Değişim rüzgârları sınırlarımızda Suriye ve Azerbaycan

TUNUS ve Mısır’daki gelişmeler karşısında doğru tavır alan Türkiye Libya’da zorlandı.

Libya’da olaylar da diğerlerine göre farklı gelişti ve şimdi tam bir karmaşaya dönüştü. NATO ile birlikte Türkiye de o karmaşa içinde istemediği rolleri üstlenmek durumunda kalıyor kalacak. NATO’nun açtığı “dost ateşi”nde muhaliflerin isabet alması ve ondan fazla kişinin hayatını kaybetmesi, Libya’daki muhaliflerin dış müdahaleye karşı şüphesinin artmasına yol açtı.
ABD’nin geri planda durma istediğini belirtmesine rağmen gerçek hiç de öyle durmuyor. Amerika muhaliflerin silah ve eğitime ihtiyaç duyduğunu söylemeye başladı. Bu, “insani yardım” sınırı içinde değerlendirilecek mi belli değil. Öyle olursa insani yardım konusunda operasyona destek vereceği söylenen Türkiye’den neler istenecek? Libya sürecinin neler getireceği belli değil. Çözüm bulunmazsa Libya ikinci Irak olma yolunda ilerliyor. Türkiye, kurucusu olmadığı bir oyunda istemediği bir role sürükleniyor.
  
LİBYA’nın yanı sıra Türkiye’yi önümüzdeki günlerde daha fazla sıkıntıya sokacak iki önemli gelişmeye dikkat çekmek istiyorum.
Suriye ve Azerbaycan. Suriye’de Esad Yönetimi’ne karşı gösteriler yayılıyor. Azerbaycan’da ise muhalefet uzun zamandan beri sokağa çıkarak sesini duyurmaya çalışıyor. Cumartesi günü düzenlenen gösterilerde çok sayıda gösterici tutuklandı.
Muhalefet liderleri Ortadoğu’da başlayan değişim dalgasının kendilerini de etkilediğini gizlemiyorlar. Türkiye, Şam Yönetimi’ne, siyasi tavsiyelerde bulunuyor. Ama Bakü ile durum farklı. Burada muhalefetin uzun süreden beri dillendirdiği şikayetler karşısında Ankara açık bir tavır almak istemiyor. Zaten Baku ile Ankara arasında eski ağabey-kardeş ilişkileri yok. Azerbaycan’da muhalefet, diğer ülkeler gibi değil. Dağınık olmasına karşın siyasi geleneği güçlü.
Yirmi yıldan beri iktidarda olan Aliyev ailesi, Batı’nın petrol hesapları nedeniyle “istikrar” garantisi olarak destek gördü.
Muhalefet ise alternatif oluşturamadı. Ama göz ardı edilemeyecek bir gelişme oldu. Bu süreçte muhalefet içinden İran yanlısı İslamcı bir kanat çıktı. Azerbaycan İslam Partisi. Baku Yönetimi, partinin İran tarafından yönlendirildiğini ileri sürüyor. İddialar yersiz değil. Aliyev’in, Ahmedinecad’ın Nevruz davetini geri çevirmesi de bunun göstergesi.
 
SURİYE Devlet Başkanı yeni hükümet kurma kararı alarak reform vaatlerini tekrarladı. Ama yeni bir hükümet ile Suriye’nin demokratik bir devlet haline dönüşmesi mümkün mü? Mümkün değil ama bu girişim bile Beşer Esad yönetiminin değişim talebine kulaklarını tıkayamadığını gösteriyor. Suriye’de, nelere gebe olduğunu öngöremediğimiz bir süreç başladı. Tıpkı Azerbaycan’da olduğu gibi.
Bu iki ülkedeki gelişmeler Türkiye’yi diğerlerine göre çok daha yakından ilgilendiriyor. Ankara için Libya’nın önemi orada çalışan Türkler ve yatırımlar temelinde değerlendirilebilir. Politikaları bu öncelikler belirleyebilir. Ama Suriye ve Azerbaycan öyle değil.
Buradaki değişim rüzgarları karşısında Türkiye çok daha dikkatli olmak zorunda. Sadece sınırlar değil, akrabalık bağları, komşuluk hakları ve paylaştığımız ortak çıkarlar çok daha fazla.
Yazarın Tüm Yazıları