Gitme dur ne olursun!

Yarım kalan aşklar, sebepsiz giden sevgililer neden unutulmazlar? 14 Şubat için öneriler 8’inci sayfada, kırık kalplerin en büyük derdi ‘Zeigarnik etkisi’nin nedenleri ve çözümü ise uzman psikolog Cevher Sönmez’in rehberliğinde burada...

Haberin Devamı

Hikâyesinden başlayalım... Rus psikolog Bluma Zeigarnik ve arkadaşları yemeğe giderler. Garson siparişleri kâğıda değil, aklına yazar. Durum grubun ilgisini çeker. Garsona işin püf noktasını sorarlar. Garson da siparişleri aklına yazdığını, masaya götürdükten sonra aklından sildiğini söyler. Zeigarnik’in kafasında bir ampul yanar. Henüz tamamlanmamış işlerin bellekte farklı bir konumu olup olmadığını, bitmiş işlerden daha iyi hatırlanıp hatırlanmadığını merak eder. Hocasıyla deneyler, çalışmalar yaparlar. Ortaya çıkan sonuç; bitirilmemiş işlerin zihni meşgul etmeye devam ettiği, zihnin bilinçdışı çalışan kısmının bilinç dahilinde çalışan kısmına, yarım kalan işin bitirilmesi konusunda baskı yaptığı olur. ‘Zeigarnik etkisi’ adını böyle alır.
Gitme dur ne olursun

- Bir yanda yarım kalan aşkların dayanılmaz çekiciliği, bir yanda ‘evlilik aşkı öldürüyor’ inanışı... “Nasıl olacak bu iş” diye soruyorum uzman psikoloğumuza. Nedensiz, zamansız ayrılıkları benliğimize, duygularımıza, hislerimize, emeklerimize bir saldırı gibi algılarmışız. Zihin de yarım kalan aşkları, ilişkileri ısıtıp ısıtıp önümüze koyarmış. Evliliğe gelince... Evlilik tabii ki bir sonuca varma haliymiş. Yolun sonunu yeni bir yolculuğa dönüştürmek bize kalıyormuş. Sevmek, saymak, değer vermek, sorumluluk almak, ilgi göstermek bu yeni yolculuğun kilometre taşlarıymış.
- Artık sadece aşklar, sevgiler değil hayatımızdaki çoğu şey yarım kalmışlık üzerine. Duygularımız, değerlerimiz, sosyal ilişkilerimiz, sorumluluklarımız... Huzursuzluğumuz, tedirginliğimiz, eksik uykularımız hep bu yüzden mi? “Hayatınızı bir puzzle gibi düşünün” diyor Cevher Sönmez. Yani duygularımız, düşüncelerimiz, hislerimiz, sosyal ilişkilerimiz, sorumluluklarımız, hepsi ve daha fazlası bu puzzle’ın parçası. Bu parçalardan biri bile eksik, yarım kaldığında hayatımız sırıtmaya başlarmış. Uykularımız bölünür; huzursuzluğumuz, tedirginliğimiz tavan yaparmış.
- Yarım kalan ne varsa hepsinin yol arkadaşı mutsuzluk, çaresizlik, kendini kötü hissetme... Hepsinin ilacı ‘zaman sadece, birazcık zaman’ mı? Zaman tabii ki tüm bunlara şifaymış. Ama esas çözüm, yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlamda saklıymış. Yarım kalan duygular kendimizi iyi hissetmek için gösterdiğimiz çabayla şifalanırmış.

Yazarın Tüm Yazıları