Bir dikkatsizliğin maliyeti

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Bugünün yazısını yeni hükümet çalışmalarına ayırmıştık. Fazilet Partisi bizce önemli bir karar aşamasında idi. Yapıcı bir tutum içine girme olasılığını tartışacaktık.

Ama Ankara'nın marifetleri az değil.

Ekonomi yönetiminin sorunları arasında bir süredir sıkça tartıştığımız bir konuda dün küçük ama ilginç bir gelişme oldu.

Olay şu:

GEÇMİŞ

Önce çerçeveyi çizelim.

Asya krizinin başlarındaydık. Biz Ankara'nın tedbir alması gerektiğini yazarken, ekonomi yönetiminin bazı önemli birimlerinden şu yönde açıklamalar yapılırdı:

‘‘Asya krizi bitti...’’

‘‘Sorunları iyi idare ettik.’’

‘‘En iyisini biz yaptık...’’

‘‘Asya krizi bizi etkilemedi.’’

vs...

Piyasalarda disiplin sağlamakla görevli, iktisat biliminin, akılcı düşüncenin Ankara'daki temsilcisi olması gereken merkezlerden bu yönde açıklamalar gelmesi bizi düşündürürdü. Çünkü büyük bir badire yaklaşmaktaydı ve hükümetin tedbir alması gerekiyordu.

Bu mantalitedeki bir ekonomi yönetimi karmaşık bir kriz ortamını yönetebilecek miydi?

Daha olayın ne olduğunu bile anlamamış oldukları izlenimi veriyorlardı.

Dünkü gelişme bir yerde aynı alışkanlığın devam ettiğini gösteriyor.

OLAY

Pazartesi günü bono piyasasında bileşik faizler yüzde 135 civarından bir anda yüzde 125'lere geriledi.

Arkasındaki nedenlere baktık. Yıl sonu bilanço hesapları, kuponlu bonolar vs. derken bu çeşit bir düşüşü açıklamaya yeterli bir neden bulamadık.

Sonra anlaşıldı ki düşüş (kısmen) Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan bir haberden kaynaklanıyordu.

Hükümet kurulursa IMF'den 5 milyar, 15 milyar vs. gibi kaynaklar gelebileceğine yönelik bir demeç, Milliyet ekonomi sayfasında manşetten verilmişti.

Dün IMF'den bir açıklama geldi.

Reuters, IMF'nin böyle bir gelişmeden haberi olmadığını duyuruyordu.

Ayrıca Reuters haberinde IMF'nin ciddi stabilizasyon programı yapabilecek hükümetlerle de çalışacağı vurgulanıyordu.

CİDDİYETSİZLİK Mİ?

Türkiye'nin dışarıdaki görüntüsü açısından da iyi olmayan böyle bir olayın arkasında ne var?

Ciddiyetsizlik mi?

Sanmıyoruz. Bizce iki nokta söz konusu. Birincisine ‘‘dikkatsizlik’’ diyelim.

Ama ikinci nokta daha önemli. Türkiye finansal piyasalarını ‘‘iyi haberler’’ veya ‘‘tatlı sözlerle’’ idare etme alışkanlığı artık Ankara'ya iyice yerleşti. Piyasalar da buna iyice alıştı.

Siyasetçilerin bu çeşit tatlı sözler söylemesi bir yerde anlaşılabilir. Ama söz konusu alışkanlığın piyasalara disiplin aşılaması gereken kurumlara da yerleşmesi bizce tedirgin edici bir gelişme.

SONUÇ

İki yıldır izlenen kur ve para politikalarına katılmadığımızı bu köşede yeteri kadar vurguladık. Ama bu bizim kişisel düşüncemiz. Başkaları farklı düşünebilir.

Söz konusu alışkanlığın zararları konusunda ise umarız kimsenin kuşkusu yoktur.

Dünkü gelişme sadece küçük bir örnek.



Yazarın Tüm Yazıları