Ahmet Ertegün, dedelerinin tekkesini devlete geri verdi

Amerika’nın önde gelen müzik yapımcılarından olan Ahmet Ertegün, İstanbul’un eski ve önemli bir dergáhında, Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’nde şeyhlik etmiş kişilerin soyundan gelir.

Ahmet Ertegün, tekkede 1994’te esaslı bir restorasyon yaptırmış ve bina, 1996’da on seneliğine Ertegün ailesinin vakfına tahsis edilmişti. Aile, tahsis süresinin sona erdiği bu yılın 16 Ekim’inden birkaç gün önce, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bir yazı gönderdi ve "Tekkeyi geri alın" dedi. Ertegünler’in, ata yádigárları olan tekke ile bağlantılarını niçin kestikleri konusunda birçok iddia var. Söylentilerin başında, Ertegün kardeşlerin yaşlarının ilerlemesi dolayısıyla vakıfla ilgilenememeleri ve TGRT’nin satışıyla gündeme gelen Ahmet Ertegün’ün tekke bağlantısının bilinmesinden rahatsız olabileceği iddiası geliyor. Son günlerde bazı kişiler, dernekler ve vakıflar da, tekke binasının kendilerine tahsis edilmesi için çaba gösteriyorlar. Ama, işin önemli bir başka tarafı daha var: Tekkedeki tarihi eşyaların geleceği...

AHMET Ertegün’ü, çoğumuz Amerika’daki Atlantic Records’un sahibi olan önemli bir müzik yapımcısı kimliğiyle tanır; bugün şöhret sahibi çok sayıda Amerikalı müzisyeni, meselá Ray Charles’ı keşfeden kişi diye biliriz.

Ertegün’ün, başarılı iş hayatının dışında bir başka özelliği daha vardır: İstanbul’un eski ve önemli bir dergáhında, Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’nde şeyhlik etmiş kişilerin soyundan gelmesi...

Ahmet Ertegün, ailesinin mensubu olduğu tekkede 1994’te esaslı bir restorasyon yaptırmış ve bina, 16 Ekim 1996’da Bakanlar Kurulu tarafından Ertegün’ün babasının adını vererek kurduğu "Münir Ertegün Tarih Araştırma Vakfı"na on seneliğine tahsis edilmişti. Ertegün ailesi, on yıl boyunca çeşitli toplantıların ve konserlerin mekánı olan tekkenin tahsis süresinin sona erdiği 16 Ekim tarihinden birkaç gün önce, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bir yazı göndererek "tahsisin uzatılmasını istemediklerini" bildirdi ve "Tekkeyi bizden geri alın" dedi.

Ertegün ailesinin Özbekler Tekkesi’ni geri verdiğinin duyulmasından sonra, birçok kişi ve kuruluş, geniş bir alana yayılan tekkeyi Vakıflar’dan alabilmek için birbiriyle yarış ediyorlar. Bu arada, tekkenin içerisinde bulunan çok sayıda tarihi eşyanın ákıbeti de belirsizlik içerisinde bulunuyor.

Hadisenin detaylarına girmeden önce, Üsküdar’daki bu tekkenin ne olduğunu ve özelliklerini anlatayım:

ÖZBEK HACILAR İÇİN

18. yüzyılın ortalarında, Maraş Valisi Abdullah Paşa tarafından Orta Asya’dan çıkıp Hacc’a giden Nakşibendi dervişlerin İstanbul’a uğradıkları sırada kalabilmeleri için inşa edilen tekke hem tasavvuf, hem de siyasi tarihimiz bakımından önemli bir mekán oldu. Ama, asıl önemini İstanbul’un Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgal edilmesi sırasında gösterdi ve Kuvá-yı Milliyeciler’in İstanbul’dan gizlice Anadolu’ya geçmek için kullandıkları bir merkez háline geldi. İstiklál Savaşı sırasındaki bu gizli faaliyetleri, tekkenin son şeyhi olan Atá Efendi organize ediyordu.

Ahmet Ertegün, işte, tekkenin şeyhlerinden olan ve mekanik icadlarıyla tanınan İbrahim Edhem Efendi’nin soyundan geliyor.

Ertegün’ün babası Münir Ertegün, Şeyh İbrahim Edhem Efendi’nin kızının oğluydu. İmparatorluk Türkiyesi’nin başbakanlığı olan Bábıáli’de hukuk müşavirliği yapmış, Lozan Konferansı’na Ankara heyetinin mensubu olarak katılmış, Cumhuriyet döneminde Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olmuş, bu görevde iken vefat etmiş ve İstanbul’a 1946’da Missouri Zırhlısı ile getirilen cenazesi tekkenin kabristanına defnedilmişti. Ahmet Ertegün’ün 1989’da yine Amerika’da vefat eden ağabeyi Nasuhi Ertegün de aynı mezarlığa defnedilecekti.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan ve 1990’lara kadar harap vaziyette bulunan Özbekler Tekkesi, 1993’te Ahmet Ertegün tarafından esaslı bir tamirden geçirildi ve 1994 Eylül’ünde, Başbakan Tansu Çiller ile ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in de katıldığı bir törenle açılıp Vakıflar’a verildi. Bakanlar Kurulu, 16 Ekim 1996’da aldığı 96/8737 sayılı kararla tekkeyi vakıf hizmetlerinde kullanılması şartıyla on yıllığına "Münir Ertegün Tarih Araştırma Vakfı"na tahsis etti.

Genel Müdürlüğün bünyesindeki İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, 15 Eylül günü "Münir Ertegün Tarih Araştırma Vakfı"na bir yazı göndererek tahsis süresinin sona ermek üzere olduğunu hatırlattı ve tahsisin uzatılmasını isteyip istemediklerini sordu.

Ahmet Ertegün’ün kızkardeşi ve vakfın başkanı olan Selma Göksel tarafından Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne 4 Ekim’de gönderilen cevapta, "...Özbekler Tekkesi’nin tahsisinin istenilmediğinin bildirilmesi talep edilmiştir. Tahsis süresi sona ermekte olan Özbekler Tekkesi’nin tahsisini istemiyoruz" ifadesinden sonra "Taşınmazın teslim alınması saygı ile arzolunur" deniyordu.

Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Selma Göksel’in yazısından iki gün sonra, kendi bünyesindeki İnşaat ve Ábide Şube Müdürlüğü’ne yazdığı bir başka yazıyla Münir Ertegün Tarih Araştırma Vakfı’nın tahsisin devamını istemediğini bildirdi. Müdürlüğe, aynı yazı ile "Eski esere herhangi bir zarar verilip verilmediği hususunda taşınmazın tedkiki ile rapor verilmesi ve teslim alınması" görevi veriliyordu.

TEKKENİN PEŞİNDEKİLER

Ertegünler’
in, ata yádigárları olan tekke ile bağlantılarını niçin kestikleri konusunda ortada şimdi birçok iddia var. Söylentilerin başında, Ertegün kardeşlerin yaşlarının ilerlemesi dolayısıyla vakıfla ilgilenememeleri ve TGRT’nin satışıyla gündeme gelen Ahmet Ertegün’ün tekke bağlantısının bilinmesinden rahatsız olabileceği iddiası geliyor.

Özbekler Tekkesi’nin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne teslim edilmesi üzerine bazı kişiler, dernekler ve vakıflar, tekkenin kendilerine tahsis edilmesini sağlayabilmek için çaba üstüne çaba gösteriyorlar. Ama, işin son derece önemli bir başka tarafı daha var: Tekkede bulunan 100’ün üzerindeki tarihi eşyanın geleceği...

Tekkede şu anda çok sayıda eski tarikat eşyası, áyin günlerinde pişirilen Özbek Pilávı’nın hazırlandığı eski kazanlar, Türk hat sanatının gayet kıymetli örnekleri ve birkaç adet de tezhipli ferman bulunuyor. Bir kısmı tekkenin son şeyhi Atá Efendi’nin kardeşi olan Şeyh Necmeddin Efendi’nin çocukları tarafından Vakıflar’a protokolle verilmiş olan bu eşyanın Ertegünler’in vakfının binayı boşaltmasından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün depolarına kaldırılmaları ihtimali var.

İşte bu ihtimal, bana 1990’lı yıllara kadar yine Vakıflar tarafından "teberrukat ambarı", yani depo olarak kullanılan Yenikapı Mevlevihanesi’nin bir gece ániden yanması ve içerisindeki tarihi eşyadan da bir daha haber alınamaması hadisesini hatırlatıyor.

Ve, bir hatırlatma: Özbekler Tekkesi’ndeki tezhipli fermanların ne olacağı, eskisi gibi orada mı kalacakları, yoksa Vakıflar’ın bir deposuna mı kaldırılacakları konusunda bazı meraklı sorular ortalıkta son günlerde sıkça sorulur olmuş durumda, benden hatırlatması...

Halide Edib, Anadolu’ya gizlice giderken Özbekler Tekkesi’ni kullanmıştı

İSTANBUL’un 1920’deki işgalinden hemen sonra direniş maksadıyla kurulan gizli teşkilátların başında, "Karakol Cemiyeti" geliyordu ve cemiyetin kurucuları arasında Özbekler Tekkesi’nin o yıllardaki şeyhi Atá Efendi de vardı.

İşgal altında yaşayan İstanbullular’a gündüzleri ümid verici konuşmalar yapan ve vaazlar veren Atá Efendi, karanlığın bastırmasından sonra direnişçi militan kimliğine bürünüyor ve Üsküdar’dan Anadolu’ya gizlice siláh kaçırılması işlerini organize ediyordu.

Atá Efendi’nin tekkesi, Anadolu’ya geçmek isteyenlerin karargáhı haline gelmişti. Milli Mücadele’ye katılmaya karar verenler tekkede buluşuyor, uygun bir ánın gelmesine kadar burada derviş kılığında kalıyor ve beklenen zaman gelince, tekkedeki dervişlerin yardımıyla güvenlik altına alınmış olan yollardan Ankara’ya gönderiliyorlardı.

Söylentilere göre, Özbekler Tekkesi’nde misafir edildikten sonra gizlice Ankara’ya gönderilenlerin arasında, İstiklál Savaşı yıllarının "Halide Onbaşı"sı, Halide Edib Adıvar da vardı.
Yazarın Tüm Yazıları