Keşke Telekom'u sattıktan sonra tekel kalksaydı

SABANCI Telekom Yönetim Kurulu Başkanvekili Çağatay Özdoğru, ‘‘Türk Telekom'u özelleştirip, sonra bu sektörde serbestleştirmeye geçmeliydik. Türkiye bu aşamayı kaçırdı. Sağlıksız bir ortama doğru gidiyoruz’’ dedi.

1 OCAK 2004 tarihinde telekomünikasyon sektöründe başlayan serbestleşmede doğru yöntemin izlenmediğini söyleyen Sabancı Telekom Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Çağatay Özdoğru, serbestleşmenin Türk Telekom özelleştirildikten sonra hayata geçmesi gerektiğini savundu.

Türkiye'de bugüne kadar bir telekomünikasyon stratejisinin hiç olmadığını belirten Özdoğru, şöyle konuştu: ‘‘Belki oldu ama ne olduğu hiçbir zaman belli değildi. Şimdi örneklere bakalım. Avrupa'da ne oldu? 1 Ocak 1998'de liberalleşme oldu. Ondan önce ve onunla eş zamanlı telekomu özelleştirdiler. Halka açtılar, blok sattılar. Almanya ve Fransa'da blok satış yapmadılar, halka açtılar. İtalya yüzde 100'ünü sattı. Amerika'ya bakıyorsun. Orada bir devlet tekeli yok. ATT'yi böldüler ve ‘‘baby bell’’ adı verilen bir sürü telefon operatörü doğdu.’’

Türkiye'de hiçbir zaman ‘‘acaba bizim özelleştirme ve liberalleşme stratejimiz doğru mu?’’ sorusunun tartışılmadığına dikkat çeken Çağatay Özdoğru, şöyle devam etti:

SAĞLIKSIZ GİDİYOR

‘‘Bizim özelleştirme ve liberalleştirme stratejimiz en doğru ne olmalı? Doğrusu Türk Telekom'u özelleştir, liberalleşmeyi yap ondan sonra da pazar kendi kendine oturtsun. İdeali önce özelleştirme sonrasında liberalleştirme. Türkiye bu safhayı kaçırdı. Türk Telekom'u özelleştirmedi ve 1 Ocak 2004 geldi. Telekom hálá özelleştirilmedi. Sağlıksız bir ortama doğru gidiyor. Bir tarafta devletin olan bir şirket, bir taraftan da pazara yeni oyuncular giriyor. Ama devletin şirketi diğer oyuncularla rekabete girmeye çalışıyor. Bu haksız rekabet unsurlarının oluşması çok doğal. Yanlış bir strateji ile başlandı ve bundan sonra da geri dönme şansı yok.’’

Özdoğru, bundan sonraki süreçte Telekomünikasyon Kurumu'nun çok önemlibir rol üstlendiğine dikkat çekerek, yöntemi yanlış da olsa liberalleşme sürecinde ortaya çıkabilecek sıkıntıları giderecek tek unsurun Telekomünikasyon Kurumu olacağını kaydetti.

Bigalo, 35 milyona 83 dakika konuşturuyor

TÜRKİYE'nin ilk karasal veri iletişim hattı lisansını alan Sabancı Telekom, ilk ses hizmeti Bigalo'yu piyasaya sundu. Sabancı Telekom, Bigalo adı altında çıkartacağı arama kartlarının ilki olan yurtdışından Türkiye'yi hesaplı arama kartı ile kullanıcılarının hayatını kolaylaştıracak. Yurtdışına çıkacak vatandaşlar yanlarına alacakları Bigalo kartı ile yurtdışından Türkiye'yi hesaplı arayacak. Kartın üzerinde bulunan şifre ve ülkelerin servis numaraları sayesinde herhangi bir sabit veya cep telefonundan, bulunulan ülkenin servis numarasını girerek Türkiye ile ekonomik olarak görüşülebilecek.

Sabancı Telekom'un Bigalo kartı ile yurtdışından Türkiye'yi arayanlar önemli ölçüde tasarruf sağlayacak. Örneğin bugün 35 milyon lira ile Almanya'dan bir telefon kulübesinden Türkiye ile 22 dakika konuşulabilirken, bu süre Bigalo ile 83 dakikaya çıkıyor. Aynı para ile ABD'den Türkiye telefon kulübesinden arandığında 35 dakika konuşulabilirken, Bigalo ile yapılan aramada 35 milyon liraya yine 83 dakikalık konuşma yapılabiliyor.

250 ve 100 kontörlük iki çeşit olarak piyasaya çıkan Bigalo ile ilk olarak Almanya, ABD, Fransa, Hollanda, İngiltere, İtalya, Kanada, Rusya, İsviçre, Danimarka, Bulgaristan, Mısır, Avusturya, Suudi Arabistan, BAE, Ukrayna, Belçika, Tayland, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti ve Çin'den Türkiye'yi aramak mümkün. Kullanıcıların bulundukları ülkede herhangi bir sorunla karşılaşması durumunda 7 gün 24 saat Türkçe hizmet veren çağrı merkezi servisi devreye girecek. Bigalo ilk olarak sınır kapıları, limanlar ve turizm acentelerinden satışa sunuluyor.

Şirketlerin yüzde 87'si internette risk altında

KOÇ.NET
'in 1000 şirket üzerinde yaptığı internet güvenlik araştırması sonuçlandı. Buna göre, Türkiye'de şirketlerin yüzde 87'sinin internet sistemleri güvenlik açığı taşıyor. Şirketlerin yüzde 43'ünde ise çalışanların e-postaları üçüncü kişilerle paylaşılabilir düzeyde. Şirketlerin yüzde 56'sı da ana bilgisayarlarındaki tüm bilgilerin çalınması riski ile karşı karşıya. Araştırmaya göre internet güvenliği en zayıf olan şirketler perakende sektöründe, en yüksek şirketler ise enerji ve otomotivde.

İşte Koç.net'in Rizikometre adını verdiği risk ölçüm sisteminin sonucunda Türk şirketleri ile ilgili ortaya çıkan bazı çarpıcı sonuçlar:

Yüzde 87'si farklı düzeyde güvenlik riski taşıyor.

Yüzde 56'sının web sunucu bilgileri kolaylıkla çalınabilir.

Yüzde 43'ünde e-postalar kolaylıkla ele geçirilebilir.

Yüzde 28'inde güvenlik duvarı konfigrasyonunu kötü.

Yüzde 29'unun sistemlerinde çok yüksek seviyede açıklar bulunuyor.
Yazarın Tüm Yazıları