Yaşananlar

Haberin Devamı

BÜYÜK İDDİA

Dr. Kubilay Döşeyen, geçtiği e-mail'de, ‘‘Aman diyor, Antalya Tabip Odası'nı yıpratmayalım’’...

Döşeyen, bu kuruma üç yıl başkanlık yapmış biri... Hassasiyetini bu yüzden çok iyi anlıyorum. Ama, benim öyle bir niyetimin olmadığı açık. Bir de, doktor ve sağlık kuruluşlarının medyada yer almasını yasaklayan bir yasanın olmadığından söz ediyor e-mail'de... Anladığım kadarıyla, benim yazıma gösterilen tüm feryat figanın, tüm korkunun altında yatan ana gerçek; doktorların birbirlerini karalamasını önlemek. Bir diğeri de, bazı doktorların açığa vurmadıkları kıskançlık...

BENİ KINIYORLAR

Kıskançlığın ilacı ve çaresi yok... Fakat, asıl mesele, karşılıklı karalamayı önlemekse, endişelerinde haklılar. Ancaaak, yine de, bunu anlatmanın yolu, ‘‘Kamuoyuna’’ başlıklı bir açıklama yapıp, beni kınamaktan geçmez.

Eski başkan, karşılıklı yazıların yarattığı gerilimin düşürülmesini istiyor. Fakat, işin boyutları Antalya'yı aşmaya başladı. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu, bendenize uzunca bir açıklama gönderdi. Her satırı tırmalayıcı cümleler içeren bu açıklamanın sonunda, ‘‘Sizi kızdırmadığımızı umarız!’’ denmesi ise alaycı bir yaklaşımdan öte başka bir şey değil...

RAHATSIZ EDİCİ CÜMLELER

‘‘Sizi sükunete davet ediyoruz. Sakin olunuz’’ gibi basitlik içeren cümleleri, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu'na inanın yakıştıramadım.

Hem İstanbul, hem Antalya'daki odalar olarak, gazete arşivlerini lütfen tarayın. Benim, Antalya'daki beş doktor için yazdıklarım, onların yanında sütten çıkmış ak kaşık gibi kalır.

Ben, buradan açık ve net olarak şunu söylüyorum. Tabip odaları elele verip bu meseleyi bir platforma taşısınlar. Yani, konuyu tartışmaya açsınlar. Veya, ciddi bir araştırma şirketini devreye sokup bir anket yaptırsınlar. Eğer, ankette, ‘‘Bir sağlık merkezinin açılacağı haberini gazeteler vermemeli. Doktorların muayenehanelerini kapatıp son derece çağdaş bir bina, gelişmiş teknoloji için güçbirliği yapmaları sakıncalı’’ sonucu çıksın, ben bu mesleği bırakacağım.

Peki, ya sizler...

Şırıl şırıl

Ali Neyzi, sanatı, sanatçıları eleştirir... Çünkü, işi o... Yani, eleştirmen... Bir toplantıda DSİ'de görevli Galip Büyükyıldırım'ı dinlemiş. Onun için, ‘‘Bilge’’ biri diyor. Bir eleştirmen, bunu diyorsa, demek ki, Büyükyıldırım, gerçekten bilge biri...

Neyzi, bu toplantıdan sonra, kafasında çakan şimşekleri bana aktardı. Bakın, Antalya için neler öneriyor;

SU KAYNAKLARI

‘‘Antalya doğanın sağladığı su kaynakları ile ünlü bir kent. Bir de çevrenize dönüp bakın. Her yer çimento ve beton. Bırakın suyu sevmeyi, ağaç dikmekten bile kaçınan bir toplum olmuşuz. Eski kentin içinden geçen kanaletleri pislik yuvası sayan akılsızlar, yaz sıcağında her yerde akan suların getireceği serinlik yerine klimalarına sığınmayı yeğliyorlar. Ne olur, şu Tanrı'nın verdiği suyun değerini anlasak. Ne olur, belediyeler sivrisinek ile mücadele konusunda olduğu gibi su konusunda da biraraya gelseler. Çevremizde bu kadar bol su bulunurken, bir gayret edilse de Antalya kenti bol havuzlu, çağlayanlı, şırıl şırıl bir kente dönüştürülse.

Yaşlılar anlatırlar, bir yabancı gelmiş ve boşa akan suları görünce sormuş; Bu sular böyle akar, sizler de sadece bakar mısınız?’’

Maalesef öyle...

Sular akar, biz de bakarız...

Aksu'nun, önce Düden'e, Lara'dan da şelale oluşturarak denize dökülen sularını şehir içinden geçirmek çok mu zor?..

MIŞIL MIŞIL UYKU

Kurak Ankara'nın bile, Bakanlıklar'dan Kızılay'a, Sıhhiye'den Gençlik Parkı'na kadar uzanan cadde boyu şırıl, şırıl...

Ya bizde?..

Yöneticiler mışıl mışıl uyurken, şırıl şırıl bir Antalya bence hayal...

Hizmete kurşun

Yazık, yazık, yazık...

Canını dişine takıp çalışmanın, özel hayattan özverinin, uykusuz gecelerin, hizmetin karşılığı bu mu olmalıydı?..

Üç kurşunla vurulan Yalvaç Belediye Başkanı Tekin Bayram'dan söz ediyorum. Yalvaç'ın yetim başkanından...

HAFTANIN SOHBETİ

Belki bir ay bile olmamıştır. Yalvaç'a gidip kendisiyle Haftanın Sohbeti'ni yapmıştım. Tam beş saat dolaştırdı Yalvaç'ı... Ben yorgunluktan bittim tükendim, onu ise kilolarına rağmen, bir beş saat daha dolaşacak güçte gördüm.

CAN GÜVENLİĞİ

Sohbette, konu dönüp dolaşıp can güvenliğine gelmişti. Bundan önceki seçimde, bir suikast girişimi başarısız kalmış, bana onu anlattı. Telefonla, mektupla gelen ölüm tehditlerine rağmen ne koruması vardı, ne silah taşıyordu... Arabasını bile kendi kullandı Yalvaç'ı dolaştığımız gün...

Ve, korktuğum pazar günü başıma geldi.

Yazık oldu başkana...

DUVAR YAZISI

‘‘İyimserler

uçağı

bulmuştur,

kötümserler

paraşütü’’

ANONİM

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları