Bağımsızlığa elveda

SADECE kendisini akıllı zannedenlerin başına böyle kazaların gelmesi belki de ilahi bir uyarıdır. Ama onlardan kaçı bundan ders alır bilinmez. Bu dediğimizin son örneğine Adalet Bakanı Sadullah Ergin sayesinde tanık olduk. Hem yargıyı iktidara bağımlı kılacak hem de yaptığını kimse fark etmeyecekti.

Külâh da doğrusu iyi bulunmuştu:

Seçim mekanizması “demokratik” sistemin temel unsuru değil mi? Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 10 üyesini, sadece hakimler ve savcıların gizli oyla yapacağı seçim yoluyla belirlerseniz kimsenin diyecek lafı olmaz.

Tabii seçime müdahale şansı olanların dürüst davranması  koşuluyla.

Nitekim Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ali Em’in dün basına yaptığı açıklamaya bakarsanız, “seçim fevkalade dürüstçe” geçti. O kadar ki, Yüksek Seçim Kurulu’na bir tek bile şikâyet gelmedi.

Ehh... Oylamanın gizli yapıldığını, oy verenlerin ve oyu sayanların “hukuk” öğrenimi görmüş aydın kimselerden oluştuğunu dikkate alırsanız, bu seçime birilerinin hile karıştırması neredeyse imkânsızdır.

Zaten biz de o bağlamda bir problemin varlığını iddia etmiyoruz. Sonuç olarak da yeni Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun “meşruiyetini” sorgulamıyoruz.

Ama Türkiye’nin her tarafına dağılmış adli ve idari yargıya mensup 11 bin 708 yargıç ve savcı, tam (167+34) 201 adaya oy vermek için sandık başına gidince, ortada “yönlendirici” bir merkez olmadan oylar Adalet Bakanlığının (daha doğrusu Bakanın) seçilmesini istediği 10 isim üzerinde nasıl yoğunlaşmış olabilir?

Unutmayalım:

Bu 11 bin 708 kişi, “en iyi 10 isim” konusunu kendi aralarında bir kere bile tartışmış değildi.

Uygulamaya gelince:

Bir defa hakim ve savcı sayısının az olduğu yerlerde herkes meslektaşının eğilimlerini bileceği için oralarda baskı çok daha kolay kurulur. Tabii “baskı”nın kanıtı da orada daha kolay yakalanır. Nitekim Bingöl ilindeki sonuçlara ilişkin örnek her şeyi anlamaya yetiyor:

Tek sandıkta 37 oy kullanılmış.

Bu 37 oyun ilk 10’unu Adalet Bakanının yalan yere “yok” dediği ama herkesin “bakanlık adayı” olduğunu bildiği hakim ve savcılar almış. Bunlardan en düşük oy alana 26 oy çıkmış.

Bakanlık listesinde olmayan en şanslı adayın oyu 13’te kalmış.

Peki Bingöl’deki hakim ve savcılar o 10 kişiyi (üstelik propaganda yasağı uygulanmakta iken) nasıl tanımış, beğenmiş de desteklemişler?

Kimse kimseyi enayi yerine koymasın:

Yüksek Seçim Kurulu, kesinleşen aday listesini açıklayınca YARSAV’ın daha önce “Bakanlık adayı” olduklarını açıkladığı isimlerin 21; 22; 64; 87; 101; 104; 114; 117; 122; 133 ve 151’nci sıralarda olduğu zaten belli olmuştu. Geriye o sıra numaralarını oy kullanacaklara duyurmak kalmıştı.

El altından belli ki o da yapıldı ve “yargı bağımsızlığı” idealinin cenaze namazı kılındı. Hikâye kısaca budur.
Yazarın Tüm Yazıları