Haftanın bilmecesi

REFERANDUMA ilişkin tartışmalar geldi, ‘halka güvenmek veya güvenmemek’ gibi bir eksene oturdu.

Haberin Devamı

Bir kere, demokrasi, çoğunluğa veya azınlığa, şuna veya buna güven meselesi değil. Ama şimdilik bu konuyu bir yana bırakalım. Şu günlerde çok tuhaf şeyler yaşıyoruz. Yakın geçmişte, ‘toplumsal çoğunluk’, ‘kitleler’, ‘kalabalıklar’a (artık ne derseniz) karşı derin bir kuşku içinde olan bazıları, bugünün demokrasi yargıçları olarak, ‘gık’ diyenin sesini kesmek için, olmadık ithamlarda bulunmaya girişiyorlar.

SÖZ ETMEYELİM Mİ?  

Geçtiğimiz yıl, “Askeri vesayetten kurtulalım derken, sivil otoriter siyasetlere savrulmakta olduğumuz kaygısı içindeyim” dedim diye hakkımda söylenmeyen kalmadı. Oysa, söylediğim bundan ibaretti. Ne dün, ne bugün, “İrtica geldi, gelecek”, “İslamcılar katiyen demokrat olamaz”, “Demokrasi halka rağmen tecelli edecek bir şeydir” gibi bir anlayışın hiçbir zaman yakınından bile geçmedim. Ama bugün, siyasi süreçleri kaygıyla izliyorum, gerekçesini de izah ediyorum. Etmeyelim mi? Referandum öncesi veya sonrası, toplumda belli kaygılardan söz ediliyor, edilmesin mi?

İnanın, bu şahsi, değil, çok ciddi bir siyasi mesele. Birilerinin ‘siyaseten doğru’ olanı, hep kendi düşünceleri merkezinde tanımlamaları, mevcut iktidarın işine geldiği için, muazzam bir düşünce terörü, ciddi bir demokrasi tartışmasının önünü kesiyor.

Başka bir şey değil, sadece bu soruna dikkatinizi çekmek için, bugün demokratlığı kimseye yakıştırmayanların çok yakın geçmişte neler söylediklerini hatırlatmak istiyorum. Onları mahcup etmek için değil, herkesi kendileri gibi sanmaktan vazgeçmeleri gerektiğini hatırlatmak için! Bazılarının demokrasi konusundaki korkularının, kendilerinin yakın geçmişte ifade ettikleri gibi, irtica korkusu veya topluma tepeden bakmak gibi bir noktadan hareket etmeyebileceğini hesaba katmalarını salık vermek için!

BİLİN BAKALIM KİMLER YAZMIŞ

Hiçbir şekilde, isim ve yayın organı zikretmeyeceğim, amaç o değil, sadece lafın gelişi, ‘bilin bakalım’ bunları kimler yazmış!
2002 genel seçimleri ardından bir değerlendirme: “Türkiye bu seçim sonuçlarını taşıyamaz, hatta taşımamalıdır. Elimizde AKP başarısını açıklayacak nedenler ne olursa olsun içeriği olan bir demokrasi kurmayı, işletmeyi öğrenmeliyiz. Bu gerekirse, halka rağmen böyle olmalıdır.”

28 Şubat sürecinde bir başka değerlendirme: “İtaatin böylesine önemli olduğu bir toplumda, aşağıdan yukarıya demokratik bir mücadele geleneğinin kurulamayacağı açıktır. Bu yapıda ancak itaatin geleneği oluşacaktır. Yönetimin tanımı, hatta artık İslam inancından bile bağımsız olarak, mutlakiyetçi nitelikler edinecektir.”

SİZE BENZEMİYORUM

Hanımlar, beyler, bazılarınız geçmişte, bu anlayışta olup sonradan daha demokratik düşünmek gerektiğini keşfetmiş olabilirsiniz. Aman ne güzel! Ama hal böyle, ‘kişiyi kendiniz gibi biliyorsunuz’ diye, demokrasiyi ‘çoğunlukçuluk’tan ibaret görmeyenleri, itham etmek için bir gerekçeniz olamaz. Geçmişte, sizin siyasi tavrınızı, kitlelerden korku belirlemiş olabilir. Benim çoğunlukçuluk konusundaki kaygım sizinkine benzemiyor, bırakın kaygımızın, korkumuzun ne olduğuna biz karar verelim, sizin geçmişiniz değil!
Bilin bakalım, bunları kimler yazmış, şimdi ne söylüyorlar?

Yazarın Tüm Yazıları