İzmir’in romanı

Güncelleme Tarihi:

İzmir’in romanı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2022 10:24

Barış İnce, yeni romanı ‘Köksüzler’de tek kurtuluşunu define bulmaya bağlamış yoksul insanların hayatından birkaç günlük bir kesit sunuyor. Arka planda ise tarihi, coğrafyası ve insanlarıyla İzmir’in hikâyesi var. Roman kişilerinin kaderleri ile İzmir, onların hafızalarıyla tarihin sakladıkları arasında çarpıcı bağlar kuruyor yazar.

Haberin Devamı

Barış İnce, 1982 yılında İzmir’de doğdu. İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden mezun oldu YTÜ Siyaset Bilimi’nde yüksek lisans yaptı. Yaklaşık 11 yıl gazetecilik yaptıktan sonra 2017’de ilk romanı ‘Çelişki’yi (Can) yayımladı. İkinci romanı ‘Sarsıntı’yla (Can, 2019) Melih Cevdet Anday Roman Ödülü’nü kazandı. Çocuk ve gençlere yönelik ‘Kıyıdaki Çocuklar’ adlı bir romanı bulunan İnce’nin ‘Kabuğu Kırmak’ adlı bir de belgesel filmi var. Halen İzmir’de yaşıyor ve Edebiyat Atölyesi dergisinin yayın yönetmenliğini sürdürüyor.

DEFİNE PEŞİNDE
Köksüzler’, eski evlerinin satışı için Hamburg’dan İzmir’e gelen Nihan’ın uğradığı şaşkınlıkla başlıyor. Kentsel dönüşüme uğramış Bayramyeri taraflarındaki evini bulamamıştır. Bilgi edinmek umuduyla sahibini hayal meyal hatırladığı bir dükkâna girer. İşte tam o anda: “İçeriye 2 kar maskeli adam girdi. Nihan korkuyla yana çekildi. Bir tanesi masanın arkasına geçti, adamın kafasını arkadan tutup masaya vurdu, diğeri boynunu sıktı, ağzından dilini çıkarmaya çalıştı, elinde bıçak vardı. Nihan çığlık atıyordu ama duyan yoktu. Nihan, koştu, koştu... Valizi içeride unuttu...”
Maskeli adamların kimliği, bir sonraki bölümde aydınlanıyor; onlar Kadifekale’de oturan Mardinli bir ailenin çocukları; Vedat ve Hakan. İşin içinde abileri Sinan da var. Aile midye işiyle uğraşıyor. Gündelik geçimlerini zar zor karşılamaktan ve evin her yanına sinen midye kokusundan bıkan delikanlılar ise kurtuluşu başka yerlerde arıyorlar. Hayalleri İzmir’in altında yattığına inanılan gömülerden birini bulmak.
Dükkândan aldıkları valizi teslim etmeye karar verdiklerinde Nihan’la tanışacaklar. Nihan, kendi kültüründen çok uzak olan bu gençleri önce garipseyecek. Ancak özellikle -‘hayat kavgasında şiddeti, hırsı, neşeyi bir arada yaşayan’- Sinan’ı ilginç bulacak. Onlarla biraz takılmanın dönüş bileti cebinde olan bir kadının hayatının geri kalanına, orta sınıf konforuna ne zararı olabilir düşüncesiyle günlerini biraz renklendirmeye karar verecek.
İlerleyen sayfalarda eski arkadaşlarıyla yapılan kısa buluşmalar eşliğinde Nihan’ın hayat hikâyesi biraz daha şekilleniyor. Ama onun kim olduğunun hikâyede fazla bir ehemmiyeti yok. Bu romanın ana karakterlerlerinden biri ama roman kahramanı değil. ‘Köksüzler’in asıl kahramanı -tarihi, coğrafyası, insanlarıyla- İzmir şehri: “İzmir... Yoğuran, kendine benzeten İzmir... Bin yıllık kaypak bir tarihin içinde suyla, denizle, ateşle, alın teriyle... Kanla, tuzla, yakamozla... Alevle, zelzeleyle, ihanetle... Her şeye rağmen içine alan ve yeniden doğuran İzmir...”
Hikâye boyunca roman kişilerinin kaderleri ile İzmir kenti arasında, onların hafızalarıyla tarihin sakladıkları arasında çarpıcı bağlar kuruyor Barış İnce. Ve sona gelindiğinde her şey bir kıyamet sahnesinde bütünleşiyor:
“Aşağıdan vuran her kazma darbesi sokakta bir yarık oluşturdu. (...) Bir evin çatısı gün yüzüne çıkıyordu. Nihan’ın gözlerindeki bulanıklık silindi; her kazma darbesiyle, her kürek sesiyle belleğinden bir görüntü yerin üstüne çıktı. Cumbalı balkonu, teneke saksıda çiçekleri, tahta merdivenleriyle ev tüm heybetiyle bir servi ağacı gibi uzayıp yolun üzerine çıkarken, Nihan her katta geçmişini gördü. (...) Gömüp de gittiği ne varsa gün yüzüne çıktı.”

‘UMUT’TAN ‘KÖKSÜZLER’E...
Define arayan umutsuz insanlara dair bir hikâye okumak Yılmaz Güney’in ‘Umut’unu -ve İtalyan Yeni Gerçekçi Sineması’nı- hatırlattı bana. Sadece definecilik paydasıyla değil, Yılmaz Güney’in senaryosuna, anlatım tekniklerine ve oyunculuğuna kadar yayılan arayışı ile de örtüşüyor Barış İnce’nin ‘Köksüzler’i.
Türk sinemasının ilk gerçekçi filmi olan ‘Umut’ta, aklı bulacağı defineye takılı Cabbar’ın, hiçbir albenisi olmayan, yoksul, cahil, sıradan bir adamın trajedisini izleriz. ‘Köksüzler’in roman kişileri de çekicilikten yoksun. Sinan, Hakan, Vedat ve Nihan hepsi de tutunamamış, hayal kırıklığına uğramış karakterler. Onları gündeli hayatın akışı içinde bir yerlere tutunmaya çalışırken izliyoruz. Siyaset bir tutunma noktası değil onlar için. Barış İnce, roman kişilerinin siyasetle ilişkisinin olmadığını birkaç yerde -sanıyorum bilhassa- belirtmiş. Diğer romanlarının aksine, ‘Köksüzler’de siyasetle ilişkili sözler sarf edilmiyor. Soyut fikirlerden ziyade duygular öne çıkarılmış. Bu geri çekilme sizi yanıltmasın; umutsuz insanların gündelik hayatlarına dair her anlatı siyasetin tam da merkezine gönderecektir arif olanları. ‘Köksüzler’ siyaset hakkında söz söylemiyor, siyaset anlattığı insanların hayatlarıyla, kentin bugüne dek sürüp gelen tarihiyle hikâyenin zaten içinde. Başta İzmir şehri olmak üzere bütün kişi ve karakterlerin hayatının toplumsal düzenin değişmesiyle bozulduğunu gösteren ilmiklerle kurgulanmış ‘Köksüzler’.
Birkaç güne sığan hikâyenin alışılageldik bir dramatik kurgusu yok. TV dizilerinin aksine ne yakışıklı erkeler ve güzel kadınlar, ne tutkulu aşklar, ne ihanetler, ne intikam peşinde koşan insanlar, ne de büyük tesadüfler bulacaksınız ‘Köksüzler’de. Roman kahramanlarının başından geçenlerin, o anda şehrin bir başka yerindeki insanların başından geçenlerden hiç de farklı olmadığını fark edeceksiniz. Gündelik hayatın doğallığını yakalamaya çalışan, söz konusu doğallığı doğaçlamayı andıran sade diyaloglarla destekleyen bir anlatım kurmuş İnce. “Gözyaşı ile kahkahanın, kızgınlıkla sevincin, hevesle sıkılganlığın arasındaki mesafenin giderek kısaldığı günlerde, kurulan cümleler de kısa.” Buna karşılık anlatıcının sesi devreye girdiğinde abartısız ama hedefini bulan, etkileyici ifadelerle karşılaşıyoruz.
Tıpkı ‘Yeni Sinemacılar’ gibi Barış İnce de merceğini sokağa çevirmiş. Belgesel filmleri andırır bir tarzla, sanki sırtında bir kamera varmış gibi İzmir sokaklarında dolaşıyor. Kadifekale’nin izbe sokaklarından tutun da Karşıyaka’nın modern AVM’lerine kadar kentin dört bir yanını sergileyen panoramik bir İzmir manzarasında altı en çok çizilenler görülmeyenler:
“Şimdilerde Basmane’nin dar sokaklarında yer alan ve Yahudihane de denen bu kortejolardan ayakta kalanlarda yoksul birkaç Yahudi ve Roman aile, tinerciler, şarapçılar ve tabii sığınmacılar vardı. (...) Avlunun ortasına bir sandalye atıp oturan ak saçlı Yahudi, Suriyelilere çat pat nasihat vermeye çalışıyordu. (...) Zengin olsun yoksul olsun, gidenin yeri başka bir gelenle doluyordu.”
‘Köksüzler’ romanında İzmir özelinden hareketle memleketten insan manzaraları sergileyen Barış İnce’nin yakaladığı övgüye değer anlatım, yazarlığının yeni bir evresine girdiğini müjdeliyor.

KÖKSÜZLER

İzmir’in romanı

Barış İnce
İnkılâp Kitabevi, 2022
124 sayfa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!