Poligon

Reşit ÇAĞLAYANGİL
Haberin Devamı

Kısa bir öykü...

YAŞAMIN İÇİNDEN

ONU bir gece Konak'ta 8 katlı işhanının çatısına çıkınca tanımıştık. Polisin, intihardan vazgeçirdiği Serkan, anlattığı yaşam öyküsünde; babasını tanımadığını yetiştirme yurdunda kaldığını, 18 yaşına gelince de kapı dışarı edildiğini, İzmir'de yaşayan annesini bulduğunu fakat başkasıyla evlenip yeni yaşam kurduğu için kendisini kabul etmediğini söyledi.

SERKAN, devletin kendisine sahip çıkmasını, istiyordu. Uyuşturucu bağımlısı olmuştu. Hemen her gece bir çatıdaydı. Polis telsizlerinden artık ‘‘Çatıdaki malum kişi’’ diye anılıyor, basın mensupları olay yerine bile gitmiyordu. Bir kitapçının yanında çalıştı, fakat uyum sağlayamadı. Uyuşturucu tedavisi görmek istiyor, ama başarılı olamıyordu.

YİNE bir gece polis telsizinden Serkan'ın Karşıyaka'da bir çatıda olduğu anonsu geçti. Aşırı alkol ve uyuşturucu almıştı. Serkan'ı tanıyan polisler ‘‘Hadi, gel yanımıza’’ diye seslendi. Serkan birden boşluğa yuvarlandı. Beton zeminde hareketsiz kaldı.

SERKAN, belki oynadığı ölüm oyunundan sıkılmış ve çareyi atlamakta bulmuştu. Belki de yine ölümün ucunda dans edecek, sonunda vazgeçecekti fakat aldığı uyuşturucuyla dengesini kaybedip düşmüştü. Ortada acı bir gerçek vardı. Toplum olarak bir genci daha koruyamayıp bir fidanı kurutmuştuk.

Baro’dan etkin katılım

BARO’nun yeni başkanı Noyan Özkan İzmir'le ilgili her sorunda vatandaşın çıkarlarından yana tavır koymasıyla tanınır. Özkan'la birlikte Baro'nun etkinliğinin daha da artacağı yargı çevrelerinde konuşuluyor.

BAŞKAN Özkan da satır aralarında buna dair ipuçları veriyor. Özkan'ın görüşleri şöyle: ‘‘Kentte hukuk üstünlüğünün gerçekleştirilmesi ve mesleğimizin onurunun korunması için Baro, bir baskı unsuru olarak etkin icraatta bulunacak. Öncelikle, avukatlara ekonomik yönden katkıda bulunacak ve TBBM gündeminde bekleyen Avukatlık Yasa Tasarısı'nın bir an önce çıkması için her türlü girişimi yapacak. Yeni Adalet Sarayı'nın tamamlanması için gereken 22 trilyon liralık ödeneğin sağlanması için girişimde bulunacağız. İzmir kentinin emniyet ve jandarma birimlerinde olası insan hakları ihlallerine İzmir Barosu müdahale edecektir. Çünkü artık işkence ve kötü muamele tarih çöplüğüne gömülmelidir.’’

Panelin ardından

GEÇTİĞİMİZ Çarşamba günü, Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma Birliği Derneği'nce ‘‘Uyuşturucu ile Mücadele’’ paneli düzenlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen panelde Rektör Prof. Dr. Emin Alıcı konuşmasında uyuşturucuyu soykırıma benzetti.

Konuşmacılar da uyuşturucu tehlikesine dikkat çekti, mücadele yöntemlerini anlattı. İzmir'de alkol ve esrar kullanımının diğer illere oranla daha yüksek olduğu vurgulandı. Panelin en sevindirici yanı öğrencilerin katılımının yüksek olmasıydı. Tartışma kısmında da öğrencileri uyuşturucuyla ilgili sorularını yönelttiler. Soruların en ilginci ve en düşündürücüsü de bir kız öğrenciden geldi. Öğrenci, ‘‘Ben sigara içmiyorum. Ama yasaklı yerlerde dahi sigaralarını çekinmeden içebiliyorlar, bizleri dumanaltı bırakıyorlar. Yasak dinlemeyenlere ne yapabiliriz. ’’ diye sorarken, sigara yasağı kanununun işlevsizliğini gözler önüne seriyordu.

Trafik kurnazları

KANUNSUZLUĞU kural sayan trafik canavarları birbirinden ilginç yöntemlerle cezalardan kurtulmaya çalışıyor. İşte İzmir Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri Torbalı'da yaptıkları denetlemelerde bir trafik canavarını daha suçüstü yakaladı. Radar kontrolünde 100 kilometre hızla gittiği tespit edilen kamyonu durduran polis şoför Haydar Coşan'dan takograf bilgilerini istedi. Çizelge incelemesinde 100 kilometre hızla gidilmesine rağmen, 70 kilometre olarak takografa kayıt geçtiği tespit edildi. Bunun üzerine cihazda inceleme yapıldı ve takografın kilometre kayıt kablosuna kontrol düğmesi eklendiği tespit edildi. Şoför bu kontrol düğmesiyle akım kestiğinde takograf cihazı 70 kilometre hızı sabit olarak rapora yazıyordu. ‘‘Sahtekarlık ve görevlileri yanıltma suçundan’’ Mahkemeye sevkedilen 46 yaşındaki şoför Haydar Coşan'a 525 milyon lira para cezası verilerek serbest bırakıldı.

TEBESSÜM

Katil elimizde maktül kayıp

DEDEKTİF Haydar ve ekibi, merkezin anonsuyla semt karakoluna gider. Burada elinde kanlı bıçak bir kişi, Almanya'dan izinli geldiğini ve karısını namus meselesinden bıçaklayıp öldürdüğünü, teslim olmak istediğini söyler.

KATİL, yıllardır gurbette yaşadığı için bölgeyi fazla bilmediğini, karısını zeytin ve incir ağaçlarının bulunduğu bahçede öldürdüğünü belirtir. Katili olay yerini göstermesi için yanına alan Dedektif Haydar, bahçe bahçe dolaşmaya başlar.

ARADAN saatler geçmesine rağmen, katil olay yerini bir türlü gösteremez. Dedektif Haydar, sonuç için kendisini sıkıştıran amirlerine, katilin bölgeyi bilmediği için yeri gösteremediğini söyler ve takviye ekip ister. Bunun üzerine bölgeye takviye çevik kuvvet ekibi gönderilir.

POLİSLER belirli aralıklarla bölgeyi kordona alıp, araştırma yapar ve olay yerini bulur. Fakat bir sorun vardır. Yerde kan izleri olmasına rağmen gurbetçinin öldürdüğünü söylediği karısının cesedi ortada yoktur. İyice bunalan Dedektif Haydar, telsizin mandalına basıp kendisinden cevap bekleyen amirlerine, ‘‘Efendim katil elde fakat maktül (Ceset) kayıp’’ diye anons etmek zorunda kalır. Yerde kan izleri olmazsa bizim Haydar, adamın yalan söylediğini, kendileriyle kafa bulduğunu düşünecektir.

DERKEN, bölgeye yakın bir hastaneye bir çiftçinin at arabasıyla ağır yaralı bir kadın getirildiği ve ameliyata alındığı bilgisi gelir. Hastaneye giden dedektif, araştırmasında iki yerinden bıçaklanan kadının çiftçi tarafından bulunup, çevrede başka kimse olmadığı için hastaneye kaldırıldığını öğrenir.

Yazarın Tüm Yazıları