Koşamadık

LİTVANYA ile yollarımız son üç büyük turnuvanın hep başlangıcında kesişti. Japonya’da iki kez devirdiğimiz Litvanya’yı burada da yenip, Avrupa Şampiyonası’na iyi başlamayı umuyorduk. Ama evimizdeki hesap Mallorca çarşısına uymadı.

Bize karşı çok iyi motive olmuş Litvanya karşısında ön plana çıkan belirgin eksikliklerimiz bize pahalı bir fatura getirdi. En önemli eksiğimiz çok hızlı bir takım olan rakip karşısında iyi geriye koşamamaktı. Özellikle dış adamlarımız rakiplerine çabuk geçildikten sonra, uzunlar da çember altını karartamayınca bu bölgeden yediğimiz sayılarla yenilgiye adeta davetiye çıkardık. Litvanya’yı yenebilmemiz için öncelikle iyi müdafaa yapmamız lazımdı. Ama, yediğimiz 86 sayı bu savunmayı yapamadığımızın en açık göstergesi. Ribaundlarda 42’ye 31’lik yenilgimiz maçı yitirmemizin bir başka göstergesiydi. Litvanya takımı boyalı alandan tam 40 sayı üretirken, biz onun yarısında kaldık. Ki, onların bir çoğunu da maçın bittiği bölümlerde attık. Bir de bunların üzerine33 faul atışının 12’sini kaçırdık.

Takım ruhu yoktu

Hızlı oynayamadık. Çember altını iyi kullanamadık, savunmayı yapamadık. En önemlisi birbirimizle yardımlaşmayı unutup, Japonya’daki takım ruhundan uzaklaştık. Hal böyle olunca da gerçek bir basketbol ekolünden gelen Litvanya’ya yenilmemiz kaçınılmaz oldu.

Oyun kurucularımızın aksadığını biliyorduk. Ama bu kadarını da beklememiştik. Kritik anlarda onlardan gelen hatalar, yapılan erken atışlar ve alınamayan ribaundlar sonucu yenilen fast break’ler ilk günden moralimizi bozdu. Dün sahada İbrahim ve Hidayet dışında ayakta kalan kimseyi göremedik. Özellikle Mehmet’in maç sonrasında saha ortasında toplanan arkadaşlarını bırakıp, soyunma odasına gidişini de yadırgadık.

Daha turnuva bitmedi. Dün izlediğimiz Almanya ve Çek Cumhuriyeti bizden iyi takımlar değiller. Yeter ki biz, bir takım olduğumuzu hatırlayalım ve yüreğimizi sahaya koyup mücadele edelim.
Yazarın Tüm Yazıları