siyaset dışı kalması bekleniyordu.

Yazının Devamını Oku

Kraliçenin önünde çok heyecanlandım

26 Mart 2010
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, geçtiğimiz günlerde Buckingham Sarayı’nda moda endüstrisinin ileri gelen isimlerine bir davet verdi. Ünlü modacılar John Galliano ve Vivienne Westwood’un yanı sıra David Bailey, Sophie Dahl, Twiggy, Steven Jones, Erin O’Connor gibi moda dünyasının tanınmış isimleri, 83 yaşındaki “Her Majesty” ile el sıkışmak için saraydaki davete katıldı.
Kraliyet Sarayı’ndaki davette, ıngiliz moda endüstrisine emeği geçen bir isim daha vardı. Türk moda tasarımcısı Bora Aksu... Kraliçenin davet ettiği 15 moda tasarımcısından biri olan Bora Aksu, son yılların “parlayan yıldızı”...
Onun başarısıyla gururlandık.
Saray resepsiyonunda neler olmuş öğrenmek için soluğu Bora’nın Londra’daki stüdyosunda aldım.
   
57 yıldır hükümdarlığını sürdüren güçlü kadın

Bora Aksu’nun Londra’daki stüdyosunu anlatayım biraz.
Her sanatçının yaşam yeri gibi. Ona ait. Onu yansıtıyor. Tavanda asılı çantalar, duvarlardaki çizimler. Cansız mankenlerin üzerindeki harika kumaşlar...
Stüdyo içinde nereye bakacağımı şaşırıyorum. Kendimi fantastik film setlerinden birinde hissediyorum.
Bora ve eşi, inanılmaz mütevazı. Sakin... Huzurlu...
Gelelim saraydaki davete. Bakın, moda tasarımcısı o davet için neler söylüyor:
****
“Kraliçe’nin karşısına çıkmak, sınava çıkmak gibi bir şey. Size neler yapacağınız, ne konuşacağınız önceden verilen brifingde öğretiliyor. Kraliçeye ilk tanışma anında ‘Her Majesty’ (Majesteleri), sonra da ‘Ma’am’ diye hitap ediyorsunuz. Tabii, heyecandan bunları karıştırmanız çok doğal.”
“Kraliçe oldukça ilgili, yüksek enerjili bir kadın. Yaşına göre çok dinç. Ufak tefek. Size kendinizi çok iyi hissettiriyor.
Ve sürekli gülümseyen bir kadın. O günkü kıyafetlerine gelince; gerçekten çok şık. Bir ara döndü, ‘Diğer tasarımcılarla aranız nasıl?’ diye sordu. ‘Büyük bir moda ailesi gibiyiz’ cevabına ise gülerek ‘Evet, oldukça rekabetçi bir aile’ diye karşılık verdi.”
****
Bora Aksu, Kraliçe 2. Elizabeth’in gençlik yıllarındaki giyim tarzından etkilendiğini de itiraf ediyor. Özellikle eski resepsiyonlarında giydiği klasik ve renk paleti doğal tonlardan oluşan kıyafetlerden...

Ve genç moda öğrencilerine tüyolar

Bora Aksu, genç nesil moda tasarımcıları ve moda öğrencileri için bir şeyler yapmak telaşında.
“Sadece sizin iyi olmanız yeterli değil, arkanızdan gelenleri de yetiştirmelisiniz” diyor.
Ve kısıtlı zamanlarda da olsa, onu artık Türkiye’de bulmak mümkün.
Moda okuyan öğrencilere eğitim veriyor.
Genç tasarımcılar; eğer Bora Aksu’nun workshop’larına katılmak istiyorsanız, ıstanbul Moda Akademisi ve ızmir Ekonomi, ıngiltere’nin parlayan yıldızının eğitim verdiği mekanlar.
Yazının Devamını Oku

Yüzyıllık masal sinemalarda

24 Mart 2010
Viktorya dönemi aristokratik Londra’sında yaşayan genç kız, çok sevdiği babasının ölümünün ardından, aile fertleri tarafından evlendirilecektir.

Genç kız, başkalarının beklentileri ile kendi hayalleri arasında nasıl denge kuracağını öğrenme yolundadır.

Kendisinden habersiz düzenlenen nişan partisinde tam da nişan anında, bahçedeki ufacık tavşan deliğinden kaçar.

Kaçtığı yer, görkemli mi görkemli bambaşka bir dünyadır.

Yerin onlarca kat altındaki bu dünyada palavracı fare, Çılgın şapkacı, sırıtkan Chesire kedisi, Absolem adlı bir tırtıl, bir de biri iyi diğeri kötü iki kraliçe vardır.

Yazının Devamını Oku

Michael Jackson'ı anlattılar

30 Ekim 2009
Michael Jackson’un koreografı Travis Payne Michael Jackson'a dair anılarını paylaştı; "Michael Türkiye'yi anlata anlata bitiremedi."

MICHAEL JACKSON'IN EN YAKIN DOSTU KENNY ORTEGA ANLATTI

Madonna, Michael Jackson, Sting, Janet Jackson, Faith Hill, Britney Spears gibi megastarlarla dans eden usta dansçı ve koreograf Travis Payne, MJ’ye çok şey borçlu. Çocuk denecek yaşlardan itibaren MJ ile dans eden Travis Payne, yine son günlerinde MJ’nin yanındaydı.

‘This Is It’ konser şovlarının koreograflarından biri olan Travis, son günlerinde hem MJ ile saatlerce prova yapmış hem de Londra konserleri için fikir üretmiş.

MJ’nin ani ölümüne hala inanmakta zorluk çeken koreograf, MJ ile birlikte Türkiye’ye de gelmiş. MJ için, ‘O her şeyden önce barış adamıydı’ diyen Travis Payne, sanatçının arkasından ilk defa konuşabiliyor.

- Siz, son günlerinde MJ ile saatlerce dans ettiniz, prova yaptınız, çalıştınız, yediniz içtiniz. Bu söylenilenler doğru mu? Provalar sırasında nasıl bir MJ vardı?

- Travis Payne: Michael, provalarda inanılmazdı. Çok iyiydi. Gerçekten etrafındaki herkesi, her şeyi görüyordu. En ince detayına kadar ve sahnelere dönüş şovları muhteşem olsun istiyordu.

Şu zayıflık meselesi çok şaçma! Biz dansçılar, zaten dans edebilmek için belli bir kiloda olmak zorundayız. Michael, o dansları yapabilmek için hep aynı kiloyu koruyordu. Görüntüsü bana tabii ki normal geliyordu. Benim de 20 yıl önceki halime bakın, bir de şimdikine. Kimse aynı kalamaz ki ama, konu Michael olunca hikayelerin sonu gelmiyor.

Yazının Devamını Oku

Son görüntüleri hayatının başyapıtı oldu

29 Ekim 2009
Michael Jackson’un en yakın arkadaşları, çok konuşulan “o son anları” anlattılar. Kenny Ortega ve Travis Payne'den Jackson'a dair açıklamalar...

Dünyaya mal olan pop ikonunun, tartışılan son günleri ve yoğun konser hazırlıklar. Son günlerinde yorgun ve zayıf düştüğü söylenen Michael Jackson veda konserlerinin provalarında bedenine çok mu yüklenmişti? Zayıf kalmak için yemek yemiyor muydu? Yakın arkadaşları, koreograflar ve dansçılar ne düşünüyor?  Ani ölümüyle dünyayı şoke eden Michael Jackson, sanıldığı gibi organizatörlerin oyununa mı geldi?

Çok sevdiği hayranlarına Londra’da veda etmeye hazırlanan, tam 50 konser için kolları sıvayan 50 yaşındaki efsane bitmediğini mi kanıtlamak istiyordu?

Basının birbiriyle çelişen haberleri, Michael Jackson’la ilgili sayısız şehir efsaneleri…

Ünlü sanatçının son günlerine tanık olan yakın arkadaşları, ‘ This Is It’ filminin yönetmeni Kenny Ortega ve MJ’le yıllarca birlikte dans eden koreograf Travis Payne, Londra’da özel bir söyleşi için bir araya geldikleri Ayşegül Ekinci’ye, “MJ’nin son günlerini” anlattılar.

29 Ekim’de tüm dünyada aynı anda gösterime girecek, “This Is It” filminin nasıl meydana geldiğini anlatan MJ’nin can yoldaşı, unutulmaz Michael Jackson Anma Töreni’ni hazırlayan Kenny Ortega’dan, duygu dolu itiraflar…

Vizyon ömrü sadece 2 hafta olacak ‘This Is It’ filmini hazırlayan ve yöneten Ortega ve Payne, Türkiye’deki MJ hayranlarına ne mesaj verdi?

Filmde,  MJ’nin ölmeden önce hazırlandığı, ‘This Is It-İşte Budur’ konserlerinin provalarından yüzlerce saatlik çalışmalar ve sıra dışı kamera arkası görüntüleri var. Filmin yönetmeni, MJ’nın 20 yıllık yakın arkadaşı ünlü yönetmen Kenny Ortega. Şov dünyasının bol ödüllü koreografı, aynı zamanda ‘This is it’ konserlerinde, MJ’nin direktörü ve kreatif partneri olarak görev almıştı. MJ’i en yakın tanıyanlardan biri olan ünlü yönetmen, sanatçının  ‘Dangerous’ ve ‘History’ konser turlarının da direktörü olarak çalıştı.

Ortega’nın, Sony Pictures ve Sony Music Entertainment işbirliği ile yaptığı filmde, Jackson ile yıllarca dans eden, yine ünlü bir koreograf Travis Payne görev aldı. Payne, Jackson hayranlarına en etkileyici hediyeyi verebilmek için, Kenny Ortega ile  elele verip, ‘This is it’ filmini yaptı.

Yazının Devamını Oku

Güneş Kralı’nı ‘gay’lik değil yalan söylemek yaktı!!!

16 Mayıs 2007
Paula Browne ismi bir çok insan için bir şey ifade etmeyebilir...

Ama oğlu için dünyanın en önemli kişisiydi.Yoğun gündelik yaşamından sonra evde kendisini bekleyen, her zaman ve her koşulda yanında olan, ona hayatta başarılı olması için çok çalışması gerektiğini öğütleyen..Hedefini belirleyip oğlunu da bu hedefe yönlendiren akıllı bir kadın. Paula Browne, ‘Auschwitz’ Yahudi toplama kampından kılpayı kurtulduğu zaman, 1948 yılında doğan oğlu John’un hayatta çok başarılı olması gerektiğini kafasına koymuştu. İngiliz Ordusu’ndan emekli olan kocası Edmund, BP’de çalışmaya başlayınca, hedef belirlendi..John için hedef British Petrolium yani BP olacaktı.

Bir çok insana önemsiz gelen bu kadın, petrol dünyasının en etkili isimlerinden biri olan ‘Güneş Kralı’ Lord Browne’nin annesiydi...

John annesinin izinde yürüdü. Ya da kendisine belirlenen hedefe odaklandı. Başarılı olmak onun için denge ve istikrar demekti. Cambridge Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Amerika’ya yüksek lisans için giden John Browne, 1966 yılında BP’ye stajyer mühendis olarak girdi ve tam 41 yıl aynı firmaya hizmet etti.Tıpkı hedeflendiği gibi... İstikrar ve günden güne artan başarıyla...

Dünya basını bu ufak tefek işadamıyla tanıştıktan sonra onu takip eder oldu. 1995 yılında BP’nin CEO’su olduktan sonra, başarıdan başarıya koştu.

Şirketin başına geçtikten hemen sonra dünyanın iki büyük petrol devi BP ve Mobil operasyonlarını birleştirdi. 1998 yılında da yeni bir ‘evlilik’ gerçekleşti.

BP, bir başka ünlü petrol firması Amoco ile birleşti. Ve BP, bir çok insana hala birşey ifade etmeyen Paula Browne’nin keskin zekalı oğlu John Browne yönetiminde 21’ci yüzyılın zorlu koşullarına hazır halde, ilerleme kaydediyordu.

Dünya basının ekonomi köşelerinde hep BP haberleri vardı..Ve ufak dev adam nam-ı diğer ‘Güneş Kralı’.

Yanında kadın hiç olmadı...Kolu boş kaldı...Fotoğraflarda yalnızdı...

Yazının Devamını Oku