Demokrasi Bon Pour L’Orient!

DOĞRUSU, laik kesimin bunca ‘tu kaka’ edilmesini, her sorunun sebebi sayılmasını, tarihin bütün yanlışlarının -fırsat bu fırsat- üzerlerine yıkılmasını haksızlık, adaletsizlik olarak görüyorum ve ifade ediyorum.

Haberin Devamı

Diğer yandan, bugünlere gelinmesinde nasıl bir sorumlulukları olduğunu yıllarca anlatmaya çalıştım, halen yeri geldiğinde hatırlatıyorum. Ama, görüyorum ki, hâlâ ne Türkiye’yi, ne dünyada olan biteni kavrama zorluğu içindeler. Her olan biteni beğenmek zorunda değiliz, ama önce anlayabilmek lazım.
Şimdilerde, referandum sonrası, Batı’dan gelen olumlu tepkiler, bu kesim için, hayal kırıklığı yaratıyor. Bir türlü kabullenilemiyor. Tamam, Batı dünyası, ne olursa olsun, ‘demokrasi’ açısından, halen, ciddiye alınması gereken bir standart oluşturuyor. Ama, Batı dünyası, yine halen, kendi dünyası dışında kalanlara, o veya bu ölçüde tepeden bakmaya devam ediyor. ‘Oryantalizm’ diye özetleyebileceğimiz bu bakış, farklı biçim ve tonlarda yaşamaya devam ediyor.
Tabii, işin bir de siyasi gerekçeleri var, yani, Batı ülkelerinin dünya çapındaki çıkarları söz konusu. Bu çerçevede, laik çevrelere kötü bir haberim var. Batı dünyası, bir süredir, bizim gibi ülkelerde, demokrasiyi kendisi için tanımladığı standartlarda tanımlamaktan vazgeçti. Klasik oryantalist bakışı yansıtan, “Bon pour l’Orient” tabiri, yani, bizim için değil ama “Doğu için iyi” anlayışı, demokrasi konusunda bizden beklediklerini tanımlamaya başladı.
Geçtiğimiz yıl, bu yeni demokrasi paradigmasını irdeleyen bir çalışma yapıp uzunca bir makale yazdım. Konuyu, bu köşede kısaca, bu şekilde özetleyebiliyorum, bu konuda yazılıp çizileni okusanız saçınızı başınızı yolarsınız. Bu yeni paradigma çerçevesinde, en temel özgürlüklerin kısıtlanması bile, ‘kültürel tercih’ olarak temize çıkabiliyor. Ben buna, politik doğruculukla takdis edilmiş oryantalizm (veya “Politically correct orientalism”) diyorum.
Uzun lafın kısası, yüksek standartlı bir demokrasi istiyorsak, Batı dünyasına meram anlatmaya girişmek yerine, bunun koşullarını oluşturmak için çaba sarf etmek en doğrusu. Başörtülü üniversiteye girme özgürlüğünü bile hâlâ içine sindiremeyen bir çevrenin, bu koşulları oluşturma şansı yok.
Muhafazakâr kesimin, “Batı bizi destekliyor, demek ki bizden demokratı yok” diye bu standarda sarılması da, hiç hayra alamet değil. Demokrasi, özetle, mümkün mertebe çok özgürlük ve buna karşın az didişme ortamının sağlanması demektir. Bu ortam sağlanmadığı sürece, kim ne derse desin, kim ne kadar beğenirse beğensin, bu ülkede kimse rahat etmeyecek. Onların da bilmesi gereken bu.
Biliyorum, vaktiyle, laiklerin onları Batı dünyasına öcü gibi göstermesinden çok çektiler, ama şimdi konjonktür değişti, işler onların lehine döndü diye, her konuda olduğu gibi bu konuda da, çareyi, aynı şeyi tersine çevirmekten ibaret görürlerse, bu ülkede hiç dirlik olmayacak demektir.

 

Yazarın Tüm Yazıları